Erdoğan Toprak: İdam tartışması iktidarın samimiyetsizliğini sergiliyor

MHP lideri Devlet Bahçeli’nin idam cezasının geri getirilmesine yönelik çağrısının ardından iktidar kanadından bu talebe olumlu yanıtlar verildi. İktidarın, iç ve dış sorunları, ekonomik tabloya dair eleştirileri gözden uzakta tutmak için idam tartışması açtığını savunan CHP İstanbul Milletvekili Erdoğan Toprak, ‘İktidarın idamı gündeme taşıması samimiyetsiz bir manevra’ dedi.

Google Haberlere Abone ol

ANKARA - İdam cezasının geri getirilmesini talep eden Cumhur İttifakı ortağı MHP’nin Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin ardından konuya ilişkin bir açıklama da TBMM Başkanı Mustafa Şentop'dan geldi. Bahçeli’ye destek veren Şentop, “Çok sınırlı olarak, belli suçlara mahsus olmak üzere idam cezasının bulunması gerektiği kanaatindeyim” dedi.

İktidar kanadının idama ilişkin açıklamalarına tepki gösteren CHP’nin Genel Başkan Koordinatör Başdanışmanı ve İstanbul Milletvekili Erdoğan Toprak, hazırladığı haftalık değerlendirme raporunda bu tartışmaları değerlendirdi. İktidarın, iç ve dış sorunları, ekonomik tabloya dair eleştirileri gözden uzakta tutmak için idam tartışması açtığını belirten Toprak, “Kadına,çocuğa karşı şiddeti, cinsel istismar ve ayrımcılığı yasaklayan İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmeyi tartışan bir iktidarın şimdi bu suçlar için idam cezasını gündeme taşıması samimiyetsiz bir siyasi manevradır” dedi.

‘İKTİDARIN SAMİMİYETSİZLİĞİNİ SERGİLİYOR’

Türkiye’nin yakın döneminde siyaseti hareketlendiren çoklu baro tasarısı, Ayasofya’nın açılışı,  internet ve sosyal medya yasakları ve Karadeniz’de doğal gaz bulunması gibi örneklerin ardından iktidarın bu kez idam tartışmasını gündeme getirdiğini belirten İstanbul Milletvekili Erdoğan Toprak’a göre bu tartışma iktidarın kendi içindeki danışıklı hamlelerden biri. İdam tartışmasının bugüne kadar birçok kez gündeme getirildiğini, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Meclis kabul ederse ve önüme gelirse ben onaylarım” dediğini hatırlatan Toprak, “İdam cezası için iktidar ortaklarından şimdiye kadar bir yasa teklifi gelmiş değil” ifadelerini kullandı ve şunları söyledi:

“AK Parti Grup Başkanvekili de iktidar ortağının attığı pası alıp, ‘Vatandaşlarımız idam cezası istiyorsa biz de parlamentoda bunun gereğini yapmak zorundayız’ diyerek tartışmaya destek veriyor. 2011 yılında ilk imzayı Türkiye’nin attığı kadın ve çocukların korunması, kadına, çocuklara yönelik şiddet, istismar, cinsel taciz, aile içi şiddetin, cinsel ayrımcılık ve cinayetlerin önlenmesini içeren İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmeyi kendi içinde gündemine alarak savunan iktidarın, şimdi aynı gerekçelerle bu suçlar için idam cezasını önermesi inandırıcı değildir. Kaldı ki, mevcut yasaların yargı makamlarınca tam olarak uygulanması durumunda bile bu ve benzer pek çok suçun önlenmesi, cezasız kalmaması olanaklı iken yaşanan gerçekler iktidarın bu konudaki samimiyetsizliğini sergilemektedir.”

Pek çok kadın cinayetinde polise, savcılıklara yapılan başvuruların sonuçsuz kaldığını, koruma ve uzaklaştırma taleplerinin uygulanmadığını, faillerin yargı kararlarına rağmen rahatlıkla bu eylemleri gerçekleştirdiklerini belirten Toprak, “Artık cezasızlık, yaptırımsızlıkla cesaretlendirilen şiddet, saldırı, taciz, tecavüz ve cinayet faillerine karşı toplum sosyal medya kampanyalarıyla isyanını, tepkisini dillendirmek dışında seçeneksiz kalmaktadır” dedi.

‘PEK ÇOK TECAVÜZ ZANLISI İYİ HAL İNDİRİMİNDEN YARARLANDIRILIYOR’

Raporunda, “Aylardır kayıp olan üniversite öğrencisi Gülistan Doku olayında şüpheli olarak ismi geçen kişi, babası polis olduğu için gözaltına bile alınmazken, pek çok şiddet, tecavüz, istismar, cinayet zanlısı mahkemelerde iyi hal indiriminden yararlandırılarak kısa sürede tahliye edilmektedir” ifadelerine yer veren Toprak şunları kaydetti:

CEZALARIN AĞIRLAŞTIRILMASI KONUSUNDA DESTEĞİMİZİ VURGULAMAK İSTERİM: Küçücük kız ve erkek çocuklarının dini cemaat, tarikat okullarında, iktidara yakın vakıf yurtlarında, dergâhlarda maruz kaldığı taciz ve tecavüzlerin, cinsel istismarların üzeri örtülürken, kanıtlı belgeli haberlere mahkemelerce erişim yasağı getirilmektedir. Aksine bu haberleri yazan gazetecilere, yayın organlarına davalar açılmaktadır. Yasaların adil ve ödünsüz uygulanması, suçun cezası kalmamasıyla bile pek çok olayın önlenmesi mümkündür. Kadına ve çocuğa şiddet, istismar, tecavüz suçlarının cezalarının ağırlaştırılması konusunda ise iktidarın meclis önüne getireceği her türlü düzenlemeye sonuna kadar desteğimizi peşinen vurgulamak isterim.

İKTİDARIN ÖNCE YAPMASI GEREKENLER VAR: İdam cezası tartışması açarak gündemi değiştirmeye çalışmak yerine iktidarın öncelikle yapması gereken; emrindeki kolluk güçlerinin, polisin, jandarmanın bu tür olaylarda görev ve sorumluluğunu tam olarak yerine getirmesini, koruma, uzaklaştırma kararlarının gereğinin hayata geçirilmesini sağlamak, bunun için siyasi iradesini açık ve net biçimde ortaya koymaktır.

ANAYASANIN 15. MADDESİ DÜZENLEMENİN GERİYE YÜRÜMESİNİ ÖNLÜYOR: İdam cezasının geri getirilmesi Türkiye’nin 1954 yılında imzalayıp mecliste onayladığı Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nden (AİHS) çekilmesi anlamına gelmektedir. Bunun sonucu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nden (AİHM) ve Avrupa Konseyi’nden çıkarılmak, bu uluslararası kurumlardaki üyeliğin askıya alınması ve dışlanmaktır. Tabii ki aynı zamanda AB’ye tam üyelik adaylığının rafa kaldırılması, müzakerelerin sonlandırılması, Avrupa kurumlarından Türkiye’nin çıkartılması, Gümrük Birliği Anlaşması’nın askıya alınmasıdır. Bütün bu süreçlerin Türkiye’ye çok ağır siyasi, ekonomik, diplomatik bedelinin olması kaçınılmazdır. Meclisteki sayısal çoğunlukları idam cezasını getirmek için yeterli olabilir. Ancak anayasamızın 15’inci maddesi böyle bir düzenlemenin geriye yürümesini önlemektedir.

ANAYASANIN 15’NCİ MADDESİ NE DİYOR?

“Savaş, seferberlik (…) veya olağanüstü hallerde, milletlerarası hukuktan doğan yükümlülükler ihlal edilmemek kaydıyla, durumun gerektirdiği ölçüde temel hak ve hürriyetlerin kullanılması kısmen veya tamamen durdurulabilir veya bunlar için anayasada öngörülen güvencelere aykırı tedbirler alınabilir. Birinci fıkrada belirlenen durumlarda da, savaş hukukuna uygun fiiller sonucu meydana gelen ölümler (…) dışında, kişinin yaşama hakkına, maddi ve manevi varlığının bütünlüğüne dokunulamaz; kimse din, vicdan, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz ve bunlardan dolayı suçlanamaz; suç ve cezalar geçmişe yürütülemez; suçluluğu mahkeme kararı ile saptanıncaya kadar kimse suçlu sayılamaz.”