Meral Akşener: İttifak siyasetini reddediyoruz

İYİ Parti lideri Akşener, yerel seçimler için "İttifak siyasetini reddediyoruz" açıklaması yaparken Gezi davası kararı için de "AK Parti'nin stres bozukluğunun bir neticesidir" dedi.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, yeni yasama yılının ilk grup toplantısında konuştu. İttifak siyasetini reddettiklerini belirten Akşener "Önümüzdeki yerel seçimlerde, 81 ilde, kendi adaylarımızla, hür ve müstakil siyasetimizle, tek başımıza aziz milletimizin huzuruna çıkacağız" dedi.

Öte yandan Akşener'in kürsüdeki konuşmasından önce oturduğu grup sırasında Galatasaray'ın, Şampiyonlar Ligi'ndeki Manchester United galibiyeti nedeniyle sarı-kırmızılı çiçek yer aldı.

Akşener, Yargıtay'ın Gezi davası kararı hakkında da "Gezi davası AK Parti'nin stres bozukluğunun bir neticesidir" diye konuştu.

Akşener'in açıklamalarından satır başları şöyle: 

SİNAN ATEŞ: "Başkent’in göbeğinde; bir evlada, bir babaya, bir eşe, bir kardeşe, Sinan Ateş’e, kıyılmasının üzerinden, tam 278 gün geçti. Onlar, ilk günden beri, Sinan Başkan’ı unutturmaya çalıştı; ama Bengisu, onu unutmadı, Banuçiçek, unutmadı, Ayşe Hanım, unutmadı ve bizler, Sinan Ateş’i unutmadık. Şunu herkes çok iyi bilsin ki; kimsenin unutmasına da unutturmasına da asla izin vermeyeceğiz. Arsızlar, güçlü diye, haklı olmayacak. Katiller, güçlü diye, özgür kalmayacak. Çevrilmek istenen dümenleri, kabullenmeyeceğiz. Katillerin, elini kolunu sallayarak gezmesine, izin vermeyeceğiz. Gerçekler ortaya çıkana kadar, bu cinayetin, peşinde olacağız. Sinan Ateş’in katilleri yakalanana kadar, mücadeleden vazgeçmeyeceğiz."

YARGITAY'IN GEZİ DAVASI KARARINA TEPKİ: "27 Mayıs 2013 tarihi, AK Parti için bir travmadır. Diliyle, diniyle, hayat tercihleriyle, siyasi görüşleriyle, bölüp, paramparça ettikleri bir milletin, ağaçlarına sahip çıkmak için, Gezi Parkı’nda birleştiğini görmek, onlar için bir travmadır. Ülkücüsünden solcusuna, muhafazakarından sekülerine, kadınından erkeğine, gençlerimizin, o dönem, yaklaşık 10’uncu yılında olan, bir müstemleke rejimine karşı sergilediği bu asil duruşu; her ne kadar, türlü müdahalelerle, rayından çıkartmış olsalar da, türlü provokasyonlarla, kirletmiş olsalar da, türlü ayak oyunlarıyla, karalamış olsalar da, bir türlü hazmedemediler, hazmedemeyecekler. Bakın, üzerinden, 10 yıl geçse bile yetmiyor. Gezi, AK Parti için, öyle bir travma ki, hâlâ intikam almaya çalışıyorlar. Peki kimden? Tutuklulardan mı? Hayır. Bizatihi milletten intikam almaya çalışıyorlar. Yargı sopasını, dilediklerince savurarak, millete göz dağı vermeye çalışıyorlar. 'Sakın ola, bir kez daha birleşmeyin' demeye çalışıyorlar. Büyük bir gayrimeşruluğun, arkasına sığınıp; bu büyük travmayı, bastırmaya çalışıyorlar. O yüzden geçtiğimiz hafta, Gezi Parkı davasından çıkan sonuç da; AK Parti’nin yaşadığı, travma sonrası stres bozukluğunun, bir neticesidir. Ne yazık ki, ülkemizde bir kez daha vicdan, ihtiraslara tercih edilmiştir. Ne yazık ki, bir kez daha hukuk, koltuklara hizmet etmiştir. Ne yazık ki, bir kez daha vesayet, milletin üzerine çökmüştür.

Ülkemizdeki yargı rezaletleri, artık bir seri haline geldi. Yargının, siyasallaşması kadar, bir dayatma ve bastırma aracı hâline gelmesinin de, bedelini ödüyoruz. Üstelik bu bedelin, en ağırını da, Türk gençlerine ödetiyorlar. Biliyorsunuz gazeteci gençlerimiz, tam 12 gündür tutuklu. Neden? Sığınmacılarla ilgili, haber yaptıkları için. Şu rezalete bakar mısınız? Sığınmacıların, ülkemizi içine soktuğu, toplumsal ve güvenlik krizinin, boyutları ortadayken; sorunu çözmek yerine, sorunu dile getirenlerden, 'işine gelenleri tutuklamak' tam da, AK Parti’nin zihniyetine yakışır bir tutum. Muhteremler; Kendi beceriksizliğinizin üzerini örtmek için, yargıyı aparat haline getiremezsiniz."

İMAMA TEPKİ: "Biri çıkacak, rahat rahat; Hatay’da, depremde şehit olan vatandaşlarımızın, cesetlerinin koktuğunu, ama bir Suriyelinin, naaşının mis gibi koktuğunu söyleyecek, öyle mi? Türk olmaktan gurur duyanlar, saldırılara hedef olacak. Ama Türk milletine, alenen hakaret eden bir ahlaksıza, hakkında, 'dostlar alışverişte görsün' misali, başlatılan bir inceleme dışında, hiçbir şey olmayacak, öyle mi? Allah aşkına, hiç mi utanmıyorsunuz?

Zengin güçlü bir ülke nasıl inşa edilirmiş göstermeye geliyoruz. En iyi bildiğimiz şeyi yapmaya devam edeceğiz. Sokak sokak kapı kapı gezip milletimizin ayağına gideceğiz. Kayıkçı kavgalarını suni gündemleri değil milletin gerçek gündemini konuşacağız. 7 yıl evveli hatırlayın nasıl bir sessizlik vardı, bugün de milletin sesini yine tek başımıza duyuracağız. Nasıl baskıları tek başımıza göğüslediysek tek başımıza olacağız. Önümüzdeki seçimlerde 81 ilde kendi adaylarımızla aziz milletimizin huzuruna çıkacağız."

YEREL SEÇİM: “Milletten değil, pazarlıktan medet uman, ittifak siyasetini reddediyoruz. Biz, İYİ Parti olarak; milletimizin umudunu yeşertmek için, heyecanını canlandırmak için, güveninin tazelemek için, velhasıl o zincirleri kırıp, o cevheri, yeniden göğe yükseltmek için, yepyeni bir yol açıyoruz. Çapulcu diyenlere karşı da, cahil diyenlere karşı da; 85 milyon Türk milletinin, topyekûn azizliğini savunuyoruz. Önüne gelenin, siyasi çıkarlarına göre, manivela yapmaya kalktığı, Türk milliyetçiliğinin gür sesini, duyurmaya geliyoruz. Beceriksizliğe ve hatta millet düşmanlığına bile, kalkan yapılan demokrasi, esaslı olarak nasıl işletilirmiş, herkese öğretmeye geliyoruz. Biz, bundan sonra da en iyi bildiğimiz şeyi, yapmaya devam edeceğiz. İl il, ilçe ilçe, sokak sokak, kapı kapı gezip milletimizin ayağına gideceğiz. Her bir vatandaşımızın taleplerini, isteklerini ve varsa eleştirilerini dinleyeceğiz. Onlara bahaneler değil, çözümlerimizi anlatacağız.

Kayıkçı kavgalarını, suni gündemleri değil, milletin gerçek gündemini konuşacağız. Nasıl ki, dün korkaklığın sessizliği, her yeri sarmışken, milletin sesini haykırdıysak; bugün de milletin sesini yine tek başımıza duyuracağız.

Nasıl ki 25 Ekim 2017’de çıktığımız, bu kutlu yolda tüm engelleri, iftiraları, baskıları, tek başımıza göğüslediysek bugünden sonra da, tek başımıza olacağız. Ve önümüzdeki yerel seçimlerde 81 ilde kendi adaylarımızla, hür ve müstakil siyasetimizle tek başımıza, aziz milletimizin huzuruna çıkacağız.

Bize bu yolda, dört bir yandan, saldıranlar olacak. Dönüp bize, ‘oyunbozan’ diyenler olacak. Doğrudur. Eğer ortada, milletin zararına oynanan bir oyun varsa, biz o oyunu bozarız."

ANKARA’DAKİ SALDIRI: “Geçtiğimiz Pazar günü, hep birlikte, büyük bir endişeyle uyandık. Ankara’da, İçişleri Bakanlığı’nın önünde saldırı yaşandı. Şükürler olsun ki; saldırı amacına ulaşamadan, bertaraf edildi. Bu vesileyle uzunca bir süredir, alışılagelenin aksine, süreci ciddiyet ve şeffaflıkla yürüten İçişleri Bakanı Sayın Ali Yerlikaya’ya milletimiz adına teşekkür ediyorum. Gerek bu süreçte, gerekse de son dönemde Emniyet Teşkilatımızın, suç örgütlerine karşı yürütmüş olduğu başarılı operasyonlar Sayın Bakan’ın, kararlı bir duruş sergilediğini gösteriyor. Ancak tabii ki; AK Parti bünyesindeki, bazı odakların bu duruştan, ne kadar memnun olduğu meçhul. Çünkü bu odakların bu devletin, bu Cumhuriyetin yetiştirdiği, liyakatli insanlarla problemi olduğunu, çok iyi biliyoruz. Onların önünü açmak yerine yolunu kesmek istediklerini de biliyoruz. 

'SIRADA HAKAN FİDAN MI VAR?' Nitekim geçtiğimiz günlerde, benzer bir durumun Hazine ve Maliye Bakanı, Sayın Mehmet Şimşek için de geçerli olduğunu söylemiştim. Dolayısıyla, buradan sormak istiyorum: Artık, kendi kendini tüketen bir cadı kazanına dönüşen, AK Parti bünyesinde dün, Sayın Mehmet Şimşek’i bugün, Sayın Ali Yerlikaya’yı, hedef alanlar acaba yarın, kime odaklanacak? Yoksa Dışişleri Bakanı Sayın Hakan Fidan mı?”

‘MANİFESTO’YU DA KAPİTAL’İ DE OKUMAMIŞ SALAKLAR’: “Kendini solcu diye tarif eden, en komiği de o biliyor musunuz, kendini solcu diye tarif eden birçok gazetecimsi zamanında gücün elini öpmüştür. Güç onu kenara attıktan sonra solculuğunu keşfetmiştir, ondan sonra da sınıfsal çelişkinin ne olduğunu bilmeyen cahiller döner alt sınıftan kabul ettiği bir kadını tahkir eder. Neyin üzerinden, ‘kabul günü’ üzerinden tahkir eder. Ben solun iki şeyini çok benimserim; biri sosyal adaleti, fırsat eşitliği, ikincisi sınıfsal çelişkisi, sınıflar arası geçirgenliği. Demokrasiyi sınıflararası geçirgenliği sağlayan rejim olarak anlattım üniversitede. Yıl boyunca öğrencilerime o kabul günlerinde öğrendiğim yardımlaşma ruhu üzerinden öğrencilerime yardım ettim. Onlara cesaret verdik. Ama bugün 'işçisin sen işçi kal, köylüsün sen köylü kal' psikolojisini kendine solcu diyen muhteremlerden görüyorum. Yazıklar olsun, yuh olsun. Bu arada eminim Manifesto’yu da Kapital’i de okumamış salaklar. İmtihan edebilirim.” (HABER MERKEZİ)