YAZARLAR

Masaya oturmak ya da otur(a)mamak

Millet İttifakı’nın yeni cumhurbaşkanı adayı CHP “inisiyatifi” ile belirlenecek, İyi Parti’nin “onayı” diğer dört partinin “olur”u alınacak. Bu aday da muhtemelen HDP’nin öncülük ettiği Barış Bloku’nun da Sosyalist Blok’un da “istediği”, “arzu ettiği” onların da gönlünde yatan” bir aday olmayacak. Millet İttifakı’nın dışındaki diğer iki muhalif ittifak bu karara uymak “zorunda” kalacaklar.

Gürsel Tekin’in açıklamalarıyla birlikte “çarşı pazar karıştı”, altılı masa politik “sosyeteye malamat oldu”.

TV100’de katıldığı programda Gürsel Tekin "İktidar olursanız HDP'ye bakanlık verecek misiniz?" diye sorulunca HDP’li TBMM Başkan Vekili Nimetullah Erdoğmuş’u kastederek "HDP'li başkana elimizi kaldırıyor muyuz? Buna genel başkanlar dahil. 'Sayın başkanım söz hakkı istiyorum' Şimdi bunu hak sayacaksınız ama bu ülkeyi yönetmek için bu kabul olmaz... O zaman seçime sokmayın kardeşim. Böyle bir şey olabilir mi? O zaman milli irade nerede kaldı. Bu seçmen yarın nasıl oy verecek kendi partisine. Elbette HDP'ye bakanlık verilebilir, her partiye verilebilir" diye cevap vermişti.

Tekin’e tepkiler de yükseldi. İyi Parti Genel Başkanı Akşener “HDP’nin olduğu masada biz olmayız. Bizim olduğumuz masada da HDP olmaz!” dedi. Yardımcısı Yavuz Ağıralioğlu, "Kime sordunuz da kime neyi veriyorsunuz? Bu gibi açıklamalar doğru değil ve biz böyle bir şeye asla razı olmayız." diyerek tepkisini gösterdi. Partinin Yozgat İl Başkanı Metin Özışık da “PKK'ya bakanlık verilebilir' diyen bir zihniyetle aynı masada olmayı kabullenmem mümkün değildir.” diyerek görevinden istifa etti.

Kılıçdaroğlu tepkisini “Kendisi ne 6 liderden biri, ne parti sözcüsü ne de grup başkanvekili. Yetkisi olmayan bir konuda açıklama yapmış, kendi düşüncesini söylemiş. Burada kararı verecek olan 6'lı masadır." sözleriyle dile getirdi. Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu ise “Bana göre söz konusu değil. Niye verelim? Desteklerini almak için mi? O zaman öyle bir şey olsa, 'gelsin masada otursun' derler." dedi.

O-TU-RA-CAK-SIN!

Ben değil istatistikler söylüyor. Geçtiğimiz hafta Gazete Duvar’da yayınlanan yazımda da dile getirmeye çalıştım. Millet İttifakı yeni cumhurbaşkanı adayını HDP’yi dikkate alarak belirlemek “zo-run-da". Şu “zorunda” kelimesini biraz daha açayım. “Zorunda” iki anlamda;

1- Millet İttifakı’nın yeni cumhurbaşkanı adayı CHP “inisiyatifi” ile belirlenecek, İyi Parti’nin “onayı” diğer dört partinin “olur”u alınacak. Bu aday da muhtemelen HDP’nin öncülük ettiği Barış Bloku’nun da Sosyalist Blok’un da “istediği”, “arzu ettiği” onların da gönlünde yatan” bir aday olmayacak. Millet İttifakı’nın dışındaki diğer iki muhalif ittifak bu karara uymak “zorunda” kalacaklar.

2- Millet İttifakı, en başta da CHP adayını açık ara seçtirebilmek istiyorsa –ki işte istatistiklerin söylediği de bu- Barış Bloku’nun ya da Sosyalist Blok’un “istemediği” adayı “göstermemek” zorunda. Bu süreçte HDP ile masaya oturmam da oturmam diye tutturan İyi Parti Genel Başkanı The Abla “Aynalı körük olmazsa ben gelin gitmem. Ut kemani çalmazsa aynalı körüğe de binmem” türküsü mü söyler; “Müslüman olmayan Kürt’e Kürt demem” kalibresindeki Ağıralioğlu yeni “kamyon arkası sözler” mi yumurtlar, yoksa Yozgat İl başkanından sonra İyi Parti’nin Çankırı, Çorum ve Kırşehir il başkanları da mı istifa eder bilinmez ama Millet İttifakı Cumhurbaşkanlığı seçimlerini kazanmak istiyorsa o masaya “o-tu-ra-cak"

Altılı masanın herhangi bir üyesi uzlaşmacı, demokratik bir tavır içine girmeyi reddederse bu, gelecek seçimlerde de The Reis’in yeniden “atı alıp Üsküdar’ı geçişini” seyretmeyi kabul ettiği anlamına gelecektir; artık, seçimin ertesi gününden sonra Altılı Masa’nın genel başkanlarının aileleriyle serpme kahvaltılara gidebilmek için epey zamanları olacaktır. Bizlerse hep birlikte yüksek sesle “Bir devr-i şe’âmet: Yine çiğnendi yeminler; çiğnendi, yazık, milletin ümmîd-i bülendi.” türküsünü söyleriz arkalarından.

KILIÇDAROĞLU’NA 'NASIL MUHALEFET YAPILACAĞINI ÖĞRETMEYE' KALKMAK

Değil benim derdim; haddime de değil; kalibrem de yetmez. Zaten Kılıçdaroğlu’nun da Cüneyt Özdemir, İsmail Saymaz, Fatih Altaylı, Deniz Zeyrek, Barış Yarkadaş ve Özer Sencar gibi isimleri kastettiği konuşulmakta. Ben, geçtiğimiz hafta bahsi geçen yazımda, yapılan kamuoyu araştırmalarının sonuçlarından yola çıkarak bir değerlendirmede bulunmaya çalışmıştım. Nitekim “2022 yılındaki anket sonuçlarına baktığımızda bile AKP oylarının yüzde 38,2 (Team, 27-27 Ağustos, Ocak 2022) ile yüzde 26,3 (Avrasya, 24-31 Ocak 2022) arasında değiştiğini görmekte” olduğumuzu “Son iki aylık anketlerde bile AKP oylarının, yüzde 27,0 (ALF 25-27 Ağustos 2022 ile) yüzde 37,7 (Optimar, 12-15 Ağustos 2022) arasında ölçüldüğü[nü]... Üstelik temmuz başından bu yana yayınlanan 22 anket sonucunun 16’sında AKP(nin), az ya da çok farkla birinci parti olarak yer al(dığını)... Diğer 6 araştırmada birinciliği CHP(nin) elde etmiş” olduğunu belirtmiştim.

Yine o yazıda “Anketler taraflı mı değil mi; taraflı değilse de sosyal bilimlerde araştırma yöntem ve tekniklerine yeterince dikkat edilmiş mi edilmemiş mi; doğru ve yeterli bir örneklem grubu alınmış mı; cevap vermeyenler farklı tekniklerle değerlendirmeye alınmış mı… Bir sürü soru sorulabilir ama tüm bunların hiçbirinin son analizde bir önemi olmadığını da söylemek gerekiyor.” demiştim. Çünkü neredeyse tüm anketler ortak bir noktaya işaret ediyor.

“Haksızlıklar karşısında kalemini dahi oynatmayan, televizyonlarda konuşmayan, ‘Alo Holdinglerin’ medyası bana ders vermeyi bıraksın, ateş olsalar cürmü kadar yer yakarlar.” diyerek araştırma şirketlerine de parmak sallayan Kılıçdaroğlu ise bir adım ileri giderek bazı anket şirketlerinin manipülasyonlarından bahsetti.

Anket şirketleri taraflı mıdır değil midir, bazı yazarlar CHP’yi eleştirmek yerine ona ayar mı vermeye çalışıyor, Kılıçdaroğlu aday olur mu olmaz mı kesin bir şey söylemek zor. Lakin kesin ve çok açık bir gerçek var -ki ben onu bir kez daha ifade etmek istiyorum:

- Önümüzdeki seçimlerde Barış Bloku’nu oluşturan partilerin tavırları belirleyici olacak. Millet İttifakı’nın adayı aynı zamanda Barış Bloku’nun “da” hayır demeyeceği bir aday olmak zorunda. Anket sonuçlarına baktığımızda da bunu net bir şekilde görmemiz mümkün.

- Bu seçimlerin sadece bir Erdoğan’ı indirme ve AKP’den kurtulma seçimi haline getirilmemesi gerekiyor. İstediği hiçbir anayasa değişikliğini Meclis’ten geçiremeyen bir Millet İttifakı ve Millet İttifakı’nı oluşturan genel başkanların şamar oğlanına dönmüş bir Cumhurbaşkanı ile Türkiye’nin ihtiyaç duyduğu reformların yapılmasına da imkân yoktur.


Mete Kaan Kaynar Kimdir?

1972 yılında Ankara’da doğan Prof. Dr. Mete Kaan Kaynar, Hacettepe Üniversitesi Kamu Yönetimi Bölümü’nden mezun oldu. Yüksek lisans ve doktorasını aynı bölümde tamamladı. Çalışmalarına bir süre Westminster Üniversitesi, Centre for Study of Democracy’de misafir araştırmacı olarak devam etti. Halen Hacettepe Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü Siyaset ve Sosyal Bilimler Anabilim Dalı öğretim üyesi olarak görev yapmaktadır. Türkiye siyasî hayatı ve kurumlarının yapısı, tarihsel dönüşümü, işlev ve işleyişlerini konu edinen çeşitli makale ve kitapların yazarlık ve editörlüklerini yapmıştır. Bunun yanında muhtelif gazete, dergi ve haber platformlarındaki güncel yazılarına da devam etmektedir. Mete Kaan Kaynar, Ankara Dayanışma Akademisi Kooperatifi (ADA), Bilim, Sanat Eğitim, Araştırma ve Dayanışma Derneği (BİRARADA), Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim-Sen) 5 Nolu Şube ve Özgür Üniversite gibi kuruluşların gönüllüsü, Devrim Deniz, Umut Nazım ve Ekin Eylem’in babasıdır.