Prof. Dr. Nejla Kurul: Emekli öğretim görevlileri nefes alamaz hale geldi

Vakıf üniversitelerinin emekli öğretim görevlilerine yönelik düşük ücretle çalıştırma politikası devam ediyor. Prof. Dr. Nejla Kurul, "Bu durumda nitelikli eğitim vermeleri kolay değil" dedi.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Bazı vakıf üniversitesi yönetimleri emekli öğretim görevlilerini düşük ücretle çalıştırıyor. Vakıf üniversitesinde çalışan herhangi bir emekli öğretim görevlisi, uzun çalışma saatlerine rağmen 6 bin lira bandında maaş alıyor. Birçok akademisyen bu nedenle geçinmekte zorlanıyor. Akademisyenler, üniversite içerisinde uygulanan ayrımcı tutumun sonlanmasını ve konuyla ilgili düzenleme yapılmasını talep ediyor.

Uzun süredir devam eden düşük maaş sorunu her geçen gün büyüyor. Üniversite bünyesinde çalışan çok sayıda emekli akademisyen, emeklerinin karşılığını alamadıklarını ifade ediyor. Bazı vakıf üniversitelerinde çalışan akademisyenler, bu durumu üniversite yönetimine bildirmelerine rağmen herhangi bir düzenlemeye gidilmediğini söylüyor.

‘EŞİT İŞE EŞİT ÜCRET’

Eğitim-Sen Genel Başkanı Prof. Dr. Nejla Kurul, öğretim üyelerinin emeklilik sonrası çalışma isteğinin, akademisyen olarak bilgi üretme, öğrenci yetiştirme gibi nedenlerle açıklanabileceğini söyledi.

Vakıf üniversitelerinin emekli öğretim elemanlarını çalıştırma nedenlerinden birinin 'düşük ücret' olduğunu belirten Kurul, sözlerine şöyle devam etti: “Vakıf üniversiteleri, tanınmış öğretim üyelerini istihdam ederek, öğrencileri çekme ve rekabette üstünlük kazanmayı, üniversitenin tanınırlığını artırmayı, bu öğretim üyelerinin üniversitenin uluslararası yayın performansını yükseltmesine hizmet etmesini amaçlıyor. Öğretim üyelerinin emekli maaşları, önceki emeklerinin karşılığıdır. Vakıf üniversitelerinde çalışmaya devam etmeleri durumunda kamu üniversitelerindeki aynı kadrodaki öğretim elemanlarına eşit bir ücret almaları beklenir. Vakıf üniversitelerindeki öğretim elemanlarının; kamudaki meslektaşlarına göre ücretlerinin düşüklüğü, keyfi işten atılmalarda olduğu gibi güvencesizliği yoğun biçimde yaşamaları, akademisyenler arası rekabetin çok büyük bir baskı yaratması, eğitim işkolunda sendikalaşma olanaklarının olmaması gibi çok ciddi sorunları bulunmakta. 15 Nisan 2020 tarihinde 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu’nda değişikliğe gidilerek, ‘Vakıf yükseköğretim kurumlarında çalışan öğretim elemanlarına, unvanlarına göre devlet yükseköğretim kurumlarında ödenen ücret tutarından az ücret verilemez’ maddesine karşın pek çok vakıf üniversitesi bunu uygulamıyor. Burada keyfi bir yaklaşım var, YÖK de vakıf üniversitelerini denetlemeyerek patronların yanında duruyor. Bu nedenle akademisyenler ‘eşit işe eşit ücret’ talebinde bulunuyorlar.”

‘PROFESÖR VE DOÇENTLERİN ÜCRETLERİ ARASINDA DEVASA FARK VAR’

Kurul, “YÖK, ‘şirket üniversite’ anlayışından vazgeçmedikçe, vakıf üniversitelerindeki öğretim elemanlarının ücretlerine kolayca müdahale edemez. Vakıf üniversitelerindeki bilim insanları, özel sektörde asgari ücrete razı, hatta asgari ücretin altında bir ücretle çalışmaya hazır, güvencesiz, sendikalara üyelikten kaçınan işçilerden farklı bir statüye sahip değildir. Bu nedenle bilim işçileri kavramını daha sık kullanır olduk. Eğitimin özelleştirilmesi ve ticarileştirilmesi kamu üniversitelerindeki öğretim elemanlarını da tehdit eder haldeyken vakıf üniversiteleri bilim insanlarını şirketlerinin güvencesiz işçileri olarak görmekteler. Bu nedenle 'dünyanın bütün işçileri birleşin' çağrısının bugün de karşılığı vardır. Vakıf üniversitelerindeki bilim insanlarının, emekçilerin organik aydını olması emek mücadelesini güçlendirir” dedi.

'AKADEMİSYEN SÖMÜRÜ DÜZENİNE TABİ TUTULMAK İSTENİYOR’

Kurul, istihdamla diploma arasında hiçbir bağ kalmasa bile milyonlarca gencin işsiz olduğu koşullarda, tek açık kapının üniversite olarak görüldüğünü belirterek, "Akademisyenler ise hem mutlak hem de nispi bir sömürü düzenine tabi tutulmak isteniyor. Böylece devlet üniversitelerindeki meslektaşlarından daha düşük ücretlerle çalıştırılmalarının önü açılacak. Bunu zaten fiilen yapıyorlar, ancak yasa değişikliği ile akademisyenlerin bu yasa maddesine dayanarak dile getirdikleri taleplerinin önünü kesmek amaçlanıyor. Akademisyenin deneyimini, yeterliklerini ve farklarını yüksek kâr hırsı ile yüksek gelir arzusunu kışkırtarak uygulamaya geçirirler. Bu nedenle personel harcamaları aynı miktar da olsa bilim emekçileri arasındaki ücretler birbirinden çok farklılaşabilir. Buna karşı çıkmak için üniversitelerin kamulaştırılması, toplumsallaştırılması ve insandan, toplumdan ve doğadan yana bir üniversite düşünün canlandırılması gerekir" ifadelerini kullandı.

‘EMEKLİLER YOKSULLAŞIYOR’

"Geçinemiyorum" diyen emekli öğretim elemanlarının nitelikli bir eğitim vermesinin, özgün araştırmalar yapmasının ve toplumsal hizmet üretmesinin kolay olmayacağı uyarısını yapan Kurul, emekli öğretim görevlilerinin nefes alamaz hale geldiğine de dikkat çekti: “Vakıf üniversitelerinin sermaye gruplarına karşı, öğretim elemanlarının eşit işe eşit ücret mücadelesini yükseltmek ancak bilim emekçilerinin sendikal örgütlenmeleri ile mümkün olabilir. Eğitim-Sen, vakıf üniversiteleri öğretim elemanlarını fahri üye yapmaya başlamıştır. Bu öğretim elemanları ekonomik, demokratik ve özlük hakları konusunda sendikamızda fahri üyeler olarak komisyon çalışmalarını yürütebilmekte, sendikal faaliyetleri hedef alınarak işsiz kalmaları durumunda kendi dayanışma fonlarını oluşturabilmektedir. Vakıf üniversiteleri kâr için bir yandan diğer vakıf üniversiteleri ile rekabet ederken bir yandan da üniversite içinde öğretim elemanları arasında rekabeti özendirir. Unvanlara, tanınırlığa, prestije, akademik alanlara, cinsiyete, emekli olup olmamaya ve yaşa göre ayrımlar yaratarak böl-yönet stratejisini uygular. Türkiye’de hayat giderek pahalılaşıyor. Yüksek enflasyon dönemlerinde ücret ve maaşların satın alma gücünü korumak etkin bir toplumsal mücadele yürütmedikçe neredeyse imkânsız. Emekli olanların yüksek kiralar, çok yükselen elektrik, doğal gaz faturaları, gıda fiyatlarındaki yüksek artışlar, iletişim faturaları, artan vergi yükleri emeklilerin yaşamlarını derinden etkiliyor. Emekliler yoksullaşıyor. Emekli öğretim elemanları nefes alamaz durumda. Bu nedenlerle emekli sendikaları kurulmaya başladı, ciddi üye sayılarına ulaştılar."