Mustafa Öztaşkın: Emeğiyle geçinmek zorunda olanlar aç durumda

Uzun yıllar Petrol İş Sendikası Genel Başkanlığı görevini üstlenen Mustafa Öztaşkın, CHP’nin İstanbul 1’nci Bölge 14’üncü sıra milletvekili adayı gösterildi. Milletvekili seçildiği takdirde işçilerin yanında olacağını söyleyen Öztaşkın'la konuştuk.

Google Haberlere Abone ol

ANKARA - Mustafa Öztaşkın 24 Haziran seçimlerinde CHP’nin İstanbul 1’nci Bölge 14’üncü sıradan milletvekili adayı oldu. Petkim işçisi olan Öztaşkın, uzun yıllar Petrol-İş Sendikası Genel Başkanlığı görevini yürüttü. TÜPRAŞ, Petkim, Petrol Ofisi ve gübre fabrikalarının özelleştirmelerine karşı mücadele etti.

Özelleştirmelere karşı “Memleket Çadırı Nöbetleri” kampanyasını yürüttü. Sendikalaşmayı yaygınlaştırmak için “Sendikalı Ol” kampanyasına imza attı. Öztaşkın, Sendikal Güç Birliği Platformu’nun kurucuları arasında yer aldı.

Sendikal birliklerin en büyüklerinden biri olan Güneydoğu Avrupa Bölgesel Enerji Sendikaları Ağı (RETUN-SEE)’nin kurucuları arasında yer aldı ve dönem sözcülüğü yaptı. Sendikal alanda kadın emeğini görünür kılan ilk periyodik dergi Petrol-İş Kadın dergisi Öztaşkın’ın projesi olarak hayata geçti.

30 yıllık işçilik ve sendikal deneyim birikimiyle milletvekili adayı olduğunu ifade eden Mustafa Öztaşkın, Gazete Duvar’ın “Milletvekili Adaylarıyla 5 Soru-5 Cevap” köşesine konuk oldu.

'İŞÇİLİĞİ DE BİLİRİM, İŞSİZ KALMAYI DA'

Neden adaysınız?

İşçilikten geliyorum. İşçiliği de bilirim, işsiz kalmayı da. 30 yıllık sendikal birikimim var. Temsilcilikten başlayarak Petrol-İş Sendikası Genel Başkanlığına kadar sendikal örgütlenmenin her aşamasında ve düzeyinde işçi sınıfının haklarını genişletmek, ilerletmek için hizmet ettim. İşçilerin dertlerini, direniş pratiklerini ve çalışma hayatının giderek artan çok boyutlu sorunlarını yakından biliyorum. Başta özelleştirmeler olmak üzere işçilerin haklarını geriye götürecek her türlü uygulamaya karşı mücadele ettim. Kıdem tazminatının gasp edilmesine, çalışma hayatının esnekleştirilmesine karşı çıktım ve çıkmaya devam ediyorum. İşçilerin örgütlenmesi ve güçlü bir sendikal hareket yaratılması için çaba harcadım. 2015 yılında kadar sendikal alanda bu mücadeleyi verdim. 2015 yılında Petrol-İş Sendikası’ndaki Genel Başkanlık görevim sona erdi. Şimdi bu mücadeleyi Meclis'te verebilmek için aday oldum.

‘EMEĞİN ADAYI OLARAK SENDİKAL HAKLARIN TAKİPÇİSİ OLACAĞIM’

Neden CHP'yi tercih ettiniz?

CHP bu ülkenin en köklü, Cumhuriyetin değerlerine sahip çıkan, demokrasiyi ve laikliği ilke edinmiş, yüzü sola dönük bir parti. Benim CHP ile gönül bağım ve üyeliğim 1977’lere dayanır. Arada kesintiye uğrasa da 2015 yılında aktif sendika görevim sona erince tekrar CHP Emek Büro’da çalışmaya başladım. 16 yıllık AKP hükümetleri ve tek adam rejimi, emeğin sorunlarını katmerleştirdi. Adaylığımda en büyük etken, benim de kurucusu olduğum Sendikal Güç Birliği’nde birlikte hareket ettiğim sendikalardan gelen talep oldu. CHP’nin bu ülkenin en büyük muhalefet partisi olarak içine girdiğimiz bu karanlıktan çıkabilecek potansiyeli ve inancı olduğuna inanıyorum. Çalışma hayatına yönelik sözü edilen vaatleri de hayata geçirebilecek bir parti olduğunu düşündüğüm için CHP’den aday oldum. Ben de emeğin adayı olarak kazandığımda Meclis'te emeğin, emekçinin ve sendikal hakların takipçisi olacağım.

'12 MİLYONA YAKIN EMEKLİ YOKSULLUK İÇİNDE'

Size göre Türkiye'nin en büyük sorunları nelerdir?

AKP hükümetlerinin uygulamış olduğu ekonomi politikalarını öncelikli olarak sorgulamak gerekiyor. 16 yılda 6 milyon işsizin olduğu ve 16 milyon yoksulun hayatta kalma mücadelesi verdiği bir ülke haline geldik. İktidar olduğu süre içinde bir tek fabrika açmayan AKP hükümetleri son yıllarda betona 551 milyar dolar para yatırdı. Her dört gençten biri işsiz, 10 kadından sadece 3’ü istihdamda ve her 2 kadından biri kayıt dışı çalışıyor.

Ülke ekonomisi giderek daha fazla dışa bağımlı hale geldi. Buğdayı, canlı hayvanı, zeytinyağını bile dışarıdan alır hale geldik. Emeğiyle geçinmek zorunda olanlar aç ve işsiz durumda. 16 yılık AKP döneminde ülkede yaşayan vatandaşlar bugüne kadar hiç rastlamadığımız biçimde kutuplaştırıldılar. Bu kutuplaşma emeğiyle geçinenlerin birlikte mücadele etmesinin önünde ciddi bir engel. Öncelikle ülkenin çok acil olarak toplumsal barışa ve uzlaşmaya ihtiyaca var. Özelleştirilmelerle Cumhuriyet döneminin en önemli fabrikaları üç kuruşa yabancı sermayeye peşkeş çekildi. İşçiler işlerinden oldular, sendikalaşma oranları düştü. Üretimin ve üretenin değeri azaldı, işçiler sadakaya razı edilmeye başlandı.

AKP’nin uyguladığı ekonomik politikalardan en çok etkilenen kesim elbette emeğiyle, alın teriyle geçinenler oldu. İşçiler uzun çalışma saatleri karşılığında asgari ücrete mahkûm edildiler. Borçlanma had safhaya vardı, kredi kartlarıyla geçinen, borçlandırıldığı için eli kolu bağlı bir işçi kesimi var artık. Günlük harcamalarımızdan alınan dolaylı vergiler devletin vergi gelirinin yüzde 65’ini oluşturuyor. Kârdan, ranttan, servetten alınmayan vergi vatandaştan alınıyor. 12 milyona yakın emekli yoksulluk içinde hayatta kalma mücadelesi veriyor. Binlerce insan yaşa takıldığı için emekli olamıyor. Çalışanların çok fazla ve çok katmanlı sorunları var.

‘MÜCADELECİ SENDİKALARIN ÖNÜNE TÜRLÜ ENGELLER ÇIKARTILIYOR’

Sendikalara baktığımızda yandaş sendikacılık büyütülürken mücadeleci sendikaların önüne türlü engeller çıkarılıyor. Çalışanlar özgürce sendikal tercihlerini kullanamıyorlar. 15 Temmuz’dan sonra ilan edilen OHAL ile kamuda on binlerce masum insan işinden edildi. Akademisyenler, gazeteciler tutuklandı, işlerinden atıldılar. OHAL işçilerin yasal meşru grevlerinin yasaklanması için kullanıldı. AKP döneminde 15 işyerinde 200 bine yakın işçinin grevi yasaklandı. Bunların 5’i OHAL döneminde yaşandı. AKP döneminin çalışma hayatı tablosu çok kötü. Bu tablonun çalışanların lehine dönüştürülmesi gerekiyor. CHP de bunu yapmaya aday bir parti olarak özenle hazırlanmış bir seçim bildirgesiyle yola çıktı.

‘İŞÇİ CEKETİMİ ÇIKARMAYACAĞIM, GELDİĞİM YERİ UNUTMAYACAĞIM’

Milletvekili seçildiğiniz takdirde öncelikli olarak ne yapacaksınız?

Belirttiğim gibi ben işçilikten geliyorum. Beni tanıyanlar, Petrol-İş Sendikası Genel Başkanlığı dönemimde yaptığım çalışmaları ve sendikal alana getirdiğim yenilikleri bilirler. Kararlı, inatçı ve ilkelerinden ödün vermeyen biriyim. Seçildiğim takdirde klasik bir milletvekili olmayacağımı biliyorum. İşçi ceketimi asla çıkarmayacağım, geldiğim yeri de unutmayacağım. Beni Meclis sıralarından çok alanda, işçilerin içinde ve yanında göreceksiniz.

Seçim bildirgemizde emeğe ve emeğiyle çalışanlara yönelik çok önemli tespitler, vaatler bulunuyor. Asgari ücretin 2 bin 200 TL olması, eşit işe eşit ücret, çalışma hayatında her türlü ayrımcılığın ortadan kaldırılması, kıdem tazminatının güvence altına alınması, kiralık işçiliğe son verilmesi, iş güvencesinin sağlanması, işsizliğin azaltılması, sendikal haklara Avrupa standartlarının getirilmesi, grev yasaklarının kaldırılması, işçi ölümlerinin durdurulması, işsizlik ödeneğinin artırılması, çalışma sürelerinin 40 saate düşürülmesi gibi. Bunlar aynı zamanda insan onuruna yakışır bir işin de çerçevesi, ben bu vaatlerimizin hayata geçmesi için hem Meclis'te hem parti içinde çaba gösterip takipçisi olacağım. Öncelik elbette asgari ücretin yükseltilmesinde. İşçileri açlık sınırı altında yaşamaya mahkûm eden asgari ücret yükseltilmelidir.

'BİRBİRİYLE BARIŞMIŞ BİR TÜRKİYE HAYAL EDİYORUM'

Nasıl bir Türkiye hayal ediyorsunuz?

Öncelikle birbiriyle barışmış bir Türkiye hayal ediyorum. Türk’ü, Kürt’ü, Sünni’si Alevi’si ile barışmalıyız, yan yana gelebilmeyi becerebilmeliyiz ki, yaşadığımız diğer ağır sorunlara demokratik laik ve hukuk devleti temelinde hep birlikte çözüm getirebilelim. Gençlere gelecek kaygısı yaşamadığı bir ülke yaratmalıyız. Ebeveynler de çocuğum nasıl okula girecek, mezun olduktan sonra nasıl iş bulacak, endişesi yaşamamalı artık. Emeğin ve emekçinin sorunlarına çözüm üretmeyi kendine dert edinen ve yüzünü çalışanlara dönen bir iktidarın olduğu Türkiye’yi çok özledik. İnsanların sendikalaştıkları için işten atılmadığı, yoksulluğun olmadığı, işsizliğin ortadan kaldırıldığı bir Türkiye’de huzur içinde yaşayan insanlar hayal ediyorum. Buna ulaşmak elbette mümkün. Bunun içinde öncelikle 16 yıllık AKP’nin tek adam rejimine son vermek gerekiyor. Bu seçimlerden çok umutluyum. Çünkü herkes bıktı, değişim isteği görülüyor ve insanlar kavgacı gürültücü birini dinlemek istemiyorlar artık. İnanıyorum, 25 Haziran sabahı bambaşka bir Türkiye’ye uyanacağız.