YAZARLAR

Ne cumhur var, ne Cumhuriyet

Modern yurttaş, devletin karşısında haklarıyla özgürlükleriyle vardır. Oysa artık bunlara sahip olup olmadığımızın kararı keyfe bırakılmış durumda. Keyfe keder elimizden alınıveren bu haklarımız, yine öylesine herhangi bir kamu otoritesince var kabul edilince sevincimizden zil takıp oynayacak hale geliyorsak bize yurttaş denemez. Halktan çoktan dışlandık. Cumhurun parçası değiliz. Ne cumhur var, ne Cumhuriyet….

Ben bu yazıyı yazarken Cumhuriyet Bayramı'ydı. Son yıllarda her gün biraz daha fazla kanıksadığımız “-mış gibi” stratejisinin son eşiğinde, hâlâ varmış, ondan geriye bir şey kalmış gibi ilanı/ kuruluşu kutlanan Cumhuriyet… Oysa “halk egemenliği” ilkesi temelinde anlaşılması gereken Cumhuriyet, ilk önce halkın her geçen gün daha büyük bir bölümünün kendisinden eksiltilmesiyle, bu eksilenlerin politik alandan bütünüyle atılmasıyla, yalnızca partizanların halktan sayılma ayrıcalığına sahip kılınmasıyla birlikte artık yok, çünkü “halk” yok. Dolayısıyla aslında artık bayramı da yok Cumhuriyet’in. Cumhuriyet’in durumu pek alkışlanası değil, ama -mış gibi yapanların, televizyon ekranlarından bize ulaşan kutlama törenlerinde sergiledikleri performanslarını alkışlamak lazım doğrusu. Böylesi performanslara ancak Hollywood filmlerinde rastlanıyor.

İtirazları duyar gibiyim: “Halk değilsek biz kimiz peki, yurttaş mıyız?” Hayır, aslında halk değilsek, yurttaş da değiliz, ya da tersi. Gene varmış gibi yaptığımız anayasa açısından yurttaşmış gibiysek de, fiili olarak yurttaş olamadığımız için halk da değiliz.

Modern yurttaş öncelikle bir politik topluluğun üyesidir. Ancak, bu ülkede hükümet tarafından bu topluluğun dışında kabul edilmeniz için gerekçe çoktur. Örneğin iktidarca meşru sayılmayan toplumsal cinsiyet kimliklerimiz yüzünden yurttaş olarak sahip olmamız gereken eşit hak ve özgürlüklerden yoksun bırakılır, halktan sayılmayız. Etnik kimliklerimiz, özellikle de Kürt'sek veya Ermeni'ysek, halktan ayrıştırılmamızın, haklarımızın gaspının yine iktidarca meşru kabul edilen nedenidir. Derinleşen bir yoksullukla sınanan herkes, bir yurttaşa tanınan hangi toplumsal ve ekonomik haklardan yararlanabildiğini iddia edebilir ki? İslam dininin bir mezhebinin tanımlanmış, onaylanmış sınırları dışında herhangi bir inanç sahibi veya inançsızlar, bu ülkede hâlâ politik topluluğun bir üyesi olduğunu iddia edebilecek durumda mıdır? Barış için imza verenlerden, yalnızca iktidarı sosyal medyada eleştirme cüretini gösterenlere var olabilmek için yurttaşlar topluluğunun dışı işaret ediliyorsa, sadece üyelik açısından bile kendimizi yurttaş sayamıyorsak, sürekli dışarıda bırakılıyorsak nasıl “halk” olabiliriz ki?

Modern yurttaş, devletin karşısında haklarıyla özgürlükleriyle vardır. Oysa artık bunlara sahip olup olmadığımızın kararı keyfe bırakılmış durumda. Keyfe keder elimizden alınıveren bu haklarımız, yine öylesine herhangi bir kamu otoritesince var kabul edilince sevincimizden zil takıp oynayacak hale geliyorsak bize yurttaş denemez. Halktan çoktan dışlandık. Cumhurun parçası değiliz. Ne cumhur var, ne Cumhuriyet….

Bayram yerine hüzün, bayram yerine yas…


Nur Betül Çelik Kimdir?

Ankara’da doğdu ve yetişti. 1978’de Cebeci Kampüslü oldu, 1986 yılında asistan olarak girdiği Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesinden Barış Akademisyeni olduğu için 7 Şubat 2017 tarihli 686 no.lu KHK ile haksızca ihraç edilişine kadar da öyle kaldı. Yükseköğretim Kurulu bursuyla gittiği İngiltere Essex Üniversitesi Siyaset Bilimi Bölümünden, 1996 yılında, “Kemalist Hegemony: From Its Constitution to Its Dissolution” başlıklı teziyle doktora derecesini aldı. Kemalizm, hegemonya, söylem kuramları, politik ontoloji alanlarında makaleleri, İdeolojinin Soykütüğü I: Marx ve İdeoloji başlıklı bir kitabı var. Ayrıca Ernesto Laclau’nun Popülist Akıl Üzerine başlıklı kitabını çevirdi. Metodoloji, bilim felsefesi, postyapısalcılık, ideoloji kuramları, söylem kuramları, siyasal düşünce alanlarında çok sayıda ders verdi. İhraç sonrasında ADA (Ankara Dayanışma Akademisi) Kitaplığı bünyesinde iki arkadaşıyla birlikte Türkiye Siyasetinde Popülizmin İzini Sürmek başlıklı bir kitap çalışmasının hazırlıklarını sürdürüyor.