Marmara Denizi’nde müsilaj: Balıkçılığı vurdu, turizmi de vurabilir
Marmara Denizi’nin ekosistemini tahrip eden müsilaj (deniz salyası) deniz canlılığını da turizmi de tehdit ediyor. Bandırma, Erdek, Avşa, Ekinci'de denize girmek hayal olabilir.
DUVAR - Müsilaj ya da halk arasında bilinen adıyla deniz salyası, Marmara Denizi’ni tehdit ediyor. Mikroalglerin bazı türlerinin aşırı çoğalması ve salgı üretmesiyle oluşan müsilaj, kalın yapışkan tabakası ve kötü kokusuyla denizde yaşayan canlı türlerinin hayatını tehlikeye atıyor.
Bandırma 17 Eylül Üniversitesi Denizcilik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mustafa Sarı, müsilaja ilişkin ilk kayda 1729 yılında Adriyatik Denizi’nde rastlandığını ifade ediyor. Türkiye’de ise 1992 ve 2008 yıllarında görülen müsilaj, bu sene miktarı ve yoğunluğu sebebiyle önceki yıllara göre çok daha tehlikeli bir duruma işaret ediyor.
ÜÇ ETKENİN BİR ARAYA GELMESİYLE OLUŞUYOR
Peki müsilaj nasıl ortaya çıkıyor? Prof. Dr. Sarı, müsilaj oluşumu için bir araya gelmesi gereken üç etkeni şöyle anlatıyor: “Birincisi denizdeki ortalama sıcaklığın yüksek olması, ki Marmara Denizi’ne baktığımızda ortalama sıcaklık bu sene de 2,5 derece daha yüksek. İkincisi denizdeki azot fosfor gibi besleyici elementlerin miktarının yüksek olması. Marmara Denizi gibi kapalı ve çevresi yoğun yerleşime açık olan denizler her zaman için yüksek miktarda azot fosfor içerirler. Üçüncüsü ise deniz şartlarının durağan olması. Bundan şunu kast ediyoruz: Diple yüzey arasındaki dikey sirkülasyonlar az olacak, yatay sirkülasyonlar da görece az olacak.”
Müsilajın ortadan kalkması için bu üç faktörden birinin değişmesi gerekiyor. Prof. Dr. Sarı’ya göre bu tabloda insan eliyle değiştirilebilecek tek etken, denize giren atık miktarının yani azot fosfor oranının azaltılması. “İklimi kısa vadede etkileyemiyoruz, sirkülasyonları etkileyemiyoruz. O halde elimizde müdahale edebilecek tek bir araç kalıyor. O da denize giren bitki besin elementi dediğimiz azot fosfor miktarını azaltmaktır. İklim değişikliğinin etkilerini daha çok görmeye başladığımız bu günlerde alışkanlıklarımızı değiştirmek zorundayız.”
‘DOĞA OLAYI AMA DENİZE BIRAKTIĞIMIZ KİRLETİCİLER YOLUYLA MÜDAHALEMİZ VAR’
Peki müsilaj bir doğa olayı mı? TMMOB Çevre Mühendisleri Odası Başkanı Ahmet Kahraman bunu şöyle açıklıyor: “Doğa olayı ama denize bıraktığımız kirleticiler ve iklim değişikliği sebebiyle bizim doğaya müdahalemiz var.”
Kahraman, müsilajı ortaya çıkaran organizmaların yalnızca besin depolayabildikleri hallerde çoğalabileceklerinin altını çiziyor. “Onların besinleri bizim suya karıştırdığımız kirleticiler. Bizim denize yaptığımız kirletici deşarjlarımızla besin ihtiyaçlarını karşılıyorlar ve yaşamları için son derece müsait bir ortam oluşuyor.”
‘AŞAĞIDA DURUM KORKUNÇ, GÖZ GÖZÜ GÖRMÜYOR’
Kalın ve yapışkan yapısıyla dibe doğru çöken müsilaj, var olan oksijenin önemli bir bölümünü kullandığı için balık, yengeç gibi çok sayıda deniz canlısının ölümüne yol açıyor. Prof. Dr. Sarı’nın verdiği bilgiye göre müsilajın yoğunluğu ocak ayından bu yana artış gösteriyor. Ocakta deniz yüzeyinden 5 metre aşağıda başlayıp 25 metreye kadar ulaşan müsilaj, mayıs itibarıyla deniz yüzeyden başlayıp 30 metre derine kadar iniyor. “Bu yüzeye çıkanlar parçalanmış ve parçalanma süreci tamamlanmak üzere olanlar. Esasında tehlikeli olanlar denizin altındakiler. Çünkü onlar hızla üremeye devam ediyorlar. Arkadaşlarımız İstanbul Büyükada çevresinde dalışlar yapıyorlar. Aşağıdaki durum korkunç, göz gözü görmüyor. Şöyle söyleyeyim yan yana 15 metre derine inen dalgıçlar birbirlerini göremiyorlar.”
'TURİZM SEKTÖRÜ DE ENDİŞELİ'
Covid-19 salgını nedeniyle kötü bir yıl geçiren turizm sektörü, müsilaj nedeniyle endişeli. Marmara Denizi sahillerine vuran yapışkan ve kötü kokulu yapı, çok sayıda insanın denize girmesine engel oluyor. Kendisi de Bandırma’da yaşayan Prof. Dr. Sarı, “Koronadan dolayı insanlar İstanbul’dan kaçtılar. Marmara’da Avşa‘ya, Ekinci’ye, Bandırma’ya, Erdek’e geldiler ve baktılar ki deniz, kıyılar felaket durumda. Kıyalara herkes dehşetle bakıyor, ‘Acaba bu sene denize girebilecek miyiz?’ sorusunu soruyor. Müsilaj turizmi vurmak üzere. Tedbir almazsak inanın önümüzdeki yıllarda ne balıkçılık ne turizm eski usûlünde devam edebilir durumda olacak.”
SALYA GÖZENEKLERİ TIKADI, 700 PAKET BALIKÇI AĞI KAYBOLDU
Üç kuşaktır Silivri’de balıkçılık yapan bir ailenin ferdi olan Barış Köksalar, müsilajın çok geniş bir alanı etkilediğini söylüyor. “Ekimden bu yana hiç durmaksızın devam ediyor. Saros Körfezi’ne kadar uzanıyor, Yunanistan kıyılarına Aleksandrapolis’e kadar ulaştı. Bu çok ciddi bir çevre sorunu. Sonuçta dünyada nadir olan bir denizin ekosistemi çöktü, balıklar katloluyor. Salya, deniz tabanında halı görevi görüyor ve balıkların oksijen almasını engelliyor. Şu anda Marmara Denizi’nin dibinde bir kırım yaşanıyor.”
“Deniz bizim tarlamız” diyen Köksalar, Marmara Denizi’ne atılan ağların kaybolduğunu vurguluyor. “Salya dediğimiz o yapışkan madde ağlarımızın gözeneklerini kapatıyor ve kaybolmasına sebep veriyor. Dipte jel gibi bir tabaka oluşturuyor. Biz ağımızı atıyoruz, salyalar ağlara yapışıyor. Gözenekler salyayla kapanınca ağlar akıntıyla beraber yelken görevi görüyor ve başka yerlere gidiyor. En az 600-700 paket ağ, bu şekilde kayboldu. Bu da bir doğa felaketidir. Sonuçta o ağlar plastik ve ham maddesi doğaya uygun olmayan bir üründür. İleride başka sorunlara yol açabilir.”
BALIKÇILAR KAMU KURUMLARINDAN DESTEK BEKLİYOR
Çocukluğundan bu yana balıkçılık yapan Barış Köksalar, dünyadaki trendin aksine Türkiye’de küçük ölçekli balıkçılığın desteklenmediğini belirtiyor. Küçük ölçekli balıkçılara bir yılda ortalama bin lira destek veriliyor. Ancak pandemi koşullarında işleri azalan ve müsilajla durma noktasına gelen küçük ölçekli balıkçılar için bu rakam günü kurtarmaya bile yetmiyor.
“Biz bir sermaye biriktirme modeli değiliz, geçinme modeliyiz. Ama günün sonunda geçinemiyoruz. Bu meslek grubunun şu anda Marmara Denizi’nde imtihan olduğu şey, açlık.”
Balıkçılar, müsilaj sebebiyle ortaya çıkan ekonomik mağduriyet için kamu kurumlarından destek bekliyor. Köksalar, “Müsilaj nedeniyle 7 aydır iş yapamayanlara dört kişilik bir ailenin aç kalmayacağı bir rakamın verilmesi gerekiyor” diyor.
MÜSİLAJI TEMİZLEME ÇABASI: ‘İĞNEYLE KUYU KAZMAK GİBİ’
Kocaeli Büyükşehir Belediyesi ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi müsilajı temizlemeye çalışıyor. Uzmanlar, bunun iyi niyetli bir çalışma olduğunu belirtmekle beraber sonuç vermeyeceğini düşünüyor. Bu durumu “Uzun vadede kendimizi kandırmak olur” sözleriyle anlatan Prof. Dr. Sarı, şöyle devam ediyor: “Toplarken bir taraftan da parçalıyorsunuz. Parçalandığında ise müsilaja neden olan bazı organizmaların denizin üstünde bir yerden başka bir yere de taşınmasına hizmet ediyorsunuz. Yani burada büyük bir çaba sarf edersiniz, az miktarda materyal toplarsınız. Toplum nezdinde ‘Çalışılıyor’ diye bir psikolojik katkısı olabilir. Ama çözüm değildir. Bu, uzun vadede sadece kendimizi kandırmak olur.”
ÇMO Başkanı Ahmet Kahraman ise “Müsilajı temizlemek iğneyle kuyu kazmak gibidir” diyor ve şu ifadeleri kullanıyor: “Burada, görsel anlamda halkın huzurunu bozan bir sorundan bahsetmiyoruz, canlı türlerindeki azalmadan bahsediyoruz. Temizlemeye çalışmak halkın gözündeki kirletici algısını belki tatmin edecektir ama bu müsilajın bir çözümü değildir. Çözümü onların besinlerini kısmaktır, yani denize kirletici deşarj etmemektir.”
Müsilajın mevsim değişikliği sebebiyle ortadan kaybolabileceği ya da kısa süreli olarak yeniden görülebileceğini belirten Kahraman, süresinden bağımsız olarak ekosistemi tahrip ettiğini vurguluyor: “Görülme süresi kısa olsa bile ekosisteme verdiği tahribatın tamir olması çok uzun süreler ister, bence müsilajla ilgili asıl sorun da budur.”
‘KAMU GÖREVE: ACİL EYLEM PLANI OLUŞTURULMALI’
Uzmanlar, müsilajla mücadele etmek için uzun vadeli politikaların üretilmesi gerektiğini vurguluyor. Prof. Dr. Sarı, Bakanlıkları ve Marmara Denizi çevresindeki bütün mülki amirlikleri sorumluluk almaya çağırıyor. Tarafların bir araya gelerek acil eylem planı oluşturması gerektiğini belirtiyor: “Marmara Denizi’ne 1 litre atığın bile arıtılmadan verilmediği sistemler kurmamız gerekiyor.”
ÇMO Başkanı Kahraman ise kirletici deşarjı uygulamalarının kontrol altına alınması ve düzenli olarak denetlenmesi gerektiği görüşünde: “Kirletici deşarjlarının durdurulması ve iklim değişikliği konusunda bilinçli hareket etmeyi sağlayacak politikaların üretilmesi, müsilajı azaltacaktır.”