Madde 22: Faşizmde 'saçmalık' neye yarar?

Semaver Kumpanya’nın Işıl Kasapoğlu yönetmenliğinde sahneye koyduğu, Joseph Heller’in romanından uyarlanan yeni oyunu Madde 22; 2. Dünya Savaşı’nda geçen bir hikaye ile ‘rasyonel-irrasyonel’, ‘mantıklı-saçma’ eksenlerinde aklın iktidarlarla imtihanına odaklanıyor. Çivisi çıkmış, şirazesini kaybetmiş bir dünyada ‘akla’ yer var mıdır? ‘Akıl dışılık’ neye yarar?

Google Haberlere Abone ol

Özlem Ergun

Bertolt Brecht’in “Mizahı olmayan bir toplumda yaşamak zordur. Her şeyin mizah olduğu bir toplumda yaşamak ise olanaksız” sözlerine denk düşen bir içerik, ana akım siyasetin aktör ve avanelerini izlerken mutlaka gelip dolanmıştır aklımıza.

“Bu kadar da olmaz ki” demekten vazgeçtiysek, olan her şeyin ‘o kadar da olabileceğine’ ikna olmamızla ilgilidir artık. İktidar politikalarının akıllara zarar bir içerik ve dille pazarlandığı böylesi bir siyasi iklimin orta yerinde, Semaver Kumpanya’nın sahneye koyduğu yeni oyunu ‘madde 22’, hamaset ile sınanan halet-i ruhiyemizin tercümanı gibi.

20. YÜZYILIN SAVAŞ KARŞITI EDEBİ MANİFESTOSU

Amerikalı yazar Joseph Heller’in 1961’de yayınlanan romanından sahneye uyarlanan Madde:22 savaşa ve savaşın tahribatlarına bakarken, mizahın keskin gözünü yardıma çağırıyor.

Otoriter/baskıcı rejimlerin karakteristik özelliklerine, insan ve toplumda yarattığı dehşetli yıkıma 2. Dünya Savaşı’nda İtalya’da konuşlanmış bir Amerikan hava üssünde geçen hikaye ile odaklanan roman; ‘akıl-akıl dışılık’, ‘mantıklı-saçma’ eksenlerinde şekillenir.

1960’ların ‘savaş karşıtı’ ikliminde yayınlandığında 10 milyonluk satış rakamıyla geniş okur kitlelerine ulaşan, edebiyat çevrelerinde ‘20. yüzyılın en önemli savaş karşıtı edebi manifestosu’ olarak ünlenen Madde 22 için ‘edebiyatta kara mizahın doruk noktası’ yorumları yapılır.

2. Dünya savaşı sırasında Amerikan ordusunda bombardıman pilotu olan Joseph Heller’in burada yaşadıkları, daha sonra yazacağı Madde 22’inin zeminine güçlü bir gerçekçilik katacaktır.

ASLAN ASKER ŞVAYK VE YOSSARİAN

Çek yazar Jaroslav Hasek’in Aslan Asker Şvayk’ı kadar ünlü olmasa da, edebiyat tarihindeki yeri itibarıyla en az onun kadar güçlü bir karakter olan Madde 22’nin Yossarian’ı, İtalya’daki bu Amerikan hava üssünün bombardıman pilotlarından biridir. Tek isteği ‘sağ-salim’ evine dönmek olan Yossarian’ın en önemli ve tek askeri becerisi, bu kaçış planları sırasında geliştirdiği ‘türlü çeşit numaralarla bir yolunu bulup kapağı revire atma girişimleri’nde parlar.

Her pilotun askerliğinin ‘hayırlısıyla bir tamam olması’ için 50 uçuş gerçekleştirmesi gerekir ki, o ‘50’ sayısı hiçbir zaman ‘tamam’ olamaz. Hep bir başka yalandan lakırdıyla bir türlü bitemeyen bu askerlik uzatmalarında Yossarian, revir kapılarında günden güne geliştirdiği oyunculuk performansları sırasında bir askeri kural keşfeder: Madde 22…

'BU MADDE 22, BAYAĞI ESASLI MADDEYMİŞ'

“Bu maddeye göre yakınındaki gerçek bir tehlike karşısında kişinin kendi güvenliğini düşünmesi rasyonel bir insan davranışıydı. Yossarian deliydi ve görevden alınabilirdi. Tek yapması gereken bunu istemekti; ama bunu istediği an, deli olduğu kabul edilmeyecek ve daha fazla görev uçuşuna çıkması gerekecekti. Yosarian, daha fazla görev uçuşu yaptığı takdirde deli, bunu yapmadığı takdirde ise akıllı kabul edilecekti, fakat akıllıysa uçmak zorundaydı. Eğer görev uçuşuna çıkıyorsa deli olmalıydı ve bunu yapmak zorunda değildi; fakat göreve çıkmak istemiyorsa, akıllı olmalıydı ve uçmak zorundaydı.”

“Yossarian, Madde-22’nin mutlak yalınlığı karşısında derinden etkilenmişti, hürmetkâr bir ıslık çaldı. “Bu Madde 22, bayağı esaslı bir maddeymiş” dedi. Doktor Daneeka, “Olabileceklerin en iyisi” diyerek onayladı.”

Yossarian’ın bir anlamda ‘kaçış bileti’ olan etkileyici oyunculuk marifetleri; Madde 22 karşısında hükmünü yitirmiş, giderek silikleşen kurtuluş umudu yerini çaresizliğe bırakmaya başlamıştır.

Aklın temsili Yossarian ile Madde 22 gibi bir saçmalığın görüntüleri arasındaki çatışmada, bu iki dünyanın acıklı karşılaşmasını gülerek izleriz.

MADDE 22’NİN TEZAHÜRLERİ

Kifayetsiz muhteris, şöhret budalası, şuursuz, pek havalı albay, kahramanlık çığırtıları eşliğinde tüm bu ‘şahane’ marifetlerine tüy dikip gezerken; yaveri olacak asker kimsenin bir işine yaramayacak, etkisi çapsız albayla sınırlı ‘alameti kendinden menkul fikirleri’ ile bölüğü yönetmektedir.

Bölüğün yeme-içme hallerinden sorumlu binbaşısı, bu ‘zorlu görev’e layık olabilmek için dünyanın savaş olmayan yerlerine şortlu/gözlüklü turistik kostümü içinde pek kârlı seferler düzenlemektedir. Getirdiği yiyeceklerle tüm bölüğü hastanelik eden binbaşı, Çukurova’nın pamuğunu çikolataya bulayıp ‘pamuk çikolatası’ diye kakalayacak kadar yaratıcıdır mesela.

Tek pırpırı omzuna kondurulunca ‘bölük kendisinin oldu’ sanan postacının, ‘kanka’ saydıkları başta olmak üzere yapmayacağı üçkağıt, çekmeyeceği numara yoktur.

Hastasına kişilik bölünmesi teşhisi koyarken kendisi orta yerinden ikiye yarılıveren, ‘hastaların bu en görkemlisi’ psikiyatrist bölük doktoru… Yer yer makul olmayı deneyecek gibi olsa da sıkıştığı ilk anda ‘duaların da emirler doğrultusunda değişebileceğine’ ikna olmakta hiç zorlanmayan bir papaz…

ÇİVİSİ ÇIKMIŞ BİR DÜNYA: SAÇMALIĞIN OLAĞAN KABULÜ

Karargâhın esas sahipleri olan rütbeli zevat ‘daha büyük’ çıkarların peşinden koşturadursun, kalan karargâh erbabı da malum savaş halinin ‘başka bir durumu mümkün kılmadığı’ çaresizliği ile meşreplerinin el verdiği delilik hallerinde yuvalanır giderler.

Adına düzen denilen bu tımarhanede, tüm bu tiplemelerin Yossarian’dan farkı ve ortak özelliği her türlü saçmalığın ‘olağan kabulü’dür. Çivisi çıkmış, şirazesini kaybetmiş bu dünyanın akla uygun tek kişisidir Yossarian.

'TEPETAKLAK HAMLET'

Yossarian karakteri için ‘tepetaklak Hamlet’ yorumunu yapan Madde 22’nin Yönetmen Yardımcısı Volkan M. Sarıöz, “Yossarian’ın içinde bulunduğu

dünya çılgın ve her şeyin tersine döndüğü bir dünya. Bir anlamda ‘tepetaklak Hamlet’…’ derken şöyle devam ediyor:

"Hamlet gerçeği bulmak için deliyi oynarken, Yossarian karakterinde ise tersi bir durum söz konusu. İnsani değerlerin kalmadığı, savaşın çılgınlık yarattığı bir dünyada Yossarian başından beri ‘ölmek istemiyorum, yaşamak istiyorum’ diyor ve bu, o dünyada delilik olarak anlaşılıyor. Arkadaşları birer birer ölürken, bu korkunç yerden gitmek istese de gidemiyor çünkü çıkışsız bir yer. ‘Madde 22’ diye bir şeyle karşılaşıyor ve sonra bir bakıyoruz ki, Madde 22 yani o çıkmaz/açmaz her yerde. Ve o dünyada sadece üçkağıtçılar kazanıyor. Kazanıyorlar mı bilmiyorum ama kazanıyor görünüyorlar."

'ANTİ KAHRAMANLAR BİZLERE DAHA YAKINDIR'

“Kahramanları kendimizle özdeşleştiremeyiz çünkü uzaktırlar, onlar süperdirler” diyen Sarıöz, Yossarian’ın ‘kahraman’ değil ‘sıradan bir insan’ olduğuna da dikkat çekiyor ve ekliyor: "Kahramanlar hep başka bir yerde, hep kapının dışındadır ve dileriz ki ‘karşımıza çıksınlar.’ Ak sakallı dede gibidirler biraz… Anti kahramanlar ise bizlere daha yakındır ve ‘ben de onun gibi olabilirim’ duygusu yarattığından onlarla özdeşlememiz daha olasıdır. Hayatımızın bir yerinde biz de ona dönüşebilir, onun gibi olabiliriz. Yeter ki, bir sabah kalktığımızda deneyebilelim."

'TIMARHANE KULLANIM KLAVUZU'

Kara mizahının en iyi örneklerinden kabul edilen Madde 22, iktidarların karakteristik kodlarını deşifre ederken, baskıcı ve otoriter rejimlerin kitlelere yönelik ideolojik hamasetlerinde ne tür bir içerikle -ya da içeriksizlik mi demeli- birlikte, nasıl bir dil kullandıklarını da özellikle işaretler. Ve tüm bu saçmalık toplamının nereye, kimlere hizmet ettiğini de… Faşizmde milliyetçilikle sıvanmış kahramanlık pazarlaması kural, çıkar tezgâhlarının her ne pahasına olursa korunması esastır çünkü. İktidar sahiplerinin bu aklılara zarar, bu en manasız, bu en pespaye uydurmasının adı olan saçma sapan Madde 22’si de tımarhanenin kullanma kılavuzundan başka bir şey değildir.

Madde 22 Yönetmen Yardımcısı Volkan M. Sarıöz

Yazar: Joseph Heller

Yöneten: Işıl Kasapoğlu

Çeviren: Çiğdem Girgiç

Dramaturgi: Bilgesu Kasapoğlu

Yönetmen Yardımcısı: Volkan M. Sarıöz, Gülay Şenyüzlü Kırantepe

Kostüm Tasarımı: Ayşenur Arslanoğlu

Dekor Tasarımı: Başak Özdoğan

Işık Tasarımı ve Uygulama: Mustafa Karakoyun

Müzik ve Ses Tasarımı: Okan Kaya

Ses Uygulama: Sibel Altan

Oyuncular: Ahmet Kaynak, Berkay Şekerci, Cansu Saka, Ezgi Ulusoy Tamer, Onur Şenol, Güçlü Yalçıner, Mertcan Ertürk, Metin Alpargun, Sarp Aydınoğlu, Selen Şenay, Serkan Keskin, Sezin Bozacı