YAZARLAR

Moskova’dan Ankara’ya mesaj: Karadeniz’deki gelişmeleri izliyorum

Rusya’nın NATO’nun Türkiye aracılığıyla Ukrayna’yı NATO üyeliğine hazırladığına dönük bir izlenime sahip olduğunu söylemek gerekiyor. Özellikle iki devlet arasındaki son dönemde artan silah ticaretini buna yoruyor. Buna bir de kanal tartışmaları ve son tatbikat eklendiğinde Türkiye’ye bir nevi “tarafsızlığını koru” uyarısı yapılıyor denebilir.

20 Temmuz 1936’da genç Cumhuriyet açısından Lozan Barış Görüşmeleri’nde kabaca hal yoluna konulan, ancak Türkiye’nin pek de memnun olmadığı Boğazlar (Çanakkale Boğazı, Marmara Denizi ve Karadeniz Boğazı) konusunda önemli bir kazanımla Montrö Sözleşmesi imzalandı.

20 Temmuz 2021’deyse Rusya’dan Türkiye’ye yönelik bir açıklama geldi:

"Karadeniz’de bazı bölge dışı aktörler gerilimi suni olarak körüklerken, Montreux (Montrö) Boğazlar Sözleşmesi hükümlerinin katı bir şekilde uygulanmasını sağlama görevinin oldukça güncel olduğu düşüncesindeyiz. Bu konuda savaş gemilerinin boğazlardan geçişini kontrol etme hakkına sahip olan Türkiye özel bir rol üstlenmiş durumda. Transit sırasında toplam maksimum tonaj kısıtlamasının yanı sıra Karadeniz'deki kıyı dışı güçlere ait savaş gemilerinin o bölgede bulunma süreleri dahil olacak şekilde, Sözleşme hükümlerinin nasıl uygulandığına ilişkin durumu yakından izlemeye devam edeceğiz."

Moskova’nın bu açıklamayı yaptığı tarih elbette tesadüf değil, zaten açıklamada da Montrö’nün imzalandığı tarih ibaresi mevcut (Montrö 20 Temmuz 1936’da imzalandı, 9 Kasım 1936’da yürürlüğe girdi).

Peki Rusya’nın manidar bir takvim seçerek yaptığı bu uyarının mesajı ne? Türkiye’nin bu konuda ne tür yükümlülükleri var? Bu hafta Rusya ile Türkiye arasında 2021’de sık sık gündeme gelen Montrö konusuna bakacağız.

NATO TATBİKATI VE RUSYA’YA VERİLEN MESAJ

Rusya’nın 20 Temmuz’da Türkiye’ye dönük Montrö’ye uyulup uyulmadığını dikkatle izliyoruz çıkışının nedeni, Türkiye’den ziyade Karadeniz’de NATO’nun gerçekleştirdiği tatbikat. NATO ilk defa Karadeniz’de tatbikat yapmıyor. Deniz Meltemi adıyla anılan Karadeniz’deki bu tatbikatlar 1997’den bu yana yıllık olarak yapılıyor. Ancak bu yıl NATO üyeleri dışında tatbikata 14 NATO dışı devlet iştirak etti. Bu devletlerin (Avustralya, Brezilya, Mısır, Gürcistan, İsrail, Japonya, Moldova, Fas, Pakistan, Senegal, Güney Kore, Tunus, Birleşik Arap Emirlikleri) yanında tatbikatın ev sahipleri Rusya’nın dikkat kesilmesinin sebebi: Ukrayna ve ABD. NATO üyesi olsun ya da olmasın her devletin kendi egemenlik hakları uyarınca katılacağı tatbikatı belirleme hakkı var, Ukrayna’yı bu çerçevede eleştirmek yanlış olacağı gibi hukuki de değil. Peki Moskova buna neden kızıyor?

Karadeniz, Rusya açısından tarihsel olarak önemli bir mevzi. Buradaki gelişmeleri her kıyıdaş gibi yakından izliyor. Ancak Rusya’yı sert açıklamalar yapmaya, karşı tatbikata girişmeye iten neden Kırım. 2014’te Rusya Kırım'ı ilhak etti. Öte yandan Ukrayna bu ilhakı kabul etmeyeceğini en başından duyurdu. Benzer biçimde Rusya dışında henüz “Kırım Rusya’nındır” diyen de çıkmadı. Ancak Moskova uluslararası kamuoyunun tepkisine rağmen Kırım’ı iki federe bölgeyle sınırlarına dahil etti, federe bölge sayısı 85’e çıktı. Rusya’ya göre burada NATO’nun Ukrayna’ya verdiği paye, onu ev sahibi yaparak tatbikat yapması Kırım’a dönük bir girişimin öncüsü olabilir. Sivastopol’de demirlemiş Rusya donanması da bu nedenle hareketli günler yaşadı.

Bununla beraber NATO’nun bir anda Rusya’ya savaş açıp Kırım’ı almasını Moskova dahil pek kimse beklemiyor. Ancak Rusya en kötüsünü gözeterek hazırlık yapıyor. Özellikle henüz tatbikat başlamadan Rusya ile İngiltere arasında yaşanan gemi krizinin üstüne geniş katılımlı bu tatbikat eklendiğinde Moskova bir anlamda kendisinin yoklandığını, tepkisinin ölçüldüğünü düşünüyor. Buraya kadar anlaşılır, peki Rusya Türkiye’yi neden uyardı? NATO üyesi olması dışında burada Türkiye’ye yönelik “Aman dikkat!” denmesinin nedeni ne?

TÜRKİYE NEDEN UYARILDI?

Rusya’nın Türkiye’ye yönelik yayınladığı mesajda iki önemli alt metin var. Birincisi Karadeniz’in güvenliği ve buradan Montrö’ye yapılan gönderme. Karadeniz’in güvenliğinde Türkiye boğazlardaki hâkimiyeti uyarınca özel bir öneme sahip.

Karadeniz’e altı devletin kıyısı var: Türkiye, Gürcistan, Rusya, Ukrayna, Romanya, Bulgaristan. Bu devletler içinde Türkiye özel bir öneme sahip. Ankara, Karadeniz’e dışarıdan giriş ve çıkışı sağlayan Çanakkale ve İstanbul Boğazı’na egemen olduğu için ayrı bir görevi var. Bu noktada ticaret gemilerinden ziyade gerilime neden olan savaş gemilerinin durumuna bakalım. Öncelikle her ABD savaş gemisi Karadeniz’e girecek olduğunda hatırlatılan Montrö maddesini yeniden analım: Bulunma amacı ne olursa olsun, kıyıdaş olmayan devletlerin savaş gemileri Karadeniz’de 21 günden fazla kalamaz. Benzer biçimde boğazlardan geçebilecek savaş gemilerinin tonaj sınırı ve gemi türlerine dönük sınırlamalar da var.

Pek konuşulmuyor olmakla beraber, Montrö Sözleşmesi’nin 11. ve 12. maddeleri incelendiğinde Karadeniz’e kıyıdaş olmayan devletlerin buradan geçirebileceği üç gemi türü var: Hafif su üstü gemileri, küçük savaş gemileri (100-2.000 ton arası), yardımcı gemiler. Bunun dışında kalan hattı harp gemileri, uçak gemisi ve denizaltılar kıyıdaş olmayanlar devletlere ait değilse Boğazlardan geçiremiyor. Tam da bu nedenle “Deniz Meltemi” tatbikatı incelendiğinde tatbikatta kullanılan 32 savaş gemisinden 22’si Ukrayna’ya ait olduğu görülüyor. Yani NATO tatbikatı yaparken Rusya’nın buradan tepki göstereceğini bilerek Montrö’ye uygun davrandı. Bu nedenle tatbikata Ukrayna eş ev sahipliği yaptı. Diğer ev sahibi ABD’ydi. Yani Rusya’nın bir araya gelmesinden mutlu olmadığı iki devlet.

Rusya aslında tatbikatta, Montrö’nün delinmediğini, Türkiye’nin bu konuda hassas davrandığının farkındaydı. Ancak burada şu mesaj devreye giriyor: “Evet, Montrö’ye uyduğunuzu biliyorum, kıyıdaş bir devletten hem de Ukrayna’dan gemi tedarik etmeniz de akıllıca, ancak sakın ola sizi izlemekten vazgeçtiğimi sanmayın”.

RUSYA: MONTRÖ’NÜN ALTERNATİFİ YOK

Rusya’nın yayınladığı metnin ikinci kısmı Kanal İstanbul tartışmalarına dönük tavrını yeniden hatırlatıyor. Metinde Montrö Sözleşmesi’nin alternatifi olmadığının altı çizilmiş. Daha önce devlet başkanı Vladimir Putin’in söylediği sözler aynı anlama gelecek şekilde tekrarlandı: Kanal mı yaparsınız, çukur mu kazarsınız bilemeyiz, sonuçta sizin toprağınız, ancak ABD ile ilişkileri düzeltme adına Kanal İstanbul’a jeopolitik bir değer biçip Montrö’yü sakatlamaya çalışmanıza karşıyız. Rusya bunu diyor çünkü Montrö 1936’dan bu yana iyi çalışan bir sisteme sahip. Rusya bu anlamda Montrö’den pek şikayetçi değil (II. Dünya Savaşı Sonrası yaşanan tartışmanın 1956’da 20. Sovyetler Birliği Komünist Parti Kongresi’yle son bulduğunu hatırlatalım). Ayrıca Montrö kanalıyla kıyıdaş devletler arasında Karadeniz’de bir dengenin kurulduğu da görülüyor. Moskova burada, son 7 aylık gelişmeleri bir arada değerlendiriyor. İlk olarak, ABD’de Joe Biden’ın göreve gelişi ve Türkiye’nin ABD’ye dönük yeni tutumu.

İkincisi, Türkiye’nin Ukrayna Cumhurbaşkanı Volodimir Zelenski’nin Ankara ziyareti esnasında Montrö’yü en azından ülke içinde tartışmaya açan tavrı. Bu ziyaret sırasında Rusya buradaki açıklamaları kabul etmemiş ve Türkiye’ye yanıt vermişti. Son olarak gerçekleşen NATO tatbikatı. Öncelikle Rusya’nın NATO’nun Türkiye aracılığıyla Ukrayna’yı NATO üyeliğine hazırladığına dönük bir izlenime sahip olduğunu söylemek gerekiyor. Özellikle iki devlet arasındaki son dönemde artan silah ticaretini buna yoruyor. Buna bir de kanal tartışmaları ve son tatbikat eklendiğinde Türkiye’ye bir nevi “tarafsızlığını koru” uyarısı yapılıyor denebilir. Tam da bu nedenle Karadeniz’deki kıyıdaş devletlerin durumunu hatırlatıyor ve bir elinde takvim diğer elinde dürbün hangi geminin kime ait olduğunu ne kadar gün kaldığını listeliyor. Bir yanda da NATO’nun yanı başında “bari ben de bir tatbikat yapayım” diyor. Özetle Moskova, “Alttan almıyorum, haklarımı biliyorum, Kırım’ı aldım, artık aksine izin vermem, Ankara da Karadeniz’deki duruma dikkat etsin" mesajı veriyor.


Mühdan Sağlam Kimdir?

Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı’nda doktorasını yapmıştır. Enerji politikaları, ekonomi-politik, devlet-enerji şirketleri ilişkileri, Rus dış politikası ve enerji politikaları, Avrasya enerji politiği temel ilgi alanlarıdır. Gazprom’un Rusyası (2014, Siyasal Kitabevi) isimli kitabın yazarı olup, enerji ve ekonomi-politik eksenli yazıları mevcuttur. Barış için Akademisyenler “Bu Suça Ortak Olmayacağız” bildirisini imzadığı için 7 Şubat 2017'de çıkan 686 sayılı KHK ile üniversiteden ihraç edilmiştir.