Türkiye tiyatrosunun yurtdışında yaşattığı gururlar

Türkiye tiyatrosunun uluslararası sanat camiasında tanınması ve Türkçe yazılan oyunların yabancı seyirciyle buluşması ülkemizde zorlu koşullar altında gerçekleştirilen tiyatro faaliyetlerini düşündüğümüzde içimizde buruk bir sevince yol açıyor. Dileriz yerli tiyatro sanatçıları bu başarılarını katlayarak yollarına devam ederler ve bizler de gururlanmaya devam ederiz. Dileriz tiyatro oyunlarını yasaklayan, tiyatroların önüne polis barikatları kurduran ve oyunlara sansür uygulamaya çalışan fikirler, bir nebze olsun utanç duyabilirler.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Tiyatromuzun Cevat Fehmi Başkut’un 1948 yılında yazdığı Paydos oyununun yurtdışında sahnelenmesiyle başlayan uluslararası macerası, yurtdışında faaliyet gösteren yazar ve yönetmenlerimiz aracılığıyla devam ediyor. Etkisi oldukça sıcak olduğu için ilk olarak Dot Tiyatro’nun geçtiğimiz yıl Ağustos ayında başlayan ve bu Haziran’da bizleri gururlandıran Edinburgh macerasına değinmek istiyorum.

2005 yılında kurulan ve Türkiye’de yabancı çağdaş tiyatro metinlerinin tanınmasında önemli payı olduğunu düşündüğüm Dot, İskoçya’nın en üretken tiyatro insanlarından David Greig’in Murat Daltaban’ı Lyceum Theatre’da oyun yönetmeye davet etmesiyle birlikte İskoçya’yla bağlarını güçlendirdi. Geçtiğimiz yıl Ağustos ayında Edinburgh International Festival’inde Murat Daltaban yönetmenliğinde sahneye koyulan Rhinoceros (Gergedanlar) bu yıl da Edinburgh’ta seyirci karşısına çıkmaya devam etti ve İskoçya’da eleştirmenlerce verilen CATS Ödülleri’nden dört ödülle ayrılmayı başardı. Murat Daltaban ‘en iyi yönetmen’ ve Robert Jack ‘en iyi erkek oyuncu’ ödüllerini alırken; en iyi müzik ve ses ve en iyi yapım dallarındaki ödüller de yine Rhinoceros’un oldu.

2018 yılı aynı zamanda oyun yazarlığımız açısından da önemli gelişmelere sahne oldu. 2011’de Heidelberger Stückemarkt festivalinde İz oyunuyla kazandığı başarıyla Almanya’da tanınma fırsatı bulan Ahmet Sami Özbudak, bu yıl da Maksim Gorki Theatre’da sahnelenen Süleyman Kurt isimli oyunuyla Alman tiyatro severlerin karşısına çıktı. Özbudak aynı zamanda Almanya-Türkiye ortak projesi olan Basecamp’a yazar olarak katkı sundu. Almanya’dan bizi gururlandıran bir haber de yazıp yönettiği Sen İstanbul’dan Daha Güzelsin oyunuyla yurtiçinde başarılar elde eden Murat Mahmutyazıcıoğlu’dan geldi. Yazarın askerde tuttuğu günlüklerinden yola çıkarak yazdığı Güneşin Doğuşuna Biraz Daha Var isimli oyunu Maksim Gorgi Theatre’da okuma tiyatrosu olarak seyirci karşısına çıktı.

​Ülkemizde sahnelenen Tilt, 17.31, Tetikçi, Kimsenin Ölmediği Bir Günün Ertesiydi, Nerde Kalmıştık?, Evim! Güzel Evim! ve Babil oyunlarıyla tanıdığımız Ebru Nihan Celkan bu yıl Beşyüzonmilyonkilometrekare ve Benimle Gelir Misin? isimli iki yeni oyunuyla Graz ve Stuttgart tiyatro festivallerinde yer alacak. Ayrıca yine Gorki Theatre’da geçtiğimiz yıl katıldığı “Parça Parça Savaş” projesinin değerlendirme etkinliğinde bir konuşma yapacak olan Celkan’ın yeni oyunları ve yeni projeleri hakkındaki bilgileri iki hafta sonra yapacağımız röportaj aracılığıyla edineceğiz.

Türkiye tiyatrosunun uluslararası sanat camiasında tanınması ve Türkçe yazılan oyunların yabancı seyirciyle buluşması ülkemizde zorlu koşullar altında gerçekleştirilen tiyatro faaliyetlerini düşündüğümüzde içimizde buruk bir sevince yol açıyor. Dileriz yerli tiyatro sanatçıları bu başarılarını katlayarak yollarına devam ederler ve bizler de gururlanmaya devam ederiz. Dileriz tiyatro oyunlarını yasaklayan, tiyatroların önüne polis barikatları kurduran ve oyunlara sansür uygulamaya çalışan fikirler, bir nebze olsun utanç duyabilirler. Önümüzdeki tiyatro sezonu için tüm ekiplerin yolu açık olsun. İyi ki tiyatro var.