Özel’den ‘anayasa’ yanıtı: Zehir üstüne şeker kaplamalarına fırsat verilmemeli

Yeni yasama dönemi, başörtüsü tartışmasıyla başladı. CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, AK Parti’nin anayasa adımını öngördüklerini söyledi.

Google Haberlere Abone ol

ANKARA - Meclis’in seçimlerden önceki son yasama dönemi hararetli tartışmalarla başladı. CHP’nin başörtüsüne ilişkin kanun teklifini TBMM’ye sunmasının ardından Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, kanuni düzenlemeyi reddetti, anayasa değişikliğini işaret etti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’a “Yeni Anayasa, yeni Meclis’in işi olacak” ifadeleriyle tepki gösteren, CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun konuya dair paylaşımının ardından ise “çeliştiler” değerlendirmesiyle karşılaşan CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel’e göre ortada bir çelişki yok. AK Parti’nin grup toplantısında böyle bir adımı atabileceğini öngördüklerini söyleyen Özel, anayasa teklifine dair ise 2010 referandum sürecini hatırlatarak yanıt verdi, “Şeker kaplı zehir tehlikesi her zaman vardır” dedi.

‘MECLİS’TEN ÜMİDİ OLAN HERKESİN GÖZÜ MECLİS’TE OLACAK’

CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, CHP’nin yeni yasama döneminde atacağı adımlardan başörtüsüne ilişkin karşılıklı açıklamalara, geçiş sürecine dair hazırladıkları çalışmadan genel başkanlık için düşüncelerine kadar birçok başlıkta sorularımızı yanıtladı...

Seçimlerin öncesindeki son yasama dönemi başladı. CHP yeni yasama dönemine nasıl hazırlandı?

Son yasama yılları her zaman ilgi çekicidir. Sonunda seçim olur ve iktidarla ilgili halk bir kez daha karar verir. Buna daha fazla anlam yükleyen genel tarihsel perspektif var. O da cumhuriyetin 100’üncü yılının son yasama yılı olması. Seçimle cumhuriyetin ikinci yüzyılının iktidarını belirleyeceğiz. 20 yıllık Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarının gücünün hemen hemen en dip noktalarında olduğu, iktidar değişimi talebinin toplumda ciddi şekilde yükseldiği bir süreçte son yasama yılında olacağız. Meclis’ten ümidi olan herkesin gözü Meclis’te olacak.

'CHP’NİN ÖNERECEĞİ SÜPRİZ GÜNDEMLER OLACAK’

Emeklilikte Yaşa Takılanlar için Tayyip Erdoğan, “Seçimi kaybedeceğimi bilsem de ben yokum” derken, seçimi kaybedeceğini görünce “EYT’yi çözün” noktasına geldi. Geniş toplumsal talebe dönüşmüş konularda iktidar yaz boyunca sözler verdi ve onlarla ilgili düzenlemeler olacak, yenileri de sürpriz olmayacak.

CHP’nin burada pozitif bir ajandası var. Hem geçmişte kendi söylediklerinin yapılmasına katkı sağlayacak hem de EYT gibi konularda kapsamın dar tutulması durumunda tümünü kapsaması için çalışacak. Bir yandan da iktidarın, CHP’nin kabul edemeyeceği adımları olacak. Bunlardan ilk örnek ‘dezenformasyon yasası’ ile başlıyoruz. Burada etkin bir muhalefet sürdürmek, dışarıdaki muhalefeti desteklemek, sonrasında da Anayasa Mahkemesi sürecini dikkatlice takip etmenin gerektiği süreçler olacak. Adalet ve Kalkınma Partisi’nin gündeminin dışında CHP’nin önereceği sürpriz gündemler olacak.

‘HAZIRLANACAK BÜTÇENİN YARISI İKTİDARIMIZDA KULLANILACAK’

Bir yasama yılının en önemli kısmı bütçedir. Cumhuriyetin ilk yüzyılının son bütçesi yapılacak. CHP’nin iddiası odur ki, bir sonraki bütçeyi biz yapacağız. Bu yüzden bütçe görüşmelerine ayrı bir önem atfediyoruz. Toplumda, dürüstlükle, liyakatle yönetirler algısını güçlendirecek bir bütçe süreci geçirmeyi planlıyoruz. Bu bütçeyi bir ana muhalefet görevi verdiği parti görüntüsünden çok en geç 8 ay sonra yapılacak seçimlerde milletin iktidar görevini vereceği CHP olarak kendimizi konumlandırıyoruz.

BAŞÖRTÜSÜ TEKLİFİ: HEM SAMİMİYETİMİZİ VURGULAYALIM HEM DE GÜVENCE OLSUN

Bu hafta gündemin en önemli başlığı başörtüsüne ilişkin kanun teklifini Meclis’e sunmanız oldu. Konuştuğumuz hukukçular böyle bir kanun maddesine gerek olmadığını söylüyor, anayasada da bu ifadelerin yerinin olmadığını ifade ediyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan da Kılıçdaroğlu’na yönelik “Adam gibi dürüst ol” gibi sert ifadeler kullandı. Bu teklif nasıl ortaya çıktı, gerek var mı?

Sayın genel başkan “helalleşme” çağrısı yapıyor. Bu çağrının çok farklı yönleri var. Roboski’yle helalleşmeden de bahsediyor başörtüsünün yasak olduğu dönemde sıkıntı çekmiş kadınlarla helalleşmeden de bahsediyor. “Biz bu iktidardan rahatsızız, size oy vermek istiyoruz ama bize sürekli ‘gelirlerse sizin başörtünüzle uğraşırlar’ diyorlar” gibi sorular yaz boyunca sahada çalışan arkadaşlarımıza soruldu. “Ekonomik olarak iktidar bizi mahvetti, iktidar değişikliği istiyoruz ama AK Partili dostum bana ‘CHP’ye oy vermeyi düşünüyorsun ama iktidara gelirse başörtüsünü yasaklar’ dedi, bu kaygımız var” sözlerine karşı CHP, “Kanun teklifi verelim, güvenceye alalım, milletin önünde teklifi sunup teklife oy vererek hem samimiyetimizi vurgulayalım hem de güvence olsun” diyor. Siyasette bu var. Bu gayri meşru bir alan değil.

‘GERÇEK SİYASETTE BİR ANLAMI VAR’

“Buna ihtiyaç var mı yok mu” tartışmasına girmek istemiyorum. Yarın kalkıp bir devlet memuru, amir, “Ya kardeşim bununla ilgili kanunda bir şey yok, yönetmelik beni bağlamaz” diyebilir, demeyebilir de. Ama bugün CHP iktidarı devralmadan önce hem kanuni güvenceyi ortaya koymak hem de kanunu uygulayacaklara ve kanundan etkileneceklere kendi duruşunu göstermek ve tarih önünde adım atmak istiyorsa, gerçek siyasette bir anlamı vardır diye düşünüyorum.

Cumhurbaşkanı Erdoğan kanun teklifine tepki gösterdi fakat konuşmasının devamında anayasaya eklenmesine yönelik bir çağrısı oldu. Sosyal medyada özellikle CHP’nin bu başörtüsü adımıyla “gol yediği” değerlendirmeleri yapılıyor. Siz gol yediğinizi düşünüyor musunuz?

Meseleyi bir futbol maçına, gol atmaya, gol yemeye indirgemek kadar bu inancından dolayı başını örtmüş kişilere yapılabilecek büyük bir saygısızlık yok. Bir lider çıkıyor ve her konuşmasında “Bu konuda bizim geçmişte hatalarımız oldu” diyor.  Bu hatalarla yüzleşmenin ve zarar gören insanlarla helalleşmenin önünde atılan böyle bir adımı, “Siz gol atıyordunuz, karşı taraf da ‘gel anayasa değiştirelim’ diyerek size gol attı” gibi değerlendirmeler hem meseleyi küçümsemek hem de iyi niyet suistimali. Bu konuyu kendi vicdanında tartışan ve önem atfeden insanlar da bunun bir futbol maçına benzetilip, “goller atılıyor goller yeniliyor” diyerek kendi inanç ve giyimleri üzerinden tartışılmasından rahatsız olacaklardır.

‘ANAYASA ADIMINI ÖNGÖRÜYORDUK’

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın anayasa açıklamasının ardından siz bir tweet attınız ve “Yeni Anayasa, yeni Meclisin işi olacak” dediniz. Sizin ardınızdan CHP lideri Kılıçdaroğlu ise “Başörtülü kadınların hak ve özgürlüklerine kavuşması için önerdiğimiz bu kanuni zırhı sen destekle Erdoğan; eğer arkasında yine kurnaz bir ajanda çıkmazsa tabii ki Alevi vatandaşlarımız dahil, hak ve özgürlükler konusunda getireceğiniz öneriye her türlü desteği vermeye hazırız” dedi. Bu iki açıklamada çelişki olduğu yönünde değerlendirmeler vardı. Sizce çelişki var mı?

Çelişki olduğunu düşünmüyorum. Ömer Çelik’in açıklaması okunduğunda Adalet ve Kalkınma Partisi’nin grup toplantısında böyle bir adımı öngörüyorduk. Sayın Genel Başkan salı günü Meclis’ten ayrıldığı sırada “bir anayasa değişikliği teklifi olursa ne yaparız” konusunda, “her gün anayasayı değiştiren birisiyle anayasayı değiştirecek değiliz” yaklaşımı, sayın genel başkana ait bir yaklaşım ve bu yaklaşımını kamuoyuna duyurmak açısından bu tweeti attık. Sayın genel başkanın tweetinin ilk cümlesi de başörtüsü meselesini çözmek için yasal düzenlemenin yeterli olduğunu söylüyor ve destek istiyor. Burada anayasa değişikliğine ihtiyaç olduğu gibi bir vurgu yok. Devamında da Alevilerle ilgili özgürlükçü bir şey yapacaksan ona her zaman destek vermeye hazırız diyor.

‘AK PARTİ’NİN HER ZAMAN BİR GİZLİ AJANDASI OLUYOR’

Bizim her gün anayasayı çiğneyen birisiyle birlikte anayasa masasına oturmamız şöyle bir sonuç doğurur. AK Parti’nin her zaman bir gizli ajandası oluyor. Akıllarında bir fırsatçılık oluyor. Bu özgürlükçü bir adım olmayacak. Bugün dezenformasyon yasası çıkarandan yarın öbür gün aileyi koruma adı altında nasıl şeyler çıkarabileceklerini ya da seçim sistemine ilişkin anayasada belirlenen birtakım maddelerin değiştirilmesine yönelik adımlar atarak kaybetmekte oldukları seçimde iktidara tutunmaya çalışacaklarını öngörmemek büyük bir eksik olur.

'BİRKAÇ KONU ŞEKER KAPLI ZEHRE DÖNÜŞTÜ’

Peki iktidar kanadı sadece başörtüsüyle ilgili tek maddelik bir anayasa değişikliği getirse CHP’nin tavrı ne olur?

Erdoğan konuşmasında onunla sınırlı kalmayacağını kendisi de vurguladı. Askerlerin yaptığı bu anayasada, dünyadaki birçok çağdaş anayasada olan bazı güvenceler yok. Mesela anayasa çalışmalarında gündem güvencesi yok. Öyle olunca bir maddeyle başlayıp, komisyondan da geçip, ilerleyen süreçte sadece salt çoğunlukla eklenebilmesi mümkün oluyor. Yine salt çoğunlukla bütün maddelerin birlikte oylanabilmesine karar verilebiliyor. Oysa ki maddelerin birlikte oylanmasıyla ilgili bir nitelikli çoğunluk aransa bir Meclis uzlaşısı olur. Örneğin 12 Eylül 2010 referandumda 23 maddeyle yola çıkılmıştı, muhalefet partileri bu maddelerin 3’ü dışındaki bütün maddeleri destekliyordu. Örneğin 12 Eylül generallerinin yargılanabilmesi, AYM’ye bireysel başvuru yapılabilmesi gibi maddeleri destekliyorlardı. Ama gelin bunları ayrı ayrı referanduma sunalım dendiğinde kabul etmediler, bir bütün halinde oylanması karara bağlandı. Adeta şu oldu; Anayasa Mahkemesi’nin yapısı, HSK’nın yapısı gibi birkaç konu şeker kaplı bir zehre dönüştü. Şimdi yine şeker kaplı zehir tehlikesi her zaman vardır. Yeniden zehir üstüne şeker kaplamaya fırsat vermemek gerekiyor.

‘PSİKOLOJİK OLARAK DA TEKNİK OLARAK DA İKTİDARA HAZIRIZ’

Söyleminiz iktidar olacağınız yönünde. CHP kendini psikolojik olarak iktidara hazırladı mı ya da hazırlıyor mu?

CHP kendini psikolojik olarak da teknik olarak da iktidara hazır hissediyor. Ama bu tek başına yeterli değil. Vatandaş sizi hazır görüyor mu bu önemli.  Bu yasama yılını bu açıdan önemsiyoruz. Bir iktidarın değişimini Ankara’da bürokratlar, şehirlerde de önce muhtarlar anlar diyorlar. Sayın genel başkanımızın bürokratlara yönelik çağrısından sonra CHP genel merkezine ve bizlere çok sayıda bürokrat veya yakını birtakım evraklar ulaştırmak ya da “Atmak istemediğimiz imzaları atmaya zorlanıyoruz” diye binlerce başvuru oldu. Bu önemli bir gösterge. Sayın genel başkanımız yıllar önce muhtarlarla bir araya geldiğinde güçsüz olduğumuz illerde muhtarların yüzde 10’u davetimize icabet ederken bugün neredeyse tamamı katılıyor. Bu iktidar değişimini yerelde muhtarların hissettiğini gösteriyor.

GEÇİŞ SÜRECİ ÇALIŞMASI: NEREDEYSE TAMAMLADIK

Altılı Masa’nın ikinci tur görüşmeleri başladı. Altı parti olarak Güçlendirilmiş Parlamenter Sisteme ‘Geçiş süreci’ üzerine çalışıyorsunuz. Meclis ayağının nasıl olacağı, nasıl bir yönetim yapısı oluşacağı merak ediliyor.

Geçiş sürecinin iç tüzüğünü ve geçiş sürecinden sonraki iç tüzüğü ve gerekiyorsa Meclis’te ön gördüğümüz yönetim anlayışına ilişkin anayasa maddelerine dair belli bir çalışma yapıyorduk. Bir süredir çalışan, geçmişte ve bugün grup başkanvekilliği yapmış kişiler ile anayasa hukukçumuz İbrahim Kaboğlu’nun yer aldığı komisyonumuz var. Bu komisyonla geçiş döneminin iç tüzüğünü ve sonraki iç tüzüğü konuşuyoruz. Kapsamlı bir çalışmamız var. Genel merkezimize sunacağız. Altılı Masa’nın oluşturduğu çalışma grubunda değerlendirmek üzere çalışmamızı neredeyse tamamladık.

‘BU SİSTEMDE CUMHURBAŞKANI SEÇTİRMENİZ YETMİYOR’

Cumhurbaşkanı seçimi Meclis seçimlerinden daha fazla konuşuluyor. Siz Meclis seçimlerinin gölgede kaldığını düşünüyor musunuz? Meclis seçimleri de en az cumhurbaşkanlığı seçimi kadar önemli mi?

Gölgede kaldığını zaman zaman görüyoruz ve 7 yıldır grup başkanvekili olan ve Meclis’e inanan biri olarak bundan endişe duyuyorum. Böyle bir algının pekişmesi yerine geriletilmesi için çaba sarf ediyorum. Meclis çok önemli. Şu an bu tasarımı yapanlar, “Cumhurbaşkanı Erdoğan olacak, partisi de çoğunluğu elinde bulunduracak, her şey güle oynaya yürüyecek” diyerek yapmışlar. Ama bu sistemde cumhurbaşkanı seçtirmeniz yetmiyor. Eğer Meclis çoğunluğunuz yoksa cumhurbaşkanı her alanda size karşı yasama faaliyetinde bulunarak, Erdoğan’ın bir zamanlar söylediği, “Topal ördek” konumuna seçilen cumhurbaşkanının düşmesi mümkün.

‘PARTİNİN ÇAY OCAĞINDA GÖREV ALMAYA RAZIYIM’

CHP seçimler için iddialı. Partinizde de Kemal Kılıçdaroğlu’nun adaylığıyla ilgili ortak bir görüş var. Kılıçdaroğlu aday olur ve seçilirse CHP Genel Başkanlığı’yla ilgili bir süreç işleyecek. Genel başkanlık için konuşulan isimlerden biri de sizsiniz. Böyle bir süreçte CHP’de tartışma çıkar mı?

O kadar kritik bir seçim ve insanların ekonomik krizle birlikte canıyla uğraştıkları bir süreçte CHP iktidar değişimini ana hedefine koydu. Genel başkanımızın cumhurbaşkanı adayı olması elbette partimizdeki herbirimizin arzu ettiği bir durum olmakla beraber biz genel başkanımızın çizdiği çerçeve içerisindeyiz ve bu Altılı Masa’nın tam mutabakatı. Adayımızın 13’üncü cumhurbaşkanı olması kritik bir mesele. Her şey yolunda gidip, genel başkanımız da hem adaylaşır hem de seçimi kazanırsa oradan sonraki konuların bugünden tartışma alanına çevrilmesinin ne Millet İttifakı’na ne CHP’ye hiçbir faydası yok. Hepimizin ortak söylemi şu. Bu konuda adı geçenler arasında olduğum için söyleyeyim. Birbirimizle bazen şakalaşıyoruz. CHP cumhuriyetin yüzüncü yılında iktidar olsun ben genel başkanlığa değil partinin, herhangi bir ilçemizin çay ocağında görev almaya razıyım. Bu meseleye kariyerist ve kişisel beklentilerle yaklaşmıyoruz. CHP’de tartışma olur mu? Aksine, Türkiye’ye demokrasi vadediyoruz. O gün yeni bir genel başkan seçiyorsak demokrasiyi Türkiye’ye getirmişiz demektir. Bu demokratik bilincin CHP içinde en ilerisinin yaşanacağından ve en sancısız şekilde bu sürecin atlatılacağından da kimsenin şüphesi olmasın.