Rakı, balık, Ayvalık... Peki ya gelecek?

Ayvalık'ın ticaret, sanat ve düşünce hayatında faaliyet gösteren sakinleri, Ayvalık'ın geleceğini konuştu. Katılımcıların ortaklaştıkları mesele plansız büyümenin yarattığı kent sorunları oldu.

Google Haberlere Abone ol

Özgür Duygu Durgun

DUVAR - Herkesi ekrana yapıştıran 'Zeytin Ağacı' dizisi sayesinde sıkça duyduk son günlerde bu sloganı: Rakı, Balık, Ayvalık! Kulağa güzel gelse de pandemi sonrası süreçte artan nüfusu, dudak uçuklatan rakamların döndüğü emlak piyasası, İstanbul'u aratmayan trafik ve park sorunu, imara açılan zeytinlik alanları, yaldızlı sloganlarla sunulan konut projeleri, araba yoğunluğu ve pahalı lokantalarıyla artık adım atılamayan Cunda Adası, Tabiat Parkı sınırları içinde olduğu için doğal sit alanı olan Tavuk Adası'ndaki tartışmalı inşaat gibi pek çok sorunun gündeme geldiği Ayvalık'ı nasıl bir gelecek bekliyor?

UNESCO Dünya Mirası Süreci'nde olan, "Ayvalık'ın Geleceğini, Geleceğin Ayvalık'ı"nı tahayyül etmeye gönüllü bir grup sivilin girişimiyle ilk kez bir odak toplantısı gerçekleştirildi. Kentin ticaret, sanat ve düşünce hayatında faaliyet gösteren sakinleri, Ayvalık'ın geleceğini konuştu.

.

1800'lerin başında kurulan Ayvalık (Kidonia) Akademisi'nde felsefe, filoloji, mantık, fizik-kimya, matematik, heykel, resim dallarında öğrenci yetiştiren ve Doğu’nun en büyük akademisi olarak ün salan bir kent Ayvalık. 1900'lerin başında, zengin bir sosyo-ekonomik tabloya sahip. Farklı ülkelerden konsolosluklar, buharlı zeytinyağı fabrikaları, tüccarlar, doktorlar, farklı kimliklerle zengin demografik yapısıyla Anadolu'nun Batı'ya en yakın merkezi...

'ANADOLU'NUN BATIYA EN YAKIN MERKEZİ'

Ressam Fikret Mualla'nın bir dönem öğretmenlik yapmak üzere yerleştiği Ayvalık'ta elektriğin gece ancak saat 23.00'a dek verilebilmesi nedeniyle, duruma isyan edip apar topar kentten de öğretmenlikten de ayrıldığı rivayet olunur. 1934'te kısa süreliğine burada yaşayan Mualla'nın gözünde Ayvalık, ilkel bir taşra kasabasıdır. Oysa 1900'lerin başında sosyo-ekonomik hayat incelendiğinde farklı ülkelerden konsolosluklar, buharlı zeytinyağı fabrikaları, tüccarlar, doktorlar ve farklı etnisitelere kucak açan demografik yapısıyla Ayvalık, zihniyet anlamında Anadolu'nun Batı'ya en yakın merkezidir. O dönemin ölçütlerinde gelişmiş böyle bir kentten Mualla'yı palas pandıras kaçıran esas neden neydi bilinmez ama bugünün Ayvalık'ı zaman zaman insanda benzer hisler uyandırmıyor değil...

"Tipik sokakları ve mimari özellikleriyle saatlerce, günlerce gezilip fotoğraf çekilebilecek yerlerdir Ayvalık merkez ve Cunda. Sarmısak koyları, Çamlık, Cunda her an bir cennet parçasında tatil yaptığınızı anımsatır size. Sokaklar geçmişe, doğası ise cennete davet eder. Süner Pasajı'nın paralelindeki bedesten veya sebze halinde, Tenekeciler Sokağı'ndaki aşçılarda mercimek çorbası, paça içilir. Meşhur Ayvalık tostu ise 10 küçük dükkanın bulunduğu sokakta, bank ve masalara oturarak yenir. Sıradan lokantalarda değil ama sahildeki lokanta ve meyhanelerde sofraya oturduğunuzda karadiken (deniz kestanesi), ahtapot mezesi meraklılarına 'folyoda ahtapot'u denemelisiniz. Yüzde 70'i zeytin ağaçlarıyla kaplı ilçenin Kozak Dağları'ndan, dev kayalarından on binlerce yıldan beri çözüşerek gelip toprağına karışan kumla, dünyanın en nefis zeytinyağı da Ayvalık'tan çıkar''...

Ayvalık'ın kadim dostu, yazar ve çevirmen Ahmet Yorulmaz böyle anlatır kenti, 'Ayvalık'ı Gezerken' adlı kitabında. Kitabın ilk basım tarihi 1997 olduğuna göre, aradan 25 yıl geçmiş. Çeyrek asırlık bu zaman dilimi aslında bir kentin gelişim hikâyesi için oldukça belirleyici bir süre. 25 yılda bir şehri ihya da edebilirsiniz rezil de... Yorulmaz'ın bu satırlarda anlattıklarının en az yarısı artık yok. Ya da sözü edildiği kalitede değil. Kendisi de bu dünyadan  ayrılalı yaklaşık sekiz sene oldu ve Ayvalık merkezindeki Geylan Kitapçısı kapılarını çoktan kapattı. Yerinde tuhafiyeci veya telefoncu benzeri bir başka iş yeri olsa gerek, aksi tuhaf olurdu! Ayvalıklı nahif ressam Arif Buz'un kentin simgesi olan at arabaları da kendisi gibi, artık tuvallerde yaşıyor. Avni Arbaş, Burhan Uygur, Orhan Peker... Hayatlarının bir döneminde yolları Ayvalık'tan geçen bu değerlerden hiçbiri hayatta değil. Hep denir ya, ''O güzel adamlar, o beyaz atlar...''

ELİMİZDE NE VAR?

1998'de beri Filiz Ali'nin kurucusu olduğu Ayvalık Uluslararası Müzik Akademisi ve 8 yıldır düzenlenen Ayvalık Müzik Festivali, Caz Günleri, Ayvalık Seyir Derneği’nin 16-21 Eylül 2022 tarihleri arasında gerçekleştireceği Ayvalık Uluslararası Film Festivali, tiyatro festivalleri, söyleşiler, sergiler, galeriler... Yılın bu dönemi aktif kültür sanat hayatıyla büyük kentlerle yarışan bir canlılık var.

Peki ya, yaz sezonunda dolup taşan nüfusu, dizilerin çekim platosu olan daracık sokaklarındaki itiş kakış trafiği, tarihe direnen yapıların bakımsızlığı, kent içi trafiğinin metropol keşmekeşini andıran yoğunluğu? Bunlar da Ayvalık!

AYVALIKLILAR NE DÜŞÜNÜYOR?

UNESCO Dünya Mirası Süreci'nde olan "Ayvalık'ın Geleceği, Geleceğin Ayvalık'ı"nı tahayyül etmeye gönüllü bir grup sivilin girişimiyle, 4 Eylül'de ilk kez bir odak toplantısı gerçekleştirildi. Resmi temsili olmayan, tamamen sivil alandan isimlerin katıldığı toplantıya akademi, kültür sanat ve ticaret alanında faaliyet gösteren Ayvalıklılar da ilgi gösterdi.

Doç. Dr. Serhan Ada‘nın moderasyonundaki toplantıda, Ayvalık Uluslararası Film Festivali Direktörü Azize Tan, Konukevi Seçici Kurul Üyesi Defne Koryürek, Ayvalık Uluslararası Müzik Akademisi adına Eren Tapan, serbest danışman Esra Başak, zeytinyağı üreticisi Hüseyin Kesebir, Zeytin ve Zeytinyağı Üreticisi Mustafa Kürşat, Şeytanın Kahvesi işletmecisi Suat Kaçak, çöp(m)adam Projesi Koordinatörü Tara Hopkins, ressam Tunca Subaşı ve şair Turgut Baygın yer aldı. Toplantıda, deniz ve çevre kirliliğinden zeytinliklerin imar faaliyetlerine açılmasına, yerel yönetimlerin Ayvalık nezdindeki çalışmalarda daha aktif olması talebinden yerel sanatçılar ile iletişimin artırılmasına pek çok konu ele alındı.

.
BÜYÜMEK Mİ, BÜYÜMEMEK Mİ? İŞTE BÜTÜN MESELE BU!

Katılımcıların genelinde ortaklaştıkları mesele ise plansız büyümenin yarattığı kent sorunlarıydı. 1975'ten bu yana Ayvalıklı olan Mustafa Kürşat, Tavuk Adası gibi tarihi bir manastırın da olduğu adaya garip bir eğlence parkı yapılma izni verilmesinin kabul edilemez olduğunu söyledi. Ayvalık'ın bu kadar hızlı ve plansız büyümesiyle birlikte hemen her alanda bir başıbozukluk ve kuralsızlığın hakim olduğunu aktaran Kürşat, sağlıksız büyüme odaklı vizyonun Ayvalık'a vereceği zararın altını çizdi.

90'lı yıllarda Ayvalık'ı mesken edinen sosyal girişimci Tara Hopkins ise gürültü, ses ve trafik sorunlarının olmadığı, sokaklarının her daim temiz kaldığı, koskoca araçların daracık sokakların tarihi dokusunu tahrip etmediği bir kentte yaşamak istediğini belirtti.

Fikir Sahibi Damaklar projesinin yaratıcısı olarak tanınan Defne Koryürek ise Ayvalık'ta kurduğu konuk evinde disiplinlerarası çalışan bilim, kültür ve sanat insanlarının tarım, gastronomi ve ekoloji alanlarından en az birini dahiline alan ve dönüştürücü özellik taşıyan projeleri için destek sunduklarını belirtti. Koryürek, iklim kriziyle birlikte yaşanan su ve enerji sorunlarından bağımsız olarak Ayvalık'ı veya herhangi bir başka kenti tartışmanın imkansızlığına dikkat çekti.

Moderatörlüğü üstlenen Serhan Ada ise bunun bir tanışma ve başlangıç olduğunu belirterek Ayvalık için üç konuya dikkat çekti: Ayvalık’ın kent envanterinin ve arşivinin kurulması, Ayvalık Okulu adı altında tüm akademik çalışmaların toplanması, Ayvalık dışında yaşayan Ayvalıklıların da seslerini duymak için girişimlerin başlatılması.