Olgunlaştırıcı yönüyle aşk acısı
Ayrılık sonrası aşk acısının yaşanması, bir anlamda doğal bir süreçtir. Ancak bu acıyla nasıl baş edilebilir? Ayrılan sevgiliyi geriye döndürmek mümkün müdür? Ya da acıyı sonuna kadar yaşamak mı gerekir? Veya yeni bir aşk bularak bu acıdan kurtulmak olası mıdır? Gelin bu konuda tanınmış yazarların görüşlerine başvuralım…
Geçen hafta sonu aşka ilişkin olarak ayrılık temasını incelemeye çalışmıştık. Ayrılık süreci nasıl başlar ve nasıl sonuçlanır gibi konular üzerinde durmuştuk. Bu hafta sonu da aşk acısıyla nasıl başa çıkılabilir ya da çıkılabilinir mi? Ayrılık sonrası ne yapılabilir konusu üzerinde kimi yazarların görüşlerini aktarmaya çalışacağız…
Yazımızın başlığı, aslında bir kitap isminin başlığıdır. Peter Lauster’in “Olgunlaştırıcı Yönüyle Aşk Acısı” isimli kitabıyla bir giriş yapalım. 1940 doğumlu Alman psikolog ve yazar Peter Lauster’in Türkçeye çevrilmiş birçok kitabı da bulunuyor.
Yazar Lauster, ayrılık karşısında sevdiği insanı geri döndürmek için fazla çaba harcamanın beyhude olduğunu söylüyor. Görüşü şöyle:
“Onun kararını geri alması için sen ne kadar yoğun çaba harcarsan, bu çaba daha fazla ayrılığa neden olur. ‘Fikrini değiştirmeye’ çalışma, mektup ve telefonlarla onun kararını yönlendirme, herhangi bir mantıksal delille aşkını tekrar düzeltmeye girişme. Argüman ileri sürerek konuşmak suretiyle tam aksini elde edersin: Onu kendinden daha fazla uzaklaştırırsın”.
MESAFELİ YAKINLAŞMA
Psikolog Lauster, ayrılık sürecinde belli bir mesafede olmanın daha yararlı olduğuna değiniyor. Ve şunları ekliyor:
“Ayrılık halinde mesafeli oluşta yeni bir yakınlaşma olasılığı vardır. Bunu söylerken sana hiçbir şey vaat etmiyorum. Bu bir püf noktası değildir. Serbest bırakmanın ötesinde deyim yerindeyse arka kapıdan geçerek bir ilişkiyi kurmaya zorlayamazsın.
Sonuç olarak bu ayrılıktan sonra eğer bir şans daha varsa bu şans, mesafeli oluşu benimsenmek kaydıyla birlikte salınım yapmaktan geçer; çünkü sadece mesafeli olunarak yeniden yakınlaşma güzeldir. Yaşayan aşkın sırrı budur…
Şu halde ayrılığı kaldırmak, iptal etmek değil; burada şöyle veya böyle senin güçlü olman, güçlenmen söz konusudur. Kazanç kadar kayıp, mesafeli oluş kadar yakınlaşma da sana güç verir. İkisini de oluşmaya bırak. İlişkiyi rahat bırak ki geri gelsin. İlişkinin geri gelmesi önemli değildir; önemli olan senin bu bağlantıyı anlamandır”.
BİTMİŞ AŞKTAKİ ÇABA
Bitmiş bir aşkı geri getirecek bir yöntemin olmadığına değinen Peter Lauster, duygularınızı ifade eden güzel şiirlerle birlikte binlerce kırmızı gül de gönderseniz, kaybolan duyguları geri getiremezsiniz, diyor. Bu çabanız takdir edilir ama bu karşılıklı bir aşka tekabül etmez demeğe getiriyor.
Psikolog Lauster, onun için ayrılık sonrası ilişkiyi serbest bırakmanın daha doğru olacağını belirtiyor. Fazla konuşmanın da ayrılığa çözüm getirmeyeceğini savunan Peter Lauster, “Ayrılığı kabul et ve kendini yaşama ver. O anda dirilir, canlanırsın ve her şey açık olur. Pencereden dışarı bakarsın, bağımlılıktan, korku ve arzudan arınır, özerk olursun” diye de ekliyor.
AŞK ACISINI NE UNUTTURUR?
Bir hekim ve yazar olan Mehmet İnanç Turan da, “Tarihin Silinmez Mürekkepli Aşkları” isimli kitabında, aşk acısıyla ilgili düşüncesini şöyle açıklıyor:
“Gün gelir aşk biter, aşkın acısı başlar. Geriye kalan aşkın hüsranıdır. Bu dönem aynı zamanda ‘aşka duyulan güvensizliğin’ başladığı çağdır. İnsan artık aşka kuşkuyla yaklaşır, onun gücüne inanmaz. Yeniden aşık olunamayacağı sanrısı bir gerçek gibi dikilir insanın karşısına…
Pozitif yönden düşünüldüğünde; aşk hüsranını yeni bir aşkla dindirmek, yeniden aşık olunamayacağı sabit fikrini ortadan kaldırmak anlamına gelir. Bu çözüm, üzüntülerin, mutsuzluğun en kestirme yoldan sona erdirilmesidir. Cenap Şahabettin’in dediği gibi ‘Bir aşkın açtığı yaraya ancak yeni bir aşk merhem olur’.
Negatif çözüm ise, beklemektir. Olumsuz aşkın geriye bıraktığı kederleri zamanın öldürmesini beklemek… Beklerken acı çekmek. Zamanın öldüremeyeceği hiçbir aşk hüsranı yoktur; fakat sorun hüznün ölüm gününe kadar anılarla, üzüntülerle boğuşmayı göze almaktır. Acıyı beyinsel ve zihinsel olarak duyarak her an yaşamaktır. Zamanın gücü önünde boyun eğmek ve ona güvenmektir”.
YENİ BİR AŞKIN KOŞULLARI
Yazımızın son bölümünde de değerli yazar İnci Aral’a kulak verelim. İnci Aral, “Aşkın Güzelliği” isimli kitabında, ayrılıkların insanı güçlendirdiğini belirterek şöyle diyor:
“Yas sürecinde insan kendini yeniden değerlendirme fırsatı bulur, yeni uğraşlar edinebilir. Yani ayrılık, kimi zaman insana bir ferahlık da verebilir. Kaldırmakta zorlandığınız bir yükü sırtınızdan atmış, onu taşımaktan kurtulmuşsunuzdur. Ayrılık hayatın sonu değildir”.
Ve İnci Aral, yeni bir aşk için de şu koşulları öne sürüyor:
“Yeni birine yürümek için her şeyden önce sağlıklı bir enerjiye ihtiyacınız olacaktır. Takıntılı bir ruh hali ve zihinle yeni bir ilişkiye girişmek yanıltıcı olur. Önce kendi ayaklarınız üzerinde durabileceğiniz ve yaşam sorumluluğunu tek başınıza kaldırabileceğiniz bir dönemi beklemek gerekir. Ancak o zaman yeni bir ilişkiyi götürecek durumda olursunuz”.
Evet, sonuç itibariyle ayrılık ve aşk acısının somut ve doğrudan bir çözümü yok ya da sihirli bir formülü bulunmuyor, diyelim. Ancak; ya ayrılığı “mesafeli bir yakınlaşma” ile beklemek ve belki tekrar yeniden başlayabilmek ya da kabullenip acısını yaşamak ve de zaman içinde yeni aşklara yelken açmak şeklinde bir görüş ortaya koyabiliriz.
Ne olursa olsun, aşktan umudu kesmeyelim. Aşk, özünde yaratıcı ve devrimci bir eylemdir. Hak edenlere yaraşsın…