Kaya resimleri defineciler tarafından tahrip edilmişti

' Bayındır resimleriyle ilgili net tarihlendirme önerileri yapmak yanlış olur.Biz elimizdeki yetersiz kanıt ve az sayıdaki tasvirden yola çıkarak, böyle net bir öneri yapmaktan özellikle kaçındık. '

Google Haberlere Abone ol

İZMİR - İzmir’in Bayındır ilçesinde Anadolu’da benzeri olmayan dik kulaklı, spiral kuyruklu ve pençeli hayvanların tasvir edildiği kaya resimleri keşfedildi.

Geçtiğimiz yıl Eylül ayında Bayındır İlçesi, Çenikler Mahallesi’nde zeytinlik bir alan içinde, bazı kaya üstü tasvirlere rastlandı. Olasılıkla av veya çoban köpeklerini gösteren bu tasvirlerin tarihi ve ne amaçla yapıldıkları şimdilik belirsiz. Uzmanların bugüne kadar stilistik olarak Batı Anadolu veya Ege’de benzerlerine rastlamadıklarını söyledikleri kaya resimleri, dik kulaklı, spiral kuyruklu, dört ayaklı, pençeli ve uzun tüylü hayvanları gösteriyor. Defineciler tarafından yoğun tahribata maruz kaldığı anlaşılan kaya resimleri, İzmir 1 Numaralı Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Müdürlüğü tarafından 1. Derece Arkeolojik Sit Alanı olarak ilan edildi.

Kaya resimleri bulunduğunda define avcıları tarafından tahrip edilmişti

Bayındır’da bulunan kaya resimlerinin nasıl ortaya çıktığını, benzer örnekleri olup olmadığını ve üzerlerindeki tahribatın boyutunu kaya tasvirlerini inceleyen ekipten Dr. Çiler Çilingiroğlu’na sorduk.

İLK ZİYARETİMİZDE DEFİNECİLER TARAFINDAN TAHRİP EDİLDİĞİNİ GÖRDÜK

Kaya tasvirlerinden nasıl haberdar olduğunuzu kısaca anlatır mısınız?

Yöredeki kaya tasvirlerinden, duyarlı bir yurttaşın Celal Bayar Üniversitesi Sanat Tarihi bölümünden Dr. Cengiz Gürbıyık’ı aramasıyla haberdar olduk. Ekip olarak ilk incelemeyi geçtiğimiz yıl Eylül ayında yaptık. Ne yazık ki, ilk ziyaretimizde alanın ve çevresinin defineciler tarafından tahrip edildiğini gördük. Bunun üzerine hızlı bir şekilde Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü’ne bilgi verdik.

Fotoğraflardan görüldüğü kadarıyla kaya resimleri hava koşullarına açık bir durumda olmasına rağmen açık havanın tahribatına çok maruz kalmış görünmüyor. Günümüze kadar bu şekilde kalmış olmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Alanda bizim tespit ettiğimiz üç farklı kaya tasvirli alan var. Bunlardan bir tanesi defineciler tarafından tamamen tahrip edilmiş durumda, kaya yüzeyleri parçalanmış veya bir şekilde patlatılmış. Tek bir tasvirin olduğu ikinci alanda doğal koşullardan yıpranma ve aşınma göze çarpıyor. Üçüncü alan ise en iyi korunmuş olan resimlere ait. Burada gerçekten kaya yüzeyinin her türlü dış etkiye maruz kalmasına rağmen, motiflerin iyi korunduğu görülüyor. Ancak bu noktada bile köpek şeklindeki bazı figürlerin artık neredeyse silinmekte olduğunu gördük. Doğal nedenlerle aşınma çıplak gözle görülüyor, ancak asıl tehdit tabii ki günümüzde insanların kayaları tahrip etmiş veya edecek olması!

Tasvirlerin bu kadar iyi durumda olması orijinal olup olmadıkları yönünde sizde herhangi bir kuşkuya neden oldu mu?

Bu konuda bir şüphemiz olmadı. Tasvirler, kesinlikle tarihi birer kültür varlığı. Yakın zamanda veya modern dönemde yapıldıklarını gösterecek hiçbir bulguya rastlamadık.

ANADOLU’DA BİLİNEN ÖRNEKLERLE BENZERLİK GÖSTERMİYOR

Köpek şeklinde tanımladığınız bu resimler sizce hangi döneme ait? Buna dair arkeometrik ölçümler yapmayı düşünüyor musunuz?

Alandaki tasvirler, stil bakımından Anadolu ve yakın çevresinde şimdiye kadar bilinen örneklerle açık bir benzerlik göstermiyor. Bu durum resimleri tarihlendirmeyi oldukça zorlaştıran bir durum. Çevrede yaptığımız yüzey araştırması sırasında prehistorik veya protohistorik dönemlere ait hiçbir arkeolojik bulgu karşımıza çıkmadı. Ancak, ilginç olarak, vadinin çevresinde definecilerin açtıkları çukurlarla tahrip ettiği Roma-Bizans dönemlerine ait olabilecek çatı kiremitleri ve pişmiş toprak kaplara ait parçalar bulduk. Bu arkeolojik nesnelerle kaya üstü tasvirleri arasında herhangi bir kültürel bağlantı veya çağdaşlık ilişkisinin bulunup bulunmadığı şu an için bilinmiyor; ancak stil bakımından incelediğimizde kaya tasvirlerinde tipik bir Roma-Bizans etkisi gözlenmiyor. Şimdilik bunu söyleyebiliriz.

Arkeometrik ölçümler konusunda ise; Biz ekip olarak bu alandaki misyonumuzu tamamladığımızı düşünüyoruz. İlk amacımız burasının acilen bir kültür varlığı olarak tescil edilmesiydi. İkincisi ise bilimsel bir makaleyle alanın arkeoloji ve sanat tarihi camiasına tanıtılmasıydı. Her iki hedefimizi de gerçekleştirdik.

NET BİR TARİHLENDİRME YAPMAKTAN ÖZELLİKLE KAÇINDIK

Alandaki tasvirlerin stil bakımından Anadolu’daki örneklerle benzerlik göstermediğini söylediniz. Dünyada benzer örneklerine rastladınız mı?

Bunun için Anadolu, Yakındoğu, Ege ve Avrasya’dan bilinen çok sayıda kaya tasvirini inceledik. Bayındır resimlerinin en yakın benzerleri Orta Asya ve Güneydoğu Asya’da karşımıza çıktı. Özellikle Kırgızistan’daki Tamgalı ve Yukarı Tibet’teki Sumda, Rikpa ve Bao kaya üstü tasvirlerindeki spiral kuyruklu hayvanlarla, Bayındır örnekleri tarz bakımından benzeşiyor.

Hangi döneme ait olduğu kesin olarak belli değil

Bir meslektaşımızın önerisiyle de Kütahya’da yer alan Aizanoi Antik Kenti’ndeki Zeus Tapınağı duvarlarında yer alan tasvirlere baktık. Burada Bayındır’daki örnekleri andıran köpek tasvirleri bulunmuş gerçekten. Bu örnekler, Mustafa Beyazıt tarafından MS 13.-14. yüzyıllara tarihlenmiş ve Anadolu’daki erken dönem Türk kabilelerinin şaman inancıyla ilişkilendirilmiş. Ancak, buradan yola çıkarak, Bayındır resimleriyle ilgili net tarihlendirme önerileri yapmak yanlış olur.Biz elimizdeki yetersiz kanıt ve az sayıdaki tasvirden yola çıkarak, böyle net bir öneri yapmaktan özellikle kaçındık. Zaten daha detaylı bilimsel çalışmalar yapmadan tarihlendirme önerilerinin yapılması taraftarı değiliz.

Söylediklerinizden Anadolu’da bulunan tek örnek olduğunu anlıyoruz. Bunu nasıl açıklıyorsunuz?

Türkiye’de arkeoloji ve sanat tarihi alanlarında kaya üstü resimleri ve tasvirleri konusunda çok sayıda çalışma yok. Bu alanda uzmanlaşmış kişi sayısı oldukça az. Son yıllarda Anadolu’nun çok farklı kesimlerinden yeni keşif haberleri geliyor ve bunlar bilimsel çalışmaların konusu oluyor; ancak henüz bilgi dağarcığımız bu alanda yeterince gelişmiş değil.

Diğer yandan, kaya tasvirleri çalışılması zor bir alan. Dünyanın neresinde olursa olsun, bunların mutlak tarihlendirilmeleri çok büyük sorun. Bu nedenle, çoğu araştırmacı için çekici bir uzmanlık alanı değil. Ülkemizde bu alanda uzman arkeolog ve sanat tarihçilerin yetişmesi gerekiyor. Sadece kaya tasvirlerinin içinde olduğu bir envanter veya veritabanı çalışması yapılarak, farklı dönemlere ait ortak stilistik özelliklerin tespiti bu noktada önemli bir adım olabilir. Bu şekilde uzmanlaşma ve akademik çalışmalar gerçekleştikçe Bayındır örneği de ‘’tek’’ olmaktan çıkacaktır.

YÖRE HALKININ SAHİPLENMESİNDEN ETKİN BİR KORUMA YÖNTEMİ OLAMAZ

Peki, bundan sonrası için bölgede bu tip resimler olup olmadığına ilişkin daha geniş çaplı çalışma yürütmeyi düşünüyor musunuz?

Hayır, biz ekip olarak görevimizi yerine getirdiğimizi düşünüyoruz. Bizden sonra gelecek ekipler bu alanda sistematik araştırmalar yürüterek yeni sonuçlar elde edebilir.

Son olarak; Kaya resimleri konusunda özellikle ülkemizde çok sık örneklerine rastladığımız tahribatı engelleyebilecek misiniz?  Buna dair önlemleriniz olacak mı?

Buraya ilk gittiğimizde, çevrenin definecilerin tehdidi altında olduğunu bizzat gözlerimizle gördük ve buna çok üzüldük, hatta kaya yüzeylerinden koparılmış parçaları hemen birleştirmeyi denedik. Bizim ilk elimizden gelen alanın tescil edilmesiydi.

İzmir’deki 1 Numaralı Koruma Kurulu’nun da gayretiyle, çok kısa bir süre içinde 1. Derece arkeolojik sit olarak ilan edildi; ancak bu önlem, ne yazık ki, alanın halen tahribata açık ve tamamen korumasız olduğu gerçeğini değiştirmiyor. Bizim umudumuz, yerel yönetimlerin ve halkın el ele vererek, bir bilinçlendirme kampanyası yürütmesi yönünde. Yöre halkının bunları sahiplenmesinden ve sevmesinden daha etkin bir koruma önlemi olamaz. Kısa vadede alanda koruma sağlamak için güvenlik önlemleri artırılsa da esas olan; Yerli halkın bu kayaları koruması, bunları kendi geçmişlerinin birer hatırası ve kimliklerinin değerli bir parçası olarak görebilmesi. Esasında, İzmir’in her ilçesinde bu yönde yapılacak çalışmalara çok ihtiyaç var. Arkeologların yüreğini dağlayan Kemalpaşa’daki Karabel Anıtı’nın son hali ortada ve böylesi bir Vandalizm, kültür varlığına karşı kayıtsızlık ve yok etme arzusu kabul edilemez. Belki de İzmir Büyükşehir Belediyesi ve yerel belediyeler bu yönde güçlü projeler geliştirip son zamanlarda çok sık şahit olduğumuz defineci tahribi ve talanına bir dur diyebilir!