IL DIVO: Gördüğümüz ilgi peri masalından farksız

Klasik eserlere getirdikleri özgün yorumlarla tanınan IL DIVO, 14 Eylül'de Volkswagen Arena'da sahne alacak. Albüm satışları ile rekorlara imza atan ve birçok ödülün sahibi grubun vokalisti Sébastien Izambard, “Biz sadece değişik bir şey yapmak ve sonucunun ne olacağını görmek istiyorduk. Fakat bir anda Birleşik Krallık'ta bir numaraya yükseldik. Sayısını tam hatırlamıyorum ama farklı birçok ülkede de zirveye ulaştık. Bu bizim için çılgıncaydı. Şu an gördüğümüz ilgi bizim için bir peri masalı” diye konuşuyor.

Google Haberlere Abone ol

İspanyol Carlos Marin, İsviçreli Urs Buhler, Fransız Sebastien Izambard ve ABD'li David Miller'ın bir araya gelmesiyle üç tenor ve bir bariton vokalden oluşan, dünyaca ünlü grup IL DIVO, 6 yıl aradan sonra yeniden Türkiye'de hayranlarıyla buluşuyor. “Regresa A Mi (Unbreak My Heart)”, “Aleluya (Hallelujah)”, “Hasta Mi Final” gibi şarkılara getirdikleri yorumlarla aşk ve romantizmin müzik dünyasındaki karşılığı konumundaki grup, yeni albümleri 'Timeless'ı tanıtmak için 14 Eylül'de Volkswagen Arena İstanbul'da sahne alacak. 2004'te kendi isimlerini taşıyan ilk albümleri ile yola çıktılar, 30 milyonu aşan albüm satışı ile rekor kırdılar. Dahası, 160 altın ve platin plak ve Guinness Rekorlar Kitabı'na, müzik tarihinin en başarılı klasik crossover grubu olarak geçen IL DIVO'nun vokali Sebastien Izambard ile konuştuk.

IL Divo'nun müzik türü için operatik pop tanımlaması yapılıyor. Günümüzde temsilcisinin oldukça az olduğu bu türü açar mısınız?

Biz opera değil, pop parçaları söylüyoruz. Ben pop, diğerleri de eğitimli opera solisti. Pop opera ya da opera pop tarzında bir müzik yapmaktan ziyade tüm bu güçlü seslerle birlikte pop parçalarını yorumladığımızı düşünüyoruz.

Dört farklı milletin II Divo'daki buluşması aynı zamanda müziğinizin ve grubun farklı kültürel etkileşimler içinde olduğunun da göstergesi. Siz bunun etkilerini nasıl yaşıyorsunuz?

Hepimizin farklı ülkelerde büyümesi elbette müziği nasıl hissettiğimizi ve farklı tarzlarda müziklere verdiğimiz tepkileri etkiledi.

Dört vokal olarak sahnede olmanın avantaj ve dezavantajları neler?

Mesela diğer güçlü seslerle sahnedeyken daha çok gürültü yapabiliyorum! Kişisel olarak sahnede bu şekilde daha çok eğlenebildiğimi söyleyebilirim. Bunun dışında herhangi birimiz yorgun düştüğünde birbirimize küçük dinlenme molaları yaratma fırsatımız olabiliyor, böylece daha enerjik devam etme ve performanstan daha fazla keyif alma şansımız doğuyor. Bana kalırsa bu dezavantajdan ziyade bizim adımıza bir avantaj.

'YENİ VE ESKİ JENERASYONU BULUŞTURUYORUZ'

Yeni albümünüz 'Timeless' için neler söylersiniz? Neden bu adı seçtiniz?

Albümümüzü bu şekilde isimlendirdik çünkü 1930'lardan 2018'e kadar sevdiğimiz parçaları repertuvar olarak seçtik. Parça listesine bakarak bunlardan örnekler görebilirsiniz; bu gerçekten zengin bir repertuvar. Adele'den 'Hello'yu, Robbie Williams'tan 'Angels'ı da görebilirsiniz. Böylece yeni jenerasyonu eski parçalarla, eski jenerasyonu da yeni parçalarla buluşturabilmek istedik.

Peki bu albümü diğer albümlerinizden farklı kılan ne oldu?

Her şeyden önce bu albümün yapımcıları tamamen biziz. Albümün parça seçiminden dağıtımına kadar her konu bizim fikirlerimizle şekillendi. Bu sebeple bu albümle gerçekten gurur duyuyorum.

Birçok parçaya yaptığınız cover'larla tanınıyorsunuz. My Way, Aleluya (Hallelujah) gibi. Bu parçaları seçerken kriteriniz ne oluyor?

Seçim sürecinde parçanın herkesin bildiği klasiklerden biri olmasıyla ilgili bir kriterimiz yok. Biz bu parçaları seviyoruz ve o yüzden yorumladık.

2004'ten günümüze pek çok ödül aldınız ve albüm satışlarınız ile dünya çapında rekora ulaştınız. Peki süreç sizin için nasıl işledi? Bekliyor muydunuz?

Ben kesinlikle böyle bir başarı beklemiyordum. Aslında hiçbirimiz beklemiyorduk. Bu bizim için bir sürprizdi. Biz sadece değişik bir şey yapmak ve sonucunun ne olacağını görmek istiyorduk. Fakat bir anda Birleşik Krallık'ta (UK) bir numaraya yükseldik. Sayısını tam olarak hatırlamıyorum ama başka birçok ülkede de bir numaraya yerleştik ve bu bizim için çılgıncaydı. Şu an gördüğümüz ilgi bizim için bir peri masalı.

'KADIN HAYRANIM TUVALETE KADAR TIRMANDI'

Kadın dinleyici hayranlarınızın çok fazla olduğu konuşuluyor. Bu konuda anlatacağınız bir hikâye var mı?

Gerçekten nereden başlamam gerektiğini bilmiyorum ama şunu söylemeliyim ki, dünyayı ailemizin bir parçasıymış gibi bizi görmek için bizimle beraber dolaşan hayranlarımız var. Hatırladıklarımdan bir tanesi şöyleydi: Bir kadın hayranım kaldığım otelin duvarına tırmanıp bana 'Merhaba' deyip bir öpücük vermişti ve ben o sırada tuvaletteydim. Oldukça korkmuştum ve sonra kadın hayranım düşmüştü. Ama neyse ki aşağıdaki diğer hayranlarım ona kötü bir şey olmasını engelledi.

Sebastien Izambard

Genelde opera dinleyicisi için takım elbiseli, zengin insanlar olarak bilinir. Siz buna katılıyor musunuz?

Bu soru gerçekten sert bir soru! Gerçekten bilmiyorum. Kişisel algılamayın ama dinleyicilerimizin zengin ya da fakir olması bizi kesinlikle ilgilendirmiyor.

İnsanlara operayı nasıl sevdirdiniz?

Sadece kendimizi otantik, güçlü seslerle ifade ederek ve insanları peşinde trenlerin kovaladığını düşündüğü büyük finallerle karşılayarak yaptık bunu. Bu pop ve R&B'den oldukça farklı bir teknik.

'TARKAN'I ÖPÜCÜKLERİYLE BİLİYORUM'

Türkiye'deki müzik piyasasını takip ediyor musunuz? Dinlediğiniz müzisyenler var mı?

Aslında pek bilgim olduğu söylenemez. Umuyorum ziyaret ettiğimde kültürel müziğinizi öğrenirim. Sadece şu öpücüklü olan parçayı biliyorum, yakışıklı şarkıcının  söylediği. Hatırladım, Tarkan'dı ismi!

İstanbullu dinleyiciyi nasıl bir sahne performansı bekliyor?

Hem yeni şarkılarımızı dinlemek isteyenler hem de eski sevilen parçalarımızı bekleyenler mutlu olacak. Bu arada sahnede dansçılarımız da olacak ama sürprizi tamamen bozmak istemiyorum. Bunu geldiğinizde göreceksiniz!

İstanbul dendiğinde aklınıza ilk olarak ne geliyor?

Muhteşem bir tarih, bir de bekar olduğum için güzel kadınlar...

Çeviri: Anıl Çalışkan