YAZARLAR

Mühim olan fermuarın cinsiyeti

CHP ve İYİP en az 10 ilde fermuar sistemini uygularken kadın erkek eşitliğini değil Millet İttifakı'ndaki iki büyük partinin 10 ilde eşdeğer sayılacağını ilan etmiş oluyorlar. Hiç sevmedim bu kopya sistemini ve disipline vermek kabilinden de okurlara sunuyorum. Eğer fermuar sistemi olarak adlandırılıyorsa bunun mutlaka cinsiyet eşitliğini de hedefleyen, cinsiyet eşitliğini sağlayacak liste olması gerekir.

CHP ve İYİP en az on ilde ortak listeyi fermuar sistemine göre oluşturacakları yönündeki anlaşmalarına kamuoyunu duyurduğunda ilkin ciddi heyecanlandım. Kadın hareketi olarak yıllardır dile getirdiğimiz cinsiyet eşitliğine dayalı temsiliyetin uygulanması için etkili yöntem fermuar sistemi olarak anılır zira. Her partiye ve kamuoyuna uzun yıllardır fermuar sistemi ile aday listesi oluşturmayı önerir kadınlar. Ve fermuar sisteminin uygulanması çağrıları olmazsa olmazımız. Siyasette, siyasi temsilde cinsiyet eşitliğini sağlamanın en etkili yöntemi çünkü.

Fermuar sistemi nedir derseniz kendi aklımca anladığım, kendi lisanımca söylediğim şekliyle çapraz eşdeğerlik diyebilirim. Cinsiyet eşitliğini sağlamak için milletvekili aday listelerinde kadın erkek eşdeğerliğini benimseyen yöntem. Ha bu kısmı kolay olanı, lafta kalanı yani. Erdoğan dışında “hayır kadın erkek eşitliğine inanmıyorum, kimse bana kadınla erkek eşittir dedirtemez” diyecek pek fazla kişi çıkmaz. Düşünen çok olsa da bu derece insanlık dışı bir yaklaşımı açıktan seslendirmek herkesin harcı değil. Neyse konuyu dağıtmayayım seçime giderken muhalefet partilerinden böylesi bir çıkış beklenmez. Ancak cinsiyet eşitliğinin siyasi temsilde görünür olması çok beklenen temel ihtiyaçlardan. Aday listelerinden bir kadın bir erkek vekil olacak şekilde çapraz eşdeğer sayıldığını görmek günün en önemli konusu kadınlar açısından. Eşbaşkanlık gibi bir nevi eş adaylıktan söz ediyoruz denilebilir. Tabii ki tam olarak böyle değil ama örneğin dört adayın vekil seçimi söz konusuysa ikisinin kadın ikisinin erkek olmasını garantileyecek bir sistem olduğu için birinci sıraya bir kadın bir erkek aday adayı yerleştirilir. Seçilen vekil sayısınca liste çaprazlama ilerleyerek cinsiyet eşitliğinin sağlanmasını mümkün kılar. Bu tabii ki fermuar sistemi uygulamasındaki yöntemlerden birisi. Diğeri sıralı listenin bir kadın bir erkek aday adayından oluşacak şekilde hazırlanması. İki yöntemden hangisi uygulanırsa uygulansın kesin olarak beklenen siyasi temsilde cinsiyetlerin eşdeğer görülmesi. Eşit temsil ilkesinin yaşama, parlamento aritmetiğinden başlayarak yansımasını sağlayacak siyasi aklın harekete geçmesinin tam zamanı. Kadın karşıtlığında ittifak etmiş iktidar bloku karşısında muhalefet partilerinin fark yaratacağı en önemli alan seçmene sunacağı listelerin cinsiyet eşitliği ilkesine sahip olması gerekir. Ki ikinci yüzyıl için topluma kazanma garantili şahane bir hikâye sunulmuş olsun.

Seçime giderken milletvekili aday listelerinin kesinleşeceği günlerde fermuar sisteminin uygulanacağına dair haber görmek iyiydi. Ancak fermuar sisteminin cinsiyet eşitliğini değil partilerin eşdeğerliğini önceleyen bir uygulama olarak kabul edilmiş olduğu görüldü. Hep söyledik, yazdık, ellerine rapor olarak verdik. Akıllarında kalmış hatta akıllarına yatmış ki kullanmışlar. Ancak kusura bakmasınlar bu biraz kopya usulü olmuş. Hatta tembel öğrencinin kopya çekerek yanlış cevaplamasını andırıyor. Feminist teorilerden esinlenerek erkek siyasetini güçlendirecek bir formül üretildiği görülüyor. CHP ve İYİP en az 10 ilde fermuar sistemini uygularken kadın erkek eşitliğini değil Millet İttifakı'ndaki iki büyük partinin 10 ilde eşdeğer sayılacağını ilan etmiş oluyorlar. Hiç sevmedim bu kopya sistemini ve disipline vermek kabilinden de okurlara sunuyorum. Eğer fermuar sistemi olarak adlandırılıyorsa bunun mutlaka cinsiyet eşitliğini de hedefleyen, cinsiyet eşitliğini sağlayacak liste olması gerekir. Beklenti böyle ve aksi bir nevi intihal olur ki hiç ama hiç yakışmaz.

TOPLUMSAL DÖNÜŞÜMDE KARTAL SESİ

Türkiye’de var olan İslamcılık ekollerinden birisi diyebileceğimiz Milli Görüş siyaseti, öteden beri İmam-Hatip okullarını arka bahçesi hatta ürün yetiştirdiği tarlası olarak göre geldi. Mektep-medrese çatışmaları da Milli Görüş ile diğer siyasal İslam ekolleri arasındaki çatışmanın uzantısı olarak görünürlük kazandı. Bir üst boyutu ise İlahiyat-Tarikat çatışmasıydı. Son yıllardı Diyanet’in devasa bütçesiyle birlikte tarikat, cemaat dünyasına teslim edilişi nedeniyle tabii ki bu karşıtlıklarda terazinin dengesi İmam-Hatipler ve İlahiyat fakülteleri aleyhine bozuldu malum. Yeni Selefiliği andıran yorum ve fetvaların sıklaşmasından anlıyoruz bu denge bozulmasını. Bir de tabii ki Diyanet Akademisi'nin kuruluşunda görüyoruz. İlahiyat dışı kaynaklardan eleman temin etme hakkı tanındı bu akademi kanunuyla Diyanet’e. Yani mektep-medrese çatışması hali hazırda medresenin galebe ettiği yapının sürdürülebilirliğini temin edecek düzenleme olarak dini hayatı şekillendirme yetkisine kavuşmuş görünüyor.

Bu uzun girizgah sonrası kısaca Kartal Anadolu İmam Hatip Lisesi mezunlarından 20-25 üniversiteli gencin açık mektubuna kısa değinerek konuyu tamamlamak niyetindeyim. Çünkü çok uzun açıklamayı gerektirmeyecek kadar sarih, yazılan mektup. Kendilerini detaylıca ifade etmişler. Milli Görüş gömleğini çıkarıp iktidara erişen Erdoğan ve AKP yıllardır İmam Hatiplerin ekmeğini yedi. Tıpkı kadın emeğini sömürüp erkekleri siyasete taşıdığı gibi. Kadınları evin mutfağından çıkarıp siyasetin mutfağına yerleştirdi ve yine pek az istisnayla hizmet alanında kullandı. İmam Hatipler de benzer yaklaşımla çantadaki keklik olarak görüldü. Mektupta “kimsenin arka bahçesi” olmadıklarını söyleme ihtiyacı buradan kaynaklanıyor. Sadece Z kuşağı değil 40 yaş altı neslin bir üst nesil ile yaşadığı çatışma dindar kesimde çok belirgin bir halde. Ve olağan kuşak çatışmasının hayli ötesine geçen dramatik farklılaşmalar, diğer toplumsal kesimlerin kendi gençleriyle yaşadığı farklılaşmadan çok daha fazla bir değişimi işaret ediyor. Eğitim düzeyinin yükselmesiyle, kentleşmeyle, dünya ile bütünleşmeyi kolaylaştıran iletişim teknolojileriyle hızlanan ama AKP ve Erdoğan hukuksuzluklarıyla perçinlenen bir dönüşüm var dindar kesimin genç nesillerinde.

Kartal’ın İmam Hatipler içerisindeki yeri, toplumsal dönüşümün çok belirgin bir sesle duyulmasında önemli etken. Eğitim farkı önemli elbette. Gençlerin Kılıçdaroğlu’nun helalleşme çağrısına icabet edişi olarak niteleyebileceğimiz mektubun içeriği hayli önemli bir siyasal başkaldırının sivil itaatsizlik örneği sayılabilir. Siyaseten hayli disiplinli karaktere sahip İmam Hatipliler kitlesi ses yükseltiyor bu az şey değil. Hem de “aykırı bir grup genç olarak değil Kartal İmam Hatip’in ortasından” seslendikleri iddiasına bakılırsa geniş bir gençlik grubu adına konuştukları söylenebilir. Kısmen de olsa “Hoca” etkisi sezinlediğim ama bu haliyle de kıymetli bulduğum açık mektup çıkışını, muhalefet partilerinin iyi değerlendirmesi yerinde olur.


Berrin Sönmez Kimdir?

Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi mezunu. Aynı üniversitede araştırma görevlisi olarak akademiye geçti. Osmanlı Devleti’nin 1. Dünya Savaşı’na giriş süreci üzerine yüksek lisans tezi yazdı. Halkevi ve kültürel dönüşüm konulu doktora tezini yarıda bırakarak akademiden ayrılıp öğretmenlik yaptı. Daha sonra tekrar akademiye dönerek okutman ve öğretim görevlisi unvanlarıyla lisans ve ön lisans programlarında inkılap tarihi ve kültür tarihi dersleri verdi. 28 Şubat sürecindeki akademik tasfiye ile üniversiteden uzaklaştırıldı. Dönemin keyfi idaresi ve idareye tam bağımlı yargısı, akademik kadroları “rektörün takdir yetkisine” bırakarak tasfiyeleri gerçekleştirdiği ve hak arama yolları yargı kararıyla tıkandığı için açıktan emekli oldu. Sırasıyla Maliye Bakanlığı, Ankara Üniversitesi, Milli Eğitim Bakanlığı ve Afyon Kocatepe Üniversitesi’nde ortalama dört-beş yıl demir atarak çalışma hayatını tamamladı. Kadın, çocuk, insan hakları, demokrasi ve barış savunucusu, feminist-aktivist Berrin Sönmez’in çeşitli dergilerde makale ve denemeleri yayınlanmıştır.