İlhan Kesici: Bu kadar yetki evliyayı bile azdırır

CHP’li İlhan Kesici, Numan Kurtulmuş’un ‘referandumda evet’in terörle mücadeleye evet’ anlamına geleceği yönündeki sözlerini eleştirdi. ‘Partili cumhurbaşkanı’na verilen yetkilerin ‘evliyayı bile azdıracağını’ söyleyen Kesici, “Cumhurbaşkanı her şeyin başı olacak, onun dışında kimse soğanın başı bile olamayacak” dedi.

Google Haberlere Abone ol

ANKARA - CHP İstanbul Milletvekili İlhan Kesici, Başbakan Yardımcısı, Hükümet Sözcüsü Numan Kurtulmuş’un, “CHP’li arkadaşlar da doğru anlasınlar. İnşallah bu millet referandumda ‘evet’ dediği zaman terörle mücadeleye de evet demiş olacak” sözlerini eleştirdi.

İlhan Kesici Gazeteduvar’a yaptığı değerlendirmede şunları söyledi:

KURTULMUŞ’UN AÇIKLAMASI AKILLARA ZİYAN: Daha önce Sayın Başbakan, ‘Başkanlık gelmezse ülke bölünür’ demişti -adına şimdi başkanlık da diyemiyorlar- bir takım hamleler üzerine sustular. Sonra Başbakan Yardımcısı ‘terör azar’ dedi, ardından ben böyle demedim dedi. Şimdi de bu akıllara ziyan açıklamayı yaptı. 1952-1953 yıllarında, iki yıllık Kore Savaşında şehit sayısı 750 idi. Kıbrıs Barış Harekâtındaki, o da bir savaştır, şehit sayımız 500’dür. Sadece 7 Haziran 2015’ten bu yana teröre verdiğimiz şehit sayısı ise 431. Durum böyleyken Başbakan Yardımcısı seviyesinde bir arkadaşımızın böyle bir açıklama yapması bütünüyle anlamsızdır. Bu, anayasa değişikliğini savunamamaktır.

BU DEĞİŞİKLİKLE TÜRKİYE’NİN GELECEĞİ TOTALİTER YÖNETİMDİR: Başlangıçta, ‘başkanlık sistemi, ekonomik büyümeyi daha yüksek seviyelere çıkarmak için’ dediler. York Üniversitesi’nden Gülçin Özkan adlı iktisat profesörü, İngiliz bir profesörle birlikte 1950 ile 2015 yılları arasında, 119 ülkeyi ekonomik performansıyla inceledi. Bunların yarısı başkanlık, yarısı parlamenter sistemden müteşekkil ülkeler. Türkiye Ekonomi Kurumu’nun bir toplantısında sonuçları takdim ettiler. Araştırmada ekonomik göstergelerin parlamenter sistemlerde daha iyi olduğu tespit edilmişti. Ekonomik büyüme için başkanlık tezi çöktü. Sonra başkanlık gelmezse ülke bölünür dediler, şimdi de Numan Kurtulmuş’un sözleri. Bu anayasa değişikliğinin tek amacı var, tüm yetkileri tek bir kişinin, Sayın Cumhurbaşkanının elinde toplamak. Bunun can damarı da ‘partili cumhurbaşkanı’ maddesi. Asıl aradıkları şey de Cumhurbaşkanının aynı zamanda parti genel başkanı da olabilmesi. Bununla ne terör biter ne ekonomik büyüme olur. Öyle bir dertleri yok. Bir, demokratik yönetim biçimleri, bir otoriter yönetim modelleri bir de totaliter yönetimler vardır. İşte bu değişiklikle Türkiye’nin geleceği totaliter bir yönetim olacaktır.

CUMHURBAŞKANI HER ŞEYİN BAŞI OLACAK, ONDAN BAŞKA KİMSE SOĞANIN BAŞI BİLE OLAMAYACAK: Türkiye’de AK Parti de dâhil olmak üzere siyasetçiler 1982 darbe Anayasasının cumhurbaşkanına aşırı yetki veren 104’üncü maddesini neden eleştirdiler? Bu yetkiler ihtilal lideri Kenan Evren için hazırlanmıştı çünkü. Peki şimdi ne istiyorlar? Darbenin liderine verilmiş yetkilerin yanı sıra cumhurbaşkanı yürütmenin başı, parti genel başkanı, TSK’nın başı, yüksek mahkeme üyelerini atayan, yargının da başı olsun diyorlar. Bir adam düşünün, cumhurun başı, devletin başı, hükümetin başı, milletvekillerini tek kalem olarak yazıyor. Ya onun dışında kimse soğanın başı bile olamıyor! Cumhurbaşkanı her şeyin başı olacak, onun dışında kimse soğanın başı bile olamayacak! Bu kadar yetki evliyayı bile azdırır.

BİR BABAYİĞİT ÇIKIP BUNU BEN HAZIRLADIM DİYEMİYOR: Bize düşen bunu halka anlatmaktır. Anayasa değişikliklerinde olması gereken bunların hazırlık aşamasında doğru biçimde halka anlatılmasıdır ama Meclis sabah 6’lara kadar çalıştığında bile bunu halktan kaçırdılar, Meclis TV yayın yapmadı. Bu bir anayasa teklifi değil tezkeredir. Anayasa hazırlığı şeffaf olur. Darbe anayasası dediğimiz 1982 Anayasasının bile bir sahibi vardı: Prof. Orhan Aldıkaçtı! Ancak bu değişikliğin bir sahibi yok. Bir babayiğit de çıkıp bunu ben hazırladım, benim koordinatörlüğümde hazırlandı demiyor. Tesadüfen Habertürk’te Fatih Altaylı’nın programına konuk olan Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Şükrü Karatepe’den öğrendik ki, Cumhurbaşkanlığı’nda bir yerlerde bir komite var imiş, o komite bunun çalışmasını yapar imiş. Komiteye ara sıra bazı insanlar girip çıkarmış. Bütün bunların normal bir akılla savunulabilecek hiçbir tarafı yoktur.