Karamollaoğlu: Kavala ve Kuytul davaları kamuoyunu tatmin etmiyor

Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu: Alparslan Kuytul’a yapılan muamele bugün hepimizin vicdanını yaralamaktadır. Bu konuda bir başka üzücü örnek ise Osman Kavala davasıdır. Bu konuyu da üzülerek takip etmekteyiz. Temenni ediyorum ki, bu iki dava da adil bir şekilde karara bağlanır.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - SAADET Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, düzenlediği basın toplantısında Osman Kavala ve Alpaslan Kuytul'la ilgili yargılamalarda hazırlanan iddianamelerin kamuoyunu tatmin etmediğini söyledi. Milli Gazete yazarı Mehmet Şevket Eygi'nin ölümünün ardından bazı haberlerde 'gerici yazar' tanımının kullanılmasını da eleştiren Karamollaoğlu, "Sağcı solcu, laik dindar, Türk Kürt demeden beraber yaşama kültürüne sahip olduğumuz bir Türkiye temenni ediyorum" dedi.

Temel Karamollaoğlu'nun açıklamalarından satır başları şöyle:

HAVUZ MEDYASININ FARKLI VERSİYONU: Üzülerek ifade etmek istiyorum ki bir takım medya kuruluşlarının Mehmet Şevket Bey ile alakalı yaptığı haberler bizi son derece üzmüştür. Haber başlıklarında “Gerici Yazar” öldü ifadeleri kullanılmış, edep ve insanlığa sığmayan bir habercilik anlayışı ortaya konulmuştur. Çok açık bir şekilde söylemek istiyorum ki bu tavır havuz medyasının bir farklı versiyonudur. Fikirleri farklı gözükse de bunlar aynı yolun yolcularıdır. Bu ülkeyi kutuplaştırma, kamplara bölme görevinin ifa edicileridir. Ölmüş bir insanın arkasından ahlaka ve insanlığa sığmayan bir habercilik anlayışı sergilenmesini bu sebeple şiddetle kınıyorum. Bu habercilik anlayışına sahip olanlar bilmeli ki bu ülkeye zarar veriyorlar. Merhum Mehmet Şevket Bey’e bu vesile ile bir kere daha rahmet diliyor, sağcı solcu, laik dindar, Türk Kürt demeden beraber yaşama kültürüne sahip olduğumuz bir Türkiye temenni ediyorum.

15 TEMMUZ SONRASI SÜREÇ ADALETİ YOK ETTİ: 15 Temmuz şaşalı gösterişlerle anmaktan ziyade tam manası ile anlaşılmak zorundadır. Eğer biz bu elim hadiseden gereken dersi çıkaramazsak yarın yine böyle acı olaylarla karşı karşıya kalabiliriz. Bakınız 15 Temmuz’un bize verdiği en önemli mesajlardan birisi birlik ve beraberliktir. O gece aziz milletimiz bir vücut halinde bu hain girişime göğsünü siper etti. Bu birlik ve beraberlik ruhu ülkemizi büyük bir tehlikeden korudu. Fakat ne yazık ki basit siyasi hesaplarla bu birlik ve beraberlik ruhuna zarar verildi. Öyle ki yeri geldi en üst merciden “15 Temmuz’da sadece AK Partililer ve MHP’liler sokağa indi” denildi. Sanki bu darbeye sadece AK Parti karşı çıkmış gibi lanse edildi. Bu yaklaşım ne yazık ki o gece şehit olanların hatırasını incitti. Bu anlayış milletimizin arasındaki birlik ve beraberlik ruhuna zarar verdi. Burada şu hususa da değinmek istiyorum 15 Temmuz sonrası yaşanan süreçte yapılan hatalar sadece birlik ve beraberliğimizi zedelemedi. Bu süreç ne yazık ki Türkiye’de adalete de zarar verdi. 15 Temmuz’un üç yıllık tablosuna baktığımız zaman bu durum açık bir şekilde görülmektedir. 3 yılda; 32 KHK yayınlandı, 125 bin 678 kişi ihraç edildi, 500 bin kişi hakkında adli işlem yapıldı, 29 bin 382 kişi tutuklandı. Peki bu işlemlere tabi tutulanlar kim? Öğretmen, öğrenci, hemşire, memur… Biz bugüne kadar defalarca uyardık adalet olmadan devlet ayakta kalamaz. 15 Temmuz’dan sonra ortaya çıkan bu adaletsiz tablonun düzeltilmesi elzemdir. Darbeye iştirak eden, gerek askeri gerekse siyasi kanadın ise hak ettikleri cezayı almaları gerekmektedir. Eğer 15 Temmuz tam manası ile bir destana dönüşsün isteniyorsa, Bu işin siyasi ayağı ortaya çıkarılmalıdır!

ALPARSLAN KUYTUL VE OSMAN KAVALA: Bugün adaletsiz uygulamalardan nasibini alanlara 2 örnek vermek istiyorum. İkisi de dünya görüşü olarak farklı kesimlere mensup insanlar. Fakat adaletin dini, dili, ideolojisi olmaz adalet herkes için lazımdır! Bakınız Alparslan Kuytul’a yapılan muamele bugün hepimizin vicdanını yaralamaktadır. Önce geçtiğimiz haftalarda ailesi ile telefonda konuşma yasağı getirildi. Ardında babaları için yürüyen küçük çocukları hakkında dava açıldı. Bu tutum kesinlikle doğru değildir. Bu konuda bir başka üzücü örnek ise Osman Kavala davasıdır. Bu konuyu da üzülerek takip etmekteyiz. Şu hususu burada ifade etmek istiyorum bu iki davada da iddianameler kamuoyunu tatmin etmemiştir. Temenni ediyorum ki, bu iki dava da adil bir şekilde karara bağlanır. Milletimizin vicdanı tatmin edilir.

AB YAPTIRIMLARI: Son olarak gündemimize dış politikada yaşanan bazı gelişmeler ile devam etmek istiyorum. Avrupa Birliği (AB) Dışişleri Bakanları, Türkiye'nin Doğu Akdeniz'deki doğalgaz sondaj çalışmaları nedeniyle Ankara'ya yaptırım kararı aldı. Bu kararı şiddetle kınıyorum. Alınan bu kadar Avrupa’nın çifte standartlı yaklaşımının bir tezahürüdür. Bu tür kararlar ülkemizin attığı adımlara engel olamayacağını belirtmek istiyorum. İktidar da bu konuda asla taviz vermemelidir. Gerek S-400 hava savunma sistemi hususunda gerekse sondaj çalışmaları noktasında asla geri adım atılmamalıdır. Türkiye bağımsız ve güçlü bir devlettir. Talimatlarla emir altına alınabilecek bir müstemleke devlet asla değildir. (HABER MERKEZİ)