Medeni Kanun'da değişiklik teklifi: Cinsiyet rejimi kurulmak isteniyor
TCK’de ve Medeni Kanun’da yapılmak istenen değişiklikler, tepki çekiyor. Hak savunucularına göre bununla, kadınların ve LBGTİ+ bireylerin yaşamına müdahale edilerek yeni bir rejim kurulmak isteniyor.
DUVAR - 2025’in iktidar tarafından “Aile Yılı” olarak belirlenmesine tepkiler sürerken bu kez yeni bir torba yasa taslağı gündeme geldi. 10. Yargı Paketi’ne ilişkin taslağa göre LGBTİ+’lara yönelik ayrımcılık güçlendirilirken, temel hak ve özgürlükler hedefte. Taslakta ‘biyolojik cinsiyet’ ifadesi Ceza Kanunu’na eklenirken, cinsiyet uyum sürecindeki kişi de hekim de ceza alacak, LGBTİ+ hak savunuculuğu suç olarak kabul edilecek.
Taslağa yönelik tepkiler sürerken RTÜK Başkan Yardımcısı Feyzullah Tecirli ise 2025 yılını "LGBT ile mücadele yılı" ilan ettiklerini söyledi.

'CİNSİYET UYUM SÜRECİ ZORLAŞTIRILIYOR'
Kaos GL İnsan Hakları Programı Koordinatörü avukat Kerem Dikmen, henüz meclise iletilmiş bir teklif olmadığını ve sadece Türk Medeni Kanunu ve Türk Ceza Kanunu'nda değil, başka bazı kanunlarda da değişiklik öngören bir metnin söz konusu olduğunu belirtti. Dikmen “Hatta Yeniden Refah Partisi'nin temsilcisi, teklifin bir an önce genel kurula gelmesi yönünde bir çağrıda bulundu” hatırlatmasını yaptı.
Dikmen, teklifin içerdiği düzenlemelere ilişkin şu bilgileri verdi: “Şu anki düzlemde Türk Medeni Kanunu'nun 40. maddesi trans geçiş süreçlerini düzenliyor. Teklif ise cinsiyetin hukuken tanınması bakımından üç değişiklik yapıyor, tekrar üreme yeteneğinden yoksun olma şartını izin davasının ön şartı haline getiriliyor. İkinci problem, şu anda üniversite hastaneleri de dahil olmak üzere eğitim ve araştırma hastanelerinden bu süreçle ilgili rapor alabiliyorsunuz ama teklife baktığınızda bakanlık tarafından yetkilendirilmiş eğitim ve araştırma hastanesi şeklinde bir daraltmaya gidildiği görülüyor. Şimdi İstanbul'daki eğitim ve araştırma hastanesiyle Ankara'daki eğitim ve araştırma hastanesi aynı standarda sahip değilse, bu ancak sağlık sistemiyle ilgili bir sorun olduğunu gösterir. Böyle bir söylem olmadığına göre demek ki cinsiyet geçiş sürecine bilimsel değil, idari müdahaleler yapılarak zorlaştırma ihtimali var.”
‘TEKLİFE GÖRE İZİN OLMAKSIZIN AMELİYAT OLAN DA YAPAN DA CEZALANDIRILACAK’
“Getirilen yeni düzenlemeyle artık mahkeme iznine dayalı olmaksızın cinsiyet geçiş operasyonu yaptıran kişiye ve yapan kişiye cezai müeyyide öngörülüyor" diyen Dikmen şöyle devam etti: “Mevcut düzenleme cinsiyet geçiş sürecinin nasıl olması gerektiğine dair bir çerçeve çiziyor ama o çerçevenin dışına çıkılmasının herhangi bir yaptırımı yok. Örneğin, şu anda bir hekim kişinin talebi üzerine bir estetik operasyon olarak, üreme organını kalıcı olarak alabilir ya da kişi yurt dışında bunu yaptırabilir herhangi bir mahkeme iznine dayalı olmaksızın. Fakat yasa, izinsiz ameliyat halinde hem kişiyi hem hekimi cezalandırmak istiyor. Bu TMK 40'la ilgili kısım.”
‘YASAKLAYAN VE YAPTIRIMA BAĞLAYAN BİR CEZA HUKUKU AMAÇLANIYOR’
“Siyasiler neye tepki gösteriyorlarsa o tepkinin bir iddianame olarak kişilere yöneleceğini göreceğiz önümüzdeki dönemde" diyen Dikmen düzenlemedeki ‘hayasızca hareketler’in sınırsız bir cezalandırma alanı sunduğuna dikkat çekti. Dikmen, “Düzenlemeyle hem kişilerin hem doğrudan LGBTİ+ varoluşunun cezalandırılması gündemde” diyerek şunları ifade etti: “Düzenleme doğuştan gelen ‘biyolojik cinsiyet’e ve ahlaka aykırı hareket eden kişiyi ve bunu teşvik edenleri cezalandırıyor. Nişan ve evlilik seremonisinin yapılmasını cezalandırıyor. Bu LGBTİ+ hakları alanındaki çalışmaların tümünü ‘teşvik etmekten yola çıkarak’ cezalandırmak anlamına geliyor. Yani hak savunuculuğunu yasaklıyor ama daha da önemlisi kişileri doğrudan cezalandırıyor. Örneğin, düzenleme geçerse atanmış cinsiyeti erkek olup cinsiyet geçiş sürecini tamamlamamış ve etek giyen bir kişi veya kıyafeti nedeni ile herhangi bir kadının soruşturma konusu olması gündeme gelecek. Öncekinin aksine şimdi yasaklayan ve yaptırıma bağlayan, yani cezalandıran bir ceza hukuku normu ihdas ediliyor. Bu yepyeni bir durum.”

‘İKTİDAR FITRATA GÖRE BİR CİNSİYET REJİMİ HEDEFLİYOR’
Feminist aktivist Berfu Şeker, öngörülen düzenlemenin, sadece transları ve LGBTİ+’ları değil tüm vatandaşların nasıl giyindiğini, nasıl davrandığını, sosyal medyada kendini nasıl var ettiğini etkileyecek, cezalandıracak bir düzenleme olduğunu belirtti.
Şeker düzenlemeye ilişkin şu değerlendirmelerde bulundu: “Yasa taslağı çok endişe verici. Kadınların özgürlüğünü, eşitliğini, kendi iradeleriyle hayatta var olabilmelerini tamamen yasaklamaya, dizayn etmeye yönelik bir girişim bu. Şöyle ki, iktidarın düşündüğü çerçevede kadınlık normlarına, erkeklik normlarına uymayan herkes ya da iktidarın çizdiği genel ahlak çerçevesi içerisinde olmayan herkes hedefte. Kesinlikle ne komisyona ne meclise gelmemesi gerektiğini düşünüyoruz. Bir kere ‘biyolojik cinsiyet’ diye bir kavram sokuyorlar TCK’ye. Bununla tam olarak neyi kast ettiklerini belirtmemekle birlikte; açıklamadıkları ‘biyolojik cinsiyet’e ve genel ahlaka aykırı davranışları övme gibi bir suç icat etmişler, buna uymayanları hapis cezasıyla cezalandırmayı öngörmüşler. Bu suçun kendisinin tam olarak altının nasıl doldurulacağı çok muğlak. Fakat yıllardır biliyoruz ki iktidar kadınları, toplumsal cinsiyet normlarına, fıtrata göre tahkim etmeye çalışıyor ve bir toplumsal cinsiyet rejimini tamamen özcü bir yerden oluşturmaya çalışıyor.”
‘DÜZENLEME TÜRKİYE’NİN TARAF OLDUĞU SÖZLEŞMELERE AYKIRI’
“İktidar, uluslararası insan hakları normlarından İstanbul Sözleşmesi'nden çekilmeyle birlikte kopacağını ilan etmişti" diyen ve söz konusu düzenlemenin hiçbir insan hakları normlarıyla uyumlu olmadığını ekleyen Şeker sözlerini şöyle sürdürdü: “Düzenleme, Türkiye'nin taraf olduğu başta CEDAW olmak üzere pek çok uluslararası insan hakları sözleşmesine ve anayasaya aykırı bir şekilde ayrımcı hükümler içeriyor. 2000’li yıllarda toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamaya yönelik medeni kanun ve ceza kanunu reformlarıyla yapılan değişiklikler, şimdi geri alınmaya çalışılıyor, ayrımcılığı teşvik eden bir yasa önümüze getirilmeye çalışılıyor. İktidar bununla uluslararası norm ve standartları tanımadığını, kendine göre katı ve özcü bir cinsiyet rejimi oluşturmaya çalıştığını göstermiş oluyor. Tüm muhalefetin ve toplumun her kesiminin yasa taslağının meclise gelmemesi için mücadele vermesi gerekiyor.”