Lezbiyenler, Ukraynalı mülteciler için Polonya sınırında

Sınırdan geçebilenleri bir süre güvenli evlerinde misafir ediyorlar. Gelenlerin çoğu başka bir Avrupa Birliği ülkesine gitmek istiyor. Gidebilmeleri için ellerinden geleni yapıyorlar.

Google Haberlere Abone ol

Yıldız Tar*

Olena Shevchenko ve Dragana Todorovic, savaşın ayrı düşürdüğü ve yine savaşın birleştirdiği iki arkadaş, yoldaş. Olena, Ukraynalı. Savaşın başladığı günden beri Kiev’de. Yurtdışına çıkabilirdi, ancak çıkmamayı ve ülkesindeki LGBTİ+’lara yardım etmeyi tercih etti. Dragana ise Olena’nın Avrupa ve Merkez Asya Lezbiyen* Topluluğu’ndan yoldaşı. Bölgedeki en büyük lezbiyen örgütlenmesinin kuruluşundan beri beraberler. Ve Rusya, Ukrayna’yı işgale giriştiğinde Dragana’nın ilk işi sınıra gitmek olmuş. Şimdi Polonya-Ukrayna sınırındaki güvenli evlerde, savaştan kaçan LGBTİ+’ları ağırlıyor. Olena ile her gün çevrimiçi ortamın soğukluğunda, kendi ifadeleriyle kendi toplumlarının hayatını kurtarmak için çalışıyorlar.

İki yol arkadaşı, haftasonu Kaos GL’nin 10. Uluslararası Feminist Forumu’nda yine çevrimiçi ortamda bir araya geldiler. Savaşın tam orta yerinde, belki bundan yıllar sonra filmlere konu olacak bir dayanışmayı nasıl ördüklerini anlattılar.

'RUSYA DÜN DEĞİL, YİRMİ YIL ÖNCE BAŞLATTI KÜLTÜREL İŞGALİ'

Olena, etkinlikten iki gün önce Lviv’de saldırıya uğramıştı. Bebek bezi ve mama dahil olmak üzere bir ton insani yardımı paketlerken aşırı sağcı gruplar yüzüne kimyasal bir madde ile saldırmış, geçici görme kaybı yaşamıştı. Normal koşullarda foruma katılmazdı belki. Ancak, savaş her şeyi değiştirmişti. “Her gün, her şey kayda değer şekilde değişiyor”, diyor Olena ve bu saldırının ilk olmadığını olanca soğukkanlılığıyla hatırlatıp başlıyor anlatmaya:

“Savaşın belki de en tehlikeli tarafı kültürel alanı. Rusya, dün değil, bundan iki yıl önce değil, yirmi yıl önce başlattı kültürel işgali. İnsan hakları yerine başka bir kavramı dayatmaya başladılar. “Geleneksel değerleri” ile geldiler. Sadece Rusya’da değil, tüm bölgede toplumu değiştirdiler. Muhafazakar olan maalesef sadece Rusya değil. Rusya’nın geleneksel değerlerinin etkisi bölgede her yerde hissediliyor. Şimdi barış görüşmelerinde yer alan Türkiye’de bile. Başka kavramlarla belki ama LGBTQİ’lere açılan savaşın gerekçeleri, maskeleri hep aynı. Dünya değişiyor, güç dengeleri değişiyor ve bu değişikliğin en önemli alanlarından biri, ‘geleneksel değerler’ ve ‘ailenin korunması’ üzerinden yaratılan savaş.”

Rusya, Polonya, Macaristan, Türkiye ve daha birçok ülkenin dahil olduğu bu LGBTİ+ düşmanı bloğun karşısında gibi duran “Batılı değerler” kavramına da temkinli yaklaşıyor Olena. “Batı’nın Doğu’dan daha iyi olduğu anlatısı da gerçek değil. Batı, emperyalist ve neo-liberal projesiyle yatırım yapmamız gereken alan değil. Bizim başka bir yol bulmamız lazım” diyor. Savaşın ilk günlerinde anlamak zorunda kaldıkları acı gerçeği de paylaşıyor:

“Savaşın başlangıcından beri Kiev’deyim ve yakın zamanda biteceğini sanmıştım. Üç, dört gün sonra her şeyin daha kötüye gideceğini anladım. İlk anlarda uluslararası mekanizmaları ve kurumları harekete geçirerek insanları kurtarabileceğimizi sandık ama yanılmışız. Savaşta ilk anlamak zorunda kaldığımız şey şuydu: Kimse bize yardım etmeyecek, yalnızız. Savaş, bir türlü bitmeyen upuzun bir gün gibi.”

'RUSYA'NIN 'GELENEKSEL DEĞERLERİ' MAALESEF SADECE RUSYA'DA GEÇERLİ DEĞİL'

Bu yalnızlık içerisinde LGBTİ+’lar başka bir yalnızlık daha yaşıyor Ukrayna’da. Olena’ya göre savaş, militarizasyon ve ‘şanlı ordu’ söylemleri her yeri kaplıyor. Geri kalan her şey önemsizmiş gibi bir durum yaratıyor. Ve bir yandan da insanlar savaşın öfkesini en kırılgan gruplardan, LGBTQİ’lerden çıkarıyor. Tam da bu sebeple LGBTQİ’ler için sığınaklar açıyor Olena’nın örgütü Insight ve ülkeden çıkmak isteyenlere yardım ediyorlar. Ancak bu sebeple ‘hain’ ilan ediliyorlar:

“Her gün aynı hikayeleri okuyor, telefon alıyoruz, onları kurtarmamız işgal edilmiş yerlerden çıkarmamız için arıyorlar. LGBTQİ’ler ilk hedef çünkü sana bir şey olursa herkes biliyor ki hiçbir şey olmayacak. Kimse umursamayacak. Mesela sadece Rus işgali de değil. Ukrayna’da devlet hiçbir zaman LGBTQİ’lere nefret saldırılarına karşı açık bir mesaj vermedi. Cezasızlık çok yaygın. Bana saldıranlar beni kadın olarak görmedikleri, sapkın olarak gördükleri ve bana saldırdıklarında hiçbir şeyin olmayacağını bildikleri için bu kadar rahatlar. Aşırı sağ gruplar öyle çok kalabalık ve güçlü değil ama Rusya’nın ‘geleneksel değerleri’ maalesef sadece Rusya’da geçerli değil. Rusya’daki söylemin aynısını benimseyip bir yandan da işgale karşı savaştıklarını söyleyenler var.”

ARABALARINA ATLAYIP SINIRA GİTTİLER

Devletlerin, uluslararası mekanizmaların, küresel insan hakları kurumlarının ve hatta küresel LGBTİ+ örgütlerinin yokluğunda bu yalnızlığa derman, Avrupa ve Merkez Asya Lezbiyen* Toplumu örgütünden geliyor. 2016’da bir konferans olarak yola çıkan ve ardından muazzam bir ağa dönüşen örgütün savaş çıkar çıkmaz ilk yaptığı iş, basın açıklamalarından daha fazlasını nasıl yapabileceklerini tartışmak olmuş. Örgütün eş direktörü Dragana, sevgilisiyle arabaya atlayıp sınıra gittiklerini anlatıyor. Değişen dünyada, kendilerinin ve örgütlerinin de değiştiğini söyleyerek…

“Dünya değişti ve hiçbir şey aynı kalmayacak özellikle LGBT hakları bakımından. Önceden Avrupa ağlarının yaptıklarını yapıyorduk biz de. Savunuculuk, ağlar kurmak… İnsani yardım örgütü değildik. Polonya sınırında yaptıklarımız çok yeni ama savaş çıktığında ikilemde değildik açıkçası. Fiziksel olarak bir şeyler yapmamız gerektiğini hissettik ve arabalarımıza atlayıp, LGBT toplumumuzun bize en çok ihtiyaç duyduğu yere gittik. Ne yaptığımızı ya da nasıl yapacağımızı bilmiyorduk ama ne yapmak istediğimizi biliyorduk. Önce bir ev bulduk, şimdi dört evimiz var. Bu evlerde sadece güvenli bir alan sağlamıyoruz aynı zamanda sınıra gidip, oradan insanları da alıyoruz. Şimdiye kadar doksana yakın LGBT ve ailesine yardım edebildik. Ukrayna’daki sığınaklara insani yardım örgütlüyoruz. Polonya’da kalmak isteyenleri ulusal LGBT örgütleriyle iletişime geçiriyoruz. Başka bir AB ülkesine gitmek isteyenlere yardım etmeye çalışıyoruz.”

Böylece Mülteciler İçin Lezbiyenler örgütü kuruluyor. Polonya’da, sınırda çalışırken ironik bir gerçeği de fark ediyorlar. Tuttukları evler ülkedeki ayrımcı “LGBT’siz hava sahası” ilan edilen şehirlerde yer alıyor. Hayatın ironisi Dragana’yı gülümsetedursun, bir yandan da her gün Olena ile Ukrayna’da açtıkları LGBTQİ sığınaklarındakilerin durumu hakkında konuştuklarını söylüyor. Ülkeden çıkmak isteyenler hakkında bilgi alıyor, ihtiyaçlarını öğrenip kampanyalarla yardım paketleri göndermeye çalışıyorlar. Sınırdan geçebilenleri bir süre güvenli evlerinde misafir ediyorlar. Gelenlerin çoğu başka bir Avrupa Birliği ülkesine gitmek istiyor. Gidebilmeleri için ellerinden geleni yapıyorlar.

'DÜNYA DEĞİŞTİ, BELKİ SİZ DE DEĞİŞEBİLİRSİNİZ'

Dragana bir yandan Rusya’daki LGBTİ+’ları ve savaş karşıtlarından bahsediyor. “Onların durumu bir yandan çok daha kötü. Ülkeden çıkmak isteseler gidebilecekleri çok az yer var. Bütün kapılar kapalı” diyor. Olena ise, Rusya’nın meşhur “gey propaganda yasağını” hatırlatıyor:

“Bu yasa ilk çıktığında Rusya’da o dönem güçlü olan sivil toplum sessiz kaldı, önemsemedi. LGBTQİ’leri yalnız bıraktılar. Bu yasa, ‘geleneksel aile’ denilen kadın ve erkeğin katı cinsiyet rollerine sıkı sıkıya bağlı oldukları düzeni güçlendirmek için de vardı. Kahraman, eve ekmek getiren erkek ve onu destekleyen, asker doğuran anne kadından ibaret bir zihniyet. O dönem, propaganda yasağını küçümseyenler olmuştu çünkü LGBTQİ’leri hedef alıyordu. Ancak şimdi fark ediyorlar meseleyi belki.”

Olena’nın anlattıkları Ankara’da LGBTİ+ etkinliklerine getirilen süresiz yasaklarda LGBTİ+’ların yalnızlığını hatırlatıyor istemsizce. Türkiye’yi yakından bilen Dragana da benzerliğe dikkat çekiyor. Ancak umutsuzluğa kapılmamayı da öğütlüyor:

“Ben, Sırbistan vatandaşıyım. Balkanlardan geliyorum. Savaş nedir biliyorum. Aylarca bombalar ve uçaklar altında yaşamanın ne demek olduğunu biliyorum. Yalnızlık hissini biliyorum. Ve yine biliyorum ki LGBT’leri biz desteklemezsek kimse desteklemeyecek. Sivil toplum da, hak örgütleri de değişmek ve daha fazlasını yapmak zorunda. Daha fazlasını yapabilirsiniz, dünya değişti, belki siz de değişebilirsiniz”

* Gazeteci