Direc-t'in 'Kara Tünel'i!

Direc-t'in son albümü Dör-t, dinleyicilerle buluştu. Direc-t ile 6 yıllık arayı ve yeni şarkıları konuştuk.

Google Haberlere Abone ol

Deniz Durukan [email protected]

DUVAR - 2000’lerin başında tanışmıştım Direc-t’le. Grubun gitaristi, solisti ve kurucularından Bilge Kösebalan bir demo vermişti bana. Henüz yasal albümleri yoktu. O zamanlar, bir grubu anlamak için önce demolarını dinlerdik. Elbette sahnede de izlerdik. Sahnede pişerlerdi albüme kadar olan süreçte. Beyoğlu; müziğin, sanatın kalbinin attığı önemli bir merkezdi. İstiklal Caddesi güzel karşılaşmaların olduğu, herkesin birbirini görebileceği, şenlikli bir yerdi. Sonra değişti. Bizler pek uğramaz olduk oraya. Müziği dinleme araçlarımız da değişti. Şarkılar önce internetten paylaşılmaya başlandı. İnternet, sahne oldu. Ama tüm bunlar olmadan önce, herkes oradayken, yine bir gün İstiklal’de Bilge’yle karşılaşmıştım. Gitarının kopan tellerini birbirine bağlayarak çalmaya çalışıyordu. Avuçları yara bere içindeydi. Kesikler vardı. Uzun süre elleri parçalana parçalana o gitarı kullandı.

O parçalanma, müziğe adanmasının tezahürüydü. Bunu hiç unutmadım, ondaki müzik aşkını, verdiği mücadeleyi… Aynı şekilde grubun ilk albümünden bu yana, yani 18 yıldır Direc-t’in kurucu kadrosunda yer alan Özgür Peştimalci (davul, perküsyon) ve Aleksey Tsyntsaru (bas –klavye) da aynı adanmışlıkla devam ediyor müzik yapmaya. Şimdilerde dördüncü albümleri Dör-t’ü çıkardılar. 12 şarkılık bu çalışma dijital ortamda dinleyiciyle buluştu, kısa bir süre sonra da plak formatında müzik marketlerde yerini alacak. Albümde klasik Direc-t şarkılarının yanı sıra, kendi seslerini koruyarak farklı tarzda denemelerin de olduğu şarkılar var. Ve güçlü bir alt yapıyla geliyor Direc-t, Dör-t’le. Öp, Selami Nerde, Pazar, Muallak, Sebebi Sendin, Buraya Ben Çile Çekmek İçin mi Gelmişim albümün öne çıkan şarkıları. O halde ne anlatıyorlar kulak verelim…

Direc-t geri geldi diye yorumlar yapılıyor. Bir yere mi gitmiştiniz?

Bilge K.: En son 2011’de Son Ağaç’ı çıkarmıştık. Özenerek yaptığımız bir çalışmaydı, ancak hüzünlendiğimiz noktalar oldu o zamanlar. Belki kayıtların eklektik olması, istediğimiz soundu yakalamada zorladı bizi. Hüsran yaşayınca sanki ara vermiş gibi olduk. Elbette müzikten kopmadık, ama çok az bir araya geldik, çok az konsere çıktık. 2013’ün sonunda bu yeni albüm için çalışmaya başladık. Hatta yaz boz tahtası gibi albüm üzerinde çok oynadık. Mesela Öp şarkısı önceden enstrümantaldi. Sonra değişti. Vokal partisyonları girdi. Rashit grubunun bateristi Orkun Tunç aranjesini yaptı bu şarkının. Güzel dokunuşlarla, başka bir tavra büründü Öp şarkısı.

'BİRİNCİ SIRADA ÖZLEM VAR'

Herkes sizi özlemiş. Vega’da olduğu gibi, sizin bu albüm de özlemle karşılandı. Bu tepkiyi neye bağlıyorsunuz?

Özgür P.: Birinci sırada özlem var. Çünkü altı sene öncesinden çok farklı bir ortam var bugün. Hem müzik piyasası değişti hem de Türkiye farklı artık. Dolayısıyla, dinleyici o dönemdeki grupları uzun bir aradan sonra tekrar dinleyince, ister istemez o günleri, eski ortamını hatırlıyor, geçmişle bağ kuruyor. Bu özlemin içinde merak da var. Bunca aradan sonra ne yapmışlar, duygusuyla da geliyorlar. Eğer iyi bir şey yapamadıysanız, dinleyici bunun da hesabını sorar. En azından sert eleştirilere maruz kalabilirsiniz; Direc-t döndü ama böyle mi döndü, diye… İster altı sene ara verin, ister on iki sene; iyi bir albümle gelmezseniz sizi özlemiş olmaları yeterli olmayabilir. Bunun stresini de taşıdık. Ama gelen yorumlar bizi mutlu etti.

Aleksey T.: Bence kötü yorum yapabilecek kişiler büyüdü, olgunlaştı. Onlarda artık daha iyimser bir bakış var.

Onlar olgunlaşmış olabilir ama genel duruma baktığımızda, sosyal medyada aslında çok agresif bir tavır, söylem yok mu? Ve yıkıcı da…

Bilge K.: Müzik dinleyicisi öyledir biraz da. Üstelik bir de duygusal bir milletseniz sevgileri de, öfkeleri de aşırı olabiliyor.

Özgür P.: Tepki elbette gösterilir, ancak aşırılıktan kaçmak gerek. Kendi adıma konuşmam gerekirse sosyal medyada herhangi bir konuda verdiğim tepkiler ölçülüdür. Ahkam kesmekten de hoşlanmam. Bunu iş edinmiş bir kesim var sosyal medyada.

Bilge K.: Biz internet öncesi yetişmiş insanlarız. O yüzden bunu pek anlayamıyoruz. O kendi içinde değerlendirilecek bir şey. Şu andaki eleştirilerimizin de pek hükmü yok. On yıl sonra belki bambaşka şeyler konuşacağız. Hatta bu kadar bir süre bile olmayabilir önümüzde. Mesela, internetten Direc-t veya falanca grup kapansın, diye anket yapılabilir. Aldığın oy oranına göre senin hakkında karar verilebilir. Öyle bir döneme girmek beni şaşırtmaz.

'AŞK DEDİĞİN ÜÇ HARFLİ SANRI'

Black Mirror’daki hikayeler gibi… Albüme dönersek şarkıların büyük çoğunluğu doğaçlama gelişmiş, nasıldı bu süreç?

Bilge K.: Çok titizlendik bu albüme. Kayıtları kendimiz yaptık. Üçümüz de evde kayıt yapmayı öğrendik. Önceden evlerimizde böyle teknoloji yoktu. Kayıt stüdyolarında yapardık şarkıları. Ekonomik açıdan zorlayıcıydı. Bir hata olduğunda, tekrar kayıt yapmak maliyetli bir iş. Ama evde bu işi kendimiz yapmaya başlayınca çok fazla kayıt yapma şansımız oldu. Mesela gitarı beğenmedik, tekrar çaldık, yani sil baştan yaptığımız çok şey oldu. Dolayısıyla ince eleyip sık dokuduk.

Özgür P.: Üç yıl önce albüm yapacağız dedik ve üçümüz aynı anda stüdyoya girdik. Hiç hazırlıksız, ne çıkarsa bakalım dedik. Her yaptığımız provayı kaydettik. Albümün temeli İlk iki provada atıldı. Birkaç şarkı hariç besteler doğaçlama çıktı. Elbette sonrasında birçok prova daha yaptık. Bu albümün farklı olması biraz da bundan. Eskiden Bilge veya ben bir şarkı yaptığımızda toplanıp onu bir formata sokuyorduk. Bu sefer, şarkıların neredeyse tamamına yakını üçümüzün katılımıyla doğaçlama çıktı.

Bilge K.: İlk albümdeki şarkıları, albüm çıkmadan önce, senelerce sahnede çaldık. Dinleyici o şarkıları biliyordu zaten. İkinci ve üçüncü albümlerde öyle olmadı. Sahnede çok söylemedik. Besteler hazır olduğunda albümleri yaptık. Fakat Dör-t sanki ilk albüm gibi oldu. Doğaçlama olarak çıktı ama üç yıl çalıştık ve pişti o şarkılar. Beraber üretince üçlü kimyayı koyabildik içine.

Albümde rap, metal, saykodelik tarzında denemeler var. Sonrası için farklı bir yol olabilir mi?

Bilge K.: Besteyi yapmak için oturduğumuzda, bize zevk verecek şeyler yapıyoruz. Farklı bir tarz deneyelim arayışı yok. İyi müzik yapalım derdindeyiz. Asıl meselemiz bu.

Bu albümde diğer meseleler dışında aşk şarkıları da ağırlığınca var. Sebebi Sendin şarkısında “aşk dediğin üç harfli bir sanrı” diyorsunuz. Gerçekte yok mu aşk?

Bilge K.: Maya tutmadı diye de geçiyor şarkıda.

Özgür P.: Bazen tutmuyor maya. Bende tutmadı. Aşk elbette var, ama sanki uzun süreli olmuyor. Mayanın tutmaması onunla ilgili biraz da. Sanrı dediğimiz şey, aşkın kısa süreli olmasıyla ilgili. Âşık oldum, diyorsun sonra bir bakıyorsun ki yok. O zaman da bu sanrı mıydı diyorsun.

Bilge K.: Aşk hormonla ilgili bir şey. Hormonların salgılanması bir noktadan sonra bitiyor. O zaman aşk da olmuyor sanırım. Birçok şey hormonlarla ilgili zaten.

Aşk bu kadar kısa sürüyorsa uzun ilişkiler nasıl devam ediyor? 20 yıl, 30 yıl süren ilişkide aşk da tükenir. Belki onun yerine sevgi, arkadaşlık kalıyor. Ya da buna uzlaşma diyebiliriz.

Bilge K.: Evde iki arkadaş olmak saçma değil mi? Bitmişse bitmiştir. Aşk bittiyse boşanmak gerek.

Aleksey T.: Ben iki kere boşandım. Olmuyor arkadaşlık.

'AŞKTA ADINI BİLE UNUTUYORSUN'

Aşk insanı değiştirir, değil mi? Aşk size ne yaptı?

Bilge K.: Tabii değişiyorsun, birçok ödün veriliyor. Benliğinden veriyorsun. Kendini, hatta adını bile unutuyorsun. Bu anlamda aşkın köleleştirici tarafı var. Ama diğer yandan olgunlaşmanı da sağlıyor. Kara kuru, çirkin bir adamken güzel bir adam oluyorsun.

Aleksey T.: Aşk bana fenalık yapmadı. Çok güzel şeyler yaşadım. Belki de kötüleri hatırlamak istemiyorum.

Muallak şarkısından bahsetmek istiyorum. Nedir sürüncemede olan şeyler? Şu dünyanın halinden, şarkıdaki “kara tünel”den söz edelim mi?

Bilge K.: Dünyanın gidişatına dair duyduğumuz bir umutsuzluk var. Hepimiz sürükleniyoruz olmayan bir yere doğru. Bu da, çözüm yok duygusuna götürüyor insanı. Kaos var. Küresel ısınma da geldiğimiz son nokta. Bir önceki albüm Son Ağaç da ona göndermeydi. Rant için doğa katlediliyor. Şu anda yaşadığımız mevsim kış, ama kışı yaşamıyoruz. Tuhaf bir hava var. İleride su da bitecek. O zaman ne edebiyat ne müzik konuşacağız. Herkes bir çeşmenin başında belki bir kova su için birbirini boğazlayacak. Umarım bu günleri görmeyiz.