Tuğba Kırallı: 'Fotoğraf için yumruklardan sakındım!'

Fotoğrafçı Tuğba Kırallı ilk kişisel sergisi, “Bir Temsilin Hikayesi”ni Olympus Galeri’de açtı. 9 Mayıs’a kadar sürecek sergi Sahnede göz kamaştıran tütüleri, uçuşan kostümleri ile pointlerinin üzerinde danseden balerinlerin fotoğraflarından oluşuyor...

Google Haberlere Abone ol

Tuğba Kırallı, rahatça oturduğumuz koltuklarda sahne ışıkları içinde keyifle ve hayranlıkla seyrettiğimiz temsillerin 5 yıl süreyle provalardan sahne arkasına, soyunma odalarından sahnelenmesine kadar her anını kaydettiği çalışması, “Bir Temsilin Hikayesi” Olympus Galeri’de sergiliyor! 9 Mayıs’a kadar sürecek sergi Sahnede göz kamaştıran tütüleri, uçuşan kostümleri ile pointlerinin üzerinde dans eden balerinlerin fotoğraflarından oluşuyor...

Bu temsillerin kahramanları nasıl hazırlanıyorlar? Neler yapıyorlar? Salonları yıkan alkışları duyana kadar geçen çalışma süreçleri nasıl geçiyor? Fotoğraf sanatçısı Tuğba Kırallı tüm bu sorulara yanıt aramak için onları fotoğrafladı. Özel izinlerle kulislerine girdi sahneye nasıl hazırlandıklarını 5 yıl süren fotoğraf çalışmasıyla seyircisiyle buluşturdu.

Ter içinde kalan bedenleri, sakatlanmaları, pointlerinin içindeki acı çeken ayakları... Defalarca ve titizlikle tekrarlanan provaları, makyaj sırasını ve kuliste sahneye çıkmadan önce yaşadıkları sonsuz heyecanlarına tanıklık etti ve bu tanıklığı fotoğraflayarak ölümsüzleştirdi.

Perde kapandığında o yoğun alkış kulaklarına dolduğunda, o yorgun bedenlerine rağmen yüzlerindeki mutluluğu da belgeleyen Tuğba Kırallı’nın ‘Bir Temsilin Hikayesi’ Projesi tüm bu yaşanılanların fotoğrafla belgelendiği bir hikayeye dönüştü ve bu hikaye perdelerini Olympus Galeri’de açtı. Tuğba Kırallı ile bir araya geldik... Fotoğrafçılığını, yeni projelerini ve bir kadın olarak sahada fotoğraf çekmenin zorluklarını konuştuk...

gülşen1

İlk olarak, “Bir Temsilin Hikayesi” projesine nasıl başladın?

Daha önce Devlet Senfoni Orkestrası’nı çalışmıştım. Sahne arkası o projede ilgi alanım içine girmişti. Devamında İstanbul Devlet Opera ve Balesini çalışmak istedim. 2011 yılında genel müdür ve sanat yönetmeninden aldığım özel izinle çalışmalara başladım. Beş sene boyunca, beş ayrı temsilde dersler, provalar, soyunma odaları, makyaj odaları, kulis ve sahnede fotoğraf çektim. Halen de bu projeye devam ediyorum.

Fotoğrafların balerinlerin sahneye çıkışına sahnedeki gösterilerine kadar hikayeden oluşuyor. Bol alkışlı sahnenin arkası seni nasıl etkiledi?

Öncelikle ben sahne fotoğrafçısı değilim, bu işi yapan çok iyi fotoğrafçılar var. Projeye başlarken asıl amacım temsilin mutfağını yani tamamen sahne arkasını görüntülemekti. Çalışmalarımın çoğunda yapılan işin emeğini anlatmaya çalışırım; böylesine estetik bir sanat için bale sanatçılarının verdiği emeği merak ettim. Alın teri vardı, yorgunluktan bitap düşüp vücutları kan ter içinde kalana kadar çalışıyorlardı derslerde ve provalarda. Parçalanan tırnaklar, saatlerce pointlerin içinde en mükemmel hareketi yapabilmek için çalışmak, tırnaklarını paramparça ediyor ve ayakları şişiyordu. Sahneden indikten sonra sakatlandığı için çığlık, çığlığa bağıran ve bayılan belerinler gördüm. Sahnede onbeş dakika dans ettikten sonra kuliste nefes nefese kalan baş balerinler beni çok etkiledi. İşte benim projem bale sanatının bu zor hikayesini anlatıyor.

İlk kişisel sergin, 9 Mayıs'a kadar da açık... Sonucunu böyle bekliyor muydun?

Evet ilk kişisel sergim. Fotoğrafa 2007 yılında başladım ve 2010 yılında Bekir Tuğcu ile "Tersane-i Amire" isimli ortak sergimizi açtık. Pek çok karma sergiye katıldım. İstanbul’da ve pek çok ilde fotoğraf gösterileri yaptım ama ilk kişisel sergimi açmak için tam 10 yıl bekledim. Beş sene boyunca çektiğim fotoğraflarla karma sergilere katıldım ve çeşitli yarışmalarda ödüller aldım. Hocalarım ve arkadaşlarım artık bu projenin bir sergisi olması gerektiğini söylüyorlardı. ArtLoft Fototrek'in sahibi Cenk Gençdiş'den sergi teklifi geldi. Heyecanlı bir süreçti ve hala heyecanım devam ediyor.

Sonucu aslında tahmin edebiliyordum, çünkü gerek sosyal medyada fotoğrafları paylaştığımda, gerek karma sergilerde çok olumlu yorumlar alıyordum. Tahminimden fazla çok onurlandırıcı sonuçlar aldım. Açılışta ve sonrasında değerli hocalarım, fotoğrafçı arkadaşlarım, dostlarım çok değerli beğenilerini bildiren yorumlar yaptılar. Sergimin ikinci haftası bitti ve izlemeye hatta ikinci kez izlemeye gelen konuklarım beni çok mutlu ediyor. Beş yıl boyunca bu projeyi çalışırken ne anlatmak istiyorsam, izleyiciye ne vermek istiyorsam sergimi izlemeye gelenler tam da istediğim yorumları yaptılar. İşte bu beni çok mutlu etti.

Projeye devam ettiğini söyledin, ikinci adımı ne olacak projenin?

Evet, 2017 sonbaharında "Bir Temsilin Hikayesi" sergisinin kitabını çıkartacağım. Sergide otuz fotoğraf var, kitap ise altmış fotoğraftan oluşacak. İlk sergim olduğu gibi ilk fotoğraf kitabım olacak. Sergi çeşitli illerde de gösterildikten sonra bitecek. Ama kitap kalacak. Bu proje bale sanatının bir belgeseli. Yani kitaplıklarda, derneklerde ileriye yönelik bir belge olarak kalacak. Bu yüzden bu kitabı çıkartmak benim için çok önemli. Bir önemli konu daha var. Kitap çıkartmak için sponsor bulmam gerekiyor. Umarım bu belgesel projeye destek verecek sanatsever sponsorlar bulabilirim.

Peki, daha genel bir soru sorarsam fotoğraf tutkun nasıl başladı?

Tutku, hocalarım ve fotoğrafçı dostlarım beni anlatırken ilk kullandıkları kelimedir. Babam fotoğrafa meraklıydı ve doğduğumdan beri evimizde fotoğraf makinesi vardı ve hep fotoğraf stüdyolarına ailece fotoğraf çektirmeye giderdik. 2007 yılında elimde ufak bir compakt fotoğraf makinesi ile Fotoğraf Evi'nden temel fotoğraf eğitimi aldım. O zamanlar amatör fotoğrafçıların fotoğraflarını paylaştığı fotoğraf siteleri vardı.

Orada fotoğraflarım güzel yorumlar ve beğeni alınca SRL fotoğraf makinesi alıp Merih Akoğul, Gültekin Çizgen, İzzet Keribar, Özcan Yurdalan ve Cenk Gençdiş'ten porte, kompozisyon, proje, fotoğraf okuma ve belgesel fotoğraf eğitimleri aldım. Aslında içimde gizli kalmış bir yeteneği hocalarım sayesinde keşfettim. Çok fotoğraf izledim, çok fotoğraf kitabı okudum, çok seminerlere katıldım, çok fotoğraf çektim. Hep bir adım daha ileriye, hep bir adım daha iyisini yapmaya çalışırken "tutkum" daha da arttı. Hayatımda önemli bir yer kapladı. Ve ömrüm yettiğince de kaplayacak. Ve hep daha iyisi için çalışacağım.

Bir birinden çok farklı projelerin içinde yer alıyorsun.... Bu farklılığı nasıl yorumluyorsun?

Şu anda üç belgesel proje çalışıyorum: Bir Temsilin Hikayesi - Bale sanatçılarının hayatını ve emeğini anlatıyorum. İkincisi Karadeniz Kadını - Giresun- Ordu- Trabzon- Rize- Artvin de fotoğraf çekimlerini gerçekleştiriyorum. Bu projede bu özel kadınların hayatını ve emeğini anlatıyorum. Ve senin de içinde yer aldığın, Uluslararası AFP ajansın fotomuhabirlerinden Gürcan Öztürk ile birlikte "Türkiye'de İşçi Olmak" isimli ortak bir projede çalışıyorum.

İş cinayetlerini anlattığımız belgesel projede işçiler yani emekçilerin hayatları hakkında röportaj yapıp, fotoğraflarını çekiyoruz. Yani yine anlatılan konu emek. g7

Üç ayrı ve fotografik görüntü olarak birbirinden tamamen farklı görünse de ortak noktaları "emek." Belgesel fotoğrafçı olarak konu "emek" te birleştirdiğim için ben farklılık göremiyorum, hiç zorlanmıyorum ve çok keyif alıyorum, birbirinden farklı kişi ve ortamlarda çalıştığım için.

"Türkiye'de İşçi Olmak" projesi birlikte yola çıktığımızda bu kadar zorlanacağımızı düşünmemiştik sanırım değil mi?

Projemiz Türkiye'de ölümcül işlerde çalışan, iş kazalarında hayatını kaybeden işçi gruplarını anlatıyor. Tersane işçileri, Maden işçileri, İnşaat İşçileri, Mevsimlik işçiler, Kot taşlama İşçileri. Çok zor şartlarda çalışıp iş kazalarında çoğu işçi yaşamını yitiriyor. İş cinayetleri aslında. Projemize başlayalı üç yıl oldu. Bunun yaklaşık bir senesini projemize destek, sponsor bulmak için geçirdik. BP petrolleri benzin ihtiyacımız karşıladı.

Bunun dışında birkaç sanatseverin yardımları dışında çaldığımız kapılardan maalesef olumlu yanıt alamadık. Türkiye'yi dolaşarak işçileri anlatan bir proje yapmak elbette ki maddi imkan gerektiriyor. Biz bu desteği ve sponsoru bulmakta zorlandığımız için projemiz yavaş ilerliyor. Önümüzdeki bir yıl içinde bitirmeyi planlıyoruz. Buradan hem sanatseverlere, hem de emekçi gruplarına sesleniyorum: Sesinizi duyurmak için desteğinize ihtiyacımız var.

Kadir Has Üniversitesi'nde de "Fabrika Kızı" ve "İstanbul'un Kadın Renkleri" adlı iki farklı bir projede yer almıştın. Orada farklı bir deneyimin oldu sanıyorum, biraz söz edebilir misin?

Kadir Has Üniversitesi fotoğraf bölümünden Ulaş Tosun'un üzerinde yıllardır çalıştağı bir projeye eğitmen olarak dahil olmak benim için harika bir deneyim oldu. Fabrika Kızı projesinde tekstil atölyelerinde çalışan 15-20 yaş arası 10 genç kıza, "İstanbul'un Kadın Renkleri projesinde Türkiye'nin çeşitli şehirlerinden, yurtdışından, göçmenlerden, farklı dinlerden 10 kadına 2015 ve 2016 yıllarında fotoğraf eğitimi verdim ve bu eğitimden sonra onlardan kendi hayatlarını fotoğraflamalarını istedik. Sonuç çok çarpıcıydı. Gelen fotoğrafların altına yazarlar, şairler, sunucular ve alanında başarılı pekçok sanatçı ufak hikayeler yazdılar. Sergiler büyük ilgi gördü. Devam ettiği süreçte bu projenin içinde olmayı istiyorum.

Fotoğraf sanatçılığı, foto muhabiri, belgesel fotoğrafçı gibi kategoriler var. Kendini nasıl tanımlıyorsun?

Fotoğrafa ilk başladığımda hiçbir zaman acaba bugün ne çeksem diye düşünmedim. Hep belli bir konuyu fotoğraflarla foto hikaye olarak anlatmaya çalıştım. Kendimi belgesel fotoğrafın içinde buldum.

Ben kelimelerle değil de fotoğraf kareleri ile anlatıyorum hikayeyi. Bir benzetme yapmak gerekirse senin romanlarındaki her satır yada her bölüm benim bir fotoğrafım.Sen yazı ile anlatıyorsun ben fotoğraf ile. Bu yüzden kendimi tanımlamak gerekirse. Belgesel fotoğraf çekmeye çalışıyorum ve ileride belgesel fotoğrafçı olarak anılmak istiyorum

Son olarak Türkiye'de kadın fotoğrafçıların yeri nedir?

Türkiye'de kadın olmak zor, kadın fotoğrafçı olmak daha da zor. Yeni nesil fotoğrafçılardan erkek fotoğrafçı say desen onlarca isim verebilirim. Kadın fotoğrafçı sayısı ise bir elin parmağını geçmez. Buna reklam ve moda fotoğrafçılarını dahil etmiyorum. Belgesel fotoğrafçılardan bahsediyorum. Gültekin Çizgen hocam sergimi ziyarete geldiğinde aynı soruyu sordum." Hangi sektörde kadınlar önde ki" dedi. Çok haklı. Fotoğraf festivallerine 10 tane erkek fotoğrafçı çağırılırken 1 veya 2 kadın fotoğrafçı çağırılıyor. Bu kadın fotoğrafçıların başarısız olduklarından değil elbetteki. Erkek egemen toplumda kadın fotoğrafçıların pes edip sahayı tek etmeleri.

Tersanelerde onlarca erkek işçinin içinde çalıştım, vinçlerin tepesine çıktım. Boksörler projesinde ringin kenarında yumruklardan sakındım, Fikirtepe'de inşaat işçilerini çekerken vinçlerden dökülen taşlar ve toz duman arasında kaldım.

Madende yerin metrelerce altında daracık tünellerde fotoğraf çektim. Kış aylarında gittiğim Artvin'de belime kadar gelen karlarda ve soğukta oradaki hayatı belgeleme çalıştım ve daha pek çoğu... Çok çalıştım çok emek verdim, o yüzden sahayı terketmeyeceğim. Ömrüm yettiğince fotoğraf çekeceğim ve günün birinde ismimin Türkiye'deki kadın fotoğrafçılar arasında yer almasını istiyorum. En büyük hayalim yurt dışında kişisel sergi açmak. Bu hayalime ulaşabilmek için çok çalışacağım.