Playboy tavşanlığı, sekreterlik ve en sonunda müzik!

Kilise korosunda okuduğu ilahilerle müziğin tadını alan Blondie lakaplı Debbie Harry, New York'un underground punk sahnesinin baş köşesine yerleşti; oradan diskolarda insana zorla robot dansı yaptıracak ritimlere uçtu uçurdu... İşte sekreterlikten, Playboy tavşanlığından, ikonluğa uzanan "One way or another" (Öyle ya da böyle) Blondie'nin öyküsü!

Google Haberlere Abone ol

40 yıl önce Debbie Harry, Chris Stein, Fred Smith ve Billy O'Conner enstrümanlarını alıp yeni bir punk rock grubu kurmaya girişiyorlar: Angel and the Snake ya da çok kısa bir süre sonra tüm zamanların en sevilen, en çok dans edilesi, 80'lerin ruhunu en iyi yansıtan gruplarından birine dönüşecek olan "Blondie".

Debbie Harry mavi kostümü, eldivenleri ve ikonik kabartılmış saç modeliyle sahnede

Blondie’ye, "sarışın" lakabıyla isim veren, Miami’li acımasız havalı solist Debbie Harry, 3 aylıkken evlat edinildikten sonra New Jersey’de büyüyor. Liseden mezun olunca Manhattan’a taşınan Harry burada folk-rock müzik yapan “Wind in the Willows” grubuna dahil oluyor. 1968’de bu grupla tek albümlerini çıkarana dek Harry, güzellik uzmanlığı, gogo dansçılığı, Playboy tavşanlığından, müzik sahnesinin popüler barlarından, Kansas’taki Max’s’da barmaidliğe kadar birçok işte çalışıyor.

70’lerde, 2 kadının 60’ların trash pop müzik geleneğini yorumladığı “the Stilettos”a katılan Harry, 74’te grubuyla New York’ta bir barda sahnedeyken, dinleyicilerin arasında birine odaklanır. Debbie Harry de olsanız ilk sahne performanslarınız sırasında biraz gergin olabiliyormuşsunuz!

Harry ışık nedeniyle yüzünü tam göremediği bu dinleyiciye biraz kafayı takar, konser sonrası Harry’nin yanına gelip “Merhaba!” diyen bu kişi bir elinde kamerası, diğer elinde gitarı ile Chris Stein’dan başkası değildir.

New York’ta sanat okuyan Stein, the Stilettos’a katılır ve kendini hiç bilmeden 40 yıldan fazla sürecek olan bir aşk, uyuşturucu, müzik ve dostluk macerasının içine atar. Hala beraber müzik yaptığı Chris Stein’la tanışmasını şöyle anlatıyor Harry:

“Onu gördüğüm an büyülü ya da mistik bir an mıydı ya da sadece birbirimizi çektik mi bilmiyorum… Ama, gerçekten her şey çok kolay oldu, anlarsınız ya? Basit ve kolaydı ve aramızdaki her neyse onu yürütebildik.”

Grubun isminde Debbie Harry’nin lakabı olan “Blondie” değişikliğini yapıldıktan sonra, ilk single “X Offender” ile 1975’te New York’un en ünlü underground punk barlarından biri olan CBGB’de, birkaç içki karşılığında çalmaya başlıyorlar. Burada ünlenen grup, bir bakıma asıl çıkış yapacağı 1977 yılını bekler: Los Angeles’ın en iyi punk rock kulübü Whisky A Go Go’da çalmak üzere anlaşırlar ve ardından Iggy Pop’un aynı yılki Amerika turnesinde de açılışı yaparlar.

ABD'DE İLK DEFA RAP YAPAN KADIN SANATÇI!

1977’de yayınlanan “Parallel Lines” albümü yavaş yavaş, ABD’nin “En Çok Dinlenen İlk 10” albümünden biri haline gelir ve diskonun en simli parçalarından biri olan “Heart of Glass” ile 1979’da listelerin ilk sırasına yerleşir. Tüm zamanların en çok satan albümlerinden olan Parallel Lines’dan 2 yıl sonra gelen “Rapture” parçasının video klibinde ise, Debbie Harry bir yandan grafitili duvarların önünden geçip insanlara sataşırken, bir yandan da müzikle hızlı hızlı mırıldanınca, Amerika’ya da rap müziğini kazandırmış olur. Chris Stein, Rapture'dan sonra gelen yorumlardan şöyle bahseder:

"Geride bıraktığımız yaklaşık 40 yılda, birçok rap müzisyeni bana gelip 'Rapture'ın duydukları ilk rap parçası olduğunu' söyledi."

Beyaz-sarı saçları, karakteristik elmacık kemikleri, donuk bakışları ve New York caddelerinde trafik yaratan havasıyla Debbie Harry müziğin ikonlarından biri haline gelir.

'DEBBIE HER ŞEYİ CHRIS İÇİN BIRAKTI'

Blondie’nin bir diğer hepimizin bildiği ve farklı sanatçılarca defalarca yeniden yorumlanmış şarkısı ise Amerikan Jigolo filminde de ekmeği yenilen “Call Me”. 1982 yılında Debbie Harry’nin grup arkadaşı, suç ortağı ve sevgilisi olan gitarist Chris Stein çok nadir görülen bir cilt hastalığına yakalanır ve bir süredir sallantıda olan grup ilişkileri iyice bozularak Blondie dağılır.

Chris Stein ve Debbie Harry'nin birbirlerine sarılırken çekilmiş siyah beyaz bir fotoğrafı

“Rapture” videosundaki grafiti sanatçısı ve MTV programcısı Fab Five Freddy o günlerden şöyle bahsediyor:

“Chris’i ve Debbie’yi şehirdeki sanat sahnesinden tanıyordum. Onları Bronx’taki dairelerinde ziyaret ederdim. Chris’in hep marihuanası olurdu ve Debbie de sandviç yapardı! Kendi jenerasyonunun Marilyn Monroe’sunu evde bu haliyle görmek gerçekten komikti… Chris hastalanınca Debbie her şeyi onunla ilgilenmek için bıraktı.”

1988'de Stein nihayet iyileşti fakat bu süreç hem Harry'nin hem de Stein'ın duygusal anlamda tükenmesine sebep oldu. Tabi ki biseksüel kimliğini hiçbir zaman gizlenmesi gereken bir olgu olarak görmeyen Harry'nin özgür ruhu Stein'dan sonra da kendisine ilham verip, müzik yaptıracak başkalarını sevdi ve üretmeye, ürettikçe hepimizi mutlu etmeye devam etti.

15 YILIN ARDINDAN TEKRAR BİR ARADA

Harry'nin, 1981'de çıkardığı ilk solo albümü "KooKoo"yu, başka bir hit parça olan French Kissin'i bünyesinde barındıran "Rockbird" takip etti. Farklı tarzda çalan gruplarla birlikte söyledi, film projelerinde yer aldı. Mick Jagger, Alfred Hitchcock, Jack Nicholson, Grace Jones gibi dönemin ve aslında her dönemin hasetle anılacak güzellik ve yetenekteki ikonlarını fotoğraflayan Andy Warhol, polaroid koleksiyonuna Blondie'yi eklememek gibi kendisinden beklenmeyecek saçma bir hataya düşmedi!

15 yılın ardından tekrar bir araya gelen grup 1999'da "No Exit" albümüyle geri döndü. Albümden Maria parçası Birleşik Krallık'ta büyük başarı elde etti. Blondie, "Parallel Lines" albümünün 30'uncu yılı olan 2008'i turneye çıkarak kutladı.

Punk, new wawe, disko, pop, reggae ve rock müziğin zamandan bağımsız olarak dinlenilesi, her dinlenildiğinde dans ettiren, saf mutluluk veren parçalarını üretmesinin yanında Debbie Harry, kendi grup arkadaşlarının bile 'herkesin gözü onda' kıskançlığıyla baktığı mütemadiyen ilham kaynağı olan kült bir isim. Kendisi aynı zamanda Iggy Pop'un, The Ramones üyelerinin, David Bowie'nin, The Runaways'in yetenekli kadınlarının da biricik dostu. Konserlere ve albüm çalışmalarına devam eden 72 yaşındaki Debbie Harry'yi, müzik dünyasında bana kalırsa şişirilmiş isimler (Madonna vs...) ile hiçbir zaman karıştırmıyor, karşılaştırmıyor; kendisinin doğallığını ve yeteneğini hem kulaklarımız hem de gözlerimizde ayrı bir bölmede saklıyoruz!

Not: 70'lerin ve 80'lerin Debbie Harry'sini, Iggy Pop'unu, The Runaways'ini, New York'unu ve müzik sahnesini bir de içeriden görmek için Chris Stein'ın arşivlediği dönem fotoğraflarına buradan göz atabilirsiniz.