Meriç Nehri’nden Yunanistan’a: 6 kişi yola çıktılar 5 kişi döndüler

Beş arkadaşı ile birlikte Meriç Nehri’nden Yunanistan’a geçmeye çalışan Samir, dövülerek Türkiye’ye geri itildi. Samir’in arkadaşlarından biri, Yunanistan sınırını geçtikten sonra kayboldu.

Meriç Nehri
Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Samir henüz 22 yaşında. Okumak ve daha iyi bir gelecek sahibi olmak için doğduğu Afganistan’dan yola çıkıp dört yıl önce Türkiye’ye gelmiş. Samir'in niyeti hiçbir zaman burada kalmak olmamış. Tek derdi biraz para biriktirip Avrupa’ya geçmek... Bunu gerçekleştirmek için fırıncılıktan bulaşıkçılığa, camcılıktan garsonluğa kadar ne iş bulduysa yapmışş. Bu süreçte ihtiyacı olan parayı biriktirmiş ama Avrupa’ya gitme hayalini gerçekleştirmesi hiç kolay olmamış.

İki yıl önce Meriç Nehri üzerinden Yunanistan’a geçmeye çalışmış ama Yunan askerleri tarafından yakalanıp geri itilmiş. Üç ay önce, kimliği, izin kağıdı olmasına rağmen ziyaret için geldiği İstanbul’da, polisler tarafından alıkonarak sorgusuz sualsiz bir ay geri gönderme merkezinde kalmış. Üç ay boyunca para biriktirip soluğu beş Afgan arkadaşı ile birlikte Meriç kıyısında almış. Samir’in yolunu yeniden İstanbul’a düşüren olaylar zinciri de böyle başlamış.

’22 YAŞINDAYIM, ŞİMDİYE KADAR HİÇ YAŞAMADIM’

Samir, İstanbul’un Kurtuluş semtinde bir kafede kahvesini yudumlarken Meriç Nehri’ndeki bota neden bindiğini şu cümleyle özetliyor: “22 yaşındayım, şimdiye kadar hiç yaşamadım.” Samir, okumak istiyor. Türkiye’de kalması halinde bunu yapamayacağını, çalışmak dışında bir şansı olmadığını anlatıyor: “Günde 12 saat bazen de 16 saat çalışıyoruz. Aldığımız maaş asgari ücret bile değil çoğu zaman. Paramızı vermediklerinde kimseye bir şey diyemiyoruz.”

Türkiye’deki hayat pahalılığından o da şikayetçi. Kazandığıyla geçinemediğini belirterek Avrupa’ya gitmenin onun için artık mecburiyet olduğunu söylüyor. Bu nedenle bir hafta önce arkadaşlarıyla Yunanistan’a gitmeye karar verdiğini anlatıyor: “Ben daha önce Meriç Nehri’nden geçmeyi denediğim için arkadaşlarım yolu biliyorum diye bana güvendi. Otobüsle Edirne’ye gittik. Daha sonra minibüsle Meriç Nehri yakınlarında bir köye gittik. Botla bizi geçirmesi için biriyle anlaşmıştık. Her birimiz bin 500 Euro verdik. Yanımızda biraz harçlık da vardı. Akşam 22.00 gibi bota bindik. Karşıya geçtik. Sınırdan biraz içeri yürüdük. Patika gibi bir yol vardı. Oradan karşıya geçerken Yunan askerleri bizi gördü. Bu sırada içimizden bir arkadaşımız koşarak kaçmaya başladı. Biz olduğumuz yerde kaldık. O gözden kayboldu ve bir daha haber alamadık.”

‘PARAMI DİLİMİN ALTINA SAKLADIM’

Samir ve yanındaki dört arkadaşı, Yunan askerleri tarafından çırılçıplak soyulmuş, tüm eşyaları alınmış ve feci şekilde dövülmüş. Askerlerin ağız içlerine kadar aradığını, para saklayanların daha feci şekilde dövüldüğünü söylüyor. “Paramı dilimin altına sakladım. Asker kontrol etti ama bulamadı. Askerler bizi bırakınca parayı dilimin altından çıkardım. Islanmıştı ama güneşte kuruttum” derken yüzünde buruk bir gurur beliriyor. Bunları anlatırken vücudunun sol tarafını tutuyor Samir. Canı ne kadar yanarsa yansın belli etmemeye çalışıyor. Konuşurken ara ara çıkardığı “ah” sesleri dışında dakikalarca dövülmesine dair bir emare göstermiyor. Zaman zaman yaşadıklarını gülerek anlatıyor, bazen de etrafına bakıp onu benden başka dinleyen olup olmadığını kontrol ediyor. Türkçesi iyi olsa da tedirgin. Afgan olduğu için oturduğumuz kafede istenmemekten çekiniyor. “Burada endişelenmene gerek yok” cümlesiyle kısmen rahatlıyor ve anlatmaya devam ediyor: “Bizi hapishane gibi bir yere götürdüler. İlk başta çok kişi yoktu ama sabaha kadar yaklaşık 40 kişi daha getirdiler. Erken saatte bizi gruplar halinde botlara bindirip Türkiye’ye geri gönderdiler.”

‘PARA BİRİKTİRİP TEKRAR DENEYECEĞİM’

Türkiye kıyısına vardıklarında çırılçıplak olan beş Afgan, yol boyunca diğer mültecilerden kalan yırtık tişört, tek ayakkabı gibi ne buldularsa üstlerine geçirmiş. Bir köy kahvesine varmışlar. Orada biraz dinlendikten sonra bir araç tutarak İstanbul’a gelmişler. “Yeniden sınırdan geçmeyi deneyecek misin?” sorusuna Samir’in yanıtı net: Para biriktirip tekrar deneyeceğim. Arkadaşlarının yaşadıklarından sonra Avrupa’ya geçmekten vazgeçtiğini ama onun böyle bir niyetini olmadığını söylüyor: “Burada bana bir hayat yok, olmayacak da…”

Editörün Notu: Kişinin güvenliği için isimler değiştirilmiştir.