Orhan Ertekin: Maraş katliamının üç faili; Cumhuriyetçi seçkinler, ülkücü hareket ve sıradan halkın kendisi

'Maraş katliamı-Vahşet, İşkence ve Direniş' kitabının yazarı Demokrat Yargı Eşbaşkanı, hakim Orhan Gazi Ertekin: "Maraş katliamı halkın şiddetiyle devlet şiddetinin ve belirli paramiliter güçlerin bir araya geldiği nadir eylemlerden biridir. 12 Eylül devletinin ilk ilan edildiği yerlerden biri Maraş’tır. Maraş, süren bir katliamdır. Katliam, Londra’da, Köln’de, Cenevre’de bir sürgün, göç hikayesi olarak devam ediyor."

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Maraş katliamı, 12 Eylül öncesinin en dramatik ve en kanlı katliamlarından biri olarak tarihe geçti. Dipnot Yayınlarından çıkan 'Maraş katliamı – Vahşet, İşkence ve Direniş' kitabının yazarı hakim Orhan Gazi Ertekin, katliama dair bilinmeyenleri anlattı. 

Kısa Dalga'dan Kemal Göktaş'a konuşan Orhan Gazi Ertekin şu değerlendirmeleri yaptı: 

- Dersim tertelesi (kırımı) ve Sivas katliamı ile kıyaslandığında Maraş katliamı ile ilgili bilgi birikimi ve kaynaklar çok azdır. Türk sağının bu konudaki yaklaşımının, dilinin bu alana hâkim olması da önemli bir etken. Türk sağı bu alanın konuşulmasını engellemek istiyor, bu alanda susmayı teklif ediyor.

- Türk sağının kendi günahında masumiyet arama fantezisi hep olmuştur. Diğer katliamlarda da böyledir. Burada bu fantezi gerçek haline gelmiştir. Bir başka sebep de mağdurların çok da konuşmaya meyletmemeleri. Birçok Maraş katliamı mağduru ile karşılaştım, ama konuşmak istemiyorlar. Bir yandan çok konuşmak istiyorlar, hatta kendi yaralarını anlatarak empati kuracak biriyle aşmak istiyorlar. Ama diğer gözleriyle topluma, iktidarlara, hukuk düzenine baktıklarında susmayı tercih ediyorlar, çünkü güvenmiyorlar.

- Tabii bu konuşma isteğinin eksikliği bir defa devlete, hukuka, yargı düzenine, topluma duyulan güvensizlik. Devlet kurumlarına açık bir güvensizlik var. Ama daha önemlisi halka yönelik bir güvensizlik de var. Sünni toplumsal merkezlerinin şiddeti ile devletin şiddeti tamamlanıyor.

- Bu şiddet aslında iddianameye ilginç bir şekilde yansıyor ki, sanıkların belirli bir kısmı, önemli sayılabilecek kısmı orta yaşlı kadınlar. Türkiye’de katliamlarla ilişkilenme daha çok devleti sorumlu tutma, merkez kadroları sorumlu tutma şeklinde olur. Maraş katliamında da böyle oldu. Maraş katliamının popüler ve bilimsel inşası masum halkın kışkırtıldığı bir dil üzerinden kuruldu. Buna karşılık ABD emperyalizminin ülkücü araçları kullanarak işlediği bir cinayetler serisi olarak da algılandı. Bu hem Aydınlıkçılar hem CHP tarafından inşa edilmiş bir şeydir. Bu inşada masum halka en fazla ‘kışkırtılmış’ bir rol veriliyor. Oysa Maraş katliamı halkın şiddetiyle devlet şiddetinin ve belirli paramiliter güçlerin bir araya geldiği nadir eylemlerden biridir. Son 100-150 yıllık süreçte bu üçünün yan yana gelmesine çok fazla rastlanmaz. Ondan dolayı kitapta üç amaç belirledik: Maraş katliamının gerçek içeriğini ortaya koymak, 12 Eylül devletini anlamaya çalıştık. Bizce 12 Eylül devletinin ilk ilan edildiği yerlerden biridir. Üçüncü amacımız son 150 yıl içerisindeki katliamlar arasındaki bağını ortaya koymaktı.

- İlk sıralarda, Maraş katliamının yaşayan bir katliam olduğu bilinci bende yoktu. Ama Maraş katliamının yaşadığını çocuklar bölümünden itibaren düşünmeye başladım. Çocukların yüzde 90’ı Maraş’ta kalmamış, hatta Türkiye’de de yaşayamamış. Çocukların olağanüstü bir göç hikayesi var. Bu katliamın çocukların hikayesinde hala yaşadığını, sonuçlarını devam ettirdiğini gösteriyor. Bu sadece Maraş’ın hikayesi değildir. Bu araştırma sırasında gitmediğim yerlerden biri Maraş’tır. Çünkü hiçbir mağdur Maraş’ta değildi; Londra’da, Köln’de, Bern’de, Cenevre’ydi. Maraş katliamı artık neredeyse Londra’nın sorunu haline gelmiş durumda. Londra’da bir sürgün, göç hikayesi olarak devam ediyor. Maraş katliamında yaşanan vahşet kendi sonuçlarını her yerde yaşayarak kendi çocuklarına da aktararak varlığını sürdürdü. Beşinci kuşak da hala Maraş katliamının yaralarıyla büyüyor. Kendi yaşamı içinde üreterek büyüyor.

- Maraş katliamında en az bilinen şey direniş meselesidir. Bu direniş olmasaydı, belli yerler bir avuç insan tarafından korunmasaydı, Dersim tertelesinden bile daha yüksek sayıda insanın ölmesi muhtemeldi. Çünkü olağanüstü güçle saldırılıyor, buna karşın sınırlı malzemelerle bir karşı koyuş yaşanıyor ve bu karşı koyuş en az 10- 15 bin insanın hayatının kurtarılmasını sağlıyor. Maraş katliamında bu neredeyse hiç bilinmez.

KEMAL GÖKTAŞ'IN PODCAST'İNİN TAMAMI