Kuir Fest: Devlet bizi görüyor, biliyor ve yasaklıyor!

Ankara Valiliği süresiz olarak LGBTİ etkinliklerini yasakladı. Yasak 11-18 Ocak tarihlerinde gerçekleşecek olan 7. Kuir Fest'i de kapsıyor. Festival ekibiyle yasak sürecini, LGBTİ bireylerin OHAL kapsamında yaşadıklarını ve festivalin alternatiflerini konuştuk.

Google Haberlere Abone ol

Oğul Aşkın [email protected]

DUVAR - Ankara Valiliği’nin 16 Kasım 2017'de gerçekleşecek olan Alman LGBTİ Film Günleri’ni yasaklamasıyla başlayan süreç, valiliğin süresiz olarak şehirde gerçekleşecek her türlü LGBTİ+ etkinliğini yasaklamasıyla devam ediyor. Pembe Hayat ve Kaos GL’nin yasağa karşı açtıkları dava sürüyor. Yasak 11-18 Ocak tarihlerinde gerçekleşemeyecek olan 7. Kuir Fest'i de kapsıyor. Yasakların gölgesinde planlandığı şekli ile gerçekleşemeyecek olan KuirFest'in ekibi ile bir araya geldik. Kuir Fest ekibi "Her şeye rağmen bir aradayız" diyor.

Pembe Hayat KuirFest nedir, kimlerdir?

Esra: Pembe Hayat Kuir Fest, 2011 yılından itibaren Pembe Hayat LGBTT Dayanışma Derneği ile birlikte düzenlenen ve şu an Türkiye'de devam eden tek kuir film festivalidir. 6 senedir LGBTİ+ mücadelesine sanat aracılığıyla alan açmaya açmaya çabalıyor. Ankara merkezli ancak 4. senesinde İstanbul’la başlayan serüveni 5. ve 6. senesinde Çanakkale, Mersin, Denizli ve İzmir’ de devam ediyor.

Pembe Hayat, LGBTT Dayanışma Derneği 2006’da kurulan Türkiye’nin ilk trans hakları organizasyonu. 2006’da Eryaman’da yaşayan translara yönelik linç girişimlerinin ardından bir trans öz örgütlenmesi olarak kuruluyor. Özellikle trans hakları ve seks işçiliği üzerine çalışan Pembe Hayat, 2011’de Bilge Taş ve Uğur Yüksel’in öncülüğünde KuirFest’in başlatılmasıyla sanat alanında LGBTİ+ görünürlüğü ve üretimine de alan açmaya başlıyor.

'HUKUKSUZLUKLAR SİLSİLESİNİN BİR PARÇASIYIZ SADECE'

Derneğin yöneticileri ve festivalin organizatörleri olarak Ankara Valiliği tarafından ilan edilen süresiz etkinlik yasağı ile ilgili ne düşünüyorsunuz?

Esra: Bu artık keyfi yasaklar düzenin olmazsa olmazı haline geldi. Bunun bir noktada LGBTİ derneklere yöneleceği öngörülen bir şeydi. Sıranın bize gelmiş olması önemli değil. Yaşadığımız hukuksuzluklar silsilesinin bir parçasıyız sadece. Geçen sene aynı zamanlarda Gündem Çocuk Derneği kapatıldı mesela. Haksız, hukuksuz ve keyfi olarak alınan kararların etkisinde yaşıyoruz, OHAL süreci de tam olarak bu. Bizim için süreç, Almanya Büyükelçiliği ile yaptığımız bir etkinliğin yasaklanması ile ayyuka çıktı. Sonrasında ise asıl niyetin bütün LGBTİ etkinliklerini yasaklamaya yönelik olduğu belli oldu.

Şirvan: LGBTİ bireyler her zaman mağdur edilen bireyler... LGBTİ'ler sokağın her alanında ezilmeye çalışan bireyler... Alınan son kararlar malumun ilanı oldu. Çünkü bu bir mevcudiyet mücadelesi.

'DEVLETİN BİZİ UNUTTUĞUNU DÜŞÜNMÜYORUM'

Etkinliklerin süresiz olarak yasaklandı ama dernek kapatılmadı. Buradaki çelişki üzerine ne düşünüyorsunuz?

Esra:Esra: Açıkçası bizim de aklımızda bazı senaryolar var ama bir yandan da her şey çok değişken. Keyfi bir süreç yürütülüyor ve olası ihtimalleri düşünüp onlara karşı mücadele yöntemleri geliştirmekten başka çaremiz kalmıyor. Ankara’da bütün dernek faaliyetlerimiz fiili olarak durduruldu. Ancak resmi olarak bir yasağın olmadığı durumlarda da , mesela Bursa’da olduğu gibi, kolluk kuvvetleri yasak olmayan bir etkinliği bir anda fiili olarak engelleyebiliyor. Bu baskılar keyfi olduğu kadar sistematik de.

Şirvan: 2015 Onur Yürüyüşü’nden önce "Biz Buradayız ve Varız!" diyorduk. 2015 Onur Yürüyüşü'ne yapılan saldırıdan sonra şunu anladık ki bizi artık görüyorlar. Bizim varlığımızı tanıyorlar ama asla bizim toplanmamıza izin vermiyorlar. Biz de hayatın her yanından tutarak bu mücadeleyi yaşatmaya çalışıyoruz.

Ezgi: Mesela farklı yerlere giden tebligatlarda yasak süresi 3 ay olarak belirtilmiş. İnternetteki yasak kararında süresizlik ibaresi durumu iyice karışık hale getiriyor. Yasağın tutarlı olmasını talep eder hale geleceğiz neredeyse. Devlet erkanının bile ağız birliği hiçbir konuda yokken bu durumun da saçma hale gelmesi kaçınılmazdı.

'KÜLTÜR ENDÜSTRİSİNE BİR SALDIRI OLDUĞUNU DÜŞÜNÜYORUZ'

Bu yıl yedincisi yapılacak Kuir Fest’in yasaklanması sadece LGBTİ karşıtlığından dolayı mı? Kuir Fest aynı zamanda bir film festivali özelliği de taşıyor.

Ezgi: Öncelikli olarak söylemek lazım ki festivali kolay yürütmüyorduk. Filmlerimiz gümrüğe takılıyordu, belgeler verilmiyordu. Direkt bir yasak olmasa da işimize taş konuluyordu. Mevcut OHAL sürecinden de doğrudan yasaklanma olmasa da yapılan festivallerin içeriğinin boşaltılmasına dair yerellerde aleni bir uğraş oldu aşikar. Kültür endüstrisine bir saldırı olduğunu düşünüyoruz.

Esra: Sansür, ne yazık ki Türkiye’de sinema konuşurken göz ardı edemediğimiz ve temcit pilavı gibi önümüze konan bir konu. Sansürden nasibini almamış bir dönem yok denilebilir.Bu festivallere ayrı, film üretim süreçlerine ayrı işliyor ama en temelinde yeni bir kültür endüstrisi oluşturulmaya, yandaş sanatçı, makbul sinema üretilmeye çalışıyor. Bunun için de öncelikli olarak muhalifleri ‘ayıklamak’ gerekiyor. Eser işletme belgesi, sinema desteklerinin imzacı sinemacılardan çekilmesi bir çok dalı budağı var. Festival olarak, KuirFest bu bağlamda kırılgan bir noktada yer alıyor. Yıllarca dolaylı olarak yapılan sansür şimdi alenen yapılıyor. LGBTİ+ etkinlikleri ve festival yasaklanıyor. Bir yandan da iş ne kadar büyürse, ne kadar görünür hale gelirse yasak da daha net oluyor sanırım. Ne zaman ki Onur Yürüyüşü’nde onbinler yürüdü, O zaman hareket daha ‘tehlikeli’ hale geldi. Ama görmezden gelinebilecek bir LGBTİ+ mücadelesi yok artık. Hep denildiği gibi varız, buradayız ve hiçbir yere gitmiyoruz.

'YÖNETMENLERİN DEVLET ERKANIYLA YAKIN İLİŞKİLERİNE TANIKLIK EDİYORUZ'

Haklarından mahrum edilen ve sistematik olarak ezilen bireylerin yarattığı yerden muhalif sanatın araçsallaştırılması açısından ne düşüyorsunuz?

Esra: Birkaç sene öncesince muhalif sanatın nasıl sisteme entegre edildiğini tartışıyorduk. Belirli kurumlar mesela şu an hiçbir şekilde gösteremeyecekleri işleri gösteriyor, her yerde ‘isyan, direniş, dayanışma’ seçkileri, sergileri oluyordu. Elbette ki bugün geldiğimiz noktada, sansürün ve oto sansürün de yoğunlaşmasıyla muhalif sanat- ki hala muğlak bir terim- yeniden muhalif olmayan yerlerde yapılamaz hale geldi. Direnmek popülerken muhalifliğin sanatçının sanatının bir parçası olduğu vakitler vardı, ama şimdi daha çok cesaret gerektiren bir şey.

Ezgi: Ben dönemin tınısı ile alakalı olduğunu düşünüyorum. Kendini bağımsız olarak niteleyen yönetmenlerin devlet erkanıyla yakın ilişkilerine tanıklık ediyoruz, onları saray kapılarında görüyoruz, filmlerine aldıkları şaşırtıcı miktarda bütçeleri duyuyoruz. Ama bir yandan da o yönetmenlerin ellerini sıkmayan kadın sinemacılar da görüyoruz. Açıkçası bu süreçten çok daha güçlenerek çıkacağımızı düşünüyorum.

Kuir Fest bu yasak karşısında nasıl hareket edecek?

Esra: Mevcut hukuki süreçlerimiz devam ediyor ve devam edecek. Yasağın gelmediği şehirlerde festival sürecine devam edeceğiz. Belki daha öncesinde bir araya gelemediğimiz oluşumlarla bir araya gelip iş yapmak çok önemli. Bir yandan çok yıpratıcı ve çok zor. Ama iyi şeyler olacağını düşünüyorum. Buradayız ve bir aradayız!

Şirvan: LGBTİ olmanın doğasında direnmek var. Her şeye direnerek başladık. Devletin istediği sanat anlayışına uymadığın anda muhalif oluyorsun ve yine direniyorsun. Direniş her şeyimizin bir parçası olmuş durumda.