YAZARLAR

Oscar ödülleri: Kardinallerin eli boş kaldı

Hiç de fena olmayan bir atmosferde geçen Oscar ödül töreninde gecenin büyük kazananı tartışmasız beş büyük ödülle dönen ‘Anora’ oldu. Ama bu, beraberinde büyük kaybedenleri de getirdi...

Önceki gece gerçekleşen 97. Oscar ödül töreninde yarışan filmler, ihtimaller, hak edenler ve dolayısıyla hak etmeyenler üzerine yorumlarımızdan önce bu seneki törenin bir tür ‘özüne dönüş’ şeklinde yaşandığını söyleyebiliriz.

Bu ‘öze dönüşü’ biraz açmamamız gerekirse: öncelikle Covid’in patlak verdiği sene (2020), hatırlanacağı üzere ödül töreni, normal bir şekilde değil, hijyen kurallarına ve önlemlerine uygun, ‘çoğunlukla ‘online’ bağlantılar yoluyla, son derece mesafeli ve steril bir şekilde
gerçekleşmiş, oyuncu Zendaya bir tür ‘Host’luk görevi üstlense de normal akışın tamamen dışında bir havada yaşanmıştı.

Sonraki senelerde ise tabii ki salgının tehdidi azaldı ve ödül gecesi normal şartlara dönmeye başladı ancak bu sefer de geceyi organize eden Akademi, nedense gecede bir daimi ‘Host’a gerek kalmadığını, gerekli konuşmaların ödül verenler ve alanlar tarafından yapılmasının
yeterli olacağını düşündüler dolayısıyla geceye ‘ev sahipliği’ yapan ünlü bir isim yoktu. Bize kalırsa bu son derece yanlış bir karardı.

Üstelik geçmişteki Oscar ödüllerinde birçok kez ’ev sahipliği’ yapan Billy Crystal veya Whoopi Goldberg gibi isimlerin geceye nasıl bir dinamizm ve eğlenceli bir hava kattığını hesaba katarsak… Bu sene bu görevi Conan O’Bren üstlendi ve seleflerini aratsa da en azından ödül gecesi ‘sahipsiz’ kalmadı.

İkinci ‘öze dönüş’ noktasına gelince…Son senelerde Oscar ödül gecesi çok daha politik bir hale gelmişti. Bu politik tabirini sadece verilen ödüllerin hakkaniyeti açısından kullanmıyoruz. Önce Wenstein skandalıyla patlak veren ‘Me Too’ hareketi ardından seçilen
başkanlara olan tepkiler, ödül alan isimlerin sıradan bir teşekkür konuşmasının çok dışına taşmasını sağlıyor, onların kadın olmak, cinsel kimlik ve etnik köken açısından eşitlik haklarını yüksek sesle dillendirmelerine alan bırakıyordu. Aklımıza gelen ilk örneklerden biri olarak aktris Frances Mc Dormand’ın ikinci Oscar’ını alırken salondaki bütün sinema sektöründe çalışan kadınları ayağa kaldırmasını sayabiliriz.

Son törende ise dünya politik gerilim ve savaşlar açısından bu kadar ‘alev alev’ olduğu halde ödül veren Daryl Hannah gibi birkaç isim dışında pek fazla politik söylem görmedik.

Oscar ödülleri: Kardinallerin eli boş kaldı - Resim : 1Gecede verilen ödüller ve hakkındaki görüşlerimize gelecek olursak:

EN İYİ FİLM 'ANORA'

Akademi bilindiği üzere son birkaç senedir, bizce yersiz bir şekilde en iyi film adaylıklarını ikiye katlayıp beşten ona çıkarmıştı. Bu değişimi, sınırlı kontenjandan dolayı liste dışı kalan başarılı filmlerin de hakkını vermek bakımından savunanlar oldu ama bizce asıl amaç o
sene iyi gişe başarısı getiren, büyük bütçeli ‘block buster’ları es geçmeyerek çok ‘seçkinci’ bir görüntü sergilememekti. Genelde en iyi film listesinde hem görkemli ve devasa bütçeli yapımlar hem de çok daha mütevazı, bağımsız başka bir deyişle ‘outsider’ olarak adlandırılan yapımlar bulunuyordu.

Bu sene ise ‘Block buster’ların sayısı azınlıktaydı. Hatta büyük bütçeli olarak görünen "The Brutalist" bile sadece 20 milyon dolarlık bir bütçeyle çekilmişti ve bu, zamanında Oscar ödül töreninde nerdeyse ‘tulum’ çıkaran, 200 milyon doları aşan "Titanic" gibi filmlerin maliyetiyle karşılaştırılınca tabiri caizse ‘devede kulak’ bir bütçe gibi duruyordu.

‘Dune 2’ filmi bizce aynı ‘Yüzüklerin Efendisi’ üçlemesi gibi ilk iki bölümde bazı teknik dallardaki ödüllerle yetindi. Ama muhtemelen beyaz perdeye taşınacak üçüncü bölümle, ‘üçlemenin’ tamamına bir saygı duruşu olarak gelecekte en iyi film dalında favori olacak.
Beğenenlere tabii ki bir sözümüz olamaz ama bizce ‘Wicked’, Oscar ağırlığına uymayan bir filmdi. ‘Substance’ ise muhtemelen Akademi üyelerine fazla sert ve aykırı bir film olarak göründü. En iyi film dalına ‘dışardan’ katılan ‘Emilia Perez’in ise açıklandığı andan itibaren, özellikle başrol oyuncusunun geçmişte verdiği demeçler (daha doğrusu yaptığı paylaşımlar) ve filmin etrafında dönen polemik yüzünden kazanma şansı giderek azaldı ve bizce tören başladığında bu şans nerdeyse sıfıra yakındı.

‘Anora’ filminin en büyük ödülü kazanması yine de sürpriz sayılırdı çünkü işlediği konunun ağırlığı ve tarihsel boyutu ile herkes ‘The Brutalist’i favori görüyordu. Bizim düşüncemize göre ise ödülü en fazla hak eden senenin en iyi yapımlarından biri olan ‘Conclave’ filmiydi.

Oscar ödülleri: Kardinallerin eli boş kaldı - Resim : 2

EN İYİ YÖNETMEN: SEAN BAKER/'ANORA'

Ödül gecesinde sahneye tam üç kez çıkan Sean Baker ve ödül töreninden tam beş heykelcikle dönen ‘Anora’ filmi kuşkusuz gecenin büyük kazanını oldu. Yine de Baker en iyi yönetmen ödülünü almadan önce aklımızda ‘Akademi bazen yaptığı gibi son bir hamleyle son ödülü bir başka hak eden filme mi verecek?’ gibi bir soru oluştu ama ‘Anora’ artık rüzgarı tamamen arkasına almıştı ve ‘irtifa kaybetmiş’ Jacques Audiard’ın veya Akademinin ‘yüz verdiği’ biopic filmlerden birine imza atmış James Mangold’un ona yetişmesi biraz zordu. Sonuçta ‘Anora’, yönetmeninin de elini boş göndermeyen yapımlardan biri oldu.

Oscar ödülleri: Kardinallerin eli boş kaldı - Resim : 3

EN İYİ ERKEK OYUNCU: ADRİEN BRODY/'THE BRUTALİST'

En iyi erkek oyuncu ödülü belki de sonucu belli dallardan biriydi. ‘The Brutalist’te başrolü oynayan Brody’nin çok anormal bir durum yaşanmadıkça ödülü almaması imkansızdı. Onu belki zorlayacak isimler ‘Conclave’de ‘döktüren’ Ralph Fiennes veya Bob Dylan’ı başarıyla canlandıran Timothee Chalamet olabilirdi. Diğer adaylar Sebastian Stan ve Colman Domingo’nun ise Brody karşısında şansı yok denecek kadar azdı.

Bu arada ‘Piyanist’ filminden ve kazandığı ilk Oscar’dan tam 23 sene sonra oldukça benzer bir karaktere bürünen ve nerdeyse aynı tarih aralığında bulunan Brody’nin oyunculuğu biraz ‘tekrar etmek’ ve ‘rahat hissettiği alanlarda dolaşmak’ gibi görüldü ama bizce bu oyuncunun performansını göz önüne aldığımızda abartılı bir görüştü. Kendi adımıza en az onun kadar iyi oynayan Ralph Fiennes’ın da bu ödülü hak ettiğini düşündük.

Oscar ödülleri: Kardinallerin eli boş kaldı - Resim : 4

EN İYİ KADIN OYUNCU: MİKEY MADİSON/'ANORA'

Bizce gecenin en büyük sürprizlerden biri bu dalda yaşandı. "Wicked" filminde bizi sadece ‘eğlendiren Cynthia Erivo ve ‘Emilia Perez’in gözden düşmesiyle ‘yara alan’ Karla Sofia Gascon’un ödülü alması beklenmiyordu ama "I’m Still Here"da çok üst düzey bir performans
gösteren Fernanda Torres ve özellikle "Substance" ile boy gösteren Demi Moore ön plana çıkıyordu. Demi Moore nerdeyse bütün kariyeri boyunca beklediği bu rolle ödüle çok yaklaşmıştı ve Oscar ödüllerinin ‘provası’ sayılan birçok ödül töreninden galibiyetle ayrılmıştı. Ancak Akademi kariyeri yükselişte olan Mikey Madison’u tercih etti ve bizce
çok zor bir rolün altından başarıyla kalkan Moore’un hakkı biraz yenmiş oldu. Tabii ki bu durum Madison’ın başarısını küçültmez.

Oscar ödülleri: Kardinallerin eli boş kaldı - Resim : 5

EN İYİ YARDIMCI ERKEK OYUNCU: KIERAN CULKİN/ 'A REAL PAIN'

Bu dalda "Anora" filminde çok başarılı bir oyunculuk çıkarmış Yura Borisov ve Jeremy Strong (The Apprentice) gibi ‘yeni yüzler’ ve Edward Norton (A Complete Unknown) ve Guy Pearce (The Brutalist) gibi usta isimler yarışıyordu. Ama zamanında bir çocuk ‘star’ olan Macauley Culkin’in kardeşi Kieran Culkin çok daha mütevazı, ufak bütçeli, oyuncu Jesse Eisenberg’in yazıp yönettiği "A Real Pain" filmindeki oyunculuğuyla aralarından sıyrılıp ödülü almayı başardı. Diğer adayların performansları takdire şayan olsa da gerçekten
Culkin’in oyunculuğu... Nasıl derler? ‘Bir başkaydı!’

Oscar ödülleri: Kardinallerin eli boş kaldı - Resim : 6

EN İYİ YARDIMCI KADIN OYUNCU: ZOE SALDANA/'EMİLİA PEREZ'

Bizce en iyi yardımcı kadın oyuncu ödülü, bir açıdan Fransa’nın Oscar’ı sayılan Cesar ödüllerinden büyük başarıyla dönen ama 13 adaylıkla başladığı bu törenden sadece iki (göreceli olarak) ufak ödülle dönen "Emilia Perez"i teskin etmek için verildi. Saldana’nın filmdeki performansını göz ardı etmiyoruz ama bizce hikayenin yarısından sonra filmi (The Brutalist) adeta ‘şaha kaldıran’ Felicity Jones’un veya "Conclave"de az ama öz görünen usta oyuncu Isabella Rossellini’nin bu ödülü alması daha hakkaniyetli olurdu.

Oscar ödülleri: Kardinallerin eli boş kaldı - Resim : 7

EN İYİ ULUSLARARASI FİLM: I’M STILL HERE

Bizce ‘en iyi uluslararası film’ ödülü de sürpriz yaşanan dallardan biriydi. Çünkü değindiğimiz nedenlerden dolayı "Emilia Perez"in eniyi film dalında şansı iyice düşünce en azından bu ödülle dönmesi bekleniyordu. Çünkü daha önce hem ‘en iyi film’ hem de ‘en iyi uluslararası film’ dalında aday olan yapımlar genelde en büyük heykelciği alamasalar da törenden eli boş dönmüyorlardı. Ama belli ki Akademi artık bu filme tamamen ‘sırtını dönmüştü ve onun yerine çok daha politik, gerçek bir tarihsel dönemi anlatan "I'm Still Here" filmini seçtiler. Hakkaniyetsiz bir ödül olduğunu düşünmüyoruz.

DİĞER ÖDÜLLER…

Diğer ödüllere kısaca değinmemiz gerekirse: ‘En iyi görüntü yönetmeninde’ "The Brutalist" ödülü kucakladı. Bizce "Maria"nın (filmin tek adaylığı!) büyük görüntü yönetmeni Edward Lachman bu ödülü daha çok hak ediyordu.

‘En iyi kurgu’ dalında "Anora" ödül koleksiyonuna bir tane daha ekledi ve en büyük rakipleri "Conclave" ve "Emilia Perez" filmlerini geride bıraktı.

‘En iyi özgün senaryoda podyuma yine Sean Baker çıksa da en azından bir ikinci ödülü hak eden "A Real Pain"in alması daha hakkaniyetli olurdu diye düşündük. ‘En iyi görsel efekt’ ve ‘en iyi ses’ dallarında doğal olarak ‘Dune 2’ açık ara favoriydi ve beklenen oldu. "Dune" belli ki bu teknik dallardaki ödüllerle ‘oyalanmaya’ biraz daha devam edecek!

Pek gönlümüze göre olmasa da "Wicked" filminin ‘En iyi yapım ve kostüm tasarımı’ ödüllerini alması garip durmadı. Bu açılardan filmin hakkını vermemiz gerekir. En iyi makyaj da ise "Substance" bizce tartışmasız bir şekilde ödülü hak ediyordu ve sonuç da beklenen gibi oldu.

‘En iyi animasyon filmi’ ödülü yorumumuz için bir şerh düşmek istiyoruz çünkü her ne kadar ödülü alan "Flow" filmini çok beğensek de ne yazık ki diğer adayların tümünü göremedik!

Bir de tabii, yaşadığımız bu kadar çalkantılı, gerilimli hatta savaşlı bir dönemde, ‘en iyi belgesel film’ ödülünün Filistin-İsrail ortak yapımı "No Other Land"e gitmesi belki de törenin en anlamlı anlarından biriydi!

Sonuçta hiç de fena olmayan bir atmosferde geçen Oscar ödül töreninde gecenin büyük kazananı tartışmasız beş büyük ödülle dönen "Anora" oldu. Ama bu, beraberinde büyük kaybedenleri de getirdi. Sadece iki ödülle dönen "Emilia Perez" bunlardan ilki… Ama bizce en
büyük haksızlık törenden sadece ‘en iyi uyarlama senaryo’ heykelciğiyle dönen "Conclave"e yapıldı. Bu kadar başarılı ve etkileyici bir filmin nerdeyse ‘es geçilmesi’ ve bir iktidar savaşı için adeta birbirini ‘yiyen’ kardinallerin geceden eli boş dönmeleri bizce affedilemeyecek bir hata!


Kerem Bumin Kimdir?

1976 yılında Paris'te doğdu. 1994 yılında İzmir Özel Saint-Joseph Lisesinden mezun oldu. 1996-2000 yılları arasında Strasbourg Sosyal Bilimler Fakültesinde (USHS) Tarih ve Edebiyat bölümlerinde okudu. Ardından 2000 yılında İstanbul'a geri dönüp 2004 yılında Bilgi Üniversitesi Sinema/ Televizyon bölümünden mezun oldu. 2004 yılından itibaren çeşitli uzun ve kısa metrajlı sinema filmlerinde ve Belgesel filmlerde yardımcı yönetmen olarak görev aldı. Semih Kaplanoglu'nun 'Süt' adındaki sinema filminin ekibinde yer aldı. Son birkaç yıldır Yunan yönetmen Angelos Abazoğlu ile birlikte, Arte kanalı için Belgesel filmler üzerinde çalışmaya devam ediyor . Gazete Duvar'da sinema filmleri üzerine eleştiriler yazıyor .