LGBTİ+ Hakları Komisyonu Sözcüsü Altekin: Sadece iktidarın değil, devlet anlayışının da değişmesi lazım

LGBTİ+ Hakları Komisyonu Sözcüsü Okan Altekin, muhalefet partilerinin LGBTİ+ sorunlarına kapsayıcı yaklaşmadıklarını ve diğer hak ihlallerine nispeten daha az seslerini çıkardıklarını ifade etti.

Google Haberlere Abone ol

Semra Yansit

DİYARBAKIR - Onur Yürüyüşü, İstanbul’da ilk kez 2003 yılında yaklaşık otuz kişi tarafından haziran ayının son pazarı gerçekleştirildi. 2010'da beş bin kişiye ulaşan yürüyüş, 2011'de on bin kişiye ulaşmıştı. Yürüyüş 2013'te, Gezi Parkı eylemlerinin de etkisiyle 100 bin kişinin katılımıyla gerçekleştirilirken, 2014'teki yürüyüşe ise on binlerce kişi katıldı.

28 Haziran 2015'e denk gelen on üçüncü yürüyüş, İstanbul Valiliği tarafından engellendi. Yürüyüşün Ramazan ayına denk gelmesi nedeniyle kutlamalar engellenmek istenince polis, İstiklal Caddesi'ne girişi yasaklayarak kutlamalara katılanları dağıtmak için tazyikli su, biber gazı ve plastik mermi kullandı. 2015 yılından itibaren Onur Yürüyüşleri yasaklanıyor. Her yıl karşılaşılan baskı, şiddet ve gözaltı görüntüleriyle bu yıl da karşılaştık. Onur Yürüyüşü'nde 350’den fazla kişi gözaltına alındı ve birçok gazetecinin işini yapması engellendi. Bu konuda Diyarbakır Barosu LGBTİ+ Hakları Komisyonu Kurucu Üyesi ve sözcüsü Avukat Okan Altekin’le konuştuk.

Okan Altekin

LGBTİ+ haklarının karşılaştığı sorunları Türkiye'nin içerisinde bulunduğu siyasetten uzak görmediğini ifade eden Altekin, “Tüm bu baskıların yaşandığı dönemde Türkiye’nin içinden geçtiği sürece iyi bakmak gerekiyor. 2013 yılında bir Çözüm Süreci vardı. Çözüm Süreci'nin bitmesiyle beraber LGBTİ+ gruplar değil Türkiye’deki birçok muhalif kurumlara yönelik baskılar arttı. Savaş süreciyle beraber devlet zor aygıtını muhalif kesimlere yönelik kullandı. Bununda akabinde darbe girişimi ardından Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi süreci anti-demokratik bir sürece doğru götürdü. Bundan LGBTİ+ gruplar da nasibini aldı. Özellikle Gezi direnişiyle beraber LGBTİ+ görünürlüğü artmıştı. Yüzbinlerce kişinin Onur Yürüyüşü'ne katılıyor olması iktidarın korku unsuru haline geldi. 2015 yılından sonra peyderpey LGBTİ+ grupları hedef alınmaya başladı. Bir OHAL sürecindeymişiz gibi LGBTİ+ grupların eylem ve etkinlik yapması yasaklandı” ifadelerini kullandı.

‘AVRUPA’DA ÜRETİLEN ANTİ-GENDER SÖYLEMLER TÜRKİYE’YE İTHAL EDİLDİ’

Temel hakların bilinçli bir şekilde iktidarın odağı haline getirildiğini belirten Altekin, şöyle konuştu:

“Bu yasaklar belli çevreler tarafından hedef gösteriliyor ve bu hedef alma hali de iktidarın odağı haline geliyor. Son dönemlerde sadece Türkiye'de değil Amerika ve Avrupa’da toplumsal cinsiyet eşitliğine dair karşıtlık geliştirildi. Dünyada Anti-Gender hareketleri büyümeye başladı. Bu hareketler, sağ iktidarlar tarafından kendi düşüncelerini topluma empoze etmeye çalışıyorlar. Toplumsal cinsiyet kavramının son derece tehlikeli olduğu ve aileyi yıktığını ve bununla beraber çocukların daha çok istismara açık hale getirdiği algısı yaratılıyor. Avrupa’daki kamuoyunda böyle söylemler üretildi ve bu söylemler Türkiye’ye ithal edildi. Özellikle İstanbul Sözleşmesiyle toplumun dağıldığı söylemi muhafazakar kesimler tarafından benimsendi. Türk Aile Meclisleri, Aile ve Yuva Dernekleri kampanyalarıyla örgütlenmeye çalıştılar, çalışıyorlar. Ve asıl karşı çıktıkları toplumsal cinsiyetin eşcinselliği meşrulaştırdığı inancıdır. Eşcinselliğin görünürlüğü azaltılmalı, Netflix gibi sosyal mecralarla ilgili yasalar çıkarılmalı.”

‘CEMAATLER İKTİDARA BASKI UYGULADI’

LGBTİ+ grupların çok görünür olması bazı kesimler tarafından iktidara baskı aracı olarak kullanıldığını ve İsmailağa Cemaati ve buna benzer cemaatlerin iktidara baskı uyguladığına dikkat çeken Altekin, “Gezi direnişleri ile beraber LGBTİ+ hareketleri sol hareketlerle tanışmaya başlıyor. Bununla beraber sağ hareketlerin içerisinde de kendisine yer bulunca örgütlülüğünü de artırmış oldu. LGBTİ+ grupların bir araya gelme hali kadın örgütleri gibi önemli bir toplumsal muhalif haline geldi. İktidar bu hakların temel hak ve özgürlüklerin öznesi olmasından korkuyor” dedi.

‘LGBTİ+ HAREKETİNİN SOKAK MÜCADELESİNE DAİR BİR HAFIZASI VARDIR’

“Barışçıl toplanma ve eylem yapmanın ne kadar elzem olduğunu bir kez daha İstanbul’daki Onur Yürüyüşünde gördük" diyen Altekin, "Daha önce panel ve etkinliklere bir müdahale söz konusu değilken ve sadece Onur Yürüyüşü yasaklanırken şimdi artık etkinlik ve panellerimiz de yasaklanıyor. Biz ‘Direne Direne Kazanacağız’ panelini online yaptık.  LGBTİ+ hareketinin bir adım geri atmaya niyetleri yok. LGBTİ+ grupların sokak mücadelesine dair bir hafızası var. Bu yüzden sokak mücadelesinden bir adım geri atmaz. Bu sene hem Beyazıt’taki pikniğin engellemesi hem de birçok tehdidin alınmasına rağmen bu şiddetle nasıl mücadele edilebilir ve bu konjonktürden geri adım atılır mı gibi sorular vardı. Ancak bu yılın önemi bu kadar yoğun baskının olduğu bir dönemde geri adım atılmamış olmasıydı” diye konuştu.

'MUHALEFET PARTİLERİ BU SORUNA KAPSAYICI YAKLAŞMIYOR'

Kolluk kuvvetlerinin, eylem ve etkinliklerde gerçekleşebilecek saldırıları önlemek ve oradaki kişilerin güvenliğini sağlama yükümlülüğü varken kolluk kuvvetlerinin koruma sorumluluğunu yerine getirmediğini vurgulayan Altekin, “Türkiye’de ve buna Diyarbakır’da dahil, koruma sorumluluğu geriden geliyor. Amed Newroz’unda, 8 Mart Dünya Kadınlar Gününde, 1 Eylül Dünya Barış Gününde bunu gördük. Amed’te bir örgütlülüğe ihtiyaç duymadan LGBTİ+ gruplar mücadelesini yürütüyorlar. Ancak şöyle bir sıkıntı var; muhalefetin LGBTİ+ kapsayıcı olma konusunda eksileri var. LGBTİ+ hakları söz konusu olunca diğer hak gasplarına nispeten daha az seslerini çıkarıyorlar. Neredeyse hiçbir muhalefet partisinden kurumsal bir yerden Onur Yürüyüşü'nde yaşanan işkencelere yönelik bir açıklama gelmedi. Bu kadar önemli bir yürüyüşü birçok siyasi parti temsilcisi katılması beklenirken ne yazık ki çok az kişinin orada olması halen heteronormatif devlet anlayışının bir göstergesidir. Bir sonraki yürüyüş seçim dönemine denk gelecek. İktidar değişse dahi bu heteronormatif devlet algısı değişmediği müddetçe LGBTİ+ örgütleri mücadele etmeye devam edecektir” dedi.