Bihter Dinçel: Her oyun bir yolculuk

Oyuncu Bihter Dinçel, şimdilerde hem yazıp hem oynadığı tiyatro oyunu 'Manik Atak' ile gündemde. Gazete Duvar'a konuşan Dinçel, 2006 yılında başladığı televizyon ve sinema sektörünün bugün çok değiştiğini anlatıyor: “Çok sıkıntılı ve çok karmaşık bir hâl aldı her şey… Herkes için öyle muhakkak ama kadın oyuncular için daha zor durum.”

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Başrollerini Bihter Dinçel ve Devrim Yakut'un paylaştığı 'Manik Atak' sezonun en iddialı oyunları arasında. Oyuncu iki kadının kuliste bir araya gelmesiyle başlayan hikaye, seyirciyi onların yaşamlarından kesitler içeren bir yolculuğa çıkarıyor. BKM'nin yapımcılığını üstlendiği oyunda Bihter Dinçel ve Devrim Yakut, çapkın rejisörden ev hanımına, kuralcı babadan jandarmaya, leopar kraliçesinden egoist oyuncuya 10'dan fazla karakter canlandırıyor. Bihter Dinçel'in yazdığı Barış Dinçel'in yönettiği oyun, dekoru, oyunculukları, anlatımı ve müziğiyle tiyatro sahnesinin tozunu attırıyor.

Bihter Dinçel, iki kadın oyuncunun sahnedeki deneyimini şöyle anlatıyor: “Meslekten ve kadın olma halinden taşıp geçmişe yolculuk yapan ve birbirlerinin yaşam hikayelerinde kaybolan iki insana dönüşüyoruz.” Sahnede oyunculuğuyla devleşen Dinçel'le 'Manik Atak'ı ve oyunculuk serüvenini konuştuk.

Bihter Dinçel

Öncelikle nasıl yola çıktınız Manik Atak'ı yazarken?

Her şey geçen sene Devrim’in, benim tek kişilik oyunum Aşiyan’a gelmesiyle başladı. Oyun çıkışı uzun bir sohbetimiz oldu. Oyunu çok sevmişti. Tam da bu tatta bir şeyler yapmak istediğini anlattı bana. O gün arkadaş olduk ve çok sık görüşmeye başladık. Birlikte bir oyun yapmaya karar verdik. Öncelikle elimde iki tane sahnelenmemiş oyun vardı. Onlar daha kalabalık kadrolu oyunlardı. Daha başka meseleler üstünde yoğunlaşınca başka ve yeni bir şey yapmamız gerektiğini düşündük ve uzun sohbetlerimizin akabinde aşağı yukarı aynı dertlerimizin olduğunu, birçok duruma karşı aynı yerden baktığımızı ve anılarımızın, yaşantılarımızın, beğenilerimizin birbirine çok yakın olduğunu fark ettik. Tam da bu zamanda ben, hazırlıkları aylarca süren ve bir türlü başlayamayan bir dizide çalışıyordum ve aylar sonunda hüsranla biten ve beni çok inciten bir veda yaşadım. Bunun da bir işaret fişeği olduğunu düşündük ve artık ana meselemiz belli olmuştu. Çatıyı kurdum ve oyunu yazmaya başladım.

'BAŞLADIĞIM GÜNDEN BUGÜNE ÇOK ŞEY DEĞİŞTİ'

Bu oyun 'İki kadın bir araya geldiğinde ne olur?' algısını günümüz televizyon dizilerinden kaynaklı olarak kıskançlık, birbirinin ayağını kaydırma'dan dayanışmaya geçiriyor. Bu bilinçli bir tercih miydi oyunu yazarken?

Kesinlikle bilinçli bir tercihti. Önyargılar, meslekteki konuşlanış biçimimiz, sektördeki algı ve önceliklerin tuhaf yerlere taşınması ve elbette bu kadar değerli bir işi, nasıl bir değersizlik hissiyle yapmaya uğraştığımız… Ben 2001 yılından beri tiyatro, 2006 yılından beri televizyon ve sinema işleri yapıyorum. Özellikle televizyon için söylüyorum ki, başladığım günden bugüne çok şey değişti… Çok sıkıntılı ve çok karmaşık bir hâl aldı her şey… Herkes için öyle muhakkak ama kadın oyuncular için daha zor durum. Ama oyunda kadın oyuncuların meselesi ile başlayan serüven, bambaşka bir yolculuğa dönüşüyor. Meslekten ve kadın olma halinden taşıp geçmişe yolculuk yapan ve birbirlerinin yaşam hikayelerinde kaybolan iki insana dönüşüyoruz.

Bu bağlamda sanatın (tiyatronun) toplumu yönlendirme gücünü nasıl ifade edersiniz?

Bu güce sonsuz inancım var… Söylemek istediğiniz şeyi, ortak dertleri, gözüne sokmadan, sihirli bir dille sahnelediğinizde, resmettiğinizde, notlara döktüğünüzde çok sağlam bir kaburga çıkıyor ortaya ve etkisi, paylaştığınız insanlarda büyüleyici oluyor. Sanatın her dalı için geçerli bu.

'İÇİMDE MİNİK BİR EVCİLİK BAŞLIYOR'

Oyunda kendi rolünüzü yazma deneyimini nasıl anlatırsınız?

Kendime ya da başkasına diye düşünerek ya da öyle bir ayrım yaparak yazmıyorum ben. Hepsi benim bir parçam haline dönüşüyor. Zaten benim yazdığım oyunlardaki her karakter başrol ve her karakter pasör oluyor. Karakterlerle ilgili uzun bir alt metin çalışması yaptıktan sonra başlıyorum yazmaya. Onları rüyamda görmeye başlıyorum bu süreçte. Bambaşka yüzlerle çıkıyorlar karşıma. Minik bir evcilik başlıyor içimde. O yüzden rollerin ağırlığı ve niteliği aynı kıymette oluyor benim için. Bu rolü başkası oynasa da ortaya aynı Melike çıkacaktı. Ki gün gelecek, başkası da oynayacak...

'AMACIMIZ SAHNEDE BİR OLMAK'

Devrim Yakut ile sahnedeki uyumunuz ile ilgili neler söylersiniz?

Her oyun gecesi yeni bir yolculuk oluyor bizim için… Çok keyifli bir prova süreci geçirdik ve şimdi her seferinde birbirimizi keşfetmeye devam ediyoruz. Uyumumuzla ilgili çok güzel şeyler duyuyoruz. Başından beri amacımız sahnede bir olmaktı zaten. Bunu başarabiliyorsak ne mutlu bize.

Oyunun hazırlık aşaması nasıl geçti?

Çok muhabbetli ve incelikli bir süreç oldu.

Eşiniz Barış Dinçel ile birlikte çalışma deneyiminiz nasıl bir tecrübe oldu?

Barış’la çalışmak çok özel… Sevgilim olduğu için, çok iyi arkadaş olduğum için söylemiyorum bunu, onun aklına ve görüsüne itimadım sonsuz. Hem çok zarif hem de çok ufuk açıcıydı. Onun yeni renkler sunmasıyla beraber gözlerimden yıldızlar fışkırdı ve ben prova sürecinde de metin üzerinde çalışmaya devam ettim. Onun zorlaması ile değil, heyecanımı yeniden yükseltmesi ve önerileriyle yeniden zihnimi açmasıyla oldu bu. Metnin ikinci draftı ile sahne provalarına başlamıştık, prömiyerden üç gün önce elimizde yedinci draft vardı.

'HER FARKLI ROLDE İÇİMİZDE KELEBEKLER UÇUŞUYOR'

Oyunda birçok farklı role giriyorsunuz. Bunun sizi zorladığı zamanlar oluyor mu?

Öyle keyifli ki…. Provalarda sancılı süreçlerden geçtik ama rahatlayana kadar uğraştık. Şimdi çok rahatız ve her farklı rolde, ikimizin de içinde kelebekler uçuyor.

'AVRUPA YAKASI'NIN BENDEKİ YERİ BAMBAŞKA'

Avrupa Yakası'nda Zeynep rolüyle büyük beğeni topladınız. Yıllar geçse de hâlâ tahtını koruyan bu projede yer almanın size nasıl katkıları oldu?

Avrupa Yakası benim ilk işim. İş şahaneydi ve fenomendi, benim rolüm de çok sempatikti ve evet insanlar hâlâ unutmuyor. Her kesimden insanın severek izlediği bir işti. Bendeki yeri de bambaşka.

'İYİ OYUN İLLA Kİ SEYİRCİSİNİ BULUYOR'

Türkiye'deki seyircinin tiyatro oyununu beğenme kriteri ne yönde oluyor?

Bu çok geniş bir yelpaze aslında. Her işin alıcısı başka. O kriterler de değişiyor doğal olarak. Muhakkak olan şey şu ki, iyi olan oyun illa ki seyircisini buluyor.

Önümüzdeki projelerinizden bahseder misiniz?

En yakında bir sinema filmi projesi var ve onda da Devrim’le birlikte oynuyoruz. İnanmazsınız ama bu da tesadüf. Haziran ayında çekimlerine başlanması ve Ekim ayında da vizyona girmesi planlanıyor.