LGBT görünürlüğüne karşı Rusya modeli mi?

Eşcinsellerin kamusal alanda görünür olmalarını yasaklayan düzenleme ile eşcinseller gizli olmaya itiliyor, gizliliği kabul etmeyenler cezalandırılıyor. “Propagandası” değil düpedüz eşcinsellik yasaklanıyor! Rus siyasetçilerin yasayı meşrulaştırmak için kullandıkları iki temel argüman vardı: “Çocuklarımızı korumaya çalışıyoruz” ve “Eşcinsellik geleneklerimize uymaz”. Ne kadar da tanıdık değil mi?

Google Haberlere Abone ol

Tunca Özlen

“Biz, özgürlük ve hoşgörü gibi kavramların hiçbir şekilde eşcinsellik propagandası için yozlaştırılmasına; bu yolla ailelerimizin ve çocuklarımızın hedef alınmasına kesin olarak karşı çıkıyoruz. Bahsettiğimiz küresel şirketler için bu propaganda neredeyse bir yasa hükmünde.” (1)

Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun’un bu sözleri, siyasilerin daha önceki eşcinsel düşmanları söylemleri gibi tepkiyle karşılandı. Diğer taraftan Altun’un sözleri, Süleyman Soylu’nun LGBT’leri sapkınlıkla suçlayan sözlerinden de, Erdoğan’ın “LGBT yok öyle bir şey” sözlerinden de ayrı bir eksende değerlenmeyi hak ediyor.

“Eşcinsellik propagandasına izin vermeyeceğiz” şeklinde özetlenebilecek bu yaklaşım potansiyel bir tehlikeye, benzer bir örneği Rusya’da yıllardır uygulanan yasaklara işaret ediyor.

Peki nedir Rusya’daki “propaganda” yasağı?

 

EŞCİNSELLİK PROPAGANDASI NE YANA DÜŞER USTA?

“Çocukları geleneksel olmayan cinsel ilişki propagandasından korumak” kisvesi altında son derece kurnazca sunulan yasa tasarısı Rusya’nın gündemine 2012’nin sonlarında geldi. Yasayı meşrulaştırmak için, Altun’un “aileyi ve çocukları koruma” retoriği ile neredeyse aynı minvalde argümanlar sunuldu.

Yasa, eşcinsellerin kamuya açık alanlarda el ele tutuşması, sarılması ve öpüşmesini “eşcinselliğin propagandası” kapsamında değerlendiriyor. Yasa, heteroseksüel ve eşcinsel ilişkileri eşit kabul etmemenin yanı sıra Onur Yürüyüşleri düzenlemekten eşcinsel haklarına dair bilgileri dolaşıma sokmaya kadar pek çok eylemi yasadışı kabul ediyor. Eşcinsellerin kamusal alanda görünür olmalarını yasaklayan düzenleme ile eşcinseller gizli olmaya itiliyor, gizliliği kabul etmeyenler cezalandırılıyor. “Propagandası” değil düpedüz eşcinsellik yasaklanıyor!

Rus siyasetçilerin yasayı meşrulaştırmak için kullandıkları iki temel argüman vardı: “Çocuklarımızı korumaya çalışıyoruz” ve “Eşcinsellik geleneklerimize uymaz”. Ne kadar da tanıdık değil mi?

Farklı ülkelerdeki siyasetçilerin eşcinsellere yönelik düşmanlıklarını gerekçelendirmek için ürettikleri argümanların benzerliği, sürekli olarak geleneklerden, ahlaktan, manevi değerlerden söz etmeleri aslında hiç de şaşırtıcı değil. Eşcinsel düşmanlığı adeta bir katalizör işlevi görüyor.

 

YASAĞIN PROVASI 8 MART’TA YAPILDI 

Adana Kadın Platformu, 8 Mart'ta yapmak istedikleri mitinge valiliğin “LGBT’lerle ilgili döviz, flama, afiş ve bayrakların alana alınmaması şartıyla” izin verdiğini ve bu yasağı tanımadıkları açıkladı. Açıklamayı duyunca anladık ki Rusya’dakine benzer bir “propaganda yasağı” fiilen, yasal bir dayanağa ihtiyaç duyulmaksızın uygulamaya konulmuş.

Bunu Kadıköy’deki 8 Mart mitinginde gökkuşağı bayraklarının, LGBT temalı dövizlerin, hatta şemsiyelerin alana alınmaması takip etti. Yasak fiilen delindi ancak mitinge Trans Korteji ile katılan aktivistler mitingin ardından evlerine gitmek için bindikleri taksiden yaka paça indirilerek gözaltına alındılar.

Binlerce kadının katıldığı, yasağa rağmen LGBT bayraklarının açıldığı, barışçıl bir biçimde sonlanan bir mitingin ardından yapılan bu “cadı avı”, aynı zamanda kadın hareketi ile LGBT hareketi arasındaki kesişimselliği zayıflatmaya, feministlerin alanını daraltmaya yönelik siyasi bir müdahale.

Şimdi kim, iki yıldır süren trans dışlayıcı feminizm tartışmalarının, devletin feministlere dönük “LGBT’ler olmadan 8 Mart kutlayın” dayatmasından tamamen bağımsız ele alınabileceğini söyleyebilir? Trans feministleri 8 Mart eylemlerinden kovmak isteyenlerin sadece üniformalı polisler olmadığı sır değil. Niyetlerden bağımsız olarak, trans dışlayıcı feministlerin ürettiği argümanlarla, bu sene ilk provası yapılan 8 Mart’ta LGBT yasağı politikası arasındaki tamamlayıcılık gözlerden kaçmamalı.

 

YASAK ÇÖPTE TRANSFOBİKLER ŞOKTA

8 Mart’ta LGBT yasağı, patriyarkanın heteroseksist yüzüyle hesaplaşmaya and içmiş on binlerce feminist kadının ayakları altında ezildi gitti. Tüm 8 Mart mitinglerinde ve bilhassa İstanbul’da gerçekleşen Feminist Gece Yürüyüşü’nde gökkuşağı ve trans bayrakları özgürce dalgalandı.

Feminizmin sadece muhafazakâr natrans heteroseksüel kadınların sorunlarıyla ilgilenen, kesişimsel olmayan, düzen içi versiyonunu örneğin KADEM’de bir karşılığı olabilir ancak yıllardır hetero-patriyarka ile çatışa çatışa kendine alan açan feminist hareketin bu deli gömleğini giymeyeceği belliydi.

Bu yılki 8 Mart pratiği, yaklaşık iki yıldır süren trans dışlayıcı feminizm / terf tartışmalarında da belirli bir mesafenin kat edildiğini ve bazı tartışmaların kapandığını gösterdi. “Trans kadınlar kadındır” vurgusu her yerde alana hâkim oldu.

Kadıköy’deki trans korteji ise, transfobiklerin alandaki olası varlığına karşı güvenli alan yaratma deneyimi olarak çok değerliydi. Miting sonraki gözaltına alınan bir trans aktivistin, onu polisten kurtarmaya çalışan arkadaşlarına “Bizi bırakmayın!” diye seslenmesi, 2021 8 Mart’ının unutulmayan anlarında biri olarak tarihe not düşüldü.

Farklı yöntemlerle aralarındaki mesafe açılmaya çalışılan kadın hareketi ile LGBT hareketi, bu seneki 8 Mart pratiğinde daha da kaynaştı, daha da birleşti. Egemenlerin zihninde bir “eşcinsellik propagandası” yasağı varsa, onu geldiği çöplüğe gönderecek olan işte yine bu birleşik mücadele olacak.

Ayrıca, sabah akşam eşcinsel karşıtı söylemlerde bulunan, heteroseksüelliği adeta devletin resmi cinsel yönelimi olarak kurumsallaştıran, topluma dur durak bilmeden nefret pompalayanlar bize propaganda neymiş anlatmasınlar.

1- Fahrettin Altun: Eşcinsellik propagandasına izin vermeyeceğiz