Dolapdere’nin yeni adı: Eldorado

Ali Cabbar’ın son sergisi ELDORADO: A Wor{l}d Game, Hırvatistan’daki Split Güzel Sanatlar Müzesi’nde açıldı. Sanatçı, farklı nedenlerle sanat ve emlak dünyasının umudu haline gelen semtin adını, harflerinin yerlerini değiştirerek yeniden yarattı.

Google Haberlere Abone ol

Fahire Kurt

Ali Cabbar sergi başlıklarında kelime oyunlarını seviyor. Yeni Rakı ambleminden Teselli İlacı’nı yaratan, Türkiye’nin siyasi tarihine parti sloganlarıyla baktığı sergisinin adını Türkiye İşçi Partisi’nin kısaltması TİP’ten esinle Tipsiz koyan sanatçı, bu kez Dolapdere kelimesinin harflerinden Eldorado’yu türetmiş. Sergi, semtte emlak patlamasına yol açan inşaat şirketlerini altın peşinde Güney Amerika’yı talan eden İspanyol fatihlere benzetiyor ve “İstanbul’un Eldoradosu” olmaya doğru evrilen Dolapdere’nin geçirdiği değişime tanıklık ediyor.

Ali Cabbar, Fotoğraflar: Robert Matic

'SANATIN SOYLULAŞTIRMADAKİ ROLÜ'

Semtin soylulaşma sürecini ele alan serginin çıkış noktası, 2016’da temeli atılan müze inşaatının ardından yeni sanat galerilerinin gelişiyle birlikte, Dolapdere’de otellerle başlamış olan değişimin hız kazanması. Cabbar, İstanbul’daki atölyesi civarında yaşananlardan yola çıkarak, sanatın soylulaştırmadaki rolünü sorguluyor. İronik bir yaklaşımla kendisinin de soylulaştıranlar arasında olduğunu itiraf ediyor, sanatçıların bilinçli ya da bilinçsiz promosyon aracı olduğu durumları örnekliyor. Sergiye adını veren ELDORADO: A Wor{l}d Game adlı çalışmada, altın varak kaplanarak altın rengi tabaklar içine yerleştirilmiş alçı harfler üç aşamada Dolapdere kelimesinden Eldorado’ya dönüşüyor; semtte yatan zenginliğin “altın tepside” inşaat şirketlerine sunulmasını sembolize ediyor.

'SEMTİN ÖZGÜN YAPISI BOZULUR'

Türkçeye soylulaştırma (mutenalaştırma, seçkinleştirme) olarak giren “gentrification” teriminin yaratıcısı İngiliz sosyolog Ruth Glass, ilk olarak 1964’te Londra’daki işçi sınıfı semtlerinin orta sınıfın istilasına uğradığından bahsederken kullanır bu kelimeyi. Soylulaştırma, şehrin dar gelirlilerinin yaşadığı mahallelerinin orta ve üst gelir grubundaki kişilerce değiştirilmesidir ve bu değişimin öncüleri arasında ucuz atölye peşindeki sanatçılar da vardır. Eski ve bakımsız konutlar yenilenir ama diğer taraftan artan kiralar ve ev fiyatları yüzünden sakinleri yerinden edilerek uzak mahallelere taşınmak zorunda kalır. Semtin kültürel çeşitliliği ve özgün yapısı bozulur. Değişimin tek tük yapılardan genele yayılmasıyla birlikte tüm dünyada görülen tipik bir gelişme yaşanır, sanatçılar da artık iyice zenginleşen mahallede barınamaz hale gelir.

Soylulaştırma, İstanbul’da 1980’lerin sonlarında kendini gösterdi. Kuzguncuk, Galata, Beyoğlu, Fener/Balat, Tophane ve Karaköy farklı derecelerde soylulaşmaya maruz kaldı. 2006’da yasalaşan ve 20 bin metrekarelik alanda 269 binayı kapsayan Tarlabaşı kentsel yenilenme projesi binlerce semt sakininin yerinden edilmesine yol açtı. Tarlabaşı’nın, Dolapdere Caddesi ile kesiştiği noktada, Beyoğlu’nda yeni bir yaşam vaat eden konutların inşaatları yükseliyor şimdilerde.

'STARBUCKS'IN ÖNCÜSÜ'

Cabbar, 2016’dan bu yana Dolapdere Caddesi’nde ve ara sokaklarında dolaşarak binaları, insanları, vitrinleri, inşaatları fotoğraflamış. Siyah - beyaz bastığı 40 fotoğrafı, üzerlerine çekildikleri tarih ve saatleri koyarak 'Final Countdown' başlıklı bir geri sayım serisine dönüştürmüş. Araba lastikleri dolu dükkanın içinde oturan satıcı, evinin penceresinden dışarıyı izleyen Afrikalı mülteci, vitrin mankenleri, müzenin temelinin atılışı ve bitmiş hali, bit pazarındaki satıcılar, sokakta oynayan çocuklar sergi alanını mozaik gibi kaplıyor. Fotoğraflardan birinde, dar - uzun eski bir binanın en üst katında belli ki son zamanlarda açılmış “Atölye Picasso” adlı kafe Starbucks’un öncüsü olabilir mi?

Kelime türetmekten esinle üretilen bir başka eser, 12 parçalık 'Do.La.Do.Re/La.Do.Re.Do (mu$ical)' serisi. Büyük boy fotoğraflardaki bazı alanları altın varakla boyayan sanatçı, olası emlak spekülasyonuna gönderme yapıyor. Bu çalışmaya eşlik eden bir de müzik var. Viyana’da eğitim gören genç müzisyen Maya Muratoğlu, eserin isminde yer alan notalardan hareketle Prelude to a Demolition adlı parçayı besteleyip piyanoda çalmış. Sergiyi dolaşmak, müzik eşliğinde gösterilen siyah-beyaz bir sessiz filmde gezinme etkisi yaratıyor. Duvarlardaki ve zemindeki folyo kesim yazılar müzik sesiyle birlikte sergi mekanından dışarı taşıyor.

'SPLİT'TE AÇILMASI İRONİK'

Serginin Dalmaçya kıyılarının en güzel şehirlerinden biri olan ve değişime uğramadan kalmayı başarmış görüntüsü veren Split’te açılmış olması ilk bakışta ironik. Oysa Split’in de farklı bir soylulaşmadan geçtiğini söylüyor kentte yaşayanlar. Yoğun turizm kentin eski mahallelerindeki evlerin pansiyonlara dönüşmesine yol açmış, sakinleri gönüllü ya da gönülsüz yerlerinden olmuş.

Soylulaştırmanın küresel özelliği Artwashing (Gentrification for Dummies) adlı çok parçalı çalışmada kendini gösteriyor. Amerika’da çok yaygın “yeni başlayanlar için” kitaplarındaki gibi konuyu en basit şekilde açıklama fikri yatıyor burada. Kentsel dönüşüm fenomeninin nasıl başladığı ve dünyanın farklı kentlerinde ne tür değişim ve sorunlara yol açtığı, sanatçının araştırma yaparak topladığı yazı, fotoğraf ve çizimlerle önümüzde kitap gibi açılıyor. Postcards of Gentrification serisinde, dönüşüm geçiren mahallelerde mantar gibi biten kafeler, yoga atölyeleri, hipster berberleri, organik marketler gibi yerlerin imajlarını görünce, büyük şehirlerin değişim geçiren semtlerinin birbirine ne kadar çok benzediğini fark ediyoruz.

.

'KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN EN BÜYÜK KAYBI İNSANLAR OLACAK'

Küratörlüğünü Başak Şenova ile Branko Franceschi’nin yaptığı sergi, Dolapdere’nin çıktığı yolculuğa bizleri birer tanık olarak katıyor. Şimdilerde Dolapdere’nin sanat merkezli mutena bir semt haline geleceğinden, “en az iki Starbucks” açılacağından, iki senede güvenlik gibi bir sorun kalmayacağından dem vuruluyor. Sosyal dönüşüm içermeyip emlak dönüşümünden ibaret kalan bir kentsel dönüşümün en büyük kaybı insanlar olacak. Sergide resimlenen yerlere birkaç sene sonra baktığımızda, “soylulaşmış” binalar göreceğiz belki ama Dolapdere’nin kültürel dokusunu oluşturan şimdiki sakinlerini muhtemelen kaybetmiş olacağız.

ELDORADO: A Wor{l}d Game

Split Güzel Sanatlar Müzesi (Galerija umjetnina)

10 Nisan-19 Mayıs 2019