‘Figen meseleye devrimci iş bölümü olarak bakar’

Figen Yüksekdağ’ın tutuklu olduğu davanın duruşması bugün Sıhhiye Adliyesi’nde görülecek. HDP Muş milletvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit, “Figen’e, Sebahat’e, Gültan’a daha az yer verildiği, basının da bu konuda cinsiyetçi olduğu hatta alternatif basının da bu konuda cinsiyetçi olduğunu düşünüyoruz” diyor. HDP Parti ve Kadın Meclisi üyesi Nadiye Gürbüz ise siyaset içindeki kadının Türkiye’de görülme şeklini şu şekilde anlatıyor: “Bir kere ‘Kadından siyasetçi olmaz’ anlayışı var bu topraklarda. Hatta şöyle bir şey eğer kadından siyasetçi olursa hep söylenir ya ‘erkek gibi kadın’ diye. Kadın değildir o erkek gibi kadındır.” Kılıç ve Gürbüz dostları Figen Yüksekdağ’ı anlattılar.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Muhtemelen yaşayan bir erkek siyasetçi için böyle bir habere ihtiyaç duymazdım. Çünkü ihtiyaç olmazdı. Çünkü zaten görünürler.

Figen Yüksekdağ’ın iki yakın arkadaşı olan HDP Muş Milletvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit ve HDP Parti ve Kadın Meclisi üyesi Nadiye Gürbüz’le Kadıköy’de buluştuk.

Koçyiğit ve Yüksekdağ’ın tanışıklıkları çok eski değil. 2016 yılında şartlar ne kadar el verirse uzun saatler mesai harcamışlar. Şehir şehir birlikte yolculuklar edilmiş. Dostluğun sınandığı kısa ama kıymetli vakitler anlatılan. HDP Parti ve Kadın Meclisi üyesi Nadiye Gürbüz’le tanışıklıkları ise daha eski. 1998’de Atılım Gazetesi’nde birlikte çalışmışlar. Gürbüz aynı zamanda Yüksekdağ’ın cezaevi görüşçüsü.

Aklımda olan şey cezaevinde olan kadın siyasetçilerin nedense daha az hatırlanır olmaları, daha az gündeme gelmeleri. Onlardan biri de Haziran 2014'te HDP II. Olağan Kongresi sonunda partinin eş başkanı seçilen Figen Yüksekdağ. Aynı Selahattin Demirtaş gibi…

Figen Yüksekdağ son dönem felsefe kitapları okuyor. Öncesinde ekonomi kitaplarını hatmetmiş. Saz çalmayı geliştirmiş bu süre zarfında. İçerde “sahne aldığını” bile söylüyormuş. Şimdi kaval istemiş. En yakın zamanda kaval ulaştırılacak kendisine.

Bunun dışında söyleşinin bir yerinde aslında pek de söylenmesi planlanmayan bir sürpriz de paylaşılmış oldu. Yüksekdağ’ın Ceylan Yayınları’ndan 2 ay içinde bir şiir kitabı çıkacak. Burdan duyurmuş olalım.

Bir kadın siyasetçi konuştuğu kürsüde, eylem alanında, mecliste ne kadar kendi gibi olabiliyor? Sempatik hal, tavır içinde niçin en çok da erkek politikacılar görünürler? Figen Yüksekdağ’ı nasıl tanıyor dostları? HDP Muş milletvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit’le ve HDP Parti ve Kadın Meclisi üyesi Nadiye Gürbüz’le konuştuk.

Figen Yüksekdağ’ı bizden farklı olarak siz nasıl biliyorsunuz?

Nadiye Gürbüz: Aslında göründüğünden çok farklı Figen. Çok pratik bir politik akla sahip öncelikle. Çevresinde olup biteni yorumlama gücü de öyle ama en önemlisi hayatla, kendiyle, dünyayla, insanlarla kurduğu ilişki çok bambaşka. Figen’i tanımayan insanların duyduğunda çok şaşıracağı şeyler. Çok sert görünür dışardan ama çok neşelidir bir kere. Figen çocukla çocuk olur, onla atlayıp zıplar, salıncakta salınır. Figen başkasının özgür, mutlu olmadığı yerde kendisinin de mutlu olamayacağını bilir ve tüm ezilenlerin önceliklerini hisseder. Onun için belirleyici olan bu mücadelede yer almak olduğu için gerektiğinde bağını koparan ama sonrasında o ilişkiyi tamir eden bir hassasiyetle hareket eder. Kimi röportajlarında bahsetmiştir. Ailesiyle de zamanında fikir ayrılığına düşmüştü. Şu an arkasındalar. Eşbaşkan olduğu süreçten sonra ailesi onu biraz daha anladı.Toplumsal algının değişmesinin de bunda payı var.

Pandemi nedeniyle ayda bir kişi görüşe çıkılabiliyor. Haftada 20 dakika telefon hakkı var. Hem beni, hem ailesini hem eşini arıyor. En son telefonla görüştüm. Onun kadar uzun süre olmasa da ben de cezaevinde kaldım ama cezaevindeki bir insanın bu kadar hayata bağlı, neşeli, karşısındakine bu kadar umut veren kendi derdini anlatmaktan çok onun derdini dinlemeye çalışan biri olduğunu görmedim.

Sadece havuz medyasını izleyebiliyorlar. Uzunca bir süredir kitap alamıyorlar. Sadece doğum günlerinde, yılbaşında ve bayramlarda -Ramazan ve Kurban bayramı- kitap alabiliyorlar. Doğal olarak dışarıyı merak ediyorlar. O yüzden de bütün görüşmelerimiz dışarıda ne olup bittiğini bizim anlatmaya çalıştığımız onun da anlamaya çalıştığı bir biçimde sürüyor.

Sazını baya geliştirdi. Şimdi kaval istiyor. Kaval alacağım kendisine.

HDP Muş Milletvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit

‘FİGEN NEŞELİDİR, ANININ TADINI ÇIKARMASINI BİLİR’

Gülistan Kılıç Koçyiğit: Ablukalar sürecinde beraberdik. Devletin her yönüyle üzerimize geldiği bir dönemdi. Dokunulmazlıkların kaldırılmasına ilişkin ‘İrademe dokunma’ eylemleri yapmıştık. Kars’tan başlamıştık, Van Erçiş ordan Hakkari Yüksekova… Uzun bir süre beraber yolculuk yaptık. Figen Başkanı en iyi tanımlayacak şey yoldaşlık. Hani nasıl… O kavramı dolu dolu söyleyebileceğiniz bir insan. İkincisi cesaret ve cüret. Çok cesur bir kadın. O yönüyle hep takdir etmişimdir. Sözünü eğip bükmez, taviz vermeden söyler. Onu dinleyene de cesaret, özgüven ve umut geçer.

Onun dışında Nadiye söyledi. Çok neşelidir Figen. Anın tadını çıkarmayı bilir.

Kimi erkek siyasetçiler çok daha rahat, nüktedan hatta evinde, arkadaşlarının arasında nasılsa… Özellikle siyaset ile uğraşan bir kadına nazaran duygularını saklama ihtiyacı duymuyorlar. Bugün buraya gelirken de düşündüm. Bir erkek siyasetçi için böyle bir haber yapma gereği duymazdım. Yani kadın siyasetçilerin kendi gibi olamamaları, “nasıl biri?” sorusu… Figen Yüksekdağ’ı size sormam…

Gülistan Kılıç Koçyiğit: Her hareketimiz denetim altında. Ben Sebahat Başkan’la da çalıştım. İstiklal’de buluşmuştuk ama nerede oturalım diye uzun uzun düşünmüştük. Siyasetteki kadınlar açısından öyle bir sınırlılık oluyor. Figen içinde bu durum geçerli. Sonuçta HDP gibi başarılı bir partinin eşbaşkanıydı. 7 Haziran zaferine imza atmış, 80 milletvekiliyle meclise girmiş ve yüzde 13’ün üzerinde oy almış bir partinin başkanıydı.

‘MANİPÜLE ETMEYE, İNCİTMEYE DÖNÜK ÖZEL BİR ÇABA VARDI’

Siyasetin içinde sıkıntı yaşadığı şey var mıydı?

Gülistan Kılıç Koçyiğit: Şöyle bir sıkıntı yaşıyordu. Türktü, Adanalıydı, aile biraz daha milliyetçi bir kanattan gelen bir aileydi. Kürt siyasal hareketiyle kurduğu ilişki, Kürtlerin özgürlük ve eşitlik mücadelesine bakış açısıyla bütün o kimliklerin karşısında duran bir yerdeydi. Şuna inanan biriydi: Kürt sorununun demokratik bir şekilde çözülmediği yerde Türkiye’de hiçbir sorun çözülemeyecek. Ezen ulus bu gerçeği görüp, kabul ederse ve destek verirse bu sorun çözülebilir. Böyle düşünüyordu. Halen de öyledir. Buna inandığı için pratik hayatta da buna dönük bir yaklaşımı vardı.

Söylediğinize gelince… Diyelim Selahattin Başkan bir açıklama yapıyor. O çok daha kabul edilebilir bulunuyor. Çünkü o Kürttür, söyleyebilir. Bunu Figen başkan söylüyorsa; Bir Türk olarak Kürtlere dair iyi bir şey söylemesi, AKP medyası tarafından da özel olarak linç ediliyordu. Gittiğimiz iki eylemde eylemin daha başından görüntü alıp, ‘Figen boşluğa konuştu‘ gibi haber yapıldığını hatırlıyorum. Manipüle etmeye, incitmeye dönük özel bir çaba vardı. Bütün ezilen kimliklerle kurduğu ilişki gerçekten sistemi rahatsız ediyordu. Tırnak içinde “ bir Türk’ün”, Kürt halkının mücadelesini bu kadar sahiplenmesi ona olumsuz bir şekilde dönüyordu.

‘HER ŞEYİ SİZ YAPSANIZ DA O EYLEM ERKEK VEKİLLE ANILABİLİYOR’

Selahattin Demirtaş çok iyi bir siyasetçi. Emeğini, kıymetini ayrı tutarak, yanlış anlaşılmayacağımı düşünerek rahat sorayım. İkisi de eşbaşkanken Figen Yüksekdağ’ın daha az gündeme gelmesi neden?

Gülistan Kılıç Koçyiğit: Toplumsal cinsiyet rolleri sonuçta her yerde geçerli oluyor. Biz kadın partisi olarak kendimizi ifade ediyoruz ve gerçekten tüzük olarak en iyi partiyiz. Bütün bunlara rağmen biz de bu toplumun parçasıyız ve bu sistemin cinsiyetçi kodlarından biz de etkileniyoruz. Partideki kadınlar olarak bunun üzerine sürekli çalışıyoruz, tartışma yürütüyoruz. Geçen yıl “Kadın Örgütlenme Konferansı” yaptık. En çok tartıştığımız meseleler buydu. Parti içerisinde toplumsal cinsiyet rolleri ne kadar hakim ve biz bunla mücadele etmek için nasıl mekanizmalar kurabiliriz ve kadınları daha fazla nasıl görünür kılabiliriz? Bu bizim temel mücadele başlığımız. Ben bu anlamda siyasetteki kadınların, cezaevindeki kadınların genel olarak böyle bir sorun yaşadığını düşünüyorum. Bir erkek vekil ve bir kadın vekil bir yere gidin. İşin hepsini siz yapın, açıklamayı siz yapın ama sonucunda o eylem erkek vekille anılan bir eylem olabiliyor. Toplamda kadın emeğinin görünmeme hali var. Bu siyasette de sürebiliyor. Hele eşbaşkanlık gibi, belediye eşbaşkanlığı gibi daha temsil düzeyi yüksek olan işlere geldiğinde bu ayrım çok daha keskinleşebiliyor.

Selahattin Başkan’la denk bir görünürlüğe sahip olmadığını hepimiz söyleriz. Bu konuda hemfikiriz. Bu anlamda Figen’e, Sebahat’e, Gültan’a daha az yer verildiği, basının da bu konuda cinsiyetçi olduğu hatta alternatif basının da bu konuda cinsiyetçi olduğunu düşünüyoruz. Bu kadınların birlikte mücadelesiyle aşılabilecek bir şey. Örneğin Figen’in duruşması oluyor. Biz kadınlar için bu gündem oluyor, gitmemiz gerekiyor diyoruz. Onun örgütlenmesini daha fazla üstlenmeye çalışıyoruz. Genele bırakmıyoruz. Genele bıraktığımızda ihmal edilebilir kaygısını yaşıyoruz.

‘BİR ERKEKTEN DAHA FAZLA OTOKONTROL UYGULUYORUM KENDİME’

Figen hanımın neşeli bir kadın olduğunu söylüyorsunuz. Erkekler evdeki halleriyle kürsüden şakalar, espriler yapabiliyor ki yapsın da… Kadınlar niçin kendileri olamıyor?

Gülistan Kılıç Koçyiğit: Toplumsal roller bizi sınırlıyor. Siyasetteki kadın için biçilmiş sınırlar var. Örneğin dediğiniz gibi bir erkeğin esprisi gayet hoş karşılanır. Eğer bu bir kadın tarafından yapılırsa başka türlü algılanır.

Bundan dolayı mı kadınlar kendi gibi olamıyorlar?

Gülistan Kılıç Koçyiğit: Ben de bir siyasetçiyim. Şunu iddia ediyorum. Bir erkekten daha fazla otokontrol uyguluyorum kendime. Bu doğalında gelişen bir şey. Bir erkek arkadaş daha gür kahkahayla gülebiliyor. Giydiğimiz kıyafet, duruşumuz, oturuşumuz, diyalogumuz, mesafemiz yüzlerce şeye gündelik hayat içerisinde dikkat ediyorsunuz. Yüzde yüz kendimiz gibi olamıyoruz tabi… Bir çoğumuza diyorlardır ne kadar asık suratlı, somurtkan falan… Biraz öyle kodlanıyor çünkü. Siyaset ciddiyet işidir ve siz onu ancak somurtarak yaparsınız. Şu anda daha dinsel, daha mutaassıp, muhafazakar bir hayat bize dayatılmaya çalışılıyor. Bunun içinde herkesin kendi gibi olması zaten zor. Bütün bunlarla mücadele edecek bir hat örmeye çalışıyoruz. Örneğin benim başıma gelen… Taksim’deki bir eylemde ‘Savaş, savaş’ diye bağırmıştım. Cumartesi Anneleri’ni dar sokağa hapsetmişler. Gaz atmışlar, sokağı savaş alanına çevirmişler. Polis operasyon deyince “savaş, savaş” demiştim. Dünya kadar trol ‘ciyak ciyak bağırıyor, yok ne kadar çirkin’ diye başlıklar atmışlardı. O yüzden evet, bir erkek siyasetçiye göre daha fazla dikkat ediyor olabiliriz.

HDP Parti ve Kadın Meclisi üyesi Nadiye Gürbüz

‘KADINDAN SİYASETÇİ OLMAZ ANLAYIŞI VAR BU TOPRAKLARDA’

Aynı soruyu size sorsam Nadiye hanım. Figen Yüksekdağ ve cezaevindeki diğer kadınlar niye daha az hatırlanıyor, gündem olabiliyor?

Nadiye Gürbüz: Figen özelinden ilkin yanıt vereyim. Figen kendisini bireysel olarak öne çıkaran biri hiç olmadı. Kadınları temsil ettiğini bilerek hareket ediyordu. Tek başına bir Figen’in varlığı değil benim de varlığım, Gülistan’ın da varlığı, diğer kadınların da varlığı… Cezaevin sürecini bilerek de söylüyorum bunları. Bir gün olsun kendi bireysel çıkarlarını öne çıkarmak ya da kendi sorunlarının dile getirilmesini sağlamak üzerinden hiçbir zaman tartışma yapmadı Figen. Sonuçta Kandıra Cezaevi'nde çok sayıda kadın siyasetçimiz var.

Kadın özgürlük mücadelesi şöyle bir şey değil. Sadece sistemin ürettiği, toplumsal algıların sadece bu sistem içerisinde olduğu bir şey değil. Partimizde eşit temsiliyet ilkemiz var ama doğal olarak o partideki erkeklerdeki algı tam olarak değişmediği için toplumdan çok ayrı yerde durmuyor olabiliyor kimi zaman. Buradaki ilerlemenin sahibi de kadınlar. Hiçbir zaman erkekler olmamıştır. Figen de orada bir yer kazanmışsa tırnaklarıyla kazıya kazıya gelmiştir. Kadınlarla birlikte kazıya kazıya gelmiştir. Hiç kimse ona alan açmamıştır. Bunu bilerek de hareket etmişizdir. Biz şunu biliyoruz: Bu ülkede en ileri düzeyde olan biziz ama bunu sürdürmenin de tek garantisi yine kadınlar.

Gülistan bahsetti. Bir kere “Kadından siyasetçi olmaz” anlayışı var bu topraklarda. Hatta şöyle bir şey eğer kadından siyasetçi olursa bize çocukluğumuzda da hep söylenir ya “erkek gibi kadın” diye. Kadın değildir o erkek gibi kadındır.

‘FİGEN TAM BİR ADANALIDIR’

Lacivert döpiyes giyen, tek renk kadınlar…

Nadiye Gürbüz: Ama Figen renklidir. Figen’in renkliliği kıyafetlerine yansımıştır. Hep renkli giyinirdi. Belki Adanalılıkla da ilgilidir. Figen tam bir Adanalıdır. Bir Adanalı şeyi vardır ya… Söyleyeceğini daha tok söyler, çekinmez. Bir korkusuzluğu vardır yani… Aynı zamanda Adanalılar neşelidir. Figen de neşelidir. Halay olduğunda o halayda Figen vardır yani. Ben olmadığını görmedim.

Bursa’da parti meclis üyeliği yaptım. İl kongremiz vardı. Figen oraya geldi. Çok güçlü bir halk sevgisi var Figen’de. Ben görmedim şimdiye kadar öyle bir şey. Masada oturuyoruz. Büyük bir salon ama çok kalabalık. Nefes alamıyoruz. Öyle bir kalabalık… Biri bir taraftan fotoğraf çektiriyor diğeri başka taraftan. Figen sürekli gülüyor. Bir süre sonra koruması olan arkadaşlara biraz dinlendirsek mi acaba dedim. Figen hemen müdahale etti, hayır dedi. Figen ona karşı olan her beklentiyi karşılama çabası içerisindeydi. Ne kadar yorgun olursa olsun… Aşırı bir tempo, insani olmayan bir temposu vardı o dönem. Biraz sık grip olurdu ama hasta olduğunda bile ben Figen’in bir gün olsun dinleneyim dediğini hiç bilmiyorum.

Figen’in eşi de siyasetin içerisinde olan bir insan. Hatta yıllar yıllar sonra Figen tutukluyken parti içerisinde ‘aaa o arkadaş Figen’in eşi mi?’ diyen insanlarla karşılaştım ben. Figen şuna inanır: Benim görevim bu ülkede özgürlükleri kazanana kadar mücadele etmek.

Gülistan Kılıç Koçyiğit: Bir de Figen meseleye devrimci iş bölümü olarak bakan biri. Bulunduğu pozisyon için de bunu düşünürdü. Bugün bu işi yapıyorum yarın başka işi yapabilirim… Bu özel bir tarafı.

‘FİGEN’İN ŞİİR KİTABI 1-2 AYA ÇIKIYOR’

Figen hanım nasıl çıkacak dışarıya? Neler yapıyor içeride?

Nadiye Gürbüz: Çıktığında çok daha güçlü çıkacak. Çok daha biriktirmiş çıkacak. Bu süreci teorik olarak çok iyi değerlendirdi. Çıkacak yani…

(Nadiye hanımın gözleri Figen Yüksekdağı’ı anlatırken ara ara hep doldu. "Özlediğiniz o kadar belli ki" deyince “Uzun zamandır görmüyorum. Telefon görüşmelerimiz de sınırlanmış oldu” diyebildi. Az bir gözyaşı döküldü bu anlarda)

Figen uzun zamandır şiir yazıyor. En yakınındaki çoğu kimse de bilmez şiir yazdığını. Gizli bir şair. Biz onu HDP eşbaşkanlık deneyimini, yaşadıklarını anlattığı bir kitap yazmaya teşvik etmeye çalışıyorduk. Yazıyor da ama bize öncesinde bir şiir kitabı hediye etti. Ceylan Yayınları’ndan çıkacak. Şu an hazırlıkları yapılıyor. Sanırım 1-2 ayda çıkar. Söyledik şimdi, sürprizi bozmuş olacağız sanki ama… (Gülüyorlar)

‘FİGEN İÇİN SÖYLENEBİLECEK EN ÖZET ŞEY: GERÇEKTEN DEVRİMCİ BİR KADIN’

Ama bunu almak zorundayım. Hani alma deseniz de…

Gülistan Kılıç Koçyiğit: “Alacam” diyorsun.

Evet… Görüşler nasıl geçiyor?

Gülistan Kılıç Koçyiğit: Koşturmacadan, baskılardan bazen yılıyorsunuz. Motivasyonunuz düşüyor. Özellikle açık grevi süreçleri çok zordu. Hepimiz yüreğimiz ağzımızda gezdi o dönem ama her cezaevine gittiğimizde sanki yarın devrim olacak coşkusuyla çıkıyorduk. Bu çok özel bir şey. Bütün arkadaşlar… Sebahat başkan… Zaten onda da bitmeyen bir enerji var. Dopingli mi geziyor nasıl bir şey… (Gülüyoruz) Figen öyle. Çok moralli. Hani gidersiniz ya psikoloğa… Çok ciddiyim. Bunu bütün samimiyetimle söylüyorum. Dışarıya çıkınca ‘evet ya’ dediğiniz, çok daha yenilenerek, çok daha umudu büyüterek çıkarsınız. Öyleler…

Figen için söylenebilecek en özet şey. Gerçekten devrimci bir kadın… Bunu Gültan, Sebahat ve diğer arkadaşlar için de söylüyorum. Hepsi öyle… Asla bulunduğu yere teslim olmayan, her zaman halkının, sınıfının mücadelesini önemseyen ve devrime inanan, o umudu içinde taşıyan kadınlar.

‘SINIRSIZ YÜRÜMEK İSTİYOR’

Figen Yüksekdağ’ın dışarıda en çok özlediği şey ne?

Nadiye Gürbüz: Ben ona sormuştum. Çıkınca ne yapacaksın diye… Bir tatil yaparsın, gezersin tozarsın… Sanmıyorum demişti. Sadece sınırsız yürümek istiyor. Dar alanda olmanın getirdiği bir özlem, sınırsız yürümek istiyor.

Hangi şehir?

Her ikisi de: İstanbuldur.

Saz çalmayı öğreniyordu. Hangi aşamada şimdi?

Nadiye Gürbüz: Valla baya çalıyormuş. Zaman zaman çeşitli etkinlikler yapıyorlar. “Sahne alıyorum” diyor. Başkan çıktıktan sonra siyaseti bırakıp, sanat işleriyle falan mı uğraşsan diyorum. Olabilir, diyor.

En sıkıntı çektikleri mesele ne içeride?

Nadiye Gürbüz: Kitap meselesi… Yılda sadece üç kere kitap alabiliyorlar. Doğum günlerinde, Kurban ve Ramazan bayramında, bir de yılbaşında. Onun dışında kitap gönderemiyoruz.

HDP Muş Milletvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit ve HDP Parti ve Kadın Meclisi üyesi Nadiye Gürbüz

Bu ne kadardır beri böyle?

Nadiye Gürbüz: 1,5- 2 yıldır böyle. Öncesinde belli bir sayı sınırlaması vardı. Biz fazla götürsek bile okudukça onları alabiliyorlardı ama şimdi kitap gönderdiğimizde bile eğer belirlenen tarihlerde göndermiyorsak verilmiyor.… En son Ramazan Bayramı’nda gönderdim. Şimdi yeniden kitap istedi. Kurban Bayramı’nda göndereceğimm. Bir daha doğum günü ve yılbaşına kadar kitap gönderemeyeceğim. Diğer sıkıntı son dönemde çizilip verilmeyen mektup yok. Onun gönderdiği mektuplar çiziliyor, bizim gönderdiğimiz mektuplar çiziliyor.

“Çizilme” derken?

Nadiye Gürbüz: Okunmayacak şekilde karalanıyor. Hatta 2,5 ay gönderdiğim mektubu hiç vermemişler. Pandemi döneminde haberleşme ciddi bir sorun haline geldi.

Böyle bir ülkede yaşamak birçok insanın hayalini elinden alabiliyor. Örneğin ben dansçı olmak istiyordum çocukken. (… Kayıt dışı sohbet ediyoruz) O yüzden kimi kadın arkadaşlara sorarım. Bu muydu hayalin diye… Figen hanımın başka bir hayali var mıydı?

(Yine olursun diyor Gülistan hanım… Gülüyoruz)

Nadiye Gürbüz: Yine devrimci olurdu. Haksızlıklara, ezilmişliklere hiç tahammülü olmamıştır. Mutlaka bir hayali vardı ama yolunu, rotasını buradan çizmeyi tercih etti. Herhalde yeniden dünyaya gelse yine aynısı olurdu. Örneğin ben devrimci olmasaydım çok daha zor bir yaşamım olurdu. Bence Figen için de öyle.

‘FİGEN BAŞKAN SINIF, EMEK MÜCADELESİNİ ÖNEMSİYORDU’

Son soru olarak. Yüksekdağ’ın siyasi çizgisi, kadın hareketine verdiği önem biliniyor ama bunun dışında Kürt siyasal hareketine eklemek istediği fikir ya da pratik olarak mücadele önerisi var mıydı?

Gülistan Kılıç Koçyiğit: Kürt siyasal hareketinin ivmesi Türkiye’de gerçekten yüksek. Kazanımları, mücadele hattının kendisi… Bunu tamamlayacak bir sınıf hareketinin olmaması en büyük sıkıntı. Kürt özgürlük hareketiyle başa baş gidecek, onu tamamlayacak bir sınıf hareketi olsaydı bu ülkede çoktan devrim olmuştu. Figen başkan sınıf, emek mücadelesini bu anlamda önemsiyordu. Solun çok bir problemmiş gibi anlattığı, ‘Sınıfın kurtuluşu olmadan Kürt halkı kurtulamaz’ retoriğine hapsolmayan aksine onu aşan, bunların beraber mücadele edilmesi gereken sorunlar olduğunu ve kurtuluşlarının birbirine bağlı olduğunu çok iyi ifade ediyordu. Bu konuda kafası netti. Birini birinin önüne koyan bir hatta değil. İkisi de başat sorunlar, beraber ele alınmalı diyen bir perspektifi vardı.

Nadiye Gürbüz: Sosyalist bir kadın Figen. Bu ülkedeki sosyalistlerin Kürt sorununa ve sınıf mücadelesine nasıl ilişki kurması gerektiğini bu biçimiyle tarif ederek aslında doğru noktaya işaret ederdi. Maalesef orada da problemlerimiz var. Sınıf mücadelesi deyip Kürt özgürlük mücadelesini görmeyen ya da tersi…

Söyleşiyi tüm romantik bakışlardan bağımsız olarak “devrimci” denilen kimi insanların özel oluşlarını konuşarak bitirdik.

‘BU HAFTA BİLE İKİ SORUŞTURMA DAHA AÇILDI’

Figen Yüksekdağ’ın avukatlarından Reyhan Baydemir bugün görülecek duruşması için ve Yüksekdağ’ın 4 yılı aşkın süredir tutuklu kalışıyla ilgili şunları söylüyor:

“Yüksekdağ sadece anayasal siyasi parti faaliyeti hakkını kullandığı için, siyasi ifade özgürlüğünü kullandığı için, barışçıl toplantı ve gösteri yürüyüş hakkını kullandığı için bugün cezaevinde. Bunu hatırlatmak gerekiyor. Anayasa Mahkemesi’nin ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kendi içtihatlarına bile baktığınızda bugüne kadarki bütün tutukluluk devam kararları kesinlikle hukuka aykırı. Bakın bir milletvekili zaten konuşur, eleştiri hakkını kullanır. Bir partinin eş genel başkanı siyasi hakları doğrultusunda iktidarı eleştirir, başka partileri eleştirebilir. Keyfi bir şekilde tutukluluk hali devam ediyor. AİHM’e gitmeden yerel mahkemelerden adalet çıkması gerekirdi. Gönül isterdi ki Anayasa Mahkemesi kendi içtihadına sahip çıksın.”

Yüksekdağ’ın bir çok dosyası birleştirildi. En son bu hafta iki soruşturma daha açıldığını paylaşıyor Baydemir:

“4 Kasım 2016 günü Diyarbakır’da savcılıkta verdikleri ifadeden dolayı bile haklarında soruşturma açıldı. Düşünebiliyor musunuz? Savunmaları ile ilgili bile soruşturma açıldı. Bu hafta bile sayın Yüksekdağ’la ilgili iki tane daha soruşturma açıldı. Bunların tamamı milletvekili iken yapmış olduğu konuşmalar. Bu hafta açılan bir soruşturması o dönem Diyarbakır Belediyesi Eşbaşkanı Fırat Anlı ve Gültan Kışanak’ın gözaltına alınmasıyla ilgili yaptığı bir basın açıklamasına ilişkin. Sizce bundan daha doğal ne olabilir? Kamuoyu şunu bilmeli: Yüksekdağ, sadece ve sadece mecliste de yaptığı konuşmalardan, basın açıklamalarından müteşekkil cezaevinde tutuluyor.”