Büyülü Orman’a giden fantastik yollar

Büyülü Orman’a adım attığınızda sizi “Introvert” sergisinin ailesi karşılıyor. Şu sergiden aylar önce kurulan sosyal medya hesaplarından takip ettiğimiz, onlarla beraber eğlendiğimiz aile... Titi, Uğur Savaş, Tuba Geçgel, Sinem Sayar, Cansu Sakız, Bizon Studio, Recep Serbest, Emre Namyeter, Özgür Bayındır, Burak Ayazoğlu, Ömer Faruk Yaman ve pek tabii Mehmet Sinan Kuran sizi yılı en iyi şekilde kapatmak için Çukurcuma Pg Art Gallery’de bekliyorlar!

Google Haberlere Abone ol

Irmak Özer

Masumiyet Müzesi’nden yukarı, Çukurcuma’ya doğru yürüyüp camları kaplanmış Pg Art Gallery’nin kapısını açınca yarı karanlık, fantastik bir ortama giriyorsunuz. Artık siz de “Bir Büyülü Orman”ın parçasısınız. Tavandan sarkan Dali suratlı dev bir ıstakoz, kırık dökük aşk hikayeleri, Pray, Çiklet, Fön, 10 cm derinliğinde bir aşk hikayesi, kız kaçıran ufo, bir yaz gecesi rüyası, evrene güç veren bir Tanrıça eli ve daha niceleri; Büyülü Orman’a yerleşmiş 38 sanat eseri… Seramik, ahşap heykel, el dikişi ile oluşturulmuş tablolar, yağlı boyalar, çizimler, defterler, hazır nesneler…

BİRİ TUTMUŞ, BİRİ KESMİŞ, BİRİ PİŞİRMİŞ, BİRİ YEMİŞ

Büyülü Orman’a adım attığınızda sizi “Introvert” sergisinin ailesi karşılıyor. Şu sergiden aylar önce kurulan sosyal medya hesaplarından takip ettiğimiz, onlarla beraber eğlendiğimiz aile...

Ailenin babası Mehmet Sinan Kuran, bulduğu mercana aile üyelerini yerleştirtmiş, ailenin yüzlerini Uğur Savaş modellemiş.

Tüm sergi Mehmet Sinan Kuran’ın dünyasından çıkan figürler aslında. Ama o figürlere başka gözler bakmış ve figürleri başka eller yeniden yorumlamış. Kuran’ın çizimlerini farklı alanlarda, farklı üsluplarla çalışan genç sanatçılar almışlar, 1 yıldan uzun bir süre tartışmışlar, yapmışlar, bozmuşlar ve karşınıza kendi yorumlarıyla yepyeni bir Mehmet Kuran dünyası çıkarmışlar. Senenin sonunda, senenin kurulum ve yerleştirmesi ile en etkileyici, ilgi çeken sergisi ortaya çıkmış böylece!

Introvert sergisi bir macera... Aile ile merhabalaştıktan sonra bir delikten bakarak Ömer Faruk Yaman’ın şahane detaylı resmine bakıyorsunuz. “Pek ciks” diyor serginin sanatçılarından Recep Serbest bu delikten bakma işine... İşler genelde kolektif, tek bir elden çıkmıyor. Köşede cam zannedebileceğiniz heykeli mesela Mehmet Kuran çizmiş, Özgür Bayındır modellemiş, Burak Ayazoğlu epoksi olarak dökmüş. Cansu Sakız’ın tabağını tutan elleri yine Burak Ayazoğlu yapmış. Tuba Geçgel’in nakışına kutuyu Recep Serbest yapmış, duvarda pek hoş bir gölge bırakan camlardaki çizimleri de ekleyivermiş. Sergi anlatılırken sadece sergide yer alan 15 genç sanatçıya değil, her zanaatkara değiniliyor. Bu cam şurada üflendi, çok acayip bir işçiliği var bak dikkat et; bu antika bir yerde atılmış bulundu, usta bir elinden geçirdi... Bir sürü emek, bir sürü fikir, imece usulü sergi, yepyeni bir rüya ortamı.

.

ERMİNLİ KADIN'IN FENDİ 

Serginin ilk işi, Mehmet Kuran-Recep Serbest ortak yapımı Erminli Kadın tablosu olmuş. Sergiye son imzayı atan en “Introvert” işlerden biri olarak nitelendirdikleri Hüzünlü Kadın tablosu yine bir Mehmet Kuran-Recep Serbest işbirliği. Mehmet Kuran’ın sergide de yer alan bir çizimini gerçekçi bir bakış açısıyla yağlı boya tabloya aktaran Recep Serbest’in büyük tablosunda, kadının boynuna bir kolye gibi dizilmiş sabun köpükleri ilginizi çekiyor. Kızılhaç Balosu gibi boy gösterilen balolarda, Cartier, Bvlgari gibi markaların çok pahalı mücevherlerini takmak isteyen kadınlara mücevherlere bir şey olur diye zamanında kocaları izin vermiyormuş. Bu kadınlar da Venedik’te mücevherlerin sahtelerini birebir yapabilen bir Venedikli mücevherci bulmuşlar. Aynı dertten muzdarip o kadar çok kadın varmış ki, Venedikli usta, en erken 2 sene sonraya randevu verebiliyormuş! İşte sergideki hüzünlü kadının boynunda sabun köpüğü var çünkü, mücevherler yerine, bir sabun köpüğü de kadınların boynunda bir o kadar güzel durur, bu dertlere gerek yok diyor sanatçılar....

Güzel köpük kolyeli, hüzünlü bakışlı kadınımızın biraz ilerisinde endam eden Özgür Bayındır’ın porselen modellemeleri için serginin ana damarı gibi çalışan Recep Serbest, “Sırf bu porselen bebişler için 20-25 toplantı yapmışızdır,” diyor. Modellemeyi Özgür yaparken, sakızları başka biri üflemiş, altın işlemelerini, porselen dökümlerini Bizon Stüdyo yapmış. Koleksiyonerler için bebişlere özel hazırlanan kutuları da Recep tasarlamış.

Özgür Bayındır’ın sergi için yaptığı modellemelerin en dikkat çekeni, dev ıstakozun Dali yüzü. Dali’nin ıstakoz takıntısına bir gönderme olarak tasarladıkları heykelin yüzü için Özgür 18 saat boyunca modelleme yapmış. Üzerine bir 6 saat de Recep Serbest ve Burak Ayazoğlu ile son rötuşları yapmışlar. Ekibe göre internet dünyasının imkan verdiği araştırmaya göre dünyada daha gerçekçi bir Dali yüz modeli yok. Heykelle o kadar uğraşmışlar, o kadar uzun saatler harcamışlar ki ıstakozu yaparken ıstakoz bizi pençelerinin arasına aldı; dünyamız küçüldü diyorlar. Hayat bir süre dev ıstakozun etrafında dönmüş genç sanatçılar için.

Bana göre ıstakoz büyüklüğü ile ne kadar dikkat çekiyorsa, Tuba Geçgel’in inanılmaz işi de detaylarıyla bir o kadar dikkat çekiyordu! Mehmet Kuran’ın kocaman bir çiziminin takdire şayan bir özveriyle nakış olarak işlendiği “Bir Büyülü Orman” işi, insanı özeniyle hayrete düşürdüğü gibi vasat “Bunu yapan kız kör oldu!” esprisini de yaptırmıyor değil! Tuba Geçgel, işin iç kısmını 4 ay tek başına işledikten sonra çiçeklerin yaprakları gibi birkaç sayılı detayda dışarıdan yardım alarak 6,5 ayda bitirmiş benzer olmayan, nakıştan dev sanat eserini. İlginç bir hikaye olarak, Tuba, ekibi Instagram’dan görüp dahil olmak istediğini yazmış Mehmet Kuran’a. Ekibin de kafasında böyle bir iş varmış, Tuba’ya önermişler. “İlk başta Tuba ben bu işi yaparım dediğinde bu kadar ince bir işi bu kadar zamanda nasıl yapacak diye aklımız kesmemişti,” diyor Mehmet Kuran. İplikleri jiletle keserek, kendine özel tekniğiyle kumaşın üzerine ipek iplikle nakış dokumuş Tuba geçen aylar boyunca ve şahane bir proje teslim etmiş.

Sergide en havalı yeri, ismine ayrı bayıldığım “10 cm Derinliğinde Bir Aşk Hikayesi” kapmış. Bu aşk hikayesine ulaşmak için basamak çıkmanız gerekiyor. Basamakların sonunda Mehmet Kuran’ın Urla’da bir eskiciden bulduğu gelin dolabına ulaşıyorsunuz. Dolap 10 cm, aşk derin. Aşk, muazzam bir cam işiyle korunmakta. Dolabın içinde bir deli bir tiyatro sahnesi dönüyor. Ömer Faruk Yaman ve Burak Ayazoğlu Mehmet Kuran’ın yaptığı resimlerden bir kolaj oluşturup Romeo ve Jülyet’ten bir sahne canlandırmışlar Urlalı gelinin dolabının içine. Bu sahneye kimler dahil olmamış ki? Barbie tacı takmış Karl Marx, Lion King, Tim Burton karakterleri... Yeniden yorumlama odaklı, kolektif sergiye yakışır iş. Romeo ve Jülyet genç sanatçıların yorumlarıyla yeniden sahnede! Sahne de koruma altında, dolabın tepesinde Uğur Savaş’ın yaptığı 2 kuzgun sizi gözlüyor.

.

MACERALARLA DOLU EKİP

Sergi bir kat değil; aşağı indiğinizde ailenin babası Mehmet Sinan Kuran’ın geçici atölyesine giriyoruz. Aşağıda Kuran’ın kendi işlerini, atölyesinin duvarındaki panonun birebir aynısı, sanatçının iç dünyasından bir parça ve bol muhabbet buluyorsunuz.

Introvert, zannedildiği gibi içine kapanık insanlar değil, enerjisini içten (kendi özünden) alan insanlar demekmiş. O yüzden de enerjisi dışarıya taşan genç insanlardan oluşan kolektif sergiye bu ad verilmiş.15 kişi, 1 yıl boyunca beraber yatıp kalkmış, turlar yapmış, toplantılara girip çıkmış, tartışmış, kafa patlatmış, uykusuz kalmış, işleri taşımış, Hata Yapım Atölyesi’ne kapanmış, kurulumu bile günlerce tekrar tekrar yapıp sökmüş ve karşımıza bu dünyayı çıkarmışlar. Bence projeyi daha da etkili hale getiren, bu işbirliği ruhunu ortaya koyan sergiden önce açılan sosyal medya hesaplarında da bu sürecin bir kısmını ekibin esprili dilleri üzerinden izlemek oldu. Introvert dünyasına başlangıcından itibaren dahil edildik; bu dünya bizlere tanıtıldı, samimiyetiyle sevdirildi ve paylaşım, Introvert’ü başarılı ve uzun soluklu bir proje haline getirdi.

Mehmet Kuran, bu projeyi gençlere yardımım dokunsun, onların yardımı da bana dokunsun diye yaptım; onlarla çalışırken çok şey öğrendim beni bambaşka bir adam yaptılar diyor. Bu genç sanatçıları sırf beklentilere uymak için piyasa işi yapmayı reddeden, özgün kalmak, kendi yollarından gitmek için az para kazanmayı seçen, bu sebeple çoğu sanat dışında farklı işlerde çalışan, kendilerinden taviz vermeyen sanatçılardan seçmiş Mehmet Kuran. Artık gönül bağı olan bu ekibin önü açılsın, sanat piyasasına yeni bir soluk gelsin, çağdaş sanat müzelerinde genç sanatçıların adı anılsın istiyor Kuran.

Konuyu Introvert’ün genç, geyiksever ruhuna yakışır bir yorumla Recep Serbest bağlıyor; “Bu kadar insanı bir gönül bir de bedelli askerlik derdi topladı!”

Titi, Uğur Savaş, Tuba Geçgel, Sinem Sayar, Cansu Sakız, Bizon Studio, Recep Serbest, Emre Namyeter, Özgür Bayındır, Burak Ayazoğlu, Ömer Faruk Yaman ve pek tabii Mehmet Sinan Kuran sizi yılı en iyi şekilde kapatmak için Çukurcuma Pg Art Gallery’de bekliyorlar!