Mithat Sancar: Bu sistem çözümün önünü kesiyor

HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin değişmesi gerektiğini söyledi. "Bu sistem çözümün önünü kesiyor" diyen Sancar, "Bu sistemin üzerine oturan iktidar Kürt sorununda en temel konuları konuşmayı gündeme getirmeyi imkansız kılıyor. O zaman Kürt sorununun da bir parçası olarak gördüğümüz temel demokrasi sorununa yoğunlaşmamız gibi bir durum ortaya çıktı. Diğer güçlerle bir araya gelebilmemiz için demokrasinin temel prensiplerinde uzlaşabilmeyi öne çıkarma mecburiyetimiz var" ifadelerini kullandı.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, Medyascope yayınında Edgar Şar ve Prof. Dr. Mesut Yeğen'in sorularını yanıtladı ve gündemdeki konuları değerlendirdi.

İstanbul milletvekili Ahmet Şık'ın HDP'den istifasını hatırlatan Edgar Şar, Sancar'a "Türkiye partisi olma iddiasını ne kadar gerçekleştirebildi ve partinin içinde bazılarının çıkıp 'HDP keşke daha Kürdi bir politika yapsa' mealinde ifadeler kullandığını biliyoruz. Burada bir tartışma da döndü. Türkiye toplumundan biri gözüyle baktığımızda bir kafa karışıklığı var mı HDP'de ile ilgili?" sorusunu yöneltti.

"HDP çok orijinal, özgün bir parti ve zor bir şeyi denemek üzere yola çıkmış bir parti" diyen Mithat Sancar, "30 yıllık Kürt siyasal partileri geleneğini incelediğimizde görürüz ki daha ağırlıklı olarak Kürt sorununu esas alan ve daha büyük çoğunlukla Kürt tabanına yönelen partilerdi. HDP bu geleneğin bir devamıdır, bunda bir değişiklik yok. Kürt sorununu da esas mesele olarak aldığı da çok nettir. Fakat diğer partilerden farklı şeyler de devreye girmiştir. Artık sadece ittifaklarla Türkiye'nin batısına açılmayı değil, bizatihi kendi bünyesiyle bunu denemek üzere kurulmuş bir partidir" yanıtını verdi.

HDP'nin farklı partilerin bir araya gelmesiyle kurulduğunu belirten Sancar'ın açıklamasından satır başları şöyle:

TÜRKİYE'NİN BÜTÜN SORUNLARINI ÇÖZME İDDİASINDAYIZ: Bileşenlerle kuruldu, bağımsız bireyler vardı kuruluşta. Ayrıca bir Halkların Demokratik Kongresi (HDK) aşaması var. Türkiye'nin bütün inanç, kimlik gruplarını kapsayan ama esas olarak ezilenleri, dışlanmışları, ötekileştirilmişleri bir araya getiren bir parti fikriydi. 'Türkiye partisi olmak' bu nedenle vurgulanan bir sıfat oldu. Kürt siyasal geleneği üzerinde yer alan, kadrolarının büyük bir kısmı anlamında, seçmenlerinin çok büyük bir kısmı anlamında Kürt olan bir partidir. Ama amblemimiz de bir ağaç, bunun dallara ihtiyacı var. Sadece kök ve gövde yetmiyor. Bu dallar biraz önce saydığım Türkiye'nin tüm kesimlerini hedefliyor. Türkiye partisi olma iddialarının başka gerekçeleri de var. Bunlardan biri Türkiye'nin bütün sorunlarını çözme iddiasında olmak.

ÜLKEYİ YÖNETMEYE TALİBİZ, BU ANLAMDA TÜRKİYE PARTİSİYİZ: Yani Kürt sorunu ve bununla iç içe geçmiş bir demokrasi sorunu. Kürt sorununa çözüm bulmadan Türkiye'de demokrasiyi kurmanın, işletmenin imkanı yoktur. Hukuk devleti de aynı şekilde bu sorunlar iç içedir. Ekonominin de bununla çok büyük bir ilişkisi vardır. Bunun dışında ekoloji var, toplumsal cinsiyet meselesi var, sosyal politikalar var. Biz parti olarak bunlara çözümler öneren bir çizgi izliyoruz. İkinci unsur biz Türkiye'yi yönetmeye talibiz. Demokrasi güçleriyle birlikte ya da bir gün oyumuz yeterse tek başımıza ülkeyi yönetmek istiyoruz. Bu anlamda Türkiye partisiyiz. Türkiye partisi olmakla diğer özellikler birbirini dışlamıyor ama çok zor bir denge yaratıyor.

KÜRDİ POLİTİKA TALEBİ DAHA ÇOK DIŞIMIZDAKİLERDEN GELİYOR: 8 yıllık bir geçmişi var ama kamuoyunun bu kadar önünde olması 2014'te Selahattin Demirtaş'ın cumhurbaşkanı adayı olduğundan beri. 6 yıllık bir süre çok uzun bir süre değildir. Biraz daha sabırla tartışmayı bilmek ve biraz daha yapıcı tartışmak gerekiyor. Daha Kürdi bir politika talebinin tabanımızın geniş bir kesiminden geldiğini düşünmüyorum. Bizim dışımızda kalan çevrelerden daha yoğun bir basınç geliyor. Yani Kürt çevrelerden onlar daha Kürdi bir parti istiyorlar. Ama kendi partimizde de olabilir bu. Gördüğünüz gibi 5 yıldır bu çizgi korundu, buna rağmen Kürt tabanımız azalmadı arttı. Bizim gövdemiz partisinin programına inanıyor.

2015'TE BATINDA KAYDA DEĞER BİR OY ALDIK: Türkiye'nin batısına gelince oraya yeteri kadar hitap edip etmediğimiz de sorgulamak zorundayız. 2015 7 Haziran'ında yüzde 13 oyumuz vardı ve bunun içinde ilk defa kayda değer diyebileceğimiz bir batı oyu vardı. Batı oyunu da sadece Kürt olmayanların oyu olarak değerlendirmek eksiklik olur. Türkiye partisi olmak Türkiye'nin batısında yaşayan çok büyük bir Kürt nüfusun da siyasal temsilcisi olmak anlamına geliyor. HDP'ye kadar Türkiye'nin batısındaki Kürt seçmen diğer partilerimize çok büyük bir yönelim göstermiyordu. Fakat özellikle 7 Haziran 2015'te batıdan, batıdaki Kürtlerden büyük oy aldık. Kürt olamayan batılı seçmenden de kayda değer oy aldık.

ÇATIŞMA BAŞLAYINCA SİYASET ALANI DARALDI: Ama kasım seçiminde oyumuz düştü. 2015 Haziran oylarında çatışmasızlık ortamının ve henüz resmen sona ermemiş çözüm süreci şartlarının rolü çok önemliydi. Silahlar konuşmaya başlayınca en büyük sıkıntıyı siyaset yapma anlamında HDP gibi bu hassas dengeler ve kritik hedefler üzerinden siyaset yapmak isteyen partiler yaşar. Ama buna rağmen bu zorluklara rağmen seçmenimiz bizi bırakmıyor. Saldırıları saymıyorum. Orada mazeret arar durumuna düşmek istemiyorum. Yani bize yönelen sayısız saldırı... Hem ideolojik hem fizik saldırı hem yargılamalar hepsi var. Bunlar da önemsiz değil. Asıl sıkıntımız çatışma başlayınca siyasetin alanının daralması ve bizim Kürt olmayan batılı seçmene hitap etme gücümüzün azalmasıdır. Bunun için bir barış ve çözüm süreci gerekiyor.

ÇÖZÜM İÇİN ÖNERDİĞİMİZ İSİM YEREL DEMOKRASİ: (Mesut Yeğen'in "Siz 'Gövde Kürtlerden oluşuyor ve bir dalları var' dediniz. Lakin 2015'ten beri HDP bu gövdeye dair bir ana siyaset geliştiremiyor. Siz bu 4-5 seneyi düşünerek önümüzdeki 4-5 seneye için demokratik özerkliğe benzer, onun yerini tutacak bir siyaset düşünüyor musunuz?" sorusu üzerine)  Aslında programlarımızda değişen fazla bir şey yok. Bizim Kürt sorununa önerdiğimiz çözümün üst başlığı farklılaşmış olabilir ama içerik değişmiş değil. Biz artık buna yerel demokrasi adını vermeyi uygun görüyoruz. Bunun içinde yerel demokrasinin gerekleri olan çeşitli sistemlerin yer alabileceğini de açıkça görmek lazım.

SİSTEM ÜZERİNDE OLUŞAN BİR İTTİFAKLAR SORUNU VAR: Peki niye bunu daha temkinli ifade ediyoruz bunu son yıllarda. Ağırlaşan otoriter bir baskı yönetimi var, çok sert bir savaş politikası izleyen bir iktidar var. Hem Türkiye'nin içinde hem Suriye'de bunun için uğraşan bir iktidar var. Bu durumda Kürt sorununda somut çözümü gündeme getirmek, diğer mücadele hedefini şimdilik biraz gölgeleyeceği için sıkıntılı görünüyor. 24 Haziran 2018'den beri ya da bu yeni sitemin onaylandığı referandumdan beri bir hükümet sistemi üzerinde oluşan ittifaklar sorunu var. Yani bu sistem çözümün önünü kesiyor.

TEMEL DEMOKRASİ SORUNUNA YOĞUNLAŞMAMIZ GEREKTİ: Bu sistemin üzerine oturan mevcut iktidar Kürt sorununda en temel konuları konuşmayı gündeme getirmeyi hem engelliyor hem imkansız kılıyor. O zaman bizim Kürt sorununun da bir parçası olarak gördüğümüz temel demokrasi sorununa yoğunlaşmamız gibi bir durum ortaya çıktı. Bu Kürt sorunuyla ilgili çözüm önerilerini askıya aldığımız anlamına gelmiyor. Bunları daha iyi tartışabileceğimiz bir yolu açmak için siyaset üretme çabamızın buraya yoğunlaştığı anlamına geliyor.

BİR PARÇA NORMALLİĞE İHTİYACIMIZ VAR: Şunu demek istiyorum: Seçimler geldiğinde ne yapacağız? Bu iktidarın, bu sistemin değişmesi gerektiğini söylüyoruz. Yeniden 'demokratikleşme' çabalarına dönmemiz lazım fakat onun için de bir parça normalliğe ihtiyacımız var. Çok istisnai bir rejim ile karşı karşıyayız. İstisnai kelimesini siyaset bilimi anlamında kullanıyorum. Mütemadi bir olağanüstü hal rejimi içindeyiz. İşte bu rejimde diğer güçlerle bir araya gelebilmemiz için demokrasinin temel prensiplerinde uzlaşabilmeyi öne çıkarma mecburiyetimiz var. (HABER MERKEZİ)