Semavi Eyice'nin son dersi...

Dün vefat eden Semavi Eyice, emekliliğinden 20 küsur yıl sonra artık çok az gören gözleri ve ağır hareket eden bedenini sürükleyerek bir sınıftan içeri girdi... 50 yıl önce bir öğrencisinin incelediği ancak artık yerinde yeller esen bir eserin üzerindeki bezeme ayrıntılarını bile hatırlayan zehir gibi hafızasıyla da tabii.

Google Haberlere Abone ol

Yıl 2005'ti... Mimar Sinan Üniversitesi daha yeni 'Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi' olmuş ancak sosyoloji, matematik, sanat tarihi gibi bölümleri henüz toplanıp Bomonti'deki yeni yerine taşınmamıştı. Beşiktaş sahilinde bulunan ve bugün artık tamamen Bahçeşehir Üniversitesi kampüsüne katılan eski binası henüz yıkılmamış, dersler burada devam ediyordu.

Bir gün, günlerdir ara ara konuşulup gerçekleşip gerçekleşmeyeceği merak edilen oldu ve 1950'lerden 1990'ların başına dek tam 40 yıl İstanbul Üniversitesi'nde ve yurtdışında dersler vermiş, kitaplar yazmış, kendi alanında dünyanın en önde gelen isimleri arasına girmiş Bizans sanatı tarihinin artık kendisi efsane olmuş hocası Semavi Eyice, az gören gözleri yüzünden kolundan tutarak eşlik edenlerle birlikte sınıfın kapısından içeri giriverdi. Bugün çoğu okurun #Tarih dergisinden hatırlayacağı Hayri Fehmi Yılmaz'ın davet üzerine okuldaydı Eyice. Dersin konusu ise 'koruma'ydı...

Neyi nasıl koruyacaksın? İstanbul gibi yerde? Anadolu gibi yerde? Tarihi eser nasıl korunur? Bizde tarihi eser korunmaz soyulur! Soyup soğana çevrilir, sonra yıkılır, üstüne ev yapılır, o evin üstüne kat çıkılır! Çoluk çocuk büyüyünce müteahhide verilir apartman dikilir!

Dünyada müze binası olmak üzere yapılan ilk bina İstanbul'dadır ama İstanbul'un açıkhava müzesi olan Bizans surlarının etrafı her zaman tekinsizdir! Bizans sanatının zirvesi Ayasofya, İstanbul'dadır ama toplumun gündemine gelmesi 'Yunan'la gerginlik' yüzündendir! Dünyanın en önemli Bizans tarihçilerinden Semavi Eyice İstanbul'dadır ama memleket onu Reha Muhtar'ın sunduğu haber bültenindeki can sıkıcı 'Türklüğünü/milliyetçiliğini anlatmak zorunda kaldığı' tartışma ile tanır! Bizans sanatı üzerine çalışan bir bilim insanı iseniz bu yüzden 'Türklüğünüz' sorgulanabilir! Önce size gerektir 'koruma'...

İşte Semavi Eyice o derste, iyi bir sanat tarihçisi olmanın yanı sıra nasıl iyi bir 'korumacı' olunacağını da öğretmişti sınıftakilere. "Anıtlar Kurulu'nun dediğinin üstüne bir şey denemezdi biz görev yaparken. Kimse arkasından dolaşmaya çalışmazdı kararların. Şimdi öyle değil ama artık. Korumayla görevlendirilen kurul bir karar aldıysa onun kararı son karar olmalıdır" diyordu Eyice...

Sadece İstanbul'da değil başka şehirlerde de anıtlar kurulu üyelikleri, başkanlıkları yapmıştı. "Genel gidişat" konusunda hiç bir yerde durumun parlak olmadığını söylüyordu. Ancak İstanbul bir kez elden giderse geri gelmiyordu... Daha mesleğin başında bütün tez çalışmalarında incelenen eserin fotoğraflarının slayt olarak okula verilmesi zorunluluğunu getirdiğini ancak zamanla değil o eserlerin, slaytlarının bile korunamadığını söylüyordu: Koruyamadığın sanatı, tarihi nasıl bileceksin?

Belki başlangıçta çoğunlukla Bizans eserlerini vuran 'korumama' tercihi, bugün artık Bizans/Osmanlı/Cumhuriyet ayırmıyor. Tarihi camilerin duvarları Boğaz'ın içinden gelen darbelerle çatlatılıveriyor! Neden? Çünkü 'proje' var! Dev proje... En büyük proje!

Her yeri tarih ve her yeri sanat bir şehir sanki köksüz bir kara parçasıymış gibi kesilip, biçilip hafriyat kamyonları ile oradan oraya taşınıyor. Değil tarihi, sanatı korumak, önüne çıkan insanları bile yok edip giderek...

O gün o derste, öncesinde ve sonrasında, hep 'koruyun' diyen Semavi Eyice daha nasıl dursundu ki bu dünyada...