Yemek Hırsızı, Komiser Montalbano serisinin üçüncü kitabı. Camilleri, okuruna gerçek yaşamın suçlarından esinlenen bir macera sunuyor. Uluslararası suç örgütleri, devletlerin gizli servisleri, yasadışı göçmenler, yozlaşan toplum ve kurumlar, bireysel suçların toplumsal yansımaları, hepsini ustalıkla işliyor. Günümüze pek de yabancı olmayan, incelikli bir dantel gibi işlenen bu konular, Sicilya’dan taşarak evrenselliğe ulaşıyor. Suça, suçluya, topluma, devlete dair nitelikli bir irdeleme yapan Montalbano, birden çok trajediyle karşı karşıya bu sefer. Polisiye bir maceranın peşinde, insanın kaybettiği değerlerini aramaya ve suçun niteliğinin bireyselden, toplumsala, toplumsaldan uluslararası boyuta ulaşmasına tanıklık etmeye davet ediyor bizleri Montalbano.
Yemek Hırsızı - Komiser Montalbano Serisi 3, Andrea Camilleri, Çevirmen: Ayşe Gezer Kolb, 248 syf., Mylos Kitap, 2022.
Bostancı’da, Göztepe’de ve Rıza Bey Apartmanı’nda geçen çocukluk ve ilkgençlik günlerinden, Fransa’ya, Budapeşte’ye, Viyana’ya, Leipzig’e uzanan politik mücadele yılları...
Gün Benderli, Su Başında Durmuşuz’da anlatmaya çocukluğundan başlıyor, anne babasıyla geçen günlerini, öğrencilik yıllarını bir roman tadında yansıtırken, aynı zamanda dönem İstanbulu’na dair günümüz okurunu şaşırtacak anekdotlar da aktarıyor. Tabii, büyüdükçe mücadelesi de onunla beraber büyüyor. Kendini sol hareketin içerisinde buluyor. Hemen hemen tamamı yurtdışında geçen -geçmek zorunda kalan!- bu mücadelenin içinde Nâzım Hikmet’ten Sertellere, Zeki Baştımar’dan İsmail Bilen’e Türkiye sol tarihinin önemli isimlerine de rastlıyoruz.
Kimi zaman zorluklarla boğuşulan ama gelecekten asla umut kesil- memesi ve mücadeleden vazgeçilmemesi inancını yansıtan bir hikâye, kelimenin tam anlamıyla hayat.
Su Başında Durmuşuz, Gün Benderli, 408 syf., İletişim Yayıncılık, 2022.
Nobel Edebiyat Ödüllü John Steinbeck ilk büyük başarısını kazandığı Yukarı Mahalle’de komediyle trajediyi ustalıkla harmanlıyor.
Monterey kasabasının tepelerindeki Yukarı Mahalle’de, Kaliforniya’nın eski yerlileri toplumsal normlarının dışında, yoksulluk içinde yaşarlar. Bunlardan biri olan Danny, Birinci Dünya Savaşı bitip de mahalleye döndüğünde dedesinden kendisine iki ev miras kaldığını öğrenir ve evini dostları Pilon, Pablo, Jesus Maria, Korsan ve Koca Joe’ya açar.
Steinbeck’in Kral Arthur ve Yuvarlak Masa Şövalyeleri hikâyelerinden esinlenerek kurguladığı ve Monterey üçlemesinin ilk kitabı olan Yukarı Mahalle, Danny ve dostlarının nasıl bir araya gelip bilge bir topluluğa dönüştüğünün ve bu topluluğun başından geçen maceraların dokunaklı öyküsü.
Yukarı Mahalle, John Steinbeck, Çevirmen: Ayşegül Çetin, 212 syf., İletişim Yayıncılık, 2022.
Toplumsal çatışmalarda şiddete ve şiddetsizliğe başvurmanın siyasi ve etik boyutlarını tartışan Butler açıkça şiddetsizlikten yana tavır alıyor. Butler, meşru şiddet tekelini elinde tutan aktör olarak devletin şiddet tanımındaki muğlaklığı kendi amaçları doğrultusunda nasıl kullanabildiğini gösterirken, bir yandan da şiddetsizliği savunmak için yeni bir tasavvur geliştiriyor ve şiddetsizliği toplumsal eşitliğin bir gereği olarak temellendiriyor. Şiddetin özsavunma olarak meşrulaştırılmasında sorunlu bulduğu sınırı, kimin “öz”, yani “biz” olarak tanımlanageldiğini ve bu sınır var olduğu sürece şiddeti özsavunmayla gerekçelendirmenin nasıl bir dışlama, dolayısıyla eşitsizlik yarattığını tartışıyor. Yine eşitlik açısından, bütün yaşamların aynı derecede önemli addedilmesi için insanlar daha hayattayken “yası tutulabilirliğin” nasıl pay edildiğini düşünmeye çağırıyor. Klasik sözleşmeciliğin temelinde yatan bireyciliğin eleştirisiyle birlikte, Butler şiddetsizliği karşılıklı bağımlılığın kaçınılmazlığına dayandırıyor.
Siyaset ve felsefeyle ilgilenen okurlarımızın zevkle okuyacağına inanıyoruz.
Şiddetsizliğin Gücü: Etik - Politik Bir Düğüm, Judith Butler, Çevirmen: Başak Ertür, 192 syf., Metis Yayıncılık, 2022.