Muhalefetten AYM üye seçimi tepkisi: Sarayın yargıya müdahalesinin ispatı

Yargıtay’a atanmasının hemen ardından Anayasa Mahkemesi üyeliğine aday olan eski İstanbul Başsavcısı İrfan Fidan seçimden birinci çıktı. Muhalefet temsilcileri bu durumu “Sarayın yargıya müdahalesi” olarak nitelendirirken önümüzdeki dönem çıkacak kararlara dikkat çekti, “içtihatlar değişecek” uyarıları yaptı.

Google Haberlere Abone ol

ANKARA - Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) yeni üyesi için Yargıtay’da yapılan seçimlerde yarışan beş adaydan ilk üçü, 107 oy ile İrfan Fidan, 65 oyla Nevzat Özsoy ve 52 oyla Mustafa Erol oldu. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın bu üç ismin arasından yapacağı atamayla Anayasa Mahkemesi’nin yeni üyesi belirlenecek.

İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı’yken 27 Kasım tarihinde Yargıtay üyeliğine seçilen İrfan Fidan’ın, Yargıtay’da henüz hiçbir dosya hakkında karar vermeden Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın önüne giden üç isimden biri olmasına tepki gösteren muhalefet partisi temsilcilerine göre bu seçim süreci “yargıya doğrudan müdahale” anlamı taşıyor.

TEZCAN: SARAYIN YARGIYA MÜDAHALESİNİN BİR İSPATI

Aralık ayı başında Yargıtay’da yapılması gereken AYM üye seçimlerinin Covid-19 pandemisi gerekçe gösterilerek ayın 17’sine ertelendiğini hatırlatan TBMM Anayasa Komisyonu Üyesi CHP Aydın Milletvekili Bülent Tezcan, bu erteleme kararına ilişkin, “İrfan Fidan’ın atama süreci tamamlansın diye seçimlerin pandemi bahane edilerek ertelenmiş olması sarayın yargıya doğrudan müdahalesinin bir ispatı. Suçüstü yakalandılar” dedi.

Cumhurbaşkanının Anayasa Mahkemesi’ndeki görev alacak isimleri belirleyebilme imkanına “Yargı tek kişinin kontrolüne giriyor” ifadeleriyle geçmişte karşı çıktıklarını hatırlatan Tezcan, “İrfan Fidan, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı döneminde sarayın talimatı neyse ona göre hareket eden başsavcıydı” diye konuştu ve sözlerini şöyle sürdürdü:

“Fidan sonrasında Yargıtay’a getirildi. Sırf oradan Anayasa Mahkemesi’ne geçirebilmek için iki hafta önce yapılması gereken seçimi ertelediler. Erteleme gerekçeleri de pandemiydi. O günden bugüne pandemi ortadan mı kalktı? Şimdi pandemi yok mu? Anayasa Mahkemesi için Yargıtay’da yapılacak bir seçimi bile pandemiyi bahane eden, alet eden, yargıyı dizayn etmeye çalışan bir adım bu. Yargı bağımsızlığına sarayın bir kere daha müdahalesidir ve suçüstü yakalanmışlardır. Önümüzde bir atama süreci var. Erdoğan bu üç isimden birisini atayacak. Şimdi göreceğiz. İrfan Fidan’ı atadığı anda bu suçüstü yakalanma açıkça tescil edilmiş olacak. Biz yargının bu şekliyle dizayn edilmesinin Türkiye’de hukuk devleti ve hukukun üstünlüğünü ortadan kaldırdığını düşünüyoruz.”

BEŞTAŞ: NE YAZIK Kİ BU TÜR GELİŞMELERE ŞAŞIRMIYORUZ

İktidarın “yargıda reform yapılacağı” açıklamalarının ardından İrfan Fidan’ın, adayların bazılarının adaylıktan çekilerek seçilmesini “manidar” olarak niteleyen HDP Grup Başkanvekili Meral Danış Beştaş, “Yargıtay üyeliğine 27 Kasım’da seçilen ve seçildikten hemen sonra Anayasa Mahkemesi üyeliğine aday olduğunu açıklayan eski İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı İrfan Fidan, yapılan seçimde henüz hiçbir faaliyette bulunmadığı Yargıtay’dan en yüksek oyu almış olması da izahtan vareste” dedi.

Fidan'ın bu kadar kısa sürede en yüksek oyu almasının merak edildiğini dile getiren Beştaş, “340 Yargıtay üyesinin oy kullandığı seçimde Fidan 107, Nevzat Özsoy 65, Mustafa Erol 52, Nazmiye Beyazıtoğlu Kuşçuoğlu 45, Mahmut Coşkun 35 oy aldı. Fidan'ın bu kadar kısa süre zarfında bu kadar oyu hangi gerekçe ile aldığını tüm kamuoyu merak ediyor” ifadelerini kullandı.

Seçimlerin ertelenmesinin ve bazı isimlerin adaylıktan çekilmesinin “organik ilişkiyi” teyit ettiğini belirten Beştaş şöyle devam etti:

“Seçimlerin ay başında yapılacak olmasına rağmen ertelenmesi ile diğer adayların adaylıktan Fidan lehine çekilmesi de organik ilişkiyi teyit diyor. Yargı mensuplarının neye göre nerelere seçildiği artık Türkiye’nin ne yazık ki malumu ve ne yazık ki bu tür gelişmelere şaşırmıyoruz. Fidan'ın AYM üyeliğine neden seçildiği, sanıyorum önümüzdeki AYM kararları ile anlaşılacaktır. Elbette temennimiz bağımsız yargı ve tarafsız objektif kararların verilmesinin sağlanmasıdır.”

SUBAŞI: HUKUK KURUMLARINI YÖNETME İSTEKLERİ ÜLKEYİ KAOSA GÖTÜRÜYOR

Yargıya müdahaleyle Türkiye’nin kayıplarının süreç içerisinde ortaya çıktığını belirten TBMM Adalet Komisyonu Üyesi İYİ Parti Antalya Milletvekili Hasan Subaşı’ya göre ortaya çıkan sorunun kaynağı Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi.

Hukuk güvenliğinin kalmadığı koşullarda ekonomideki güvenin de dibe vurduğunu söyleyen Subaşı, Yargıtay’daki AYM seçim sonuçlarına ilişkin şu değerlendirmeyi yaptı:

“Şunu anlayamadılar. Reform yapıyoruz diye bir takım yasalar çıkarmaya çalışıyorlar. İşin aslı orada değil. Zihniyet değişikliği olsa, siyaset hukuk kurumlarından elini çekse zaten çok şey değişir ve o reform sayılır. Ama hukuk kurumlarını yönetme istekleri, kendi kafalarındakinin doğru olduğunu zannetmeleri ülkeyi büyük bir kaosa götürüyor. Kendi talimatlarıyla hareket edenleri doğru yapıyor zannediyorlar ve artık hukuk sistemini çökerttiler. Böyle olunca ekonomik güvenilirliğimiz de kalmadı. Dünyada bu para bolluğunda para bulamaz olduk, bulursak da tefeci faiziyle bulur olduk. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ekonomiden, hukuk kurumlarından elini çekmelidir. Bunu yapamadıkları sürece istedikleri kadar ‘reform yapıyoruz’ desinler. Sadece kendilerini kandırırlar.”

YENEROĞLU: YARGIÇLAR ADINA UTANÇ VERİCİ BİR DURUM

Yargıtay’da yapılan AYM üye seçimleri öncesinde güçlü adaylara baskı yapıldığı ve telkinlerde bulunulduğu iddialarının yargı camiasında sıkça konuşulduğunu dile getiren Demokrasi ve Atılım Partisi (DEVA) Hukuk ve Adalet Politikaları Başkanı Mustafa Yeneroğlu, “Yukarıdan gelen bir talimatla daha cübbesini giymemiş, Yargıtay’da bir dosyaya bakmamış, İstanbul’da Başsavcılık yaptığı dönemde de hukuk adına birçok tartışmalı uygulamalara karışmış bir kişinin, ömürlerini hukuka adayan Yargıtay üyeleri tarafından 107 oyla cumhurbaşkanına gönderilmesi bence her şeyden önce bu yargıçlar adına utanç verici bir durum” dedi.

Gizli oylama içerisinde yargıçların, “tartışmalı kişi” olarak nitelediği eski İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Fidan’a oy vermelerini eleştiren Yeneroğlu, “Bu gizli oylama içerisinde yargıçların bütün bu tartışmalı kişiliğe, şaibeye ve siyasetten gelen baskıya rağmen bağımsızlıklarını ve tarafsızlıklarını bir kenara bırakarak bir kişiye oy vermiş olmaları bir kere kendilerinin hukukun üstünlüğüne ne kadar inandıklarıyla ilgili inancı benim nezdimde zedelemiştir. Bu saatten sonra yargıçların düğmesiz cübbe giymelerinin de anlamı kalmamıştır. Özellikle Yargıtay nezdinde bunu söylüyorum” ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanının bundan sonraki süreçte Anayasa Mahkemesi’ndeki sayısal çoğunluğu kendi lehine çevireceğini belirten Yeneroğlu, “Anayasa Mahkemesi hukukun üstünlüğünü, insanın onurunu esas alan geçmişteki birçok özgürlükçü kararından vazgeçmiş olacak, içtihatlar değişecek. Türkiye temel hakların korunmasından, hukukun üstünlüğünün korunmasından daha fazla uzaklaşan bir manzarayla karşı karşıya kalacaktır. Önümüzdeki yıl iki üye Anayasa Mahkemesi’nde değişecek. Bu iki üye de iktidarın talimatlarını göz ardı etmeyecek yargıçlardan seçilebilir. Bu durum Anayasa Mahkemesi’nin birçok noktada içtihatını değiştirebilir. İktidarın istekleri ve talepleri doğrultusunda karar veren yargıçların sayısı Anayasa Mahkemesi’nde maalesef artmış olacak ve bununla birlikte hukuk devleti iddiasından daha fazla uzaklaşmış olacağız” diye konuştu.

ÜSTÜN: FİDAN’IN ANAYASA MAHKEMESİ’NE SAYGISI VAR MI?

Seçimlerin sonucunda ilk sırada yer alan İrfan Fidan’ın, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı görevi sırasındaki performansının herkesçe malum olduğunu söyleyen Gelecek Partisi Seçim ve Hukuk İşleri Başkanı Ayhan Sefer Üstün ise, “İrfan Fidan genç yaşta Yargıtay üyesi olmuş maalesef orada bir dosyayı dahi incelemeden, bir dosyanın kapağını açmadan Anayasa Mahkemesi üyeliğine aday olmuştur. Sayın İrfan Fidan’ın Anayasa Mahkemesi’ne saygısı var mıdır? Katkısı ne olacaktır? Anayasa Mahkemesi’nin meşruiyetini kabul eden bir üye mi olacaktır? Anayasa Mahkemesi’nin bireysel başvuruyla ilgili kararlarının uygulanmadığı yargı alanı neresiydi, İstanbul Mahkemeleri’ydi. Kararlarını kabul etmediği mahkemenin üyeliğine aday olması garip bir durum” dedi.

Yargı bağımsızlığını toplumun tüm kesimlerinin koruması gerektiğini, en çok da bu sorumluluğun yargıç ve hukukçulara düştüğüne dikkat çeken Üstün, “En kıdemsiz üyenin Yargıtay’dan seçiliyor olması da yargı bağımsızlığı açısından tekrar ülkenin geldiği noktayı bir kez daha düşünmemiz gerektiğini ortaya koymuştur” dedi ve sözlerini şöyle sürdürdü:

“Bu seçim süreci içerisinde nasıl bir takım baskılarla diğer adayların geri çekilerek bir gün dahi Yargıtay cübbesini giymemiş İrfan Fidan’ın önünün açılmasını üzülerek duyduk ve takip ettik. Bu mesele yargının saygınlığını tamamen ayaklar altına alan bir girişim olmuştur. Biz bu yapılan seçimi ve bu seçimin sonunda yapılacak atamayı da Anayasa Mahkemesi’nin saygınlığını ortadan kaldıracağını, yargının tarafsız ve bağımsızlığını da ortadan kaldıracağını ifade ediyoruz. Burada en büyük sorumluluğun yargı mensuplarının kendilerinde olduğunu not ediyoruz.”