YAZARLAR

Naci İnci kararı yasada odak kayması yaratıyor

Tersine işletilen yasalarla öğrencileri karşısında kendisini erkek şiddeti ve ev içi şiddet mağduru olarak göstermeyi başaran Naci İnci haberi ile gündemi takip eden yurttaşlar ‘bu ısrarlı takip de ne ki?’ sorusuna cevap arar hale geldi...

Gazetecilik klişesi olarak sıkça konuşulan şu “insan köpeği ısırınca” haber olacağı meselesini hatırlatıyor ısrarlı takip suçunun geçen hafta gündeme gelişi. Kadın örgütleri, kadın hak savunucuları yıllardır dilinde tüy bitecek denli anlatmaya çalışırken bu ölçüde konu edilmesi mümkün olmadı. Tersine işletilen yasalarla öğrencileri karşısında kendisini erkek şiddeti ve ev içi şiddet mağduru olarak göstermeyi başaran Naci İnci haberi ile gündemi takip eden yurttaşlar ‘bu ısrarlı takip de ne ki?’ sorusuna cevap arar hale gelince yazmak de elzem tabii ki.

Israrlı takip (stalking), erkek şiddeti biçimlerinden birisi. 6284 sayılı şiddet yasasına girdiği günden beri de hukukta yeri var. Ve aile mahkemeleri kurulduğundan beri de bu şiddet türüyle karşılaşan kadınlar için mahkemenin şiddeti önlemek ve kadını korumak için tedbir kararı alması gerekir. Ancak ısrarlı takibe maruz kalan kadınlardan pek azı için mahkemeler tedbir kararı aldı bugüne kadar. Erkeğin sevgili olma teklifini reddeden kadın veya ayrılma kararı alan kadın için hayatını kabusa çeviren bir şiddet biçimi bu. Kadının hayatının kontrolünün erkeğin elinde olduğunu hissetmesi için ve kadının, o erkeğin istediği şeyi kabul etmekten başka çaresi kalmadığını düşünmesi için girişilen zorlama yolları.

Israrlı takip ya da gündelik dilde daha kolay anlayabileceğimiz şekliyle musallat olma hali bazen bir zincirin halkaları gibi birbirini takip eden farklı biçimlere evrilerek görülebilir. Bazen de farklı aşamaları hızla geçerek yaşamsal sorun olarak görülür. Bazen aylar, yıllar boyu sürüp kadının özel yaşamını kuşatarak derin bir güvensizlik çukurunda bir başına yaşama duygusu yaratır. Bazen de çok kısa sürede ölümcül sonuçlar doğurur. Her hâlükârda devletin kadınları erkek şiddetinden koruma görevi doğrultusunda yasalarla güvenlik önlemleri alınıp uygulanarak bu şiddet biçimiyle mücadele etmek mümkün ve gerekli. Yasalarımız bu mücadele için gerekli hükümleri içerdiği gibi yargı mekanizması da buna göre düzenlenmiş ve ihtisas mahkemesi olarak da Aile Mahkemesi kurulmuş halde.

Kadınların gün içinde attığı her adımı bildiğini gösteren sesli, yazılı, görüntülü mesajlar ya da fiziki takip, arkasında sürekli aynı kişinin onu izlediğini bilmenin verdiği kaygıdan tutun tenha bir köşede yüzüne kezzap atmak veya her hangi bir yerde ateşli, kesici-delici aletle yaralayıp, öldürmek sonuçlarını veren erkek şiddeti haberlerinin her birinde ısrarlı takip şiddeti olduğunu bilelim… Ve dönelim Naci İnci’ye… Kendi öğrencilerinden korunmak isteyerek Aile Mahkemesi'ne başvuran Boğaziçi Üniversitesi Rektörü ve öğrencilere uzaklaştırma tedbir kararı veren Yargıç, kadına yönelik erkek şiddeti ile mücadele mevzuatında odak kaymasına yol açtı. İktidar çevrelerinin kadına yönelik erkek şiddetini, ataerkil şiddeti, görünmez kılma gayretinin parçası oldular. Tersine işletilen hukuk reformları(!?) gibi yasayı da tersine çevirmenin yolu bu karar. Şimdiye kadar komşular arası anlaşmazlıklarda, hatta aile içi miras davalarında erkek bireylerin birbirlerine karşı yasadan yararlanarak uzaklaştırma kararı çıkarttırmak istediği, bazılarının yargıçlar tarafından kabul edildiği bilinir. Ve tüm bunlar erkek şiddetini görünmez kılmanın, kadına yönelik erkek şiddetinin varlığını inkar edenleri desteklemek için yapılan uygulamalardı. Aynı akıl Naci İnci’ye de verilmiş görünüyor.

Şiddetle mücadelede odak kaymasını önlemek için kadın örgütleri de Kadın Meclisleri’nin çağrısıyla, “6284 Naciler için değil Şebnemler için uygulansın” sloganıyla alanlarda. Aynı şekilde “yasalara dokunma uygula” kampanyası da Naci İnci için verilen skandal yargı kararıyla hayli iç içe düşünülmesi gereken sloganlardan. Pek çok kişi niçin yasalara dokunma dendiğini anlayamıyor. Hatta yasaların iyileştirilmesini savunmak gerekirken ‘niçin Eşitlik için Kadın Platformu – EŞİK, tam tersini savunuyor?’ sorusu yöneltiliyor sıkça. Ali Duran Topuz’un hiç unutulmayacak, şahane tespitiyle “anti hukuk” günlerinde yaşamanın getirdiği zorunlu seçim olarak cevaplamak yerinde olur.

Reformlar tersine işleyecek şekilde hukuk karşıtlığını tahkim ediyor bu günlerde. Yasalarda yapılan değişiklikler de yasa koyucunun amacı ve yasanın, ilgili maddenin gerekçesine aykırı değişikliklerle bireyi devlet, kadınları ve çocukları erkek şiddeti karşısında çaresiz, yalnız bırakacak şekilde hazırlanıyor. Bir yanda Osman Kavala ve Boğaziçi öğrencileri gibi hukuka aykırı olarak tutuklulukla cezalandırılanlar varken diğer yanda Naci İnci gibi kadına yönelik şiddet ve ev içi şiddetle mücadele yasasından yaralanarak uzaklaştırma tedbir kararı aldıranlar çıkıyor. Uygulamada yasayı tersine çevirme maharetine sahip olanların yeni yasa yazmasını, mevcut yasalarda değişiklik yapmasını istemek akıl kârı olmaz değil mi? Bu nedenle EŞİK, kadınlar daha iyisini yapıncaya kadar #YasalaraDokunmaUygula diyor. Ve bunları yazdığım dakikalarda Kadın Meclisleri’nin çağrısıyla pek çok kadın örgütü Kadıköy Meydanında #6284NacilerİçinDeğilŞebnemlerİçin uygulansın haykırışını yükseltmekte.

Yasaların uygulanmasındaki tek sorun uygulama isteksizliği veya zafiyetinden ibaret değil bilinçli olarak yasanın ve maddelerin teker teker amacına aykırı uygulanması. Bu arada ısrarlı takip suçunun dijital şiddetle iç içe geçtiğini ve gençlerin dilinde melezleşmiş tabir olarak stalklamak şeklini aldığını da belirtmekte fayda var. Dijital şiddeti ve bu alanda ısrarlı takibi önlemek bahanesiyle sosyal medya güvenliği için yasal düzenleme mazeretine sığınarak sansür hazırlığı da hepimizin malumu. Toplum geneline masum gibi gösterilen gerekçelerle ifade özgürlüğünün tırpanlanması gibi kadın kazanımlarının tırpanlanması da “Haklı(?)” gerekçelere dayandırılıyor her zaman. Örneğin ceza artırımı ile cezasızlık yolu açılması gibi yöntemler hiç yabancımız değil. Aynı şekilde sosyal medya düzenlemesinin de dijital şiddeti önlemek yerine iktidarın istemediği sorunların görünür olmasını önlemek için sosyal medya paylaşımlarını hem de internet medya yayıncılığını kısıtlamak için kullanılacağına şüphe yok. Tüm bu nedenlerle kadınlar, yasalara dokunma, diyor.


Berrin Sönmez Kimdir?

Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi mezunu. Aynı üniversitede araştırma görevlisi olarak akademiye geçti. Osmanlı Devleti’nin 1. Dünya Savaşı’na giriş süreci üzerine yüksek lisans tezi yazdı. Halkevi ve kültürel dönüşüm konulu doktora tezini yarıda bırakarak akademiden ayrılıp öğretmenlik yaptı. Daha sonra tekrar akademiye dönerek okutman ve öğretim görevlisi unvanlarıyla lisans ve ön lisans programlarında inkılap tarihi ve kültür tarihi dersleri verdi. 28 Şubat sürecindeki akademik tasfiye ile üniversiteden uzaklaştırıldı. Dönemin keyfi idaresi ve idareye tam bağımlı yargısı, akademik kadroları “rektörün takdir yetkisine” bırakarak tasfiyeleri gerçekleştirdiği ve hak arama yolları yargı kararıyla tıkandığı için açıktan emekli oldu. Sırasıyla Maliye Bakanlığı, Ankara Üniversitesi, Milli Eğitim Bakanlığı ve Afyon Kocatepe Üniversitesi’nde ortalama dört-beş yıl demir atarak çalışma hayatını tamamladı. Kadın, çocuk, insan hakları, demokrasi ve barış savunucusu, feminist-aktivist Berrin Sönmez’in çeşitli dergilerde makale ve denemeleri yayınlanmıştır.