Mahfi Eğilmez yazdı: Faiz indirimi dış borç yükünü 1.8 trilyon lira artırdı

İktisatçı Mahfi Eğilmez, faiz indirimlerinin dış borç yükünü 1 trilyon 878 milyar lira artırdığını yazdı. Eğilmez, "Gerçekleri değiştirmeye çalışmanın maliyeti her zaman yüksek olmuştur" dedi.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - İktisatçı Mahfi Eğilmez, politika faizinin yüzde 14'e çekilmesinin ekonomiye yansımalarını değerlendirdi. Eğilmez, kişisel web sitesinde yayınladığı 'Faiz İndiriminin Maliyeti' başlıklı yazıda, "Yaşamın kanıtladığı tezleri tersine çevirmek için gerçekleri değiştirmeye çalışmanın maliyeti her zaman yüksek olmuştur" ifadelerini kullandı.

Eğilmez'in yazısından bir bölüm şöyle:

"2020 sonunda Türkiye’nin toplam dış borcu 450,1 milyar dolar, USD/TL kuru da 7,44 idi. Türkiye o tarihte bütün dış borcunu ödemek isteseydi (450,1 x 7,44 =)  3.349 milyar TL’ye ihtiyacı vardı. 2021 yılının ortasında toplam dış borcumuz 446,5 milyar Dolar, USD/TL kuru 8,55 idi. O tarihte ve o kurla toplam dış borcumuzun karşılığı 3.818 milyar TL idi. Aradaki fark (3.818 – 3.349 =) 469 milyar TL tutuyordu. Eldeki son dış borç stoku verileri 2021 yılının üçüncü çeyreğine ait. Buna göre Türkiye’nin toplam dış borç stoku 453,5 milyar dolar. 2021 yılının bu miktarla tamamlandığını varsayalım. 2021 yılsonunda USD/TL kuru 13,30 olarak gerçekleşti. Buna göre dış borçlarımızın TL karşılığı 6.032 milyar TL oldu. Bu, 2020 sonuna göre dış borç stokumuzun TL karşılığının (6.032 – 3.349 =) 2.683 milyar TL arttığını gösteriyor. Aslında dış borçlarımız dolar olarak sadece 3,4 milyar dolar arttığı halde TL karşılığı 2.683 milyar TL (2 trilyon 683 milyar TL) artmış bulunuyor. 2021 yılsonu için USD/TL kur tahmini 9,16 idi. Eğer tahminlere uygun sonuçlansaydı dış borç yükünün TL karşılığı (453,5 x 9,16 =) 4.154 milyar TL ve 2020 sonuna göre fark (4.154 – 3.349 =) 805 milyar TL olacaktı.

Bütün bu hesaplamalar gösteriyor ki (2.683 – 805 =) 1.878 milyar (1 trilyon 878 milyar) liralık (TL cinsinden) borç yükü artışı faiz indiriminin ülke ekonomisine maliyetidir.

Bu borç yükü artışı kamu kesimini yeni vergiler almaya, yeni borçlanmalar yapmaya, Merkez Bankası’nı zorunlu karşılık oranlarını artırmaya ve yeni swap anlaşmaları yapmaya, özel kesimi ise varlıklarını satmaya zorluyor.

...

Bir sorunu çözebilmek için üç aşamadan geçmek gerekiyor: (1) Sorunu doğru tanımlamak ve gerçeği kabul etmek. (2) O soruna yol açan nedenleri belirlemek. (3) Nedenleri ortadan kaldırmaya çalışmak.

Bizim olayımızda sorun enflasyondur ve gerçek enflasyon bizim açıkladığımızdan yüksektir. Enflasyona yol açan nedenler ülkenin risklerindeki artıştır (CDS priminin yüksekliği.) Sorunun çözümü bu risklerin ortadan kaldırılmasındadır. 2021 yılının son dört ayında riskleri düşürecek yerde TCMB’nin faizini düşürdük. Enflasyonda düşüş olmadan faizi düşürmekle riskleri daha da artırdık (CDS primi) ve önce kurun sonra enflasyonun sonra da işin tuhafı tahvil ve kredi faizlerinin yükselmesine neden olduk. Üstelik faiz indirimi hamlesini haklı göstermek için milyarlarca dolarlık rezerv harcadık.

TCMB faizi indirmeseydi USD/TL kuru yılı muhtemelen 9 dolayında tamamlayacak, enflasyon yüzde 16 – 18 düzeyinde olacak, kredi faizleri daha düşük kalacak, kur korumalı mevduat ve enflasyona endeksli borçlanmaya gitmek gibi tuhaf uygulamalara gerek kalmayacak ve TCMB’nin rezervleri de yerli yerinde duruyor olacaktı. 

Yaşamın kanıtladığı tezleri tersine çevirmek için gerçekleri değiştirmeye çalışmanın maliyeti her zaman yüksek olmuştur." (HABER MERKEZİ)