Murat Yetkin: Yanıtı olan ve olmayan sorular

Gazeteci Murat Yetkin, Türkiye ile ABD arasında YPG'ye dönük olarak yürütülen görüşmelerde yaşananları sıraladı ve bazı soruların altını çizdi.

Google Haberlere Abone ol

Önce son hafta içindeki gelişmeleri hatırlayalım:

  • Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar 7 Ağustos’ta ABD ile Suriye’nin kuzeyinde PKK’ya karşı güvenli bölge kurma planı üzerinde birlikte çalışmak üzere mutabakat sağlandığını açıkladı.
  • Beşar Esad yönetimi kararın “Suriye’nin toprak bütünlüğüne saldırı” olduğunu söyledi ve 2014’ten bu yana Amerikan saflarında savaşan PKK/YPG’ye “saflarımıza dönün” çağrısı yaptı.
  • Aynı gün HDP sözcüsü Kubilay Güney, ABD ile “Güvenli Bölge” görüşmelerine destek verdi. Eski HDP’li yeni Saadet Partili Altan Tan da Abdullah Öcalan’ın yakında silah bırakma çağrısı yapabileceğini” öne sürdü.
  • ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo 10 Ağustos’ta Türkiye ve ABD’nin “sürdürülebilir bir güvenlik mekanizması” doğrultusunda anlaştığını, güvenli bölge kurulabilmesinin “büyük bir adım olacağını” söyledi.

Şimdi hatırlatalım:

  • Böylece Türkiye-Suriye sınırının her iki tarafında da Amerikan askeri varlığı konuşlanmış oldu.
  • Suriye’nin kuzeyinde PKK’ya karşı ABD ile ortak görev gücü kurulmasına karar verildiği ilk kez Çavuşoğlu tarafından 7 Şubat 2019’da ilan edilmişti. Bu gücün kurulması üzerine mutabakat sağlandığı kararının Akar tarafından açıklanması tam altı ay sonra oldu.
  • ABD ile Suriye’de yaşanan gerilimin bir kökeni 1 Mart 2003 tezkeresi ise, diğer kökeni de Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın 2014 sonbaharında IŞİD’in (YPG kontrolündeki) Kobani kuşatmasına karşı işbirliği isteyen önceki ABD Başkanı Barack Obama’ya “Hem IŞİD, hem PKK ile mücadele etmeliyiz” yanıtı vermesiydi. Bu yanıt ABD tarafından “IŞİD’e karşı mücadeleye şart koşma olarak algılanmış, ABD’nin IŞİD’e karşı PKK/YPG ile işbirliği böyle başlamıştı.
  • Güvenli bölge görüşmelerinin en çok tıkandığı nokta, ortak devriyeler ve tampon bölge içindeki YPG militanlarının ABD tarafından geri çekilmesi değil, bölgenin derinliğidir. Türkiye’nin 30-35 kilometre derinlikte ısrar etmesinin temel nedeni, hem YPG kontrolündeki pek çok yerleşim biriminin, hem de Halep’ten Kamışlı’ya, oradan Irak’taki Musul’a uzanan M-4 karayolu hattının bu mesafe içinde olmasıdır.

Şimdi sorular:

  • Amerikan askeri gerçekten PKK’ya karşı ortak mücadele inancıyla mı Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın onayıyla Türkiye topraklarına, Şanlıurfa’ya alındı?
  • Pompeo’nun dediği türden “sürdürülebilir bir mekanizma” oluşturulması ve daha sonra Güvenli Bölge kurulması için bir takvim öngörüldü mü? Yoksa ileride “ABD bizi kandırdı, oyaladı” demeçleriyle mi karşılaşacağız?
  • ABD’nin PKK’yı bölüp, YPG’den daha ABD (ve dolayısıyla İsrail) yanlısı ayrı bir siyasi güç kurma planları biliniyor mu?
  • Kandil’in de bu planları bildiği, gerekirse kendi içinde bölünme takiyesine başvurabileceği, Suriye-Rusya kartını hep ellerinde tutarak ABD’nin kendilerini NATO müttefiki Türkiye’ye belli tavizler karşılığında “satma” ihtimaline karşı önlemler aldığı biliniyor mu?
  • Cezaevlerindeki açlık grevlerini İmralı’dan yazılı bir not ile bitiren Abdullah Öcalan’ın PKK’ya “silah bırakma” dâhil çağrısına, mevcut koşullarda Kandil’in uymayacağı riski göze alınıyor mu?
  • Son yerel seçimlerde (Meclis’teki üçüncü büyük grup olan) HDP’nin kazandığı belediyeleri, kayyumlar yoluyla yeniden ellerinden alma hazırlığı, ABD’nin desteğiyle Suriye’de Güvenli Bölge kurma planıyla paralel mi düşünülüyor?

Yazının tümünü okumak için tıklayınız