Podcast'in özgür dünyası: Seks de var müzik de...

Podcast, yapımcılara radyolarda konuşamayacakları şeyleri konuşma imkanı veriyor. Söyleşimizin ikinci kısmında 'Mental Klitoris' ve 'Yine Yeniden 90'lar'ın yapımcılarıyla podcast'i konuştuk.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - “Nedir bu Podcast?” diye giriştiğimiz söyleşiler dizisinin ikinci kısmında sorularımızı bu kez ‘Mental Klitoris’in yapımcısı Hazal Sipahi ve ‘Yine Yeniden 90’lar’ın yapımcıları İlker Hepkaner ve Sezgin İnceel yanıtlıyor. Edebiyat ve genel kültürün ardından bu kez cinsellik ve müzik alanlarında birçok konuyu farklı biçimlerde ele alan podcast’leri konuşurken, yapımcılarının podcast serüvenlerine de tanık oluyoruz.

'Mental Klitoris', kamusal bir kaynakta konuşulmasına çok da alışık olmadığımız konular üzerine bir podcast serisi. Hazal Sipahi; cinsellik, cinsel sağlık, cinsel şiddet, toplumsal cinsiyet ve hazla ilgili konu ve kavramları konuklarıyla masaya yatırıyor Mental Klitoris’te. Bu seride Sipahi, hayatımızın merkezinde yer alan ancak değil konuşmaktan, kimi zaman düşünmekten bile çekinebildiğimiz noktalara açık açık değiniyor, bu konularda oldukça da eğitici yayınlar yapıyor.

“RADYODA TABULARA DOKUNAMADIĞIM İÇİN PODCAST”

İki soruyu bağlayarak başlayayım: Nasıl başladı ‘Mental Klitoris’ hikayesi? Ve tabii neden podcast yapmayı tercih ettiniz?

Uzun yıllardır iPhone kullanıcısıyım, dolayısıyla telefonumda "Podcasts" uygulaması yüklü ancak 2016 yılına kadar podcast dinleyicisi değildim. Yüksek lisansım için Belgrad'da yaşamaya başladığım 2016 yılında podcast dinlemeye başladım. Genellikle ev işi yaparken telefonumu sabahlığımın cebine atıp bir yandan ev içinde hareket halindeyken bir yandan da podcast dinlerdim. Eğer evin içinde hareket halinde değilsem, süpürge de çalıştırmıyorsam  Açık Radyo'nun canlı yayınını açardım. Sürekli yabancı dil konuşmak durumunda olduğum için Açık Radyo canlı yayını ve yayınlarının podcast formatında uygulamalara yüklenmiş hali benim için evdeki ses gibi olurdu. 2017 yılının yazındaysa Depo Kültür ve Münazara Merkezi'nde staj yapmaya başladım. Depo, Koltukçular Çıkmazı'nı Açık Radyo ile paylaşıyor. Sigara molaları, sergi açılışları, masa tenisi maçları derken Açık Radyo ekibi ile de arkadaşlık kurmaya başladım. O yaz radyoculuğa özendim diyebilirim. Yaz bitip Belgrad'a geri döndüğümde Açık Radyo için bir program hazırlasam hiç fena olmaz diye düşünüp notlar almaya başladım. O zamanlar genel anlamıyla tabulardan konuşmak istediğim bir program yapmak istiyordum. 2018 yılında Türkiye'ye, 2019 yılında İstanbul'a geri taşındım. Çanakkale'deki kültür ve sanat inisiyatifimiz SUB için sürekli fon arayışında olduğumuz dönemde NewsLabTurkey Akademi'nin açık çağrısına denk geldim ve bu açık çağrıya cinselliğe dair seks-pozitif bir yaklaşımla sesli içerik üreteceğim bir proje ile başvurmaya karar verdim. O esnada Açık Radyo'da çalışan arkadaşlarımla yaptığım sohbetlerde karasal bir radyoda RTÜK engeline takılmadan istediğim kelimeleri kullanamayacağımı öğrendim. Tabulardan ve konuşulmayandan konuşmak istediğim bir programda bu kelimeleri kullanamamak yapmak istediğimle çelişkili olabilirdi. Karasal radyoyu seçeneklerim arasından elemek durumunda kaldım. Tam da o esnada Spotify, podcast atağına başladı ve arayüzüne podcast’lere kolay erişim şansı ekledi. Benim için müzik dinleyebildiğim platformdan podcast de dinleyebilmek çok büyük kolaylıktı. İnternet radyosuna program yapmak yerine kendi podcast yayınlarıma başlarsam daha bağımsız bir yayıncılık yapabileceğimi de düşünerek NLTR'nin açık çağrısına kısaca seks-pozitif podcast projesi ile başvurdum. 

Video değil de podcast yapmayı tercih ettim çünkü teknik anlamda sesle çalışırken daha yetkin hissediyorum ve podcast üretimi, video üretimine göre daha az maliyetli. İlk başlarda podcast’lerimi Youtube'a da yüklüyordum çünkü insanlar hala Youtube'dan bir şeyler dinliyor ve daha fazla insana ulaşmak mümkün. Ancak Youtube'a içerik yüklemek başlı başına bir iş olduğundan ve ben tüm bu yapım sürecinde tek olduğumdan onu devam ettiremedim. 

“Tabu” diyorsunuz, evet, bu konuları konuşmak hâlâ tabu. Peki podcast bu anlamda, bu tabuları ele almak için doğru bir mecra mı? Yani siz podcast yaparak ulaşmak istediğiniz kitleye ulaşabildiniz mi?

Türkiye'de yeni yükselen bir formatın erken üreticilerinden olmanın giderek daha avantajlı olacağını düşünüyorum. Ses formatı kurgu için büyük bir esneklik alanı tanıyor. Eğer canlı bir kaydı podcast olarak yüklemiyorsak, içeriğe çok fazla çeşni katabiliyoruz. Her ne kadar podcast’in büyük ölçüde dinlendiği platformlardan Spotify'a Türkiye'de temsilci bulundurma zorunluluğu getirilmesi ile akıllarda "podcast’ler sansürlenecek mi?" sorusu belirse de, henüz sansürlenen bir podcast duymadım. Podcast’ler Spotify'da sansürlense bile, podcast’lerin dinlendiği tek platform Spotify değil. O nedenle bu tartışmalar başlamış olsa bile podcast bence hala özgürlük vadeden bir format. Son bir iki yılda podcast’lerin popülerliği ve görünürlüğü artmış olsa da, podcast dinlenmeleri Türkiye'de çok fazla değil. Podcast yaptığımızda aslında kime ulaşabileceğimize dair aralığı bir hayli daraltmış oluyoruz. Bu daha fazla kişiye ulaşmak için bir engel olsa da podcast’leri daha popüler, demografik olarak daha geniş bir kitle tarafından kullanılan platformlara yükleyerek bu engelin üstesinden gelmeye çalışabiliriz. 

“PODCAST YAPMAK İÇİN BİR TELEFON YETERLİ”

“Podcast daha az maliyetli” dediniz. Bunu bize biraz anlatır mısınız?

Akıllı telefonlarla podcast kaydetmek, kurgulamak ve yayınlamak mümkün. Podcast yapmak isteyen birinin, ekipman peşine düşmesine çoğu zaman gerek kalmayabilir. Tabii ki büyük maliyetli podcastler de var ancak teknik olarak ortalama bir podcast kaydetmek, ortalama bir video çekmekten çok daha düşük maliyetli. Akıllı telefonların bir sonraki aşaması ses kayıt cihazı, mikrofon ve kulaklığa yatırım yapmak olabilir. En profesyonel kayıtlarsa stüdyo ortamında alınıyor diyebiliriz. Ancak pandemi sürecinde podcast yapan bazı kişiler evlerinde doğru ortamı kurgulayarak, teknik anlamda iyi bir podcast yapmak için illa stüdyoya girmemiz gerekmediğini göstermiş oldular. 

Bir pazar da oluşmaya başladı podcast dünyasında. Podcast yapımcıları artık para da kazanabiliyor…

Türkiye'deki podcast pazarı henüz çok hareketli değil ancak giderek hareketleneceğini düşünüyorum. Güncel olarak reklam ve sponsorluk anlaşmalarının, daha çok bünyesinde birden fazla podcast barındıran podcast ağlarıyla yapıldığını söyleyebiliriz. Ancak podcast yaparak gelir elde etmenin tek yolu reklam ve sponsorluklar değil. Kitle fonlaması, canlı podcast etkinlikleri, markalı podcast, podcast atölyeleri, ürün pazarlama gibi yollarla da gelir modelleri çeşitlendirilebilir. 

Podcast dinlemenin adresleri nerelerdir?

Türkiye'de podcast en çok Spotify üzerinden dinleniyor. Türkiye'deki çoğu kişinin de podcast dinlemeye başlaması zaten Spotify'ın podcast atağıyla örtüşüyor. Podcastin dijital ortamdaki herhangi bir ses veya görüntü kaydını indirmekten farkı, “RSS feed” kullanarak podcast barındırma platformuna podcast’i yüklememiz, bu barındırma platformunun da podcast dinleme platformlarına otomatik olarak o podcasti dağıtması yani yüklemesi. Böylece podcast dinleme platformlarını kullanarak dilediğimiz an, dilediğimiz cihazdan dağıtılmış podcast’leri dinleyebiliriz, dinleme platformuna çevrimdışıyken de dinleyebilmek için indirebiliriz. Yani bir podcast yapımcısı podcast’ini podcast barındırma ve dağıtma platformuna yüklüyor, o platform yeni bölümü Apple Podcast, Google Podcast, Spotify gibi podcast dinleme programlarına otomatik olarak dağıtıyor. Hepsine tek tek yüklemeye uğraşmıyoruz.

Peki ‘Mental Klitoris’ nedir? İsmiyle de diğerlerinden ayrılan bir yayın yapıyorsunuz doğrusu...

Mental Klitoris; seks, cinsellik, cinsel sağlık, cinsel şiddet, toplumsal cinsiyet ve hazza dair konu ve kavramları konuklarıyla beraber irdeleyen açıklayıcı-söyleşi formatında bir podcast. “Mental klitoris” söz öbeği yakın arkadaşım İlayda Tunca ile konuşurken ortaya çıkmıştı. Zekice bir şey söylendiğinde, bir espri patlattığında "mental klitoris okşanması" şeklinde kullanıyorduk. Podcast’ime Mental Klitoris ismini vererek aslında ortaya yeni bir çeşit klitoris atıyorum; zihinsel bir klitoris, herkeste olabilir. Cinselliğe, cinsel sağlığa, şiddete dair dair içerik üreterek insanların mental klitorisine hitap etmek, daha fazla soru sordurmak ve hep beraber kafalarımızı -iyi anlamda- açmak istiyorum. 

'DİNLEYİCİMİZE ARKADAŞLIK EDİYORUZ'

Politika danışmanı İlker Hepkaner ve müzisyen Sezgin İnceel, podcast serileri ‘Yine Yeni Yeniden 90’lar’ı şöyle anlatıyor: “Bu podcast’te herkesin çok severek hatırladığı 90’lar Türk pop müziğine kültürel çalışmalar ve müzik alanından bakıyoruz. 90’ların iyisine kötüsüne nur yağarken, bu on yılın bütününe geniş bir yelpazeden bakmak yerine gölgelerde kimler, hangi görüşler kalıyor, biraz bunların peşine düşüyoruz. Feminist ve kuir akademisyenler bu döneme baktığında neleri görüyor, neleri hatırlıyor, neleri eleştiriyor, her hafta bunları konuşuyoruz.” Hepkaner ve İnceel, 90’ların kimi ikonik karakterlerine adanmış bölümlerden o yılların reklam müziklerine, dizilerden Eurovision’a, kadın rock’çılardan “sevdiğimiz sanatçıların sevmediğimiz davranışları”na birçok konuyu çok keyifli bir halde konuşuyorlar. İkili, sorularımızı birlikte yanıtladı.

Nasıl başladınız 'Yine Yeniden 90’lar’a?

Farklı ülkelerde yaşadığımız için podcast düşüncelerimizi bir araya getirmede bize en iyi araç gibi geldi. Sonraları YouTube kanalı açsak mı diye düşündük ama dinleyicimiz bizi dinlemeyi daha çok seviyor. Ancak arada Instagram canlı yayınları da yapıyoruz. Bizim podcast’e başlarkenki amacımız Türkiye pop müziğine ve 90’ların hatırasına dair yazılıp çizilenlere feminist ve kuir bir perspektif getirmekti. Uzun vadede podcast’imizin herkese açık bir arşiv olmasını ve 90’lara kritik bakışın bir ansiklopedisi görevi görmesini umut ediyoruz.

Daha önce aranız nasıldı bu formatla? Podcast dinler miydiniz?

İlker Hepkaner: Evet, ‘Kaçık Prens’ ve ‘Nasıl Olunur?’un sıkı bir dinleyicisiydim, hâlâ çok severek dinliyorum her ikisini de.

Sezgin İnceel: Kesinlikle. O zamanlar ‘Nasıl Olunur’, ‘Onbironsekiz’, ‘Radyo Tiyatrosu’ ve yurtdışından bazı podcast’leri çok dinlerdim. Sonradan ‘Demostan Sesler’, ‘Mental Klitoris’ ve ‘Velvele’ gibi başka podcast’ler de eklendi favorilerime. 

Sizinki gibi bir konu, video formatında da epeyce ilgi görürdü aslında. Podcast’in maliyeti dışında bir avantajı var mı sizin açınızdan?

Avantajlarından ilki teknik. Podcast, video kaydından daha az zahmetli. Görüntü olmadığı için mesajımızı daha yalın bir şekilde ulaştırabiliyoruz. Ayrıca dinleyicilerimiz bizi istedikleri şeyi yaparken dinliyorlar, videodaki zaman ve dikkat talebi çok yok podcast’te. Ancak bu dezavantaja da dönüşebiliyor. Podcast dinlerken yaptıklarını yapmadıkları zaman bizi dinlemeyi kesebiliyorlar. Mesela pandemi öncesi dinleyicilerimiz bizi işe, okula giderken dinliyorlardı ve pandemi başladığında dinleyici sayılarımız bir anda düştü. Ancak pandeminin ortasına doğru şartlara uyum gösterdiler, işe giderken dinlenen podcast ev işi yaparken dinlenmeye başladı. Bu da bizi çok mutlu ediyor açıkçası, dinleyicilerimizin sıkıcı olarak tanımladıkları bir işte onlara arkadaşlık ediyoruz gibi oluyor.

Podcast, yapımcısının para kazanabileceği bir araç da olmaya başladı. Sizin bununla ilgili bir beklentiniz, bir planınız var mı?

Evet, bu konuda özellikle bizim gibi düşünen ve bizimle paralel yayınlar yapan diğer podcast’lerle bir araya gelmenin ve birlikte sürdürülebilir gelir yöntemleri üretmenin yollarını araştırıyoruz. Gelir yolları açmak elbette önemli bir hedef, ancak bunu yaparken yayın özgürlüğümüzü kısıtlamamaya, hâlâ istediğimizi istediğimiz gibi söyleyebilmeye dikkat ediyoruz. 

Çok yönlü, çok katmanlı bir konu, yanıtı da buraya sığmaz belki ama dilimin ucuna gelmişken sorayım: Podcast, "geleceğin medyası" mı olacak sizce?

İlker Hepkaner: Podcast bence çoktan bugünün medyası. Ancak podcast’in sözü ve sesi ön plana çıkartıyor olması bize sözlü kültürün tarihte yazılı kültürden önce geliştiğini ve yazıya rağmen hayatta kaldığını da hatırlatmalı. Podcast belki bu yönüyle çok fazla kültürel olgunun ve teknolojik gelişimin bir araya geldiği bir noktada duruyor. Ancak bence bu podcast gelişmeyecek demek değil. Nasıl yeniliklerle insanlara yeni hikâyeler anlatmaya devam edeceğimizi bir podcast yayıncısı olarak şahsen heyecanla merak ediyorum. 

Sezgin İnceel: Sürekli değişen ve güncellenen bir şekilde ilerlediğimiz için tek bir medyanın bu rolü üstlenebileceğini sanmıyorum. Daha özgür, samimi ve yaratıcı olabileceğimiz platform olanakları arttıkça yaptığımız işlerin formatları da değişecek. Ama hikâye anlatma kısmı baki kalacak kesinlikle.