YAZARLAR

L’Equipe kulağımıza fısıldıyor: Takım olun

Bugün hiçbir şey olmamış gibi çıkan gazeteler, sırf günü kurtarma safsatası nedeniyle ölüyor. Ne yapalım en azından evimize ekmek parası götürüyoruz diyen basın emekçileri, düzen bu şekilde ilerlerse çok uzak olmayan bir tarihte işlerinin ellerinden kayıp gitmesini izlemek durumunda kalacaklar. O sebeple çok geç kalmadan ‘takım’ olalım ki mesleğimizi, tutkumuzu, geleceğimizi hep birlikte koruyalım.

Demokrasinin ana vatanı neresi desek sanırım ilk adreslerden biri Fransa olur. 1789'da yakılan demokrasi ateşi o gün bugün ülkenin genlerinde yer alıyor. Bu sebeptendir ki Fransa’ya gittiğinizde bazen toplu taşımaya binmekte zorlanırsınız, kamuda işlerinizi halledemeyebilirsiniz hatta ve hatta sağlık hizmetlerini bile yavaşlamış halde alabilirsiniz. Bunu sebebi devletin bu görevlerini yerine getirmedeki sıkıntısından ziyade halkın demokrasi ve insan hakları bilincidir. O sebeple de Fransa ve grev birbirinden ayrılmaz kelimeler olarak zihnimizde kocaman bir resim çizer. Belki grev süresince halk, temel hizmetleri alamıyor ama bu grevler ile insanca yaşamın temel şartları herkes için geçerli olabilsin diye saygı gösteriyorlar.

Bunun son örneği de dünyanın en önemli spor gazetelerinden biri olan L’Equipe’de yaşanan grev. Olaylar, gazete yönetiminin pandemi döneminde yaşadıkları ekonomik sıkıntıları gerekçe gösterip çalışanların yüzde 10’unu işten çıkarmaya niyetlenmesiyle başladı. Dünyanın her yerinde olduğu gibi Fransa’da da bahane olarak dijitale daha fazla ağırlık verileceği belirtildi. Ve işten çıkarılması planlanan kişilerin, futbolun dışında kalan sporlarla ilgilenen çalışanlar olacağı iddiası ile de tepki daha da büyüdü. Malum L’Equipe’in en önemli özelliklerinden biri tüm spor dallarına büyük bir ihtimam göstermesi. Ama bu işten çıkarmalarla birlikte bu durumun tamamen futbola kayması da endişe yarattı. Yönetimin burnundan kıl aldırmayıp, grev öncesi çalışanlarla da sağlıklı bir görüşme ayarlamamasıyla birlikte 12 Ocak’tan beri okurları L’Equipe gazetesini raflarda bulamıyor. Yani L’Equipe çalışanları, okurlarına daha fazla ve daha doğru haber iletmek için onlara kısa bir süre veda etmeyi göze aldı.

AMİRAL GEMİDEN AMİRAL GEMİYE FARK EDİYOR

Peki Türkiye’de en son ne olmuştu hatırlıyor musunuz? Basınımızın amiral gemisi Hürriyet, sorgu, sual, önceden bilgilendirme, durumu anlatma gibi çabalara girmeden 40 basın emekçisinin işine son vermiş, hatta tazminatlarını da ödememişti. Sonra ne olmuştu hatırlıyor musunuz? Ben söyleyeyim. Hatırlanacak bir şey yok. Zira hayat normal akışında devam etmiş, gazete sanki 40 çalışanı bir anda -kimi gazeteye gidip giriş kartının kapıyı açmamasıyla işten çıkarıldığını öğrenmişti- kovulmamış gibi bir sonraki gün yayınlarına devam etmişti.

EN AZINDAN EVİMİZE EKMEK GÖTÜRÜYORUZ YANILSAMASI

Çünkü burası Türkiye. Burada bırakın basın özgürlüğünü, insanların insanca yaşama hakkı ne kadar var tartışma konusu. Yine kendi alanımdan gideyim, yani spordan. Mesela gece gündüz, yaz kış, soğuk sıcak demeden futbol takımlarını takip eden muhabirler, sabahın erken saatlerinden gecenin körlerine kadar hatasız şekilde gazeteyi okurlara yetiştirmeye çalışan editörler ne kadar maaş alıyor biliyor musunuz? Ya da gazeteler, yurt dışında bir spor organizasyonunu veya bir futbol maçını takip etmek için görevlendirilen çalışanının iyiliğini ve rahatını ne kadar düşünüyor farkında mısınız? Bırakın yurt dışını, yurt içinde deplasmana giden bir futbol gazetecisinin hangi otellerde kalmak durumunda olduğunu, ulaşımlarını nasıl sağladığını, hem yurt içi hem de yurt dışı seyahatlerini hangi amaçla kullandığını biliyor musunuz? Maalesef ben biliyorum. Bilmek istemiyorum ama hem yaşadım hem de biliyorum.

YA BUGÜN YA HİÇ

Peki bu şartlar altında, yaşam bu kadar zorken, arkamızda bir sendika yokken nasıl hayat normal akışında devam etmesin, nasıl çalışıp da gazetemizi çıkarmayalım ki diyenler olabilir. Ama tam da bu anda artık durdurmalı hayatı. Çünkü hiçbir şey olmamış gibi davrandıkça şartlar iyileşmediği gibi daha da zorlaşıyor. Artık hayatın birçok alanında olduğu gibi spor bize yol göstermeli. L’Equipe’in bu grevi neden yaptığını çok iyi incelememiz ve anlamamız lazım.

Anlamamız lazım ki basın mensupları insanca yaşayamaz, sadece futbolun gölgesinde körelir ve körleşirse, artık basının varlığından bahsetmenin mümkün olmadığını da kavrayabilelim. Neden gazetelerin satılmadığını, televizyonların izlenmediğini analiz edebilelim. Artık insanlar ne basına güveniyor ne de basın kamuyu bilgilendirme görevini yerine getirebiliyor. Yani demem o ki hayat aslında normal akışında akmıyor. Bugün hiçbir şey olmamış gibi çıkan gazeteler, sırf günü kurtarma safsatası nedeniyle ölüyor. Ne yapalım en azından evimize ekmek parası götürüyoruz diyen basın emekçileri, düzen bu şekilde ilerlerse çok uzak olmayan bir tarihte işlerinin ellerinden kayıp gitmesini izlemek durumunda kalacaklar. O sebeple çok geç kalmadan ‘takım’ olalım ki mesleğimizi, tutkumuzu, geleceğimizi hep birlikte koruyalım.


Onur Salman Kimdir?

Basına 2006 yılında Cumhuriyet gazetesinde stajyer olarak adım attı. İki aylık staj ve Cumhuriyet’in spor ekindeki yazılarda sonra Eurosport Türkiye’de spiker ve editör olarak çalıştı. 2009 yılında Radikal gazetesine editör olarak geçerken, Eurosport’ta da yarı zamanlı spikerlik yapmaya devam etti. Medya macerasına 2012-2016 yılında Hürriyet’te devam etti. 2016 yazından beri Gazete Duvar’da çocukluk hayalini sürdürüyor. Köken Eurosport olunca tahmin etmesi kolay. Asıl ilgi alanı ‘başka sporlar.’