Kurtuluş Parkı ve Cumhuriyetin çıplak ayaklıları

Kurtuluş Parkı parktır, maç sonrası soluklandığımız alandır, nefesimizdir, doğal sit alanı olan parkın yeniden işlevlendirilmesi mümkün değildir.

Google Haberlere Abone ol

Tezcan Karakuş Candan*

İlkokul ’da beden eğitimi derslerimiz Cumhuriyet’in "sağlam kafa sağlam vücutta bulunur" yaklaşımının ürünüydü. Beden eğitiminde eskrim, yüksek atlama, sırıkla atlama, atletizm, basketbol dahil olmak üzere birçok spor dalı ile ilkokulda karşılaşmak büyük şanstı. Kavaklıdere İlkokulu’nun basketbol takımına seçilmem tam da 135 santimetrelik boyumla ilkokul 3. sınıfta oldu. Yoğun tempolu geçen antrenmanlar ve hazırlık maçlarından bugünlere, tam çenemin altındaki iz kaldı. Yüzümdeki izlerin geleceğe dair bırakılmış izler olduğunu da Ankara kentini savunurken anladım.

Okullar arası basketbol maçında TED Ankara Koleji ve Kavaklıdere İlkokulu karşılaşması, Kolej’de, TED Koleji spor salonunda gerçekleşti. O gün hepimiz çok heyecanlıydık. 70'li yıllarda özel okullar, kolejler çok yaygın değildi. Devlet okulları öğrencileri olarak bir özel okulla karşılaşmak çocuk aklımızla önemliydi ve çok sınıfsaldı. Okuldan gelen arkadaşlarımız, taraftarlarımız tribünleri “siz paralı biz beleş” sloganlarıyla çınlatıyordu. Maç sonrası soluklandığımız o devasa park o günden sonra yaşamımın hep bir parçası oldu.

Ankara’nın kent merkezinde, Kolej, Sıhhiye ve Cebeci ortasında bulunan Kurtuluş Parkı, o semtte oturmasa da yüreği cumhuriyetin kamusallığı ile büyümüş çocukların, gençlerin, kadınların, Ankaralıların nefes adası oldu. Hıfzıssıhha ve kent merkezindeki hastanelere gelen yoksulların nevalesini çıkartıp yediği, kimsesizlerin kimsesi Kurtuluş Parkı, Ankara’da okuyan her üniversite öğrencisine kucak açtı. 12 Eylül askeri darbesinden sonra, üniversitelerde öğrenci derneklerinin kurulmaya başladığı dönemlerde toplanacak yer bulamadığımızda, Kurtuluş Parkı bizim için kamusal toplantı mekanıydı. Sonra eşimle sevgili olduğumuz vakit sıkça gittiğimiz parklardan biriydi. Nikahımız Kurtuluş Parkı’ndaki Vedat Dalokay Nikah Salonunda gerçekleşti. Evlendikten sonra da, oğlumuz doğduktan sonra da o semtte oturmasak da hayatımızdan hiç eksik olmadı Kurtuluş Parkı.

İnsanı şehrin o kargaşasından, o gürültüsünden çekip çıkartan Kurtuluş Parkı, Osmanlı döneminde boş arazi parçası iken Cumhuriyet’in ilk yıllarındaki malikleri Sadiye Arısoy ve eski valilerden Ekrem Engür’dü. Ankara Muhasebe-i Hususiyesi tarafından 1931 yılında mülkiyeti İl Özel İdaresi’ne, tahsisi Ziraat Müdürlüğü’ne ait bir fidanlık tesis etmek üzere, metrekaresi yirmi beş kuruştan kamulaştırılır.(1) Bir yanından İncesu deresi geçen ve sık ıhlamur ağaçlarının yoğun kokusu ile insanların başını döndüren bu fidanlık alan 1961-1963 yılları arasında 110 bin metrekarelik bir parka dönüştü.

Adını Kurtuluş Savaşı’ndan alan park savaştan çıkmış bir ülkenin, her türlü zorluğa karşı kamusal politikaları savunduğunu gösteren, ekonomik sıkıntılar içerisinde kamulaştırılan, bugünlerde ithal ağaçlardan geçilmediği bir dönemde, kendi fidanlarını yetiştirmeyi hedefleyen bir üretimin, Cumhuriyetin kamusallığının göstergesi olarak bugünlere geldi. Murat Karayalçın’ın Belediye Başkanlığı döneminde, Gençlik Parkı ile birlikte Kurtuluş Parkı’nında  etrafındaki duvarlar yıktırılarak parklar özgürleştirildi.Gençlik Parkı’na girişler ücretsiz hale getirilerek Belediye Gençlik Parkı giriş ücreti gelirinden halkı için vazgeçti.

Kamusal bir yaşam alanı olan Kurtuluş Parkı, kent içerisindeki açık yeşil alan sistemi içerisinde, bitki dokusu ile çok sayıda mekan kullanımı sağlayan özelliği ile halk sağlığı ve güvenliği ile kentin sağlıklı fiziksel gelişmesini kontrol eden özelliğiyle Ankara Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’nun 13.07.1994 tarih ve 3591 sayılı kararı ile “Kesin Korunacak Hassas Alan (1.derece Doğal Sit)” statüsünde koruma altına alınmış bir kentsel peyzaj ögesi olarak varlığımızın bir parçası olmuştur.

25 yıllık yüksek yoğunluklu bir savaştan çıkan Cumhuriyet’in başkenti Ankara’nın yaralarının belediyenin kendi öz olanakları ile sarılması gerekirken, Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin TED Üniversitesi ile Kurtuluş Parkı’nın yeniden işlevlendirilmesi amacıyla bir protokole imza atması tüm Ankaralılar gibi hepimizi kaygılandırdı. 29.06.2021 tarihinde imzalanan protokole ve detaylarına resmi yazı ile iki kez yazdıktan sonra, nerdeyse üç ayda erişebildik. Protokolün gizlilik maddesini okudukça, kamusal bir alanda nedir bu gizlilik anlamak mümkün değil.

Kimine göre "ne var ki bunda" denilse de, bir protokole bütüncül bakılmasının önemi ortaya çıkıyor: Mütevelli heyet başkanının, Cumhurbaşkanlığı Eğitim ve Öğretim Politikaları Kurulu Üyesi olan bir özel üniversitenin tam da kendi üniversite mekanlarının hemen karşısında bulunan kamuya açık bir park alanını yeniden işlevlendirme arzusu, 10 yıllığına alandaki planlara yönelik söz hakkı ve kullanımının olması manidar. TED Üniversitesi 2018-2022 Stratejik Planı'nda Kurtuluş Parkı hedeflerini çok önceden planlanmış. Bu protokol, kent merkezinde kampüsü olmayan özel üniversitenin sıkışmış mekansallığını ihya etme, soylulaştırma yaklaşımıyla kamusal alana sızma hareketinin ilk adımı. Sonrası gelecektir, açık derslikler, rekreasyonlar, müze, kütüphane... Halka açık olacak denilmesi de çok manidar, sanırsınız, halk üniversitesi olacak... 1. Derece Doğal Sit alanı olan Cumhuriyet’in kamusal alanlarından Kurtuluş Parkı, adı üstünde parktır. Bu protokolle yerel yönetim tarafından başkentte doğal sit alanlarının, tarihi parkların, özel üniversitelerle işbirliği içerisinde, “yeniden işlevlendirme” aldatmacası altında kamusallığının yok edilmesinin önü açılmıştır. Doğal sit alanı olan parkta yeniden işlevlendirme diye bir şey olmaz. Bu alanda belediyenin yapması gereken Koruma Amaçlı İmar Planıdır. Ankara Büyükşehir Belediyesi'nin Koruma Amaçlı İmar Planı yapmak yerine, 1. Derece Doğal Sit Alanı olan Kurtuluş Parkı’nın hukuken “yeniden işlevlendirilmesi”nin mümkün olmadığı gerçeği ile özel bir üniversite ile protokol yapması da hepten manidardır.

Kurtuluş Parkı Cumhuriyet’in kamusal alan yaratma bakış açısıyla, savaştan çıkmış bir ortamda, onca parasızlığa rağmen kendi öz olanaklarıyla kamulaştırılmıştır. Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin Park’ın bakım ve onarımını kendi öz olanaklarıyla yapacak hem sermayesi hem de teknik gücü vardır. Protokolün satır aralarında okunmayan niyet ortadadır.

Ezcümle Kurtuluş Parkı parktır, maç sonrası soluklandığımız alandır, nefesimizdir, doğal sit alanı olan parkın yeniden işlevlendirilmesi mümkün değildir. TED Üniversitesi’nin parkı haline gelemez. Üniversite ile halk buluşturulmak isteniyorsa, Kurtuluş Parkı’nın dışında sıfırdan bir alanda deneyimlerini gerçekleştirmeleri önerimizdir.

Çocukluğumda basketbol hazırlık maçından kalan çenemdeki iz sızlarken, tribünlerde yükselen “siz paralı biz beleş” sloganının arkasında, Cumhuriyetin çıplak ayaklılarının varlığı yatıyor. Kurtuluş Parkının kurtuluşu için iptal edilmesi gereken bir protokol ve bir mücadele süreci daha başlıyor...

*Mimarlar Odası Ankara Şube Başkanı*

1- İmga, H., Öncebeci Mahallesi Nam'ı diğer Kurtuluş Semti, İdealkent sayı 11, Ocak,2014

Kapak fotoğrafı: Jorge Franganillo, CC BY 3.0, https://commons.wikimedia.org/w/index.php?curid=56457789