Mekanın belleğine odaklanan sergi: 'Yaşayan Mekan Yaşayan Sergi'

Diyarbakır, Merkezkaç Sanat Kolektifi’nin çabasıyla bir sergi salonuna kavuştu. Açılışı üç ay önce yapılan Kolektif Mekan, “Yaşayan Mekan Yaşayan Sergi” ile güncel sanat takipçilerini ağırlıyor.

Uğur Orhan, "Ay Işığında Yürürken" , Performans, enstalasyon, video, değişebilir ölçülerde, kırık camlar ve 21 adet briket, 2021.
Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Kolektif Mekan Sergi Salonu, Ofis semtindeki binalar içinde bir binanın zemin katında. Birkaç basamak inince sergi salonunun kapısına ulaşıyorsunuz. Sergi salonu için burayı tercih eden sanatçılara söylemedim ama aklımdan, “Ya su basarsa burayı” diye bir düşünce geçti. Ne olacaktı içerideki eserler? Sonra “Kötüyü çağırma” dedim, yine kendi kendime. Binayı yapanlar altyapı meselesini düşünmemiş olsalar da mekanı kiralayan sanatçılar elbet su baskınına karşı bir önlem almışlardır.

Kolektif Mekan’ın açılışı 3’üncü ayına yaklaşıyor ve şimdiye kadar 5 sergi açıldı burada. Merkezkaç Sanat Kolektifi’nin kurucu üyelerinden, güncel sanat alanında ürünler veren Remzi Sever ile “Yaşayan Mekan Yaşayan Sergi” hakkında konuştuk. Ancak daha önce zemin kattaki mekanın hikâyesinden söz etmeliyim sanki. Çünkü mekan, tarihiyle sergideki çalışmalardan birinde de rol alıyor.

Remzi Sever

MEKANIN BAŞINDAN GEÇENLER

1980 yılında inşa edilen binanın müteahhiti, mütedeyyin olduğundandır belki, binanın zemin katını mescit olarak tasarlamış. Adamın sağlığında mescit olarak işlev gören zemin kat, ölümünden sonra satılmış ve bambaşka bir alanda hizmet vermeye başlamış: Zemin katın yeni sahibi, eski mescidi pavyon yapmış. Bir zaman sonra çıkan kavgada pavyonda bir kişi öldürülüyor ve pavyon kapanıyor.

Zemin kat daha sonra kahvehane olarak semt sakinlerine hizmet vermeye başlıyor. Ardından bir dernek binası, resim atölyesi, hayvan barınağı… Derken, sonunda manav dükkanı oluyor zemin kat. Ancak manav görünümlü torbacıymış burayı işleten.

Zemin kat, işte bunca maceradan, belediyelere kayyım atandıktan sonra Diyarbakır’da sergi salonu olarak sanatseverlere Kolektif Mekan adıyla hizmet vermeye başladı.

ZOR DÖNEM, ZOR KARARLAR

Merkezkaç Sanat Kolektifi ise 2015 yılında Diyarbakır, Mardin, ve Batman’da yaşayan ve üreten 6 sanatçıyı bir araya getiren bağımsız bir oluşum. Merkezkaç Sanat Kolektifi'ni anlatan Remzi Sever, “Bölgede yaşayan sanatçıların, bölgede yaşananlarla ilgili söyleyecekleri olmalı düşüncesiyle birliktelik sağladık” diyor.

2015’te çatışmalar başlamıştı ve 6 sanatçı, sanatın da yaşanan süreçle ilgili söyleyeceklerinin olması gerektiğinden yola çıkarak, teorik tartışmalar yürütüyor. Zor dönemde zor kararlar alıyor ve 2016’da ise ilk sergilerini açıyorlar. O tarihten bu yana düzenledikleri sergiler, paneller, buluşmalar kafelerde, barlarda, eski Diyarbakır evlerinde gerçekleşiyor. Bu mekansızlık hali sanatçılara bir özgürlük alanı sağlasa da hem kendilerinin hem de Diyarbakır’ın bir sergi salonuna duyduğu ihtiyaç, Kolektif Mekan’ı kurmaya götürüyor onları.

Çok zor bir dönemde kuruldu Merkezkaç Sanat Kolektifi. Sever, arkadaşlarıyla birlikte o dönem yaşadıklarını şöyle anlattı: “Bir arkadaşımla açığa alındık ve iki arkadaşımız ihraç edildi. Birçok kişi yurt dışına çıkmaya çalışırken ya da ortalıkta görünmezken bütün arkadaşlar iyi bir sınav verdik, yan yana durduk, birlikte hareket ettik ve en önemlisi sanat yapmaya devam ettik. O tarihte ortalıkta görünmeyenlerim şimdi ortam görece biraz yumuşayınca tekrar boy göstermesi ironik. Onlar burada yokken burada sanat yapanların şimdi görünmemesi ve onların sahnede olması daha da ironik.”

Remzi Sever, Bir Damla Habitat, 2021, Enstalasyon, Serum Şişesi ve Kiti, Toprak ve Tohum, 2021.

‘KOLEKTİF MEKAN'DA ŞOV YOKTU, SANAT VARDI’

Kolektif Mekan’da açılan ilk sergi, tesadüfen Ahmet Güneştekin’in “Hafıza Odası” sergisiyle aynı gün açılıyor. Güneştekin’in şaşaalı ve tartışmalı sergisiyle Kolektif Mekan’ın ilk sergisinin aynı güne denk gelmesi kötü tesadüf olmalı.

Ben böyle düşünüyorum ama Sever bu durumdan hiç şikayetçi değil. Hatta “İyi oldu” diyor ve şunları anlatıyor: “Açılışa 150-200 kişi gelmişti ve bunların nitelikli sanat izleyicisi olduğunu biliyordum. Burada şov yoktu, sanat vardı. Öbür tarafta söylenen hiçbir şey yoktu, sadece insanlara fotoğraf alanı yaratılmıştı. İçi boşaltılmış acılarımız, tırtıklanmış değerlerimiz var orada. Şunu da söylemeliyim, Diyarbakır güçlü bir şehirdir ve bu sayede Merkezkaç Sanat Kolektifi, A4 Sanat Atölyesi, Mordem, Amed Şehir Tiyatrosu, Ma Müzik ve diğerleri küllerinden doğmuş kurumlardır.”

Canan Budak, Varla yok Arasında / Enstalasyon, Plastik Kasa, 2021.

MEKANIN BELLEĞİ ÜZERİNE

Sergi alanına giden koridorun sağında, kapısı siyah perdeyle kapalı odanın içi zifiri karanlık. Serginin bir parçası olan odayı ancak küçük bir el feneriyle görmek ya da gezmek mümkün oluyor. Kesik, parlak, renkli çizgiler var odanın duvarlarında ve zeminde. Bu, Evin Buluttekin’in Sur sokaklarını anlatan “Çıkmaz Sokak” adlı çalışması.

Bu çalışmayı Uğur Orhan’ın geniş alanda sergilenen enstalasyon ve video işi "Ay Işığında Yürürken" destekliyor. Sever’in aktardığına göre iki sanatçı mülkiyet kavramı üzerine yaptıkları tartışmalardan çıkarmışlar bu işleri. Çalışmalardan biri Diyarbakır’ın Sur ilçesinin kaybolan sokaklarında, diğeri de mülkiyetin sınırlarında geziyor.

Evin Buluttekin, "Çıkmaz Sokak ", 164x232x485 mt oda, reflektör bandı, 2021. (Solda) , Murat Gök, Bağlı Nesneler Serisi 1/ Chained Objects Series 1, 2021. (sağda)

Şilan Doğan ve Murat Kartal ise mekanın belleği üzerine koku ve ses enstalasyonu yaptılar. Kokular ve sesler, 1980’li yıllardan bu yana ulaşan ve Kolektif Mekan adıyla “hayatına devam eden” mekanın belleğini günümüze taşıyor.

Hêlîn ve Murat Gök’ün çalışmaları, bir yere ait olmayı ve aidiyetin yaralarına odaklanıyor. Murat Gök bir masanın üzerinde sergilediği ve birbirleriyle doğrudan ilişkisi olmayan nesnelerle, tuzun kıymetine vurgu yapan Hêlîn ise yaraya tuz basmanın imgesiyle, ‘’Birîna To rê” (Yarana) ile çıkıyor sanat izleyicisinin karşısına.

hêlîn, Birîna To rê / Yarana, 2021, Enstalasyon, Masa Sandalye ve Çeşitli Objeler, Kaya Tuzu.

Sergiye Mardin’den katılan Canan Budak, plastik sebze-meyve kasalarıyla mekandaki işlevsizliğini, kaotik halini “Varla Yok Arasında” adını verdiği çalışmasında gösteriyor.

Remzi Sever, “Bir Damla Habitat” enstalasyon çalışmasıyla sergiye katkıda bulunuyor. “Bir Damla Habitat” bir şifa bulma çabası olarak yorumlanıyor. Sever sergideki çalışmasını, “Kendimizi, doğayı ve tüm yaşamı, ancak küçük bir yaşam kıvılcımı ile beslemenin önemini vurguluyor” şeklinde tarif ediyor.

“Bir mekan nefes alıp yaşayabilir mi?” sorusuna cevap arayan “Yaşayan Mekan Yaşayan Sergi”, Kültür İçin Alan’ın desteği ile açıldı. Sergi, 31 Aralık’a kadar açık olacak.