Mine Soysal: Sansür ve otosansürün karanlığına karşı okuma hak ve özgürlüklerini savunmayı sürdüreceğiz

Günışığı Kitaplığı'nın Genel Yayın Yönetmeni ve yazar Mine Soysal'la Çıtır Çıtır Felsefe serisinin muzır ilan edilen 7 kitabını ve yayıncılık üzerindeki sansürü konuştuk.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Çocuk ve gençlik yayıncılığında 26 yıldır varlığını sürdüren Günışığı Kitaplığı tarafından yayımlanan, “Çıtır Çıtır Felsefe” kitap dizisindeki 'Küçükler ve Büyükler' ve 'Aşk ve Dostluk' kitaplarına yönelik linç ve karalama girişimi birkaç gündür sürüyor.

İktidara yakınlığıyla bilinen birçok medya kuruluşu, bu iki kitaba ilişkin hedef gösterme girişimlerini İBB'ye bağlı İstanbul Kitapçısı üzerinden yaptı. "İBB Kitapçısı'nda skandal kitap satışı", "Ekrem İmamoğlu'nun eşi, video çekip önermişti...", "İBB kitapçısında skandal bitmiyor" başlıklarıyla verilen haberlerde kitapların birkaç cümlesini cımbızla çekip gerçek bağlamından kopararak, devam sayfalarını vermeyerek kitapları hedefe koydular. Türkiye Yayıncılar Birliği ve Günışığı Kitaplığı konu ile ilgili kınama mesajı yayınladığında öğrendik ki İstanbul Kitapçısı söz konusu kitapların satışını durdurma kararı almış. Bunun da akabinde dün yayımlanan Resmî Gazete'de "Çıtır Çıtır Felsefe" serisinde yer alan 'Oğlanlar ve Kızlar', 'Aşk ve Dostluk', 'İyi ve Kötü', 'Küçükler ve Büyükler', 'Beden ve Akıl', 'Diktatörlük ve Demokrasi', 'Cesaret ve Korku' adlı yedi kitabın çocuklar için zararlı içeriklere sahip olduğu gerekçesiyle muzır ilan edildi.

Peki "Çıtır Çıtır Felsefe" serisindeki kitaplar ne anlatıyor?

Ne anlatıyor olabilir ki dünyada 25’ten fazla ülkede yayımlansın, yazarı Brigitte Labbé "çocukların eğitimine ve gelişimine sunduğu katkıdan" ötürü Fransa Eğitim Bakanlığı tarafından ülkenin en yüksek devlet nişanı olan Legion d’Honneur ile ödüllendirilsin? Hepsinin bir yanıtı var, üstelik bu serideki kitaplar 2006 yılından beri yayımlanıyor; eğitimcilerin okuma listelerinde, ebeveynlerin raflarında... Sansürden, otosansürden kurtulmak; düşünce, ifade ve yayınlama özgürlüğünün önünü açmak için daha da çok mücadele edilecek günler bekliyor kültür ve yayıncılık dünyasını. İşte tüm bunları Günışığı Kitaplığı'nın Genel Yayın Yönetmeni ve yazar Mine Soysal'la konuştuk...

En baştan başlayalım. Öncelikle Brigitte Labbé'nin kaleme aldığı “Çıtır Çıtır Felsefe” dizisinden yayıncısı olarak bahseder misiniz?

Fransız yazar Brigitte Labbé’nin ortaokul çağındaki çocuklar için hazırladığı “Çıtır Çıtır Felsefe” dizisini 2006’dan beri yayımlıyoruz. Türkçede 32 kitaba ulaşan dizi, tüm dünyada, milyonlarca çocuk ve yetişkin tarafından okunuyor. Dizinin yöntemi; dünyayı ve yaşamı anlamaya çalışan çocuklara, temel kavramları sorular sorarak düşündürmek, tartışmaları ve kolayca anlamaları için gerçek yaşamdan kısa öykülerle örneklemek. Çocukların, öğretmenlerin ve ebeveynlerin, her kitapta farklı bir kavram üzerine birlikte düşünmeleri, konuşmaları amaçlanıyor. Yazar, kitaplarıyla çocukların eğitimine ve gelişimine sunduğu katkıdan ötürü 2019 yılında, Fransa Eğitim Bakanlığı tarafından ülkenin en yüksek devlet nişanı olan Legion d’Honneur ile ödüllendirildi.

'AİLE İÇİ YA DA SINIF İÇİ OKUMALAR İÇİN ZENGİN BİR KAYNAK'

Dizinin tüm dünyada bu kadar okunmasının bir nedeni de anne babalar ve öğretmenlerin çocuklarla konuşurken güçlük çektikleri pek çok temel soruya cevap vermek için önemli bir kılavuz olması diyebilir miyiz?

Çoğu evde ebeveynler, okullarda eğitimciler zor konularda çocukların sordukları soruları cevaplamakta güçlük çekiyor. Malum dünya, biz yetişkinlerin bile anlamakta zorlandığımız birçok iklimsel felaket, ekonomik kriz, savaş ve şiddet, ayrımcılık ve nefretle dönüyor nicedir. Asla yaşamak istemediğimiz, nedenlerini bir türlü değiştiremediğimiz, çaresiz kalakaldığımız çok fazla kötü şey oluyor. Hem sosyal yaşam hem de teknoloji sayesinde çocukların soruları da arttı, çeşitlendi. Eskiye oranla onlara, gerçek ve anlaşılabilir cevaplar vermek giderek güçleşiyor. “Çıtır Çıtır Felsefe” dizisi olanak sağladığı ortak okumalarla birçok kavram, mesele, durum üzerine çocukla yetişkinin birlikte kafa yormasını, cevapları birlikte aramasını mümkün kılıyor. Bu nitelikli zihinsel paylaşımlar, nesillerarası iletişimin pekişmesi için, karşılıklı hak ve özgürlüklerin farkına varılması için çok değerli. Aile içi ya da sınıf içi okumalar için zengin bir kaynak.
 
Birkaç gün önce medya aracılığıyla bu serinin iki kitabından cımbızla çekilmiş iki cümleyle bir linç kampanyası başlatıldı. Bu iki kitap; “Küçükler ve Büyükler” ile “Aşk ve Dostluk” ne anlatıyor?

'Küçükler ve Büyükler' (2013) kitabı, “küçük” ve “büyük” olmanın anlamını irdeliyor. Yetişkinlerin ve çocukların karşılıklı haklarına odaklanıyor ve çok önemli bir soru soruyor: Yetişkin olmak, küçükler üzerinde güç kullanmayı haklı kılar mı? Örneğin bir çocuk, bir büyük tarafından tacize uğrarsa nasıl düşünmeli ve ne yapmalıdır? Kitaptaki örnek öykü sayesinde, böylesi travmatik bir saldırıya maruz kalan çocuğun iç sesini duyuyoruz. Nasıl yardım istediğini ve suçlunun polislerce yakalandığını okuyoruz. Çocuklar, tacizin, istismarın “suç” olduğunu ve bedenleri üzerindeki haklarını öğreniyorlar.
 
'Aşk ve Dostluk' (2012) kitabı ise, sevginin bu iki farklı biçimini işliyor. Kıskançlığın ve şiddetin, hiçbir şekilde sevginin uzantıları olamayacağını, eşlerin arasında olması gereken sevgi ve şefkati vurguluyor. Sevgi sayesinde başkalarını dakendimizi de nasıl daha iyi tanıyabildiğimize, kendine saygının önemine işaret ediyor. Örneğin, aşkın iki kişilik özel bir alana ihtiyaç duyduğundan söz ediliyor. Bizimkisi gibi kadın ve çocuk cinayetlerinin akıl almaz hale geldiği, cinsiyet eşitsizliğinin, ayrımcılığın yükseldiği toplumlarda büyümek zorunda kalan çocuklar için çok değerli insani duyguları hatırlatıyor.

'NEYİN NİYE NASIL ANLATILDIĞINI BİLMEDEN...'

Ne yazık ki bazı kötü niyetli kişiler, bu iki kitabımızın birkaç cümlesini bağlamından koparmaya, tek bir kitapmış gibi göstererek bambaşka anlamlar yüklemeye cüret ettiler. Daha da üzücü olan, bazı sosyal medya çevrelerinde sadece siyasi amaçlarla yayılan bu gerçek dışı, kasıtlı, yalan haber yüzünden bir grup gazetenin, bazı online satış sitelerinin, hatta zincir kitabevinin, kitapların okura ulaşmasını engellemesiydi. Okumadan, neyin niye nasıl anlatıldığını bilmeden kitapları “suçlu” ilan etmek, sansür ve otosansürün ülkemizde ulaştığı ürkünç noktayı gösteriyor. Sonuçta bugün dizinin 7 kitabının birden “muzır” bulunduğu gerekçesiyle ancak 18 yaş üstüne ve poşette satılabileceğine ilişkin karar açıklandı. 

Başlatılan karalama ve linç kampanyasında aslında İBB’nin İstanbul Kitapçısı’ndan satılmasına hatta Dilek İmamoğlu’nun bu kitabı önermesine yönelik, haberler hep buradan verildi medyada…

Başlangıç noktası dediğiniz gibiydi belki. Pandeminin daha ilk aylarında, bir anneyle kızının pek çok kitap üzerinden sohbetlerini paylaşan video, siyasi bir karalama kampanyasına araç kılınmak istendi. Ama sonra saldırı hızlıca yayınevimize, hatta kitapların yazarına ve editörüne yöneldi. Sorgulamaktan, araştırmaktan bihaber, bilginin kolayca, “kulaktan dolma” edinilebileceğine inanan, duyduğu her şeye inanan insanlarımız bu oyuna alet edildi. Neyse ki, Türkiye Yayıncılar Birliği’nin ve hemen ardından yayınevimizin açıklamaları konuyu aydınlattı. Her yaştan sayısız okurumuzun, değerli meslektaşlarımızın, kitaplara emek veren büyük bir camianın muhteşem desteğiyle sarmalandık.
 
Kitapların İBB İstanbul Kitapçısı tarafından satışı durduruldu. İBB olayla ilgili sizinle bir iletişim kurdu mu?

Maalesef yayınevimize herhangi bir şey sorulmadı, bilgi verilmedi, gerekçe gösterilmedi. Üzücü, ama bence bu satıştan çekme uygulamasının tek bir anlamı var: Kitabevlerinde bile, kitapları bilen, açıp bakan, işin doğrusunu öğrenmek isteyen olmayınca, otosansür çetelerine boyun eğmekten başka çare kalmıyor. Oysa ne siyasi kutuplaşma ne nefret söylemi ne de halkı aptal yerine koyan yaklaşımlar, kitapların çok renkli, sessiz ama güçlü zihinsel dünyasına hükmedebilir. Gerçek dışı yalan haberler yüzünden kitaplarımızın satışını engelleyen az sayıdaki kitabevi ve online platformun bir an önce bunun da farkına varmasını umuyoruz.

'KURUL KARARINA YÖNELİK GEREKLİ HUKUKİ SÜRECİ BAŞLATIYORUZ'

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı Küçükleri Muzır Neşriyattan Koruma Kurulu’nun dizinin 7 kitabıyla ilgili kararını öğrendik. Bundan sonra ne olacak?

Çok üzücü gerçekten. Küçükleri Muzır Neşriyattan Koruma Kurulu’nun bugün (24.06.2022) Resmî Gazete'de yayımlanan kararıyla "Çıtır Çıtır Felsefe" dizimizin 7 kitabı sadece poşet içinde rafa çıkabilecek. Dizinin; 'Aşk ve Dostluk', 'Beden ve Akıl', 'Cesaret ve Korku', 'Diktatörlük ve Demokrasi', 'İyi ve Kötü', 'Küçükler ve Büyükler', 'Oğlanlar ve Kızlar' adlı 7 kitabı "muzır" ilan edildi. Kararda yalnızca, “Kitapların içerisinde yer alan bazı ifade, görsel ve tasvirlerin 18 yaşından küçüklerin maneviyatı ve gelişimleri üzerinde muzır tesir yapacak nitelikte...” ifadesi yer alıyor. Uzun yıllardır okunan, eğitimcilerin, psikolog-pedagogların yaygınlıkla kullandığı, ortaokul düzeyine önerilen kitaplarımıza getirilen bu yasaklamanın, hem çocukların okuma, doğru ve yapıcı bilgi edinme haklarının engellenmesine hem de okuma kültürümüzü geriletecek etkilere neden olacağı kanısındayız. Dolayısıyla kurul kararına yönelik gerekli hukuki süreci de hızla başlatıyoruz.
 Biz her yaştan okurlarımız için çeşitliliği zengin, nitelikli edebiyat kitapları yayımlamayı sürdüreceğiz. Sansür ve otosansürün karanlığına karşı okuma hak ve özgürlüklerini savunmayı sürdüreceğiz. Çocukların, gençlerin birer özgür ruh olarak kanatlanması, kendi yollarında ilerlerken yeni fikirlerle coşması, yetişkin dünyaya enerji ve cesaret katması için daima kitaplardan da yararlanmalarını sağlayacağız.


'HER GÜNKÜ GİBİ, İŞİMİZİ EN İYİ YAPMAK İÇİN DAHA ÇOK ÇALIŞACAĞIZ'

26 yıllık bir yayıncı olarak bu olanlardan ötürü ne hissediyorsunuz?

Uzun yıllar önce üç genç kadın, çocuklar ve gençler için çağdaş, nitelikli, yenilikçi bir kitaplık kurma hayaliyle yola çıktığımızda, işimizin kolay olmayacağını biliyorduk. Bir yandan toplumun çocuğa bakışı, aile kültürü, dini ve ahlaki kabuller, öte yandan sınırlı okuma kültürümüz, eğitim öğretimdeki denetimci yaklaşımlar, gerek çocukların gerekse yetişkinlerin özgür seçimler yapmasını, dilediğini okumasını engelleyebiliyor. Ama bizim gözümüz hep gelecekte. Bu muhteşem, bu dertli ülkede büyüyen yeni kuşakların kitapların, edebiyatın, şiirin, felsefenin de desteğiyle dünyadaki yaşıtlarıyla birlikte, çok renkli bir gelecek inşa edeceğine inanıyoruz. Medya ve kamu kuruluşları aracılığyla maruz bırakıldığımız tutum ve kararlar, bu inancımızı, güvenimizi örseleyemiyor. Elbette böylesi zamanlarda kalbimiz kırılıyor, bunca haksızlığa tanıklıktan soluksuz kalıyoruz. Ama Günışığı Kitaplığı, nitelikli kitaplar yapmaktan, tüm engellere rağmen okurlarına ulaşmaktan, kültürel çeşitliliği ve kapsayıcılığı korumaktan, ifade ve yayımlama özgürlüğünü savunmaktan asla geri durmayacak. Her günkü gibi, işimizi en iyi yapmak için daha çok çalışacağız.