Somut olmayan kültürel miras müzede nasıl sunulmalı?

Belçika, Fransa, İtalya, İsviçre ve Hollanda’daki müzelerde somut olmayan kültürel mirasın nasıl sergilendiği ve nasıl bir metodolojiyle ilerlenmesi gerektiğine dair öneriler üretmek üzere üç yıl boyunca devam eden bir AB projesi, Brüksel’deki kapanış sempozyumu ve proje kitabının yayınlanmasıyla son buldu. Sempozyumda, AB müzelerine yönelik eleştiriler gündeme getirildi.

Google Haberlere Abone ol

2017-2020 arasında devam eden ve Avrupa’dan pek çok kültür kurumunun yer aldığı “Somut olmayan Kültürel Miras ve Müzeler Projesi”, Brüksel’de 26 Şubat’ta gerçekleştirilen kapanış sempozyumu ve proje kitabının yayınlanmasıyla son buldu.

“Somut olmayan Kültürel Miras ve Müzeler Projesi”, çağdaş müzeciliğe somut olmayan kültür mirasının nasıl dahil edileceğine dair bir yol haritası sunmayı amaçlayan üç yıllık bir proje. Bu AB projesi, Belçika, Fransa, İtalya, İsviçre ve Hollanda’daki müzelerde somut olmayan kültürel mirasın sergilenmesine dair örnekleri belgeleyip hangi metodolojiyle ilerlenmesi gerektiğine dair öneriler üretmeyi hedefliyor. Proje kapsamında hazırlanan kitap ise online olarak yayınlandı ve Brüksel’de gerçekleşen kapanış sempozyumunun 7 saatlik video kaydı YouTube’a yüklendi.

UNESCO 2003 Somut olmayan (Intangible) Kültürel Mirasın Korunması Konvansiyonu ile tanımlanan ilkelerden yola çıkan proje, somut olmayan kültürel miras kavramının müzelerdeki başarılı örnekleri ve nelerin bu kapsama dahil edilebileceğine dair bir bakış açısı sunuyor. Son 20 yıllık süreçte gündeme gelen ‘somut olmayan kültürel miras’, aslında çok geniş bir kavram. Sözlü gelenekler, performans sanatları, sosyal pratikler, ritüeller, festival türü kutlama etkinlikleri, hatta doğa ve evrene dair bilgiler ve anlatılar ile geleneksel el sanatları bu kategoriye giriyor. Kültürel miras dendiğinde hepimizin aklına tarihi eserler ve anıtlar gelmesine rağmen toplumların ya da etnik azınlık nitelikli grupların yaşamsal pratikleri de son dönemde kültürel miras olarak tanımlanmaya başlandı.

'GELENEK ve KÜLTÜR DİNAMİKTİR'

Somut olmayan kültürel miras kapsamına giren geleneklerin dinamik olduğu, değiştiği ve uygulandıkça öğrenildiğinin vurgulandığı sempozyumda, bu kategoriye giren kültürel mirasın somut kültür varlıklarıyla arasında güçlü bir bağ olduğu vurgulandı. Sempozyumun konuşmacılarından Jasper Visser, somut olmayan kültürel mirastan bahsettiğimizde, bunu sadece geçmişten gelen gelenekler olarak görmememiz gerektiğini, mesela farklı ülkelerden birçok kişinin oynadığı Minecraft’ın bile bu kategoriye girdiğinden bahsetti. “Gelenek ve kültür sürekli hareket halindedir. Bunları müzeye hapsetmek yerine bunların yeniden üretilmesini, hareket kazanmasını sağladığımız sürece bunları yaşatabiliriz” diyen Visser, müzelerin somut olmayan kültürel mirası sergilerken müze izleyicisini katılımcı hale getirmeye odaklanmasını önerdi.

'İNSAN HAKLARINA AYKIRI GELENEKLERİ SÜRDÜRMEK DOĞRU OLMAZ'

Pek çok uluslararası projede yer alıp bir dönem Uluslararası Müzeler Konseyi’nin (ICOM) başkan yardımcılığını da yapmış bir isim olan Amareswar Galla ise son 20 yılda, müzelerin somut olmayan kültürel mirası sergilemek konusunda neler yaptığını kendi deneyimleri üzerinden anlattı ve müzecilere bazı önerilerde bulundu. Somut olmayan kültürel mirastan bahsederken bazı etik sınırlar olması gerektiğine değinen Galla, “Örneğin kadın sünneti de bu kategoriye girer ancak insan haklarına aykırı olduğu için bu geleneği sürdürüp korumayı savunamayız. Hindistan’daki kast sistemi de bu tanıma dahildir ancak ayrımcılık niteliği taşıdığı için bunu korumayı savunmamamız gerekir.”

Somut olmayan kültürel miras terimine, Hindistan’da eskiden ‘yaşayan gelenek’ adı verildiğini söyleyen Galla, unutulmaya yüz tutan diller gibi kaybolmak üzere olan ya da güncel şartlara göre değişen her türlü kültürel pratiğin belgelenebileceğini ifade etti. Özellikle Avustralya’daki Aborjinler gibi etnik azınlık niteliği taşıyan yerel grupların kültürünün belgelenmesinde, bu azınlıktan olan kişilerin de eğitilerek onlara müzelerde görev verilmesi gerektiğinin altını çizdi.

'KÜLTÜR TOPRAĞA İŞLENMİŞ BİR HARİTADIR'

Amareswar Galla, 1990’lı yılların sonunda bile bazı antropologların halen ‘primitif’ ve ‘vahşi’ kelimelerini kullanabildiklerini belirterek, somut olmayan kültürel miras kavramının kabul edilmesi için çok uzun zamandır mücadele verildiğinden söz etti. “Kültür toprağa işlenmiş bir haritadır, bu yüzden önce o toprağı tanımanız gerekir” diyen Galla, saha araştırması yapılırken yerel gelenekleri anlamak için bölgenin halkını araştırmaya dahil etmenin önemini vurguladı. Avustralya gibi kolonyalizmin izlerinin halen etkin olduğu ülkelerde, azınlıkların politik anlamda karar verici konumda olmadıklarına dikkat çeken Galla, somut olmayan kültürel mirasın belgelenmesi ve sergilenmesi aşamasında müzecilerden dikkatli olmalarını istedi. “Patronluk taslamamak gerekir” diyen Galla, çoğu azınlık grubun kendi kültürlerine dair sergilerden hicap duyabilecekleri uyarısında bulundu. Sömürgecilik dönemine dair anıların nesilden nesle aktarıldığını, bu yüzden de somut olmayan kültürel miras ile uğraşırken ortaya çıkan projenin, birtakım politik amaçlara hizmet etme riskini barındırdığını söyleyerek bu konuda etik davranmak gerektiği uyarısını yaptı.

“Yaşayan kültür mirası, kültür varlığı sayılan bir mekanın ya da yerin özgünlüğü ve bütünlüğünün anlaşılması için önemlidir” diyen Galla, bu alandaki çalışmaların kültürler arası etkileşime katkıda bulunacağını da ifade etti.

'MÜZELER HEPİMİZ İÇİN OLMALI'

Son dönemde müzecilik kavramındaki değişime değinen Galla, sadece belli bir etnik kimliğe, ırka veya renge göre müze üretmenin sakıncalı olduğunun altını çizdi. Örneğin Nevruz’un Hollanda’daki müzelerde somut olmayan kültürel miras kapsamında ele alındığını ve sergilendiğini anlatan Galla, müzecilere “Koleksiyonlarınızı keskin hatlarla tanımlayıp sınırlandırmayın” önerisinde bulundu. Dünyadaki çoğu müzenin henüz somut olmayan kültürel miras kavramına hazır olmadığını belirten Galla, öncelikle pedagoji alanında ne yapıldığına odaklanılmasını önerdi. “Somut olmayan kültürel mirası yeni nesillere nasıl aktarıyoruz? Çocuklara bunu nasıl öğretiyoruz?” sorularını soran Galla, bu konuda gerçekçi hedefler koyup kimseyi gücendirmeyecek içerikler üretmenin önemine değindi.

'SOMUT OLMAYAN KÜLTÜREL MİRAS SINIR KABUL ETMEZ!'

Avustralya’da doktorasını tamamlamış Hint kökenli bir araştırmacı olan Amareswar Galla, Brüksel’deki sempozyumda Avrupalı meslektaşlarını “Müzelerde Roman (Roma) kültürü nerede?” sorusunu sorarak eleştirdi. 2.Dünya Savaşı esnasında Nazilerin kurbanı olan Çingenelerin kültürünün, somut olmayan kültürel miras olduğunu hatırlatarak, “Avrupa içinde sürekli göç eden Romanlar somut olmayan kültürel mirasın ülke sınırlarına hapsolmadığının kanıtıdır. Somut olmayan kültürel mirası, somut kültürel mirasla birlikte ele almamız gerekir” diyerek konuşmasını sonlandırdı.

Brüksel’de gerçekleşen sempozyumun videosu için:

Avrupa’daki müzelerden örnekler içeren “Müzeler ve Somut olmayan Kültürel Miras: Kültür Sektöründe Üçüncü bir Alana Doğru” başlıklı kitabı incelemek isterseniz: