La Casa De Papel ile 'sesi' ünlü oldu

Cecilia Krull İstanbul'da: ‘La Casa De Papel’ şüphesiz bana önemli ivme kazandırdı.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - La Casa De Papel dizisinde seslendirdiği şarkıyla zirveye çıkan Cecilia Krull, 21 ve 22 Eylül’de saat 22.00’de Salon İKSV, İstanbul konseri öncesi, dizi ve şarkıları hakkında açıklamalarda bulundu.

La Casa de Papel, birçok ülkede olduğu gibi Türkiye’de de çok sevildi. Projeye siz nasıl dahil oldunuz?

Çok uzun zamandır birlikte soundtrack çalışmaları yaptığımız besteci ve müzisyen arkadaşım Manel Santisbetan sayesinde bu projeye sesimle dahil oldum. Daha önce ‘Fuga de Cerebros 2’, ‘Vis a Vis’, ‘El Accidente’ gibi film ve diziler için şarkılar yapmıştık. ‘La Casa De Papel’in yaratıcısı Alex Pina ile de daha önce çalışmıştık.

Jeneriğin ve şarkının bu kadar ses getireceğini tahmin etmiş miydiniz?

Manel ve Alex ile ilk kez çalışmadığım için daha en başından çok iyi bir iş çıkacağına emindim ama dünya çapında bu ölçüde bir ilgi bizi gerçekten büyülüyor. ‘La Casa De Papel’ şüphesiz ki kendi müzik kariyerimde de bana çok önemli bir ivme kazandırdı.

Sizce bu başarının ardındaki sır ne?

Bence dizinin çok saran, sürükleyici bir hikâyesi var ve karakterler de çok samimi, gerçek… Öyle ki hepimiz zaman zaman kendimizi onların yerine koyabildik, onları anlayabildik.

İnternetteki videolara denk geldiniz mi? Birçok müziksever ‘My Life Is Going On’ şarkısını yorumluyor…

Elbette! Bazıları sosyal medya üzerinden beni de etiketleyip paylaşıyor. Ben de onları kendi hesaplarımda yayınlıyorum. Bu, o kadar güzel bir his ki... Yaptığım işin böyle karşılık bulması ve sevilmesi beni çok mutlu ediyor.

Kendi bestelerinizi ve şarkı sözlerinizi yazarken nelerden ilham alıyorsunuz?

Kendi şarkılarımı yazarken hayattan, yaşadıklarımdan esin buluyorum. Ama söz konusu bir TV dizisi ya da filmse mutlaka senaryo ve karakterlerden yola çıkıyorum.

İstanbul’daki ilk konseriniz olacak. Nasıl hissediyorsunuz?

İnanılmaz heyecanlıyım. Türkiye her zaman merak ettiğim bir ülkeydi. İspanya’da yaşayan çok sayıda Türk arkadaşım var. Birkaç ay önce Ankara’da ilk konserimi verdim. O kadar sıcak bir ilgi vardı ki çok keyif aldım. İstanbul’da iki gece üst üste sahnede olacağız. Bir an önce buluşmak için sabırsızlanıyorum.

Nasıl bir repertuvar hazırladınız?

Konserde en sevdiğim caz klasiklerini, kendi bestelerimi ve elbette herkesin beklediği ‘My Life Is Going On’u seslendireceğim. Tabii sürprizlerimiz de olabilir.

Yakın zamandaki projeleriniz nedir?

Şu anda ilk albümümün kayıtları devam ediyor. Konser takvimimiz de çok yoğun. Farklı müzik türlerini denemeyi, kendi sınırlarımı zorlamayı çok seviyorum. Şu anda yaratıcı, deneysel bir proje için çalışıyorum. Detaylarını ilerleyen zamanlarda sizlerle paylaşmayı umuyorum. Onun dışında geleceğe yönelik en büyük hayalim müziğimi mümkün olduğunca çok kişiyle paylaşmak ve elimden gelenin en iyisini yapmaya çalışarak üretimimi sürdürmek.

Başa dönecek olursak… Müzik yolculuğunuz nasıl başladı?

Müzik, ailemin, evimizin her zaman bir parçasıydı. Çocukluğumda babam piyano çalardı ben de ona şarkı söyleyerek eşlik ederdim. Bir gün babama Disney’den bir telefon geliyor. Şarkı söyleyebilen bir çocuk aradıklarını söylüyorlar. Babam önce öyle birini tanımadığını söylüyor. Aynı gün ben okuldan eve şarkı söyleyerek gelince bir anda aklına geliyor ve bunu bana teklif ediyor. Aslında seçileceğime pek ihtimal vermiyordum. Ama stüdyoya girdiğimde her şey kendiliğinden ve tahmin ettiğimden kolay oldu. Böylece müzik maceram başladı. (Kaynak: Karar)