Indie folktan gospele: Kevin Morby

İndie rock’tan folka uzanan; Bob Dylan’ın şairane akıcılığı ve Lou Reed’e özgü tekinsizlikten beslenen bir sound… 17 Temmuz akşamı Salon İKSV sahnesinde ilk kez İstanbullu dinleyiciyle buluşacak Amerikalı şarkı sözü yazarı-şarkıcı Kevin Morby kadrajımızda!

Google Haberlere Abone ol

Selin Özavcı Tokçabalaban

Kevin Morby’nin hikayesi, erken yaşta müzik gruplarında çalmaya başlayıp, evinden büyük şehre göç eden klasik bir Amerikan rock müzisyeninden hikayesinden çok da farklı değil. Çocuk yaşta gitarla tanışıp, 17 yaşındayken arasının zaten pek iyi olmadığı okulla vedalaşıp; şehri Kansas’tan ayrılarak New York’a doğru tek yön bir bilet alıp yola koyulur... Tabii New York Brooklyn’e yerleşene kadar Creepy Aliens and Little Indian Boy isimli ilk grubuyla müzik yapmaya çoktan başlamıştır. Yeni yaşamında hayatta kalmak için çalışmaya başladığında önce noise-folk grubu Woods’ta basçı olarak yer alır, sonra ev arkadaşı Cassie Ramone ile punk grubu Vivian Girls’te müzik yapmaya devam eder. İkili daha sonra The Babies isimli bir yan proje oluşturarak iki de albüm yayınlar. “Bir sabah uyandığımda solo albüm yayınlamak istediğimi fark ettim” gibi kısa ve yalın bir cümleyle müzik kariyerini farklı bir yöne taşıma düşüncesini özetleyen Morby’nin, 2013 çıkışlı ilk albümü ‘Harlem River’ Brooklyn’de kurduğu yeni hayatında yazdığı şarkılardan oluşan bir New York albümü olarak tanımlanır.

Bob Dylanvari şairane bir akış, inişli-çıkışlı bir keskinlik, hatta neredeyse Lou Reed tekinsizliği; 70’lere uzanan tanıdık melodilerle klasik rock sound’u arasında, Cohen yumuşaklığında güvenli bir seyahat... Onun birden fazla hisse ve tecrübeye tercüman olan müziğini, bir dinleyici olarak böyle tanımlamam yanlış olmaz. Bunun için olsa gerek ilk solo albümü ‘Harlem River’ın daha açılış şarkısını; ‘Miles, Miles, Miles’ı duyar duymaz, ardından ‘Wild Side (Oh the Places You’ll Go)’yu da dinleyince; ‘Lou Reed ilk kez 2000’lerde albüm yapsa böyle bir şey olurdu’, hissine kapılmak da son derece normal. Reed başta olmak üzere müziğinde dönemin büyük isimlerinin büyük etkisi olduğunu elbette Morby de saklamıyor: “Müzik söz konusu olduğunda ilham alıp, etkilenmek olağan bir durum. Bağım olan bir şarkıdan bir parça ısırmaya çalışmakta bence problem yok. Bu, özellikle de 60 ve 70’li yıllardan bir şarkıysa…”

İlk albüm sonrası Los Angeles’a yerleşen Morby ikinci albümü ‘Still Life’ı yayınlamakta gecikmez. 2014’te piyasaya sürülen bu albümde zengin melodiler, temel ilham kaynaklarından aldığı güven ve gösterişsiz şarkı söyleme biçimine fazladan bir de daha neşeli bir ton eklendiği hissedilir. 2016 yılında yayınladığı 3. albümü ‘Singing Saw’ artık solo kariyerinde başarıyla ilerlediğinin kanıtı olarak kabul edilebilir. Yeteneğini kanıtladığı şarkı sözü yazarlığında ustalığa doğru ilerlerken, güvenli kıyılarından çok açılmadan da olsa daha kontrollü ve ne yaptığını bilir şekilde müzik yaptığının da göstergesidir.

Neredeyse her sene yeni bir albüm yayınlamak konusunda istikrarı 4. albümü ‘City Müzik’ ile sürdüren Morby’nin şarkı sözü yazarı-şarkıcılıktaki yeteneği ve janrının başarılı isimlerinden biri olduğu tartışma götürmez. Çocukluk anılarından şehirde yaşamaktan aldığı hazza naif bir tavrın ürünü olan albüm optimist heyecan verici bir çalışma… Bu aynı zamanda sahne grubuyla birlikte besteleyip kaydettiği şarkıların olması sebebiyle, kariyerinde solo olarak ilerlese de grup albümü hissi veren bir albüm.

Kevin Morby’nin 2019 yılı Nisan ayında yayınlanan son albümü ‘Oh My God’ ise bambaşka bir hikaye… Daha da doğrusu, halihazırda Kevin Morby’nin hemen her albümünde derinden hissedilen gospel etkisi bu son albümde tüm şarkıları içeren bir konsept halini alacak kadar baskın ve dışadönük. Morby’nin 70’lerden aldığı ilham bu sefer Bob Dylan’ın 70’ler sonunda yayınladığı gospel serisi yönüne doğru evriliyor. Baskın piyanoyla beslenen ve caz dokunuşlarından da nasibini alan albüm, Kevin Morby’nin her bir albümünde yükselerek artan rock’n roll hissindeki yön değişikliğini kabullenmek pek de kolay değil doğrusu… Onu başından beri maceracı ve ilham almaya açık bir müzisyen olarak değerlendirince, afallamak yerine seçimini değerlendirmeye yönelerek öne çıkan bu yeni tonu araştırmaya eğiliyorum. Morby’nin yeni albümü ağırlıklı olarak gospel sosunda pişmiş seküler rock’n roll olarak özetleniyor. Bugüne kadar yazdığı şarkılarda karanlık bir yan olduğunu hissettiğini söyleyen Kevin Morby ise hayatta başına gelenlerin (en başta en yakın arkadaşının ölümü olmak üzere) onu başından beri bir arayış haline yönelttiğini anlatıyor. Kendini içinde bulduğu bu arayışın müzikal serüveninin içeriğine yansıması da bu son albüme denk geliyor. Kevin Morby’nin zengin, keşfe açık ve deneyim edilmesi gereken serüvenine, Salon İKSV sahnesinde canlı olarak tanıklık edeceğimiz bir geceye şimdiden hazırız!