Meral Akşener: Anayasa değişikliğini konuşmadan önce mevcut Anayasa'ya uymanız gerekiyor

Yargıtay'ın Can Atalay için hak ihlali kararı veren AYM'nin kararına uymamasının yargı krizi yarattığının altını çizen Meral Akşener, "AYM'yi hedef göstermesini hiçbir koşulda kabul etmeyiz" dedi.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, partisinin TBMM grup toplantısında konuştu. Yargı krizi ardından anayasa değişikliği tartışmalarının yeniden gündeme geldiğine işaret eden Akşener, "Buradan iktidara seslenmek istiyorum: Yahu muhteremler; Anayasa değişikliğini konuşmadan önce mevcut Anayasa'ya uymanız gerekiyor. Siz daha, var olan Anayasa’nın hükümlerini yok sayarken; neyi, nasıl değiştireceksiniz?" diye sordu.

Akşener'in konuşmasından öne çıkan başlıklar şöyle:

Geçtiğimiz hafta; Atamızın ebediyete intikalinin, 85’inci yılıydı. 85 milyon Türk milleti olarak; onun gösterdiği ufka varma vazifemizi, bir kez daha hatırladık. Ancak maalesef; biz milletçe, aynı duygularda buluşurken bu duyguları, paylaşmayanlar da vardı. Diyanet İşleri Başkanlığı, 3 Mart 1924 tarihinde Atatürkümüz tarafından kurulmuştur. Ama buna rağmen 10 Kasım’daki, Cuma hutbesinde, Atamıza, bir Fatiha’yı bile çok gördü. Yazıklar olsun.

 ‘CAN ATALAY İLE İLGİLİ HUKUK SKANDALLARI YARGI KRİZİNE DÖNÜŞTÜ’

Can Atalay davasıyla ilgili, hukuk skandalları 8 Kasım itibariyle artık bir anayasa krizine, bir devlet krizine dönüştü. Yargıtay 3’üncü Ceza Dairesi, tıpkı Sayın Erdoğan gibi “Anayasa Mahkemesinin kararına uymuyorum saygı da duymuyorum” dedi. Üstüne de, el yükseltip hak ihlali kararı veren, Anayasa Mahkemesi üyeleri hakkında suç duyurusunda bulundu. O da yetmedi hızını alamayıp millet iradesinin tecelligâhı Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne de sopa gösterdi. Bu hukuksuzluk karşısında iktidar tarafından yapılan ilk yorum ise kararın “millîliği” üzerine oldu.

‘HAKİMİYET MİLLETİN DEĞİL HİTLER’İN’

Gelin, bir hukuk tarihi yolculuğuna çıkalım. Dönemin, ünlü Alman anayasa hukukçusu, Carl Schimitt’e göre, güçler ayrılığı yargı bağımsızlığı ve hukukun üstünlüğü gibi ilkeler sadece teferruattan ibarettir. Yasama, yürütme ve yargı erkleri, Alman halkının lideri ve en yüksek yargıç sıfatıyla, Hitler’in, karar ve emirlerine bağlıdır. Bu yetki ise, geçerliliğini hukuktan değil, fiili durumun, kendisinden alır.

Nitekim Nazi hukukunun, defacto işleyişinde kendilerince, kılıfına uydurdukları her fiil, sonradan yasa aracılığıyla, meşru ve dokunulmaz kılınmıştır. Bu anlayışa göre, hakimiyet milletin değil, Hitler’indir. Hukuk üstün değil, Führer üstündür.

‘ÇÖZÜM YERİNE ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ ARAYIŞINA GİRDİLER’

Şimdi gelelim günümüze. Bu tablo, size de tanıdık geldi mi? Belli ki, bazı saray sakinleri ilhamını Carl Schmitt’ten almış. Tam da bu yüzden, bir anayasal devlet krizine sebep olan hukuk dışı bir fiili duruma çözüm üretmek yerine, hemen Anayasa değişikliği arayışına girdiler. Yani fiili durumu yasallaştırmanın peşine düştüler. Böyle bir zihniyetin Türk devletine, devleti yönetenlere yön vermesini kabul edemeyiz.

‘VAR OLAN ANAYASAYI YOK SAYARKEN NEYİ DEĞİŞTİRECEKSİNİZ?

Bu düpedüz bir siyasi fırsatçılıktır. Böylesine vahim bir krizden siyaset üstü olması gereken, bir devlet meselesinden siyasi rant devşirmeye çalışmak en hafif tabiriyle, ayıptır.

Buradan iktidara seslenmek istiyorum; yahu muhteremler, Anayasa değişikliğini konuşmadan önce mevcut Anayasa’ya uymanız gerekiyor. Siz daha var olan Anayasa’nın hükümlerini yok sayarken neyi, nasıl değiştireceksiniz?

Anayasamızın getirdiği, devlet nizamı birbirine bağlı mekanizmalar nizamıdır. Bu mekanizmaların herhangi biri işlemezse, nizam aksar.  İşte bu yüzden Yargıtay 3’üncü Ceza Dairesi’nin oluşturduğu hukuk dışı fiili durum, devlet nizamını aksatmış ve bir anayasal devlet krizine, neden olmuştur.

Halbuki Anayasa Mahkemesi kararları kesindir. Yasama, yürütme ve yargı organlarını bağlar. Herkes uymak zorundadır. Siz hâlâ, neyi tartışıyorsunuz? “Yargısal aktivizm” diyerek neyi meşru kılmaya çalışıyorsunuz?

‘AYM’NİN DEZENFORMASYON YASASI KARARINI ELEŞTİRDİK’

Mahkemelerin aldığı kararlar, elbette siyasi düzlemde, demokratik metotlarla eleştirilebilir. Hatta kararlara, tepki de gösterilebilir. Nitekim, Yargıtay 3’üncü Ceza Dairesi’nin anayasaya yönelik saldırısının hemen öncesinde Aynı Anayasa Mahkemesi yine dönemin Almanya’sından esintiler barındıran, “Dezenformasyonla mücadele” yasasıyla gündeme gelen “halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma” suçunun ve bu suça hapis öngören düzenlemenin iptalini reddetmişti. Biz, bu kararı eleştirdik. Bu eleştirinin haklı olduğunu da düşünüyoruz. Ama çıkıp da “Anayasa Mahkemesi kapatılmalıdır” demeyiz. Yargıtay’dan bir dairenin Anayasa Mahkemesi’ni bundan ötürü suçlamasını aldığı karara uymamasını ve AYM üyelerini hedef göstermesini hiçbir koşulda kabul etmeyiz. Gazi Meclisimizin kurumsal yapısının aynı Yargıtay dairesi tarafından hedef alınmasına göz yummayız. Nereye hizmet ettiği belli olmayan odakların millet iradesini hedef almasına da asla izin vermeyiz.

İşte bu yüzden biz, İYİ Parti olarak, ilk günden beri bu anayasal devlet krizinin çözülmesi için çalışıyoruz. Krize sebep olanlar hakkında suç duyurusunda bulunduk. Sayın Erdoğan’a da Cumhurbaşkanlığı unvanının gerekliliklerini anlattık. Kendisine demokratik ve katılımcı bir süreç çerçevesinde hakemlik yapması gerektiğini hatırlattık. 

Hukuku bir hesaplaşma aygıtına dönüştürmeye çalışanlara geçit vermeyeceğiz. Şunu da herkes çok iyi bilsin ki; Anayasa Mahkemesi üyelerimiz sahipsiz değildir. Her ne olursa olsun Türk Milleti’nin vicdanı, hakkın ve hukukun yanındadır.

‘GÜDÜMLÜ MEDYA APARATLARININ TARİFLERİYLE DEĞİL…’

İktidar, yerel seçim gündemini saptırmak için yine hamasete, dedikoduya, suni gündemlere sarılsa da biz, İYİ Parti olarak önümüzdeki seçimlerde milletimizin dert ve taleplerinin görmezden gelinmesine izin vermeyeceğiz. Güdümlü medya aparatlarının tarifleriyle değil, öz kimliğimizle, öz kişiliğimizle, öz ilkelerimizle yürüyerek, onun bunun ittirmesiyle değil, öz varlığımızla, kantara çıkarak, cesaretle, azimle, kararlılıkla özü başımıza kuracağız.

‘YANKI ODALARINDAN ÇIKAMAYANLAR…’

+1’e sıkıştırılıp birilerine kazandırmak yerine hür ve dik duracak sadece milletimize kazandıracağız. Birbirinden beslenen, kayıkçı siyasetine karşı milletimize, yeni bir tercih, yeni bir yol, yeni bir gelecek sunacağız.

Ülkemizin geleceğinin kapalı kapılar ardındaki pazarlıklarla değil, açık ve şeffaf bir biçimde, milletimizin katılımıyla sandıkta şekillenmesini istiyoruz.

Siyasetimizi de yankı odalarından çıkamayanlarla değil, millete tepeden bakanlarla değil, bizim sırtımızdan, meşruiyet devşirmeye kalkanlarla değil, milletimizle omuz omuza yürüyen, hakkı, hakikati dava bilen vatan sevdalılarıyla yapıyoruz. (HABER MERKEZİ)