Pazarkule’nin 2. yılında mülteciler: 2023 gelmeden gitmek istiyoruz

On binlerce mülteci, hükümetin “Geçişleri engellemeyeceğiz” açıklamasının ardından Avrupa’ya gitmek için bundan tam 2 yıl önce Pazarkule sınır kapısına akın etmişti.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - 27 Şubat 2020'de İdlib’de TSK mensuplarına yönelik gerçekleştirilen saldırıda 33 askerin hayatını kaybetmesiyle başlayan süreç, Türkiye-Yunanistan sınırında yoğun bir göç hareketliliğinin başlamasına neden olmuştu. Hükümet yetkilileri tarafından duyurulan Avrupa’ya geçişi engellememe kararıyla, mülteciler 28 Şubat sabahının ilk saatlerinden itibaren Yunanistan sınırına geçmek için yola çıkmıştı. 

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu 7 Mart 2020’de yaptığı açıklamada, Yunanistan’a geçen göçmen sayısını 142 bin 175 kişi olarak açıklamış, ancak Uluslararası Göç Örgütü (IOM) ve Yunanistan’daki yetkililer bu rakamı yalanlanmıştı.

Göç Araştırmaları Derneği'nden Dr. Sibel Karadağ

'AVRUPA'NIN ÇEPERİNİ DE ETKİLEYEN DÖNÜM NOKTASIYDI'

Göç Araştırmaları Derneği’nden Dr. Sibel Karadağ, Pazarkule’de yaşananların Türkiye- AB arasında göç politikaları açısından bir dönüm noktası olduğunu vurguluyor: “Bundan sonra sadece Türkiye’yi değil Avrupa’nın çeperindeki pek çok noktayı da etkileyen olaylar silsilesi yaşandı. Mesela Türkiye’nin ardından Fas benzer bir hamle yaptı AB’ye karşı, arkasından Belarus’ta benzer bir olay yaşandı. Çünkü devletler birbirlerinden de öğreniyor. Avrupa Birliği’nin bütün bu kirli göç politikasına karşı ülkeler de hangi silahlarla onu tekrar vurabileceğinin yollarını geliştiriyorlar. Türkiye de bunda öncü olan ülkelerden bir tanesi.”

Dr. Sibel Karadağ, 2020 yılında Pazarkule’de yaşananları “Dış politikada göçmen meselesinin nasıl bir şantaj aracı haline geldiğinin en kristal örneği” olarak tanımlıyor: “ Aynı zamanda 2016 yılındaki AB- Türkiye mutabakatının fiilen feshedildiğini de gösteren bir örnekti. Türkiye kendi sınır kapısını açsa da bu insanların Yunanistan tarafından engelleneceğini bilmiyor muydu? Elbette biliyordu. Bu insanların defacto olarak sınırdan geçemeyeceği biliniyordu.”

Dr. Karadağ’a göre mültecilerin teknolojik ve radar altyapısı en güçlü sınır kapılarından biri olan Pazarkule’ye yönlendirilmesi tesadüf değildi. “Özellikle oranın seçilmesi rastgele bir karar değil. Bütün bu teknolojik altyapıyla AB’nin uyguladığı şiddet, çok iyi gözlemlenebilecek ve bu uluslararası medyada görünür kılınabilecekti. Pazarkule, bu sayede Türkiye’nin kendi kredisini artırmayı amaçladığı bir olaydı.” 

Yunanistan’ın şimdiye kadar hiç olmadığı derecede sınırda silahlanmasıyla bu planın hayata geçtiğini belirtiyor, Dr. Karadağ. “Şiddetin boyutu çok arttı. Binlerce insan da bu trajedinin ortasına bırakıldı. Bu müsamere bir ay kadar sürdü aslında. 28 Şubat‘ta başlayıp 28 Mart‘ta bitti. 27 Mart gecesi Türkiye devleti onları alandan çıkarttı. Alan, ertesi sabah gittiğimizde bir aydır orada hiç olaylar yaşanmamış gibi bomboştu, temizlenmişti.” 

PAZARKULE’Yİ GEÇEMEYEN MÜLTECİ: ORADA YAŞAMADIĞIM BİR ŞEY YOKTU

Pazarkule’den zorla çıkarılan mültecilerden biri de, tehdit altında olduğu Afganistan’dan 5,5 yıl önce kaçarak Türkiye’ye gelen 25 yaşındaki Ahmet*. Önce Pakistan'a, oradan İran'a ve son olarak sınırdaki Van’a geçen Ahmet, “Türkiye, Müslüman olduğu için iyidir, iki ülke dosttur” diyor. Kısa bir duraklamanın ardından ise hiçbir yerin kendi ülkesi gibi olamayacağını ve 6 yıldır görmediğini ailesini özlediğini söylüyor. 

“Mecbur kalmasam bir saniye yabancı ülkede durmam ama yaşamamız için mecburuz ve kimse bunu anlamıyor” diyen Ahmet’in Türkiye’deki hayatı da, en az göç ettiği yollar kadar çetrefilli. “Mesela ben 5 senedir kimlik alamadım. Bugün git sonra gel diyorlar. Hastaneler beni almıyor, hasta oluyorum gidemiyorum. Kendi üzerime bir tane hat bile alamıyorum, işte o kadar zor. Düzgün bir iş yok. Bir gün inşaatta çalışıyoruz, bir gün başka yerde çalışıyoruz. Kaçak olduğumuz için belli bir işimiz olmuyor. Çünkü kimlik lazım doğru düzgün bir yerde çalışmak için ondan almıyor. Ama bazıları iyidir, alıyorlar.”

Türkiye’de ırkçılığa maruz kaldığını anlatan Ahmet, “Ülkenize dönün deyip bardak fırlattılar” diyor. Ahmet’e göre bir mülteci kötü bir şey yaptığı zaman, tüm mültecilere aynı gözle bakılıyor. “Beş parmağın beşi aynı değil. Bir kişi bir kötülük yapıyor o kişi yüzünden herkesi onun gibi görüyorlar.”

“Geçişlere engel olmayacağız” açıklamasını duyduğunda, Ahmet'i Edirne’ye doğru yola çıkaran nedenler, bunlar olmuş. “Orada neler yaşadın?” diye sorduğumda, “Orada yaşamadığım bir şey yok. Aklına gelen her şey başıma geldi” diye yanıtlıyor. 

“Biber gazı attılar, üç kere bayıldım orada ormanların içerisinde. Hava karanlıktı. Afganlar, Suriyeliler, İranlılar vardı yanımda. Onlar olmasaydı ben şu anda yoktum, ölecektim. Edirne’de Türk toprağında jandarma yakaladı, geri gönderdi. Karşıya geçemedik, hiç kimse geçemedi. Bizden sonra oradaki insanların çadırlarını zorla toplanmışlar. Bir anlaşma vardı birkaç gün açıldı onlar gitti, biz gidemedik.”

Aynı yoğunlukta olmasa da mülteciler hala sınırı geçmek için çabalıyor. Sivil toplum örgütleri, mültecilerin sınırda şiddete maruz kaldığını, soyulduğunu ve geri itildiğini rapor ediyor. Göç Araştırmaları Derneği’nden Dr. Sibel Karadağ, 2020’de Pazarkule’de yaşananlardan sonra Yunanistan’a geçmenin fiilen imkansız olduğunu söylüyor.

“2020 yılından önce Meriç’te geri itmeler yine oluyordu, ama geçebilen de oluyordu. Bu bütün sivil toplum örgütlerinin raporlarında da var, durum biraz daha heterojendi. Ancak iki yıldır bu değişti. Artık kimse geçemiyor.”

‘ERDOĞAN KAYBEDERSE ÜLKEMİZE GÖNDERİRLER’

Pazarkule'de şiddete maruz kalan ve baygınlık geçiren Ahmet, tüm yaşadıklarına rağmen yeniden sınıra gidip Yunanistan’a geçmeyi düşünüyor. Birçok arkadaşının da aynı görüşte olduğunu anlatıyor: “Eğer 2023'te Recep Tayyip Erdoğan seçimleri kaybederse, -adlarını bilmiyorum ama- karşıdakiler gelirse, onlar yabancıları sevmiyorlar, geri ülkesine gönderiyorlar. O yüzden herkes 2023 gelmeden biz buradan çıkalım diyor. Herkeste endişe var.”

Uluslararası Göç Örgütü’nün (IMO) verilerine göre 2021'de, deniz ve kara sınırlarından AB'ye girmeye çalışan yaklaşık 3 bin 500 göçmen öldü. 2021, 2018'den bu yana bölgedeki göçmenler için en ölümcül yıl oldu.

*İsim, kişinin güvenlik endişesi nedeniyle değiştirilmiştir.